Avrupa, Euro sınavından geçiyor. AB’nin geleceğine yönelik kaygılar ve krizden nasıl çıkılacağına ilişkin arayışlar devam ederken, Euro’nun durumu bu beklentilerde kritik bir rol oynuyor. Peki ne olacak?
Maastricht Anlaşması’na göre Avrupa Birliği içinde ekonomik ve parasal birlik oluşturulması öngörülmüştü. AB’nde mal, hizmet, işgücü ve sermayenin serbest dolaşımı büyük ölçüde gerçekleştirilmesinden sonra politik birliğe ulaşmanın önemli bir adımı olan tek bir para birimine geçiş 1/7/2002 tarihinde gerçekleşti. Bugün 16 AB üyesi ülke Avrupa Parasal Birliği üyesi olup Euro’yu ortak birimi olarak kullanıyor. AB üyesi ülkelerden Danimarka ve Romanya dışındaki ülkelerin Euro’ya katılım ile ilgili kamuoyu görüşleri genelde pozitif değil. Parasal Birlik olarak Euro Bölgesinde olmanın üye ülkelere sağladığı yararlar vazgeçilebilir mi? Parasal birliğin sağlayacağı yararlar şu şekilde sıralanabilir; -Yerel paranın yabancı paralara dönüştürülmesi işlemlerine ait işlem maliyetlerinin elimine edilmesi ve gelecekteki kur değişimlerine ilişkin belirsizliklere ait risklerin bertaraf edilmesini sağlar. -Uluslararası ticaretin artmasına yol açar bu da ekonomik entegrasyonu hızlandırır. -Fiyat belirsizliklerini azalttığı için kaynakların dağıtımında etkinliğin artmasına yol açar. Bu da genelde refah seviyesinin artmasına ve aynı zamanda sistemik risklerden etkileme derecesinin azalmasına neden olur. -Daha fazla fiyat şeffaflığı nedeniyle rekabet artacağından nihai tüketicinin sağlayacağı fayda yüksek olur. -Yeni paranın global bir para birimi haline gelmesi hem finansal sektörün büyümesine ve ülkenin farklı gelir/fayda kaynaklarına ulaşmasına yol açar. -Parasal birlik içindeki ticaret artarken, bu ticaretin ulusların refah düzeyinin artmasına direkt ve endirekt etkileri olur.
Yerel paranın değeriyle oynayarak kalıcı bir makro ekonomik denge kurulamaz. Kurlardaki ani ve beklenmedik değişimlerin asimetrik şokları absorbe etme yeteneğinin olması parasal birlik karşıtlarının en önemli tezi olmakla birlikte, kurlardaki değişimlerin işsizlik ve üretim kapasitesi üzerine kalıcı etkilerinin olmadığı da genel kabul görüyor. Ancak, kur değişimleri, kolay başvurulabilecek ve maliyetsiz bir para politikası aracı değildir.
Balassa-Samuelsen Etkisi: Verimlilik artış farkları Euro Bölgesindeki enflasyonun farklılaşmasına yol açıyor. Eğer verimlilik artış farkları varsa bir parasal birlikteki ülkeler arasındaki bu farklılık enflasyon üzerinde görülmek zorunda. örneğin eğer, İrlanda’da verimlilik artışı Fransa’dan büyük ise, İrlanda’daki enflasyon artışı da Fransa’dakinden yüksek olur. Doğaldır ki; bugünkü parasal birlikte verimlilik artışına yol açan etmenlerden bir diğeri de yabancı sermaye yatırımlarının çok hızlı bir biçimde yer değiştirmesidir. Bu etki özellikle İrlanda, Portekiz ve Yunanistan için 2000’li, yılların ilk yarısında verimlilik-enflasyon üzerinde artış yönünde etkiler de bulunuyor. Bu etki 2008 yılından sonra makro-ekonomi üzerinde negatif değişimlerin başlangıcı oldu. Euro Bölgesine dahil olmak için teorik olarak çok yüksek standartlar gerektiriyor ama pratik-norm birbiriyle örtüşmüyor. AB üyesi ülkelerin EMU (Europeen Monetary Union) Avrupa Parasal Birliği (APB)’ne girebilmek için yerine getirmek zorunda olduğu şartlar aşağıda yeralıyor; -Fiyat istikrarının sağlanması: yıllık enflasyonu en düşük olan 3 EMU üyesi ülkenin ortalamasının 1.5 puan altında olması, -Bütçe açığı sınırı: bütçe açığı GSYİH’nın %3’ünü aşmamalı. -Kamusal borçlar sınır: kamu borçları GSYİH’nın %60’nı aşmamalı. -Faiz istikrarı ve üst sınırı: faiz istikrarının sağlanması ve aday üye ülkede faizler bu konuda en iyi 3 üye ülkenin ortalamasından en çok 2 puan fazla olmalı. Ancak, bu koşulların tamamının Euro Bölgesine dahil tüm ülkeler tarafından gerek ilk girişte ve sonrasında yerine getirildiğini söylemek mümkün değil. Euro Bölgesi: Kalmak mı zor gitmek mi? AB üyesi ülkelerin birbirine benzer ortak ekonomik çıkarları yoktur. O nedenle de ulusal paralarının ortadan kaldırılarak ortak para birimi Euro’ya geçilmesine rıza göstermeleri çok kolay bir karar değildir. Ancak gelecekte daha fazla AB üyesi ülkenin ABP’ne üye olması bekleniyor. Ama tüm AB üyesi ülkeler için ABP’nin aynı çekicilikte olmayacağı da önemli bir gerçek. APB’nin politik birliğe giden AB için çok önemli bir gösterge adım olarak öne çıkması, Euro’nun AB’nin geleceğine yön vereceğine ilişkin beklentileri arttırıyor. Bu çerçevede gerek AB ve gerekse Euro bölgesinin son global krizden nasıl çıkacağı sorusunun önemi artıyor. Dolayısıyla bu kriz APB ve Euro için ciddi bir sınav niteliğinde.
