Türkiye’de 4 banka ile faaliyet gösteren katılım bankacılığı, devletin ve yeni yatırımcıların etkisiyle 2014’te daha da gelişmeyi hedefliyor. Dünya genelinde 35 yıllık geçmişe sahip olan faizsiz bankacılık, yeni ve alternatif bir model olarak öne çıkıyor.
Türkiye’de banka sayısında artış ön görülen katılım bankacılığı, bu yıl çalışma prensiplerine uyan ürünleri kendine uyarlayarak ürün çeşitlendirmesine gidecek. Faiz hususunda kırmızı çizgilere sahip olan katılım bankacılığı, parasını faize bulaşmadan değerlendirmek isteyenler tasarruf sahiplerine alternatif çözümler sunuyor. Türkiye ve dünyada giderek.
Katılım Bankacılığı’nın geldiği nokta hakkında bilgi verir misiniz?
Türkiye’de 1985 yılından itibaren faaliyetlerine başlayan katılım bankacılığı büyüyerek yoluna devam ediyor. önceleri özel finans kurumu statüsünde yer alan ve sonradan Katılım Bankası adıyla hizmet sunmaya devam eden 4 bankamız mevcut. Türkiye’deki bankacılık sistemi; mevduat bankaları, kalkınma-yatırım bankaları ve katılım bankalarından oluşuyor. Katılım bankalarımız, faizsiz finansal bankacılık ve finans hizmetleri üretiyorlar.
2013 sonu geçici rakamlarına baktığımızda; toplanan fonların 63.2 milyar liraya ulaştığını görüyoruz. 2013’teki fon hacmi, 2012’ye göre yüzde 29’luk artış sağladı. Katılım Bankaları tarafından kullandırılan krediler, yüzde 33’lük büyümeyle 67.2 milyar liraya yükseldi. Böylece kullandırılan krediler, toplanan fonlardan 4 puan fazla çıktı. Bankalarımızın aktif toplamı yüzde 36 büyüyerek 95.5 milyar liraya yükseldi. Kredilerde tahsil edilemeyen pay yüzde 3 ile sınırlı kaldı.
17 BİN çALIŞANLA ŞUBE SAYISI BİNE YAKLAŞTI
Şube sayısı ve istihdamda durum nedir?
2013 sonunda katılım bankalarında şube sayısı yüzde 17’lik büyümeyle 966’ya ulaştı. Personel sayısı da, şube genişlemesine bağlı olarak arttı ve 17 bine yaklaştı. Bankacılık sektöründeki paylara baktığınızda; katılım bankalarının, toplam bankacılık sektöründeki fonda yüzde 6.5, kullandırılan kredilerde yüzde 6.3, toplam aktifte yüzde 5.5’lik paya ulaştığını görüyoruz. Rakamlar sektörün büyüdüğüne işaret ediyor. Enflasyonun 2013’te yüzde 7.4 olduğunu varsayarsak, aktiflerde yüzde 36’lık artışın ciddi bir büyüme anlamına geldiğini söyleyebiliriz. Fon hacmimiz büyüdü, aynı zamanda yurt dışından da ülkeye kaynak sağladık.
HIZLI BüYüME RİSKLİ!
2014’te nasıl bir stratejiyle büyüyeceksiniz?
Bankacılık ve finans ciddi bir iş. Bu nedenle özümseyebileceğiniz büyüklüğün üzerindeki hızlı büyümenin uzun vadede sektöre ilave sıkıntılar ve riskler getireceğini düşünüyoruz. Hızlı büyümenin de mahsurları var. O nedenle bugünkü büyüme seviyelerini makul görüyoruz. Fakat banka sayısı artarsa büyüme oranları da artabilir. Bu çerçevede katılım bankalarının şube ağını arttırmayı hedefliyoruz. Katılım bankaları, konvansiyonel bankacılığa göre daha hızlı büyüyor. Bunun yanında büyümek için ürün çeşitliliğine ihtiyaç var. Türkiye’de sayıları 50 olan bankalardan sadece 4’ü katılım bankası. Dolayısı ile banka ve şube sayımızda artışa ihtiyaç var.
KATILIM BANKASI SAYISI 5’E çIKIYOR
2014’de yeni bir banka görecek miyiz?
2014 yılında yeni bir katılım bankası görmeyi hedefliyoruz. Devlet kamu sermayeli bir, ya da birden fazla katılım bankasıyla sektöre girme niyetini kamuoyu ile paylaştı. Ona ilişkin düzenlemeler yapılıyor. 2014 yılında en az 1 kamu sermayeli katılım bankası sektöre katılmış olur diye bekliyoruz. Bu hamlenin sektöre ilave imkanlar getirerek, sinerji oluşturmasını ön görüyoruz.
KIRMIZI çİZGİSİ OLAN BANKACILIK SİSTEMİ
Katılım bankacılığı ile konvansiyonel bankacılık arsındaki temel fark nedir?
