Son Haberler

Merkez Bankası doları yakın takibe aldı

merkez_bankasi_dolari_yakin_takibe_aldi_3.jpg♦ Son 5,5 yılda ilk defa doğrudan döviz satımı ile kura müdahalesinin ardından, eylem planında döviz alım ihaleleri ile toplamış olduğu 26 milyar doların 8,5 milyar dolarını sattığını ve gerekirse hepsini de kullanacağını çok net bir şekilde ifade eden Merkez Bankası, kurun oynaklığına ilerde de müdahale edeceğini net bir şekilde teyit etti.

♦ Faizin % 9‘dan, % 12.5‘e yükseltilmesi bu yöndeki beklentileri cevapladı. Bankacılık sektörü likitide sağlamak için menkul kıymet stoklarını azaltmak zorunda kalacağından faizlerdeki artış kaçınılmaz olacak, yüksek faiz de yeniden yatırımcıların ilgisini çekecek.

MB MüDAHALE EDECEK
Merkez Bankası‘nın politika değişikliklerindeki dinamik tutumu kesintisiz devam ediyor. Uçaklardan örnek vermeyi seven ekonomi yönetiminin dediği gibi ‘hava çok bulutlu ve sert bu durumda otomatik pilotla uçmak yerine, kaptan pilotun kontrolünde uçmaya devam ediyoruz’. Karar almak için statik değil, dinamik olarak günlük, haftalık, aylık gelişmelere göre politika araçlarının kullanılacağı bir sürecin içine girdik. Ağırlıklı olarak AB’deki gelişmelere göre önce sıkılaştırıcı, ardından genişletici sonra yeniden sıkılaştırıcı politikalara yönelen Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB), önümüzdeki dönemde nasıl bir tutumda bulunacağını 5 maddelik eylem planıyla açıkladı.

Merkez Bankası döviz kurunun seyrinden son derece rahatsız olduğunu son dönemde tüm sunumlarında belirtiyordu. Geçtiğimiz haftalarda son 5,5 yılda ilk defa doğrudan döviz satımı ile kura müdahalesinin ardından, eylem planında döviz alım ihaleleri ile toplamış olduğu 26 milyar doların 8,5 milyar dolarını sattığını ve gerekirse hepsini de kullanacağını çok net bir şekilde ifade ederek, kurun oynaklığına müdahale edeceğini net bir şekilde açıklamış oldu.

FAİZLER YATIRIMCI İçİN YENİDEN CAZİP HALE GELİR Mİ?
MB, faiz artımı beklentilerine (enflasyonla faiz makasının açılmasından kaynaklanıyor), cevap olarak geçtiğimiz günlerde gecelik borç verme penceresinin, % 9‘dan % 12.5‘e yükseltilmesiyle zaten bir faiz artımında bulunduğunu açıkladı. TCMB bundan sonra faiz koridoru ile piyasaları kontrol ederken, API’den verdiği likiditeyle faizi ve kurun seviyesine belirlemeye çalışırken, bundan sonra para ve tahvil piyasasındaki gelişmeler dövize ve hisse senedi piyasalarına yön verecek. Bankacılık sektörü likitide sağlamak için menkul kıymet stoklarını azaltmak zorunda kalacağından faizlerdeki artış kaçınılmaz olacak, yüksek faiz de yeniden yatırımcıların ilgisini çekecek.

Her türlü faizinin artması sonucunda ekonomide istenen yavaşlama yakalanmış olacak. Genel olarak baktığımızda TCMB’nin politika değişikliğinin sadece TL’deki değer kaybının hedef alınmadığı aynı zamanda kredibilitesini geri kazanmak/korumak enflasyonist baskıları mümkün olduğunca engellemek ve yurtiçi talebin frenlemesini sağlamak olduğunu görüyoruz. Diğer taraftan, şuanki; parasal sıkılaştırmanın koridorun üst sınırı olan % 9‘un %12,5‘a çıkarılmasıyla sağlandığını, repo ihalelerine kısa süreli ara verilerek likitide ihtiyacının O/N kredi kolaylıkları ile karşılamaya yönlendirilmesi ile borçlanma faizlerinin koridorun üst sınırına yaklaşmasının görüleceğini düşünmekteyiz.

TCMB ek önlemler olarak ise TL yükümlülükler için munzam karşılıkların indirilmesinin ve TL yükümlülüklerde zorunlu karşılık olarak tutulan % 20’lik dövizin % 40 seviyelerine kadar çıkarılabileceğini ancak bu kararların AB liderler zirvesi ve G-20 toplantılarından çıkacak sonuçlara ya bu dönemler içerisinde ya da sonrasında açıklanabileceğini düşünüyoruz. Bankacılık sektöründeki likidite bu kararlardan olumlu etkilenecektir, Merkez Bankası‘ndan fonlama ihtiyacını azaltılırken, maliyet açısından kontrol tamamıyla TCMB’ye geçmiş olacak ve bankacılık sektörü likidite kanalı üzerinden olumlu yönde etkilenecek.

