özerk kuruluş olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından regüle edilen Türk bankacılık sektörü; mevduat bankaları, kalkınma ve yatırım bankaları ile İslami kurallar çerçevesinde kâr payı esasına göre faaliyet gösteren katılım bankalarından oluşuyor. Türk finansal sistemi içerisinde en büyük paya sahip olan bankacılık sektörünün varlık büyüklüğü 2013 yılsonu itibarıyla 813 Milyar Dolara (1.732 Milyar TL) ulaştı.
Yurtdışında şubeleşme ve mevduat garantisi gibi konular hariç olmak üzere AB mevzuatının ana hatlarıyla örtüşen Türk Bankacılık sektörünün yasal çerçevesi, küresel ekonomilere entegrasyonun sağlamlaştırılması kriterlerine, Basel sürecine ve öz kaynak gereksinimi direktiflerine (CRD) uygun olarak şekillendirilmiş durumda.
Türk bankacılık sektörü içerisinde küçük bankalar; kaynak yönetimi stratejisi bakımından oligopolcü rekabet davranışı, varlık yönetimi stratejileri bakımından ise tekelci rekabet koşulları içerisinde. Büyük bankalar açısından ise bilanço yönetimi stratejilerinin tamamı için tam tekelci bir rekabet yapısı söz konusu.
Dolayısıyla rekabet daha çok küçük bankalar açısından söz konusu olup, yoğunlaşmanın etkisiyle büyük bankalar arasında rekabetçi davranış hala temel bir eğilim halinde gelemedi.
Ulusal ve uluslararası ve düzenlemeleri, sürekli değişen müşteri talepleri, gelişen teknoloji, toplumsal ve politik yapı değişikliklerinden en fazla etkilenen, değişim ve gelişime en açık sektör bankacılık sektörüdür. Bu etkileşime açık olan yapısıyla bankaların gündemini, sermaye, likidite, karlılık ve maliyet yönetimleri gibi temel konular 2014 yılında daha fazla meşgul edeceği öngörülüyor.
BANKACILIK SEKTöRü DİNAMİK YAPISINI KORUYACAK MI?
Kredi ve mevduat müşterilerinin ve yatırımcıların yenilikçi ve sürdürülebilir iş modelleri kapsamında sürekli değişen beklentilerine uygun bir esneklikle alt yapısı şekillenen Türk bankacılık sektörü, ürün ve hizmet oluşumlarında oldukça dinamik bir yapıya sahip. Bankacılığın güçlü sermaye yapısı ile sermaye piyasalarının giderek derinleşmesi, mevduat toplanmasında ve yut içi/yurt dışı borçlanmalarında avantaj olarak 2014 yılında da devam edecek.
ölçek ve maliyet verimliliği konusunda hala istenilen seviyede olmayan Türk bankacılık sektörü, 2014 yılından itibaren yapılanmasını ve büyüme stratejilerini bu alanda da değiştirmesi ve 2014 yılından itibaren finans sektörü dışındaki yerli ve uluslararası kuruluşlarla stratejik işbirliklerini daha da artırması beklenmektedir.
Türk bankacılık sektöründe, şubeleşme konusunda yenilikçi yaklaşımlar sergilenmekle birlikte, alternatif kanallar içerisinde çok şubecilik önemini hala koruyor.
Türk bankacılık sektörünün kredi verme kapasitesi, faize volatilitesine ve regülasyon baskılarına karşı esneklik katsayıları küresel alanda geçerli olan optimum seviyelerin oldukça üzerinde seyrediyor. Yasal düzenlemeler bankaların krize karşı dayanıklılığını artırmakla birlikte, verimlilik ve karlılık üzerinde de aşağı yönlü baskı kurdu. Ancak ulusal ve küresel düzeyde yaratılan finansal yenilikler düzenleyici kısıtlamaların negatif etkilerini önemli ölçüde bertaraf edilebildi.
Bankalar ağırlıklı olarak mevduat ile finansman sağlamakla birlikte, alternatif kaynakların kullanımı da arttırıyor. Gelişmiş ülkelerde miktar genişlemesine paralel olarak artan fonlama imkânlarının etkisiyle bankaların yurt dışı yükümlülükleri son yıllarda artış gösterdi. Bankacılık sektörünün dış borç yenileme oranı yüzde 100’ün üzerinde seyrediyor ve yurt dışından sağlanan fonların uzun vadeli olması, pasif vadesinin uzamasına katkıda bulunuyor. Bankaların menkul kıymet ihraçları ivmelenerek büyümeye devam ediyor.