Bugün Euro Bölgesinde yaşanan sorunların nedenlerinin başında 2002 yılında yapılan hatalar önemli yer tutuyor. AB ve APB kritik edilirken, birliğin 10 yıldan kısa bir geçmişe sahip olduğu gerçeği genellikle gözden kaçan önemli bir unsur olarak öne çıkarken bir diğer unsurda AB ve APB üyesi ülkelerin krizden nasıl ve niçin etkilendiklerinin iyi analiz edilmesi gerektiğidir. Parasal birlik üyesi bazı ülkeler krizden çok ağır etkilenirken diğer ülkeler başta Almanya ve Fransa’nın krizden güçlenerek çıkması beklenmektedir. Yunanistan, Portekiz ve İspanya’nın Euro bölgesine dahil olmaması durumunda bu krizden nasıl etkileneceğini öngörmek zor görünmektedir. Bu ülkelerin krizden etkilenme derecelerinin bu denli yüksek olmasının nedenlerinin başında, adı geçen ülkelerin kendilerine özgü yapısal problemlerinin rol oynadığı gerçeği dikkatlerden kaçmamaktadır. Bu aşamada, birliğe getirilecek önemli bir eleştiri; 2002 yılında birlik içinde yeralan bazı ülkeler için gerekli şartların oluşmasında titiz davranılmadığıdır. APB’nin önümüzdeki yıllarda yoluna daha emin adımlarla devam edeceğine yönelik daha güçlü sinyallar mevcut. Bu açıdan bakıldığında, İspanya, İrlanda, İtalya, Belçika, Portekiz ve Yunanistan Euro Bölgesi’ne dahil edilirken bütçe açığı ve kamusal borçlar sınırlarının olması gereken limitlerin çok üzerinde olduğu herkes tarafından biliniyordu. Ayrıca, bugüne kadar yukarıda anılan ülkelerin büyük bölümü anılan kriterlerin bir veya bir kaçını hiçbir zaman sağlayamamıştır.
Optimal Parasal Birlik ile kur değişimleri ve alınacak ders: No free lunch! 1999 Nobel Ekonomi ödüllü ekonomist Rubert Mundell’e göre optimal currency area (optimal parasal birlik) için iki temel etken vardır. -Parasal birlik asimetrik şoklara karşı ulusal parasal sistemlere göre çok daha etkili sigorta sistemlerini organize etme yollarına sahiptir. -Kurlardaki değişiklikler aslında asimetrik şokların kaynağıdır, kurlardaki aşırı değerlenme/değer düşüşleri gelecekteki dönemde ülke ekonomilerinin karşı karşıya kalacağı ekonomik koşulların nedenidir. Bir çok kimsenin öngörebileceği gibi asimetrik şoklardan kurtulmaya yardımcı olan bir mekanizma değildir kurdaki değişimler. Tabiidir ki, kurlarda meydana gelen kısa dönemli değişiklikler ya da dalgalanmalar sadece kısa dönemli iyileşmelere neden olabilirler. Türk Lirasının son 7 yılda aşırı değerlenmesi gelecek dönemde makro ekonomik dengelerde büyük olumsuzluklara neden olacak. Yoksa meydana gelen makro ekonomik olumsuzlukların dengelenmesi için Türk Lirasının değer yitirmesi gereğinden söz edilemez.
Rafi KARAGöL JCR Eurasia Yönetim Kurulu Bşk.Vekili EACRA Yönetim Kurulu üyesi Mayıs/2011
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.
Merhaba Hocam,Türkiye EURO ya ne zaman geçer sizce.Saygılarımla
Hocam Merhaba,Avro dan çıkıyorum demek kolay değil diyorsunuz öylemi?