TL cinsinden rezervlerde döviz cinsinden tutulabilecek maksimum tutarı yukarı çekilmesi ile de TCMB’nin döviz rezervlerinin güçlendirilmesi sağlanmış olacak.

TCMB’nin geçtiğimiz PPK toplantısında zaten % 5.75 olan politika faizini sabit tutarken % 5-% 9 olan koridoru % 5-% 12 arasına çekmiş olmasından; APİ ile piyasaya verdiği miktarın ilerleyen vadelerde kısılacağını ve bunun sonucu olarak gecelik repo faiz oranlarının yükselerek TL’nin fonlama maliyetini yükselteceğini ve de dövize olan spekülatif talebi düşürülmesinin hedeflendiğini, diğer taraftan ise % 5 olan borçlanma sınırının da artırılmayarak % 5.75 olan politika faizini kısa vadede değiştirmeyeceğini de gösterdiğini hatırlatmak isteriz.

EKONOMİK İSTİKRARDA YOL HARİTASI
Ekim ayının ortasında Hükümetin ekonomiye ilişkin yol haritası olarak kabul görülen ve ekonomik istikrar için çapa görevi görmesi düşünülen 2012- 2014 dönemine ilişkin temel ekonomik beklentileri gösteren Orta Vadeli Program açıklandı. Programın en güçlü yanı mali disiplinin iyice pekiştirmesi, bütçe açığının milli gelire oranı bu yıl % 1,7’ye ve 2014’te ise % 1’e iniyor. Doğal sonuç olarak da % 1’in üzerinde faiz dışı fazla vermeye devam edeceğiz. Bütçe açığını daraltıp faiz dışı fazlada verdiğimizde kamu borçlarında azalma da birlikte gelecek.

Şimdi % 38,8 seviyesinde olan kamu borçlarının milli gelire oranı 2014’te % 32 seviyelerine gerileyecek ki gelişmekte olan ülkelerde bu oran % 40’lar ve gelişmiş ülkelerde ise % 90 seviyelerinde bulunuyor.

Cari açığın 71,2 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmesi ve milli gelire oranının ise % 9,4 seviyesinde gerçekleşmesi beklenirken 2014’te bu oranın % 7’lere ineceği tahmin ediliyor. Enflasyonda ise bu yıl % 8 ve 2012’de % 5,2 tahminleri oldukça iddialı. Kur artışından enflasyona dolaylı geçişkenlik
bu yıl enflasyonu yükseltirken önümüzdeki yıl için % 5,2’lik hedefi de oldukça iddialı bulmaktayız. Kur tarafına baktığımızda bu yılın ortalamasının 1,67 seviyelerinde, 2012’de 1,73 ve 2013’de 1,78 seviyelerinin hedeflendiğini görmekteyiz ki bu da yıllık bazda % 2-3 bandında bir artışa işaret ediyor. Fakat 2014 yılında TL’deki değer kaybının % 15 olmasının beklenmesi de bizce dikkat çekici.

CARİ AçIĞI TETİKLEYEN UNSURLAR
Büyüme tarafında ise bu yıl % 7,5 ve 2012’de % 4 gerçekleşme hesaplanmış. Cari açık konusunda ülkemizde % 70’lik yapısal sorunla karşı karşıyayız ve bunlara kısa vadede çözüm bulmamızın da yolu çok. Şimdi bu % 70’lere bir bakalım.
1- Enerjide % 70 dışa bağımlılık …(BRIC’de yüksek büyüme devam ettiğinden petrol fiyatları mevcut seviyelerden ciddi gerileme göstermez. Rüzgar ve akaryakıtta tarım ürünlerinden yararlanmak orta ve uzun vadeli çözüm)
2- Ara malı ithalatı %70…Demir çelik plastik ve kimya sektörü yüksek ithalatla büyümekte, yeni tesislerin devreye girmesi ise zor.
3- Otomotivde ithalat %70…Yerli otomotiv üretimine başlaması ve tutması en az 4-5 yıl.
4- Sanayi üretiminde %70 düşük teknoloji ve tarım ürünü. Rekabet fazla, kar marjı düşük, ileri teknoloji ithalatı fazla ve bizde ileri teknoloji yok.