Katılım bankacılığı, dünyada klasik bankacılığın dışında geliştirilmiş yeni bir model. Katılım bankacılığı modelinde faiz mekanizması devre dışı bırakılıyor ve ortaklık zemininde farklı bir bankacılık modeli sunuluyor. Faiz bu sistemin kırmızı çizgisi. Modelimizde paranın sahipleri, geçici süre ile banka ile aylık, üç aylık, yıllık, ya da beş yıllık vadelerde ortak oluyor. Banka, tasarruf sahibinin parasını söz konusu vadelerle ekonominin finansmanında kullanıyor. Para, mutlaka reel ekonominin finansmanında kullanılıyor. Finansal hizmet bu mekanizmayla yürüyor ve sonuçta elde edilen gelir paylaşılıyor. Finansman işleminde zarar oluşursa, bu zarar yine hesap sahiplerine yansıtılıyor. Temel espri bu! Konvansiyonel bankacılıkta ise tasarruf sahipleri, parasını faiz vaadi ile bankaya yatırıyor. Aradaki temel fark burada saklı. Bunun dışında katılım bankalarının ürettiği bütün bankacılık hizmetleri, konvansiyonel bankalar ile çok farklı değil.
EKONOMİYE 100 MİLYAR LİRALIK KATKI
Katılım bankacılığı ekonomiye nasıl bir katkı sağlıyor?
Katılım bankacılığı; ülkemizde faize karşı hassasiyet taşıyan, tasarruflarını faizli yatırım araçlarında değerlendirmek istemeyenler için tercih imkanı oluşturuyor. Faiz hassasiyetine sahip insanlar, tasarruflarını güvenle bu kurumlara emanet edebiliyor. Bankacılık otoritesinin denetiminde, bankacılık mekanizmasının içinde bir imkan sunuluyor. Katılım bankaları bu ihtiyaca cevap vermek adına önemli bir misyon üstleniyor. Konvansiyonel bankalarda uygulanan faize bulaşmak istemediği için tasarruflarını atıl halde tutan kesimlerin tasarrufları, katılım bankacığıyla ekonomiye kazandırılıyor. Katılım bankacılığı, geçen yıl aktifindeki 100 milyar liralık parayı, bu yolla Türkiye ekonomisine kullandırdı.
İNGİLTERE DE KATILIM BANKACILIĞINA İLGİ DUYUYOR
Dünya geneline baktığımızda nasıl bir seyir izleniyor?
Dünyada yeni bir model olan katılım bankacılığına İslam ülkelerinin yanında, batılı ülkelerden de talep geliyor. Finans kapasitesini arttırmayı hedefleyen İngiltere, faizsiz finansın gelişimine zemin hazırlıyor. İngiliz hükümeti; önemli bir finans merkezi olan Londra’da, faizsiz finansın etkin olmasını istiyor. Gerekli alt yapıyı kurup sistemden daha fazla pay almak istiyor. Bu alanda İngiltere’de 5 banka faaliyet gösteriyor. Konvansiyonel bankalar, bölüm anlamında zaten faizsiz finansal hizmet sunuyorlar. İngiltere bu alanı, ekonomik büyümede yeni bir imkan olarak görüyor. Faizsiz finansta Malezya oldukça gelişmiş durumda. Sistem devletin himayesi ve teşvikiyle büyüyor. Türkiye de son yıllarda katılım bankacılığına giderek önem veriyor.
ANKARA’DAKİ çALIŞTAY’DA BüYüMENİN YOLLARI ARANDI
TKBB olarak ne tür çalışmalar yürütüyorsunuz?
Devletimiz, katılım bankacılığının büyümesini arzuluyor. 2013 yılının sonunda 95 uzmanın katılımıyla; Ankara’da Katılım Bankacılığı ve Faizsiz Finans çalıştayı’nı düzenledik. Merkez Bankası, Hazine, BDDK, Sermaye Piyasası, Borsa, Katılım Bankaları ve üniversitelerden oluşan katılımcılar, bu alanda neler yapılabilir, sorusunun yanıtını aradı. “ürün çeşitliliği nasıl arttırılabilir? Piyasalarda neler yapılabilir? Kurumsal iletişim-algı ve itibar yönetimi nasıl olmalı? İnsan kaynağı nasıl geliştirilebilir? Eğitim, insan kaynağı sertifikasyonu, üniversitelilerle iş birliği, sigortacılıkta-bireysel emeklilikte katılım bankacılığı neler yapabilir? Standartlar ve düzenlemeler nasıl olmalı?” şeklinde öne çıkan konular için 9 çalışma Grubu oluşturuldu. 3 gün süren çalıştay’da; kamunun bankacılık otoritesinin, ülkemizde katılım bankacılığını ve faizsiz finansı geliştirmedeki rolü ve hedefleri masaya yatırıldı.
