Küresel ekonomik gelişmeler kötüye gitmediği, jeopolitik riskler artmadığı takdirde bizi daha yavaş ama yine de çok da zayıf olmayan bir ekonomik büyüme bekliyor.
Türkiye ekonomisinin ilk çeyreğine dair gelen veriler iktisadi gelişmelerin seyrine ilişkin bize tam resmi henüz vermemekle birlikte ekonomik aktivitelerin korkulan kadar olmasa da yavaşladığını gösteriyor. İlk çeyrekteki ekonomik yavaşlamanın şiddetini tam olarak görebilmemiz için biraz daha beklememiz ve gelecek verileri incelememiz gerekecek. Genel kanı ekonomik büyümenin küresel ve jeopolitik riskler artmadığı takdirde yılın geri kalan çeyreklerinde hızlanacağı yolunda… Aslında ocak ayına ilişkin veriler ekonominin hızı hakkında bize tam bir değerlendirme imkânı sağlamıyor.
Ocak ayına ilişkin açıklanan sanayi üretimi verisi beklentilerin altında gelirken, dış ticaret tarafında özellikle de yatırım ithalatı rakamları tam tersi şekilde güçlü seyre işaret ediyor. Cari açığın istenilen ölçüde azalmaması talebin çok da sert şekilde yavaşlamadığını gösteriyor olabilir. Fakat mevsimsel ve takvimsel etkilerden arındırdığımızda sanayi üretimin ocak ayında yüzde 3 daraldığını, sanayi üretimin ekonomik büyüme için öncü göstergelerden olduğunu da unutmayalım. Karışık gelen veriler yatırımcı ve üreticilerin yatırım ve üretim kararlarını verirken ekonominin seyrine dair henüz net bir karar veremediğine ilişkin yorumlara sebep olurken, resmi daha net şekilde görebilmemiz için biraz daha beklememiz gerekiyor.
Fakat yine de bugün gelinen noktada her ne kadar net bir yorum yapamasak da Türkiye ekonomisinin yıl geneli açısından bakıldığında yüzde 3 ile 4 arasındaki bir bantta büyüdüğü, yavaşlamanın korkulan kadar olmadığı düşünülebilir. Yılın geneli için ise yüzde 15 ile 20 arasında beklenen kredi büyümesine paralel olarak yüzde 3.5 ile 4 arasındaki ekonomik büyüme tahminleri birbirlerini destekliyor. Eğer kredi genişlemesine izin verilmesi halinde ekonomik büyümenin hızlanabileceği, fakat bu durumun ithal mallarına olan talebi de artırdığından cari tarafta sorunlar yaşanmasına neden olabileceği belirtiliyor. Burada önemli olan nokta küresel ekonomik gelişmelerin özellikle de Avrupa ekonomisinin kontrolden çıkmaması ve bugünkü seyrini devam ettirmesi. Ayrıca jeopolitik risklerin gerçekleşmemesi…
Bu tehlikeler ortaya çıkmaz ise aslında yıl geneli açısından bakıldığında işler çok da kötü değil. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da yaptığı açıklama da ekonomik büyümenin yüzde 4’ün altına inmesi halinde gerekli parasal tedbirleri alacağı açıklamasını yaptı. Bu açıklama Merkez Bankası’nın gerekli gördüğü takdirde ekonomik aktiviteleri hızlandıracak önlemleri de alabileceği şeklinde yorumlanıyor.
Küresel ekonomik gelişmeleri değerlendirecek olursak ABD ekonomisinin yılın son çeyreğinde yüzde 3 büyümesi, istenilen kadar olmasa da ekonomik aktivitelerin istihdam piyasalarına yansıması, Avrupa Merkez Bankası’nın önlemleri ve Yunanistan’a yapılan mali yardımlar küresel problemlerin derinleşmeme ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor. Fakat özellikle de Avrupa’da borç temel sorunların sürdüğü, küresel ekonomik gelişmelerin kriz öncesi düzeylere gelmesinin daha uzun zaman alacağı da net şekilde gözüküyor. Şimdi öncelikle Türkiye ekonomisine yönelik açıklanan makro ekonomik verileri konuştuğumuz ekonomistlerinin katkılarıyla özetlemeye çalışalım.
Sanayi de sert daralma Ekonomik büyümenin ana göstergeleri arasında yer alan sanayi üretimindeki ocak ayında görülen yavaşlamada baz etkisinin de tesir yarattığı düşünülüyor. Ocak ayında beklentilerin altında yüzde 1.5 artan sanayi üretimi son 26 ayın en düşük düzeyine işaret ediyor. öte yandan yukarıda da belirttiğimiz gibi sanayi üretimi azalırken yatırım malı ithalatının artması, küresel gelişmelerin korkulduğu kadar kötü seyir izlememesi gibi unsurlar ekonomik büyümenin geçen yıla göre azalsa da süreceğini gösteriyor.