Cari açıkta çok fazla yapılacak bir şey yok ama kamu açığında daralmaya gidilerek bu fazlasıyla telafi edilmiş gibi görülüyor. Bütçe’ye baktığımızda ise finansman tarafında 13,7 milyar olarak öngörülen özelleştirme gelirlerinin gerçekleşmeyeceği görülünce hedef 4.3 milyar TL’ye düşürüldü, 2012 içinse 12.5 milyar TL öngörüldü. 2012 yılında hem harcama, hem de gelirler kaleminde nominal % 13’lük yıllık artış öngörülüyor. Dolayısıyla nominal bütçe açığının 2011 ile benzer seviyede kalması planlanmış.

Halen dünyanın başı bütçe açıkları, kamu borçları ve bankalarla dertte. Bizim bankacılık sektörü için yapacağımız bir şey kalmadı. Ama bütçe ve kamu borcu pozisyonumuzu eğer bu programla daha da güçlendirebilirsek, ülkemizi küresel kötü gidişten ayırmak ve ayrıştırmak da mümkün olabilir. n

KüRESEL PİYASALARDA EKİM AYINDA SHOW TIME
Küresel piyasalar Ağustos ve Eylül aylarında peş peşe iki derin sarsıntı yaşadılar. Etkisi de doğal olarak hem borsa endekslerinin hem emtia fiyatlarının hem euro/dolar paritesinin hem de ABD 10 yıllık tahvillerinde dip noktalarının görülmesi ile sonuçlandı. Tarihlere baktığımızda Ekim ve piyasalar dip noktalarında ardından çok hızlı bir toparlanma ile karşı karşıya kaldık.

Avrupa’ya ilişkin sorunların çözümü bütün global borsaların ana gündem başlığını oluşturmaktaydı. Olumlu gelen ABD verilerinin bile Avrupa’ya ilişkin gelişmelerin gölgesinde ve ikinci planda kalmasına neden oluyordu. Euro bölgesinin özel sektörün Yunanistan’ın borcu için ne kadar zarar yazması gerektiği, Avrupa bankalarının yeniden sermayelendirilmesi için tutarlı bir plan hazırlanması ve Yunanistan’ın ekonomik sıkıntılarından diğer ülkelerin nasıl korunabileceği konuları üzerinde anlaşmaları gerekiyordu.

Temmuz ayındaki anlaşmada Yunan ülke tahvillerini elinde tutan kreditörler için %20 oranında bir kesinti öngörülmüşken bu oranın halen %50-%60’a çıkarılması müzakere ediliyor. özel sektör daha fazla zarar yazdığı takdirde bankaların kayıpları artacak ve bankaların yeniden sermayelendirilmesi için daha fazla kaynağa ihtiyaç duyulacağı biliniyordu. Bu noktada EFSF gündeme geldi. 440 milyar Euro’luk Avrupa İstikrar Fonunun ne kadarlık bir kaldıraçla ya da kaldıraçla mı? k ullanılacağı tartışılmaya başlandı. Avrupa İstikrar Fonu (EFSF) için ise iki seçenek ön plana çıkıyordu. Her iki seçenek de Euro bölgesi tahvillerini alan yatırımcıların zararlarına karşı sigorta sağlamayı içeriyordu.
İlk seçenek, fonun bir nakit havuzu oluşturarak kamu borcu problemli ülkelerin tahvillerini alan yatırımcıların zararlarının bir kısmını telafi etmek için kullanılması.

İkinci seçenek ise ayrı bir fon kurulması. Bu şekilde özel yatırımcılardan ülke varlık fonları gibi diğer yatırımcılardan fon sağlanarak zayıf ülkelerin borçlarının satın alınması. EFSF’da fona iştirak etmesini içeriyordu. Buradaki amaç fona mümkün olduğu kadar özel sektör yatırımcısının çekilmesi, bu şekilde Euro bölgesi ülkelerinden ihraç edilecek fonlara olan talebi artıracak imkana sahip olmasıydı.

MOODY’S, AVRUPA’NIN NOTLARINI KIRDI
ECB’nin ikinci el piyasadan sorunlu ülke devlet tahvili alımını sürdürüp sürdürmemesi konusunda da bir türlü netleşme gerçekleşmiyordu. İtalya’da 10 yıllık tahvil getirileri ise % 6 ile Ağustos’tan bu yana en yüksek seviyesine ulaşırken, Avrupa Merkez Bankası İtalya ve İspanya’da tahvil getirileri % 6’nın üzerine çıkınca bu ülke tahvillerini satın almaya başlamıştı ve bu müdahalelerin ardından getiriler gerilemişti.

