Son Haberler

Real faizler sıfır hale gelir mi?

Bir ülkenin ekonomisinin istikrarlı bir şekilde yürüyebilmesi, başta güvene ve siyasi istikrara bağlıdır. O ülkenin siyasi istikrarının ve güven unsurunun oluşması reel faizin sıfır olması veya eksi olmasını gündeme getirilebilir. Peki bu mümkün mü?
Faiz çok eski zamanlarda ve günümüzde de çok konuşulur olmuştur. Hem ekonomik, hem dini, hem de her iki yönden birlikte devamlı gündemde kalmıştır. Görüşler bildirilmiş, muhafazakar gruplar faiz alıp vermeden ticaretin nasıl yapılabileceğini araştıra gelmiş ve nihayet 1984 yılında bugün hayatını idame ettiren ve çalışmalarında da iyi bir konumda olan Katılım Bankaları doğmuştur.
Kapitalist nizamın asıl unsuru olan faiz ve kuruluşu Bankaların yok olmamasına– güçsüzleşmesine bu nizamın savunucuları, gayretkeşleri rıza göstermemiş ve hatta zayıflamanın bu nizamı kökünden sarsacağını İleri sürmüşlerdir. Bu doğru da olabilir, hele hele bunu demokrasi ile bağdaştırıp “bu olmaz ise en güzel idare sistemi demokrasidir başkası düşünülemez” fikri her platformda terennüm edilmiş, faizsiz düşünceye karşı çıkan birçok kişi ve gruplar oluşa gelmiştir. Gelişmekte olan ülkelerde bu hep olmuş, ama faizin açtığı zararlarda günün konusu haline gelebilmiştir. Faizin fazlalığından rahatlıkla bahsedilirken faizin sıfır olmasının ifadesinde, çekingenlik ürkeklik, özellikle yetkili yerlerde bulunanlarda gözlemlenmiştir. Bu durum yani yatırım ve ticari hayatın her kademesinde faizsiz olmayı söylemek, hatta tatbik safhasına getirmek, geri kalmışlık zamanlarda yıllarını faizli düşünceyle yoğurmuş topluluk karşısında kolayda olmamıştır.
Muhafazakar grup faizi her kademede reddederken, mevcut nizam içinde enflasyonun iki üç haneli hale gelmesiyle, cepteki paranın aynı değerde muhafaza edilememesi “enflasyon oranı kadar” faizin faiz sayılamayacağı, sadece paranın değerinin korunabileceğini artı bir değer olamayacağı söylene geldiğinde Real Faiz gündeme oturmuş oluyor. Real faiz enflasyon nispeti çıkarıldıktan sonra kalan faiz nispetidir. Bu artı olabileceği gibi ekside olabilir. Nitekim birçok ülkede bunun eksi durumda olduğu da görülüyor. Yani faiz alınmıyor veya verilmiyor. Demek ki, bu sistemle de ülkelerde yatırım ve ticaret aksamadan yürüyebiliyor.
Faizin yüksekliği veya düşüklüğü birçok unsurun durumuyla ilgilidir. Bir ülkenin ekonomisinin istikrarlı bir şekilde yürüyebilmesi, başta güvene ve siyasi istikrara bağlıdır. O ülkenin siyasi istikrarının ve güven unsurunun oluşması reel faizin sıfır olması veya eksi olmasını gündeme getirilebilir.
Bugün ülkemizde herkesin itiraz edemediği şekilde bir siyasi istikrar, buna da bağlı olarak siyasi istikrarı sağlayan iktidar mensuplarının tutum ve davranışlarıyla gerek ülke içerisinde ve gerekse dışarıda tenkit edilemeyecek derecede güven unsuru teşekkül etmiş bulunuyor. Yukarıda da bir nebze bahsettiğim gibi ülkemizde neden bu durumda reel faizin sıfır olması veya eksi olması konuşulmasın veya tatbik safhasına geçirilemesin!
Reel faizin sıfır olması veya eksi olması ya da çok az bir şekilde artı olması elbette ki ülke ekonomisi üzerinde müspet bir etkisi olur. Bazı meşhur iktisatçıların dediği gibi “Bir ülkenin ekonomisinin düzeyde olması faiz nispetinin sıfır olmasına bağlıdır.”
O zaman ülkede yatırımlar artacak, buna bağlı olarak da istihdam artışıyla işsizliğin önüne geçilecek (tabiatıyla çalışmak istemeyenleri saymadığımız zaman). Faiz geliriyle tatmin olanlarda elbette kendisine başka bir yol bulacak piyasanın canlandırılmasına sebep olacak. Tüketim ekonomisi vadeli değil vadesiz çalışacak. Finans kurumları yine canlı bir şekilde çalışmaya devam ederken, sıfır faizli mudilerin parasını da ticarette kullanarak, kar dağıtımını yapacak, hizmet sektörüne ağırlık verecek, iştiraklerini canlandıracak, menkul kıymetler borsası canlılığını daha da arttırarak, üretim artacak, ihracat ithalatı karşılayacak, kalite ve kontrole önem verecek, piyasa ve ekonomi tanzimi faiz nispetleriyle oynayarak, para oyunlarıyla değil, imalat ve üretimde, kalite ile tanzim edilecek. Bazı hususları anlamakta zorlanmamak mümkün değil. Acaba diyorum günümüz iktisatçıları veya bu konularda konuşanlar, işin kolayını mı seçiyorlar! Ufacık bir kriz olaylarının duyumu karşısında “faizi- yükselt, faizi indir” bunu uygulamak için de finans kurumlarını eldeki aletler olarak kullan. Neden kriz önleme yollarında üretim-imalat-ticaret ve bunların en verimli şekilde tanzimi konuşulmaz. Finans kurumları buralara yönlendirilmez? Neden ABD’nin devamlı olarak karşılıksız para bastığı dile gelmez? Krizler sadece para oyunlarıyla mı giderilir? Faizden nemalananlar şimdi de tutturmuşlar on iki hazirandan sonra faizler yükselecek, neden yükselsin. Hem yatırım teşvik edilsin demişken, yükselen faizle nasıl yatırım yapılır. Faize koşulursa piyasa nasıl canlanır? Gelin hep birlikte refah için doğrulara yönlenelim. O zaman sistem, kendisini insan fıtratına uygun düşüncesiyle yeniden tanzim eder.

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Site Haritası