2011 yılında temel senaryomuzda İMKB-100 endeksi için 75-78.000 aralığını hedef olarak hesaplıyoruz. 2011 yılında da 2010’daki gibi özellikle Euro Bölgesi’nden kaynaklanan tedirginliklerin hisse senetlerinde zaman zaman satışlara neden olacağını, buna ilaveten cari açığın artışını sürdürerek 50 milyar dolar seviyelerine yükselerek, cari açık finansmanında DYSY’nın payının kriz öncesi % 40-50’lerden % 25’e gerileyeceğini, bunun ise yılda en az 1-2 kere ortaya çıkan risk algılamasındaki kötüleşme esnasında piyasalarda satışların derinleşmesine neden olabileceğini düşünüyoruz. 2011 yılı için de yatırım stratejisinin “biriktirme” şeklinde olması önerimizi sürdürüyor, yeni alımların ara düzeltmeler esnasında yapılması önerimize devam ediyoruz. Hisse önerilerimiz ISCTR, ECILC, ECZYT, ENKAI, KOZAA, SAHOL, THYAO, AKSEN, ANELT, CIMSA, GSDHO, NTHOL ve SNGYO ’dur.
PETROL FİYATLARI, İTHALAT VE CARİ AçIK AçISINDAN öNEMLİ Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan çalkantı nedeniyle Türkiye’de yaşanan satış dalgasını abartılı buluyoruz. Son haftalarda petrol piyasasında devam eden oynaklığın 2008 yılına göre daha sınırlı ve kısa vadeli olmasını bekliyoruz. Petrol fiyatlarındaki yükseliş nedeniyle panik satışlarla karşılaşan Türkiye, ortamın sakinleşmesi ile önümüzdeki haftalarda dünya piyasalarından daha iyi performans gösterebilir.
Cari açık cephesindeki endişeli duruşumuzu koruyoruz. Tüketim cephesi cari açığı körükleyen kanallardan sadece biri. üretim yapısının ağırlıklı olarak ithal ham madde üzerine kurulu olması, sorunun yapısal bölümünü oluşturuyor. MB’nin yeni politika oluşumu cari açığın özellikle tüketim kanalları üzerinden genişleyen bölümü ile mücadele etme adına etki eder. Henüz elde yeterli veri olmadığı halde kredi büyümesi üzerinde MB’nin istediği yönde etkilerin yılın ikinci çeyreğinde görüleceğini düşünüyoruz. Ancak 2011’de, özellikle emtia fiyatları artarken, cari açığın milli gelire oranında bir gerileme beklemiyoruz.
Türk lirasında yaşanan değer kaybı küresel olarak yükselen enerji ve gıda fiyatlarının, fiyatlar üzerindeki etkisini artırıyor. Son iki ayda Türk lirasında yaşanan % 10’a yakın değer kaybının geri alınmaması durumunda önümüzdeki dönemde aylık manşet enflasyonda hızlı bir yükseliş görülmesi kaçınılmaz olur.
Son dönemde piyasalarda yaşanan dalgalanmalara ve para politikasının uygulanmasında yaşanabilecek sorunlara rağmen yatırım stratejimizde temel bir değişikliğe gitmiyoruz. Ortadoğu’da yaşanan politik çalkantıların ardından petrol fiyatlarının aniden yükselmesiyle, IMKB son bir ayda ciddi bir kayıp yaşadı. MSCI Türkiye endeksi Şubat başından beri %11 düşerken, gelişmekte olan ülkeler endeksi için bu düşüş sadece %3ile sınırlı kaldı. Yılbaşından bu yana, Türkiye gelişmekte olan ülkelere göre %13, EMEA ülkelerine göre de %27 daha kötü bir performans gösterdi. 4 Kasım’da, FED’in parasal genişlemede 2. Dalgayı başlatacağını duyurduğu zaman yaşanan zirveden bu yana, MSCI Türkiye %31 değer kaybederken, gelişmekte olan ülkeler endeksi sadece %3 düşüş yaşadı.