Moody’s’in, Fransa’nın kredi notunun görünümünü durağandan negatife çevirebileceğine ilişkin açıklamaları sonrasında Fransa, 10 yıllık devlet tahvili getirileri % 3,13’e yükselirken böylece Almanya ile arasındaki getiri farkı da 111 puanla son 20 yılın en yüksek seviyesine ulaşıyordu. Ve not indirimleri de beraberinde gelmeye başlamıştı. Fitch İtalya’nın kredi notunu bir kademe, İspanya’nın kredi notunu ise iki kademe düşürdü. Moody’s uyarılarından sonra İtalya’nın notunu indirenler kervanına katıldı ve 20 yıldır ilk kez İtalya’nın devlet tahvili kredi notunu 3 kademe azaltarak Aa2’den A2’ye indiriyor, görünümü ise ‘negatif‘ olarak belirliyordu. ödenen faizlerin sürdürülebilir olamayacağının görülmesi bu adımı doğal olarak zorundu kılmıştı. Moody’s devam ediyordu, notu Aaa‘nın altında olan ülkelere, ‘yakında bir not indirimi ile karışılabilirsiniz hazırlıklı olun‘ açıklamasında bulunuyordu.

Merakla beklenen ECB toplantısı gerçekleşmiş Trichet yine Trichetliğini yapmıştı. Faizlere dokunmamış, 2009’da denediği teminatlı menkul kıymet alımlarına kaldığı yerden devam edeceğini ve ilk etapta 40 milyar euro teminatlı tahvil alacaklarını, ECB’nin 12 ve 13 aylık iki ayrı kredi teklif edilecek bankalara böylece para piyasalarının kilitlenmesinin önüne geçecekti. Konsensusla faizlerin sabit bırakılmasından ise faiz indirimi isteyenlerin olduğunu göstermekteydi.

Trichet bankaların bilançolarını güçlendirmek için daha fazla karı ellerinde tutmaları ve sermayelerini artırmaları gerektiğini açıklıyordu. Zaten bankaların güçlü bir bilanço, sermaye yapısına sahip olmalarının ekonominin geneline kredi sağlama rollerine yerine getirmeleri için en önemli faktörlerdi.

İngiltere Merkez Bankası ise faizlere yine beklenildiği şekilde dokunmamış fakat varlık alım programını 200 milyar pounddan, 275 milyar pounda çıkararak genişlemeci politikasını devam ettirdiğini göstermişti.

ALTINDA SATIŞLAR GELEBİLİR
Altında son dönemde meydana gelen geri çekilme Avrupa’daki borç krizinin kısa vadede çözülemeyeceğinin ortaya daha net şekilde çıkması ve bankacılık sektörünü ciddi şekilde sıkıştırmaya başlaması, Dünyanın en büyük vadeli işlem piyasası CME’nin (Şikago Ticaret Borsası‘nın) altın kontratları teminatını % 55 yükseltmesi altında zaten 2000 dolar seviyesinden olan psikolojik sınır seviyelerinden hem kar realizasyonu, hem de başka cephelerdeki zararın telafi edilmesine yönelme ile birlikte zayıflık göstermesine neden oldu.

Belirsizliğin devam etmesi altına olan talebin kısa süreli aralıklara geri çekilmelere imkan verse de yükseliş trendinin devam etmesini sağlayacak. Hem AB, hem de ABD tarafından makro verilerde olumlu gelişme görülmediği sürece nakit ihtiyacından dolayı altında satışlarla karşılaşmayı bekliyoruz.

İMKB’DE YüKSELİŞ SINIRLI
İMKB tarafında ise TCMB’nin kararıyla birlikte Türk bankalarının artan TL maliyetleri sektörün karlılığını önümüzdeki dönemde olumsuz etkileyeceği beklentisi ki yurtdışındaki gelişmelerin haricinde; TCMB’nin son gerçekleştirdiği adımlar neticesinde piyasanın gizli faiz artışında bulunması ve faiz artışı kapısının açık bırakılması, düşük faizden kamu kağıdı taşıyan bankaların faizlerin mevcut seviyelerinden bile zarar kaydetmelerine neden olurken, bankacılık sektörünün karlılığının azalmasına ve IMKB’deki yükseliş potansiyelinin sınırlı kalmasına imkan tanıyordu.

USD bazında MSCI Gelişmekte Olan Piyasa ülke Endeksleriyle İMKB Ulusal 100 Endeksinde son aylarda kapanan performans farkı TCMB kararıyla birlikte yeniden açılarak negatif yönde % 11 seviyesine genişlemeye başladı. Bu durumunun AB sorununun çözümüne yönelik adımların atılacağı inancıyla hem küresel piyasalarda, hem de Emtialarda risk alma iştahının arttığı bir dönemde gerçekleşmesi bizim yeniden ayrışma içine girmemize neden oldu. Bankacılık sektörü nedeniyle faiz duyarlılığı son dönemde yüksek olan İMKB’nin performansının kısa dönemde diğer GOP ülkelerine göre geri kalma olasılığının halen yüksek olduğunu düşünmekteyiz.

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Site Haritası