Enflasyonda baz etkisi kendini gösterecek Enflasyon verisi ise şubat ayında tüketici fiyatlarında bir önceki aya göre yüzde 0.56 artarken, üretici fiyatlarında yüzde 0.09 azaldı. Şubat ayı itibarı ile enflasyon tüketici fiyatlarında yıllık bazda yüzde 10.43, üretici fiyatlarında ise yüzde 9.5 olarak gerçekleşti. Soğuk hava koşulları ve kar yağışının gıda fiyatlarını yükseltmesi, enflasyonda aylık bazda en yüksek artışın gıda ve alkolsüz içecekler grubunda gerçekleşmesine neden oldu. Tüketici fiyatlarında geçen ay yüzde 10.61 olan artış böylelikle sınırlı da olsa gerilemiş oldu. Enflasyonun ekonomik yavaşlama ve baz etkisinin de tesiriyle gerileyeceği tahminleri yapılıyor. Geçen yılı yüzde 8’in üzerinde büyüyerek geçirdiği tahmin edilen Türkiye’nin bu yılki büyüme tahminin ise yüzde 4 civarında tahmin edildiğini bir kere daha hatırlatalım.
Dolayısıyla azalan talep fiyatlar üzerine aşağı yönlü etki yaratacaktır. Fakat ekonomik yavaşlamanın dozajı halen net bilinmezken, baz etkisi enflasyonda gerilemenin ana nedeni olacak gibi gözüküyor. öte yandan genel kanı enflasyonun Merkez Bankasının yılsonu beklentisi olan yüzde 6.5 seviyesinin biraz üzerinde yüzde 7 ile 8 arasında kalacağı yönünde. Buradaki önemli sebeplerden biri de petrol fiyatlarının biraz yüksek seyretmesi. Merkez Bankası petrol fiyatlarını yıllık 110 dolardan hesaplarken, Londra brent petrol varil başına 125 dolardan işlem görüyor.
Cari açıkta kısmi gerileme bekleniyor Cari açık tarafında da bir yavaşlama bekleniyor fakat ocak ayı verileri azalmanın(ocak ayında cari açık 5.8 milyar dolar olarak gerçekleşti), en azından yılın ilk ayında, beklentiler kadar olmadığını gösterdi. Ekonomik büyüme yavaşladığında doğal olarak ithalata talep de yavaşlayacağından cari açıkta bir azalma beklenebilir. Fakat Türkiye ekonomisi beklentiler kadar yavaşlamaz ise o zaman cari açıkta da istenilen düşüş sağlanamayabilir. Geçen yılsonu itibarı ile milli gelirin yüzde 10’una kadar yükselen cari açığın bu yılsonunda yüzde 7.5-8 aralığında olması bekleniyor. Garanti Bankası Ekonomik Araştırmalar Birim Müdürü Ali İhsan Gelberi ekonomik büyüme ve cari açık konusundaki değerlendirmelerini bizimle paylaştı.
Gelberi şöyle konuştu: “2011 yılı ekonomik büyümesi yüzde 8.3 bekleniyor. Bu yılki büyüme hedefi ise yüzde 4. Cari açıkta ise yüzde 10’dan yüzde 7.5-8’e düşeceği tahmin ediliyor. Bu tahminlerden de anlaşıldığı gibi ekonomik büyüme cari açığa aynı oranda yansımıyor. Cari açığın önemli bir kesimi yapısal sorunlardan kaynaklanıyor. Yapısal sorunları çözmedense cari açığı çok fazla aşağı çekmek pek mümkün değil. Bizim 2012 için büyüme tahminimiz yüzde 2.7. Fakat ilk çeyrek rakamlarını aldığımızda bu rakamı yukarı revize etmek gerekebilir. Cari açığın gayri safi yurtiçi hasılasına oranı ise yüzde 7.5-8 arasında bir oran tahmin ediyoruz. Bu da 67 milyar dolar civarında bir orana denk geliyor”
HABERİN DEVAMI TURCOMONEY‘DE! TURCOMONEY NİSAN 2012 SAYISI, YAYSAT BAYİLERİNDE! AYRICA D&R, REMZİ KİTABEVİ, KABALCI KİTABEVİ VE NT MAĞAZALARINDA…
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.