İSTANBUL FİNANS MERKEZİ VE KATILIM BANKACILIĞI
İstanbul’un uluslararası finans merkezi olma yolunda attığı adımlar, sektörü nasıl etkiliyor?
İstanbul uluslararası finans merkezi olma hedefiyle yol almaya devam ediyor. Proje kapsamında hazırlanan strateji belgesi kapsamındaki alt hedeflerinden biri de; İstanbul’un, dünyada faizsiz finansın önemli merkezlerinden biri olmasıdır. Bu çerçevede BDDK öncülüğünde çalışmalar yapıyoruz.
Türkiye, katılım bankacılığına önem veriyor. önceki yıllarda birtakım sorunlar yaşadık. Devlet ve kamuoyu nezdinde yaşanan bu zorluklar artık geride kaldı. Katılım bankaları olarak ayrımcılıktan kurtulduk ve son 10 yıldır diğer bankalarla eşit muamele görüyoruz.
FED’İN KARARLARI EKONOMİYİ NASIL ETKİLEYECEK?
FED’in kararları ekonomiyi ve bankacılık sektörünü nasıl etkiler?
Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) parasal genişlemeyle ilgili kararları, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de etkili olacak. ülkemiz ne kadar etkilenirse, katılım bankacılığı o kadar etkilenir, hepimiz aynı gemideyiz. Gelişen ekonomiler kategorisinde yer alıyoruz. Parasal genişleme artık parasal daralmaya doğru yön çevirdi. Parasal politikalarda daraltmaya gidilmesi, gelişen ekonomilerde kaynak temininde zorluklar oluşturacak.
Kaynağın maliyeti artacak. Bu nedenle süreci iyi yönetmek zorundayız. Bizim yabancı kaynağa ihtiyacımız var. Kendi imkanlarımız büyümenin finansmanında yetmiyor. Belki biraz daha iç kaynaklarımızı geliştirme, tasarruf hacmini arttırma yönünde ilave tedbirler alacağız. öte yandan cari açık sorunumuz var. Ona biraz daha eğileceğiz. Orta Vadeli Program’a baktığımızda Türkiye’nin, bu anlamda tedbirlerinin olduğunu görüyoruz.
Orta vadeli program çerçevesinde çizilmiş ekonomi politikası var. Kazasız bu süreci atlatmamızı umuyorum. Ama finansman maliyetleri artacak. Bunun ayak seslerini duyuyoruz. Dolar ve dövizin fiyatı rekor seviyelerde yükseliyor. Türk Lirası değer kaybediyor. önümüzdeki dönemde para temininde zorlanacağız. Yabancı kaynak girişinde kısıtlamalar ve daralmalar olacak.
2014 ZOR BİR YIL OLACAK!
2014 yılına dair projeksiyonu nasıl değerlendiriyorsunuz?
2014 yılı zor bir yıl ve tahminde bulunmak kolay değil. Bu yıl yerel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Siyasi istikrarla ilgili sıkıntılar gözlemleniyor. öte yandan yurt dışında Amerikan Merkez Bankası’nın, para politikasında değişikliğe gitmesinin olumsuz etkileri olacak. Türkiye ve benzeri gelişmekte olan ülkelerin bu durumdan etkileneceği biliniyor. Bütün bunlara rağmen Türkiye’nin, hedeflenen büyüme oranını yakalayabileceğini düşünüyorum. Türk bankacılık sektörü sağlam.
Sektörün sermaye yeterlilik oranı %15 civarında. 2014 için büyümede yüzde 4, enflasyonda yüzde 5’ler hedefleniyor. Katılım bankalarının yüzde 20-25 civarında büyümesini istiyoruz. Biliyorsunuz bankacılık sektörü, ekonomiden daha hızlı büyüyor.
Yeni bir kriz bekliyor musunuz?
Türkiye 10 yıldır ekonomik açıdan iyi yönetiliyor. Kırılganlıklarımız büyük oranda giderildi. Büyüyen Türkiye’nin ülke ve hanehalkı borçluluk oranları AB’nin gerisinde, bütçe açığı makul seviyelerde, enflasyon yüzde 10’un altında. Makro ekonomik dengelerde cari açık dışında ciddi sorun yok.
Büyümemizi maalesef cari açık ile sürdürüyoruz. Ekonomi yönetimi, bunun da sürdürülebilir olmasına dikkat ediyor. Alınan tedbirlerle gemi, şu ana kadar fırtınalara rağmen yola kazasız devam etti. Cari açık çok arttığında ekonomi soğutuldu. Türkiye, iki seçime birden girdiği bu yılda bile mali disiplini bozmayacağına inanıyorum. önümüzdeki süreci de kriz olmadan geçireceğiz diye düşünüyorum. Eğer siyasi istikrarda büyük dalgalanmalar olmazsa, ekonomik açıdan zorluk yaşamayacağız. Türkiye’nin geleceğine güveniyorum.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.