PİYASALARDAKİ SATIŞ, MAKRO RİSKLERDEN KAYNAKLANIYOR Yabancı yatırımcılar, Türkiye’deki yatırım ağırlıklarını, İMKB’deki yabancı payının % 69’dan % 64’e düşmesi ile görüldüğü gibi yavaş yavaş azaltıyorlar. Enerji ithalatının toplam ithalattaki payının %21 olduğu ve Türkiye’deki toplam ihracatın %23’ünün Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerine yapıldığı düşünüldüğünde, Türkiye Ortadoğu’da yaşanan kargaşa ve artan petrol fiyatlarına karşı oldukça duyarlı bir yapı sergiliyor. Gelişmekte olan ülkeler faiz artırımına hazırlanırken, TCMB’nin alışılagelmedik şekilde faizleri azaltıp munzam karşılıkları arttırmasına karşı piyasanın şüphe ile yaklaşması, İMKB’de satış dalgasını hızlandırmakla birlikte şimdilik satışların durulduğunu söyleyebiliriz. Petrol fiyatlarının mevcut fiyatlarda seyri veya yukarıya yükselişi, enflasyon, cari açık ve büyüme üzerinde negatif bir etki bırakabilir. Petrol fiyatlarında varil başına yaşanacak her 10 $’lık artış, tüketici fiyatlarına % 0.4, cari açığın da GSYH’ye oranla %0.4-%0.5 artmasına neden olmakta. Bunun yanında, dolar/ TL paritesinde yaşanan her %10’lık artış da yurtiçi yakıt fiyatlarının 3.8 puan artmasına ve enflasyon için ekstra bir risk durumu oluşmasına yol açmakta. Yükselen petrol fiyatları ile artan maliyetler yüzünden GSYH’nin yavaşlama eğilimine girebilecekolması da endişeleri artırıyor. Bu yüzden, petrol fiyatları mevcut seviyelerinden 10-15 $ aşağıya düşmediği sürece, Türkiye’nin gelişmekte olan ülkelere oranla daha iyi performans göstermesi zor gözüküyor.
İlk çeyrek kredi büyümesi rakamları Merkez Bankası ve BDDK’nın bir sonraki adımlarında belirleyici olacak. Şubat ayı para kurulu toplantısında Merkez Bankası “bekle gör” politikasını benimseyerek politika faizi ve munzam karşılık oranlarında bir değişikliğe gitmedi. 23 Mart tarihli toplantıda atılacak adımlarda o tarih itibarı ile kredi büyümesinin ulaştığı seviye belirleyici olacak. İlk çeyrek sonu itibarı ile kredi büyüme oranının %6-7’yi geçmesi halinde Merkez Bankası ve/veya BDDK’nın kredi büyümesini yavaşlatıcı önlemler alabileceğini düşünüyoruz. IMKB 100 için 12 aylık hedef değerimiz olan 75-78.000 aralığında şimdilik bir değişiklik yapmıyoruz. Ancak ilerleyen günlerde koşullardaki gelişmelere bağlı olarak bir miktar değişişikliğe gidebiliriz Türkiye ekonomisinin 2011 yılında makro normalleşme sürecinde önemli yol almasını ve yatırım yapılabilir statüye ulaşmasını bekliyoruz. Söz konusu süreçte Türk Lirası‘nın kaçınılmaz olarak değer kazanacağına inanıyoruz. Son dönemde görülen değer kaybı ve faiz oranlarında yaşanan yükselme sonucunda Türk Lirası‘nın sıcak para için cazibesinin yeniden arttığına inanıyoruz. Bu nedenle piyasalarda yaşanan dalgalanmaların dövizdeki uzun pozisyonları azaltmak için fırsat olduğuna işaret ediyoruz. Türk Lirası konusundaki iyimserliğimize rağmen vade uzatmak konusunda tereddütlerimiz sürüyor. Emtia ve gıda fiyatlarındaki artışın enflasyon beklentilerini yukarı çekeceğine ve Merkez Bankası’nın 2011 yılı son çeyreğinden başlayan artırımlarla faizleri 1-1.5 puan kadar artırarak sene sonunda %7.5 civarına yükselteceğini düşünüyoruz. Piyasalarda son aylarda yaşanan dalgalanma sonrasında tahvil faizlerindeki iyimser fiyatlama ortadan kalktı. Gösterge tahvilin faizi 200bp civarında artarak alım için makul seviyelere geldi. Kredi büyümesinin mevduat artış hızından fazla olmasının kısa vadeli mevduat faizlerini yüksek tutmaya devam edeceğine inanıyoruz. Portföy önerimizde aylık mevduat ve tüfeye endeksli DİBS’leri öneriyoruz. Türkiye’nin 2011 yılında yatırım yapılabilir ülke olacağı beklentimize paralel olarak ise uzun vadeli yatırım portföyünde 10 yılık devlet tahvillerini öneriyoruz. Borsada son dönemde yaşanan gerilemeyi alım için fırsat olarak görüyoruz. İMKB hisse senetleri 2011 tahmini karları ile 8.8x F/K seviyesiyle gelişmekte olan ülke ortalamalarına göre %10 daha iskontolu işlem görüyor. 2011 sene sonu için hedef değerimizi şimdilik değiştirmiyoruz. 75-78,000 aralığındaki hedefimize göre borsa %19’luk artış potansiyeli ile cazibesini koruyor. Sürdürülebilir ve yüksek büyüme hızı, düşük hane halkı borcu, güçlü bankacılık sektörü, yakın gelecekte yatırım yapılabilir ülke olma potansiyeli ile İMKB gelişmekte olan ülkeler arasında özel bir konuma sahip. Bu nedenle borsa için alış tavsiyemizi koruyoruz. Portföy önerilerimiz 2009 ve 2010’da İMKB’nin üzerindeydi. İMKB endeksine göre 2009 yılında %71, 2010 yılında %19 daha iyi performans gösterdi.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.