12 BAŞLIKTA TüRK BANKACILIK SEKTöRü
Türk para ve sermaye piyasalarının bütünleşik yapısı içerisinde bankacılık, hala en büyük olan ve uluslararası entegrasyon seviyesi en yüksek olan sektör konumunda. • Kesintisiz büyüme gösteren Türk bankacılık sektörünün büyüme potansiyeli uzun süre devam edecek. • Düzenleyici ve Denetleyici otorite olarak BDDK-Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun sağladığı disipliner yapı sektörün risk algısında yönetimsel farkındalığı arttırıyor. • Türk Bankacılık sektörü sahip olduğu sağlıklı aktif ve yüksek karlılık yönlerinden Avrupa bankaları ve diğer gelişmiş ülke bankalarından pozitif yönde ayrıştı. • Temelde mevduat ile fonlanan Türk bankacılık sektörünün 2012 yılından itibaren mevduat dışında kaynak yaratabilme kapasitesi ve uzun vadeli fonlara erişim fırsatları arttı. • Son yıllarda Türkiye’deki faiz oranlarının ve kamu finansman yapısının değişimine bağlı olarak Türk bankacılık sektörünün varlık kompozisyonu da değişiyor ve kamuyu finanse etme yerine daha yüksek getirili kredilere yöneliniyor. • Türk bankacılık sektörünün sermaye yapısı oldukça yüksek. • Türk Bankacılığının aktif ve öz kaynak karlılıkları yüksek olmakla birlikte operasyonel verimliliği düşük. • Türk bankacılığının ana gelir kaynağı net faiz geliri ana gelir kalemdir. Gelirlerini yeterince çeşitlendiremeyen sektörün, gelir üretimi üzerinde yabancı para pozisyon riskinin etkisi yok denecek dar az. • Düşük ve yatay seyir izleyen takibe dönüşüm oranları nedeniyle Türk bankacılık sektörünün aktif kalitesi oldukça yüksek. • Türk Bankacılık sektörü bilanço içi işlemlerde hemen her vade bazında likidite açığı bulunmuyor. Ancak ana fonlama kaynağı mevduatın 74 gün olan ortalama vadesi risk oluşturmaya devam ediyor.
• Türkiye’de herhangi bir sermaye transferi kısıtlamaları olmamakla birlikte, cari açığın finansmanı görevi 2012 yılından itibaren reel sektörden bankalara geçti.
KüRESEL PARA POLİTİKALARI TüRKİYE’Yİ NASIL ETKİLEDİ?
Bankaların 2013 yılında özellikle menkul kıymet ihraçlarını ve yurt dışından sermaye benzeri borçlanmalarını ciddi ölçüde arttırdıkları görülüyor. Küresel düzeyde uygulanan genişletici para politikalarındaki rejim değişikliğine rağmen, bankacılık sektörünün küresel piyasalardan sağladığı fon miktarı da ciddi ölçüde artmaya devam etti. Küresel düzeydeki daralan para arzına rağmen özellikle yurtdışı bankalardan sağlanan sendikasyon ve seküritizasyon kredilerinin maliyetleri hala yurt içi kaynak maliyetlerinden daha düşük düzeyde.
PROBLEMLİ KREDİ ORANI
Takipteki kredilerin öz kaynaklara oranı, 2012 yılında % 12,87 iken 2013 yılında % 15,27 oranına yükseldi.
2013 yılında takipteki alacaklar da nominal olarak yüzde 26,40 oranında oldukça yüksek bir artış meydana gelmiş olmakla birlikte, toplam kredilerdeki nominal artış oranının (% 31,79) takipteki kredilerdeki artış oranından daha yüksek olmasıyla nedeniyle bir önceki yıla göre problemli kredilerin toplam krediler içerisindeki payı matematiksel olarak azalış gösterdi. 2012 yıl sonu itibariyle sektörün Sermaye Yeterlilik rasyosu % 17.90 iken 2013 yıl sonu itibariyle % 15,30 seviyesine geriledi. Yasal öz kaynakların % 84,86’sının ana sermayeden oluşması sektörün kaliteli öz kaynak yapısını koruduğunu göstermekle beraber geçmişteki % 90 civarındaki seviyesi giderek azalıyor.
SAYISAL BüYüKLüKLER-KâRLILIK-LİKİDİTE
Türk bankacılık sisteminin Aralık 2013 itibariyle varlık büyüklüğü yerel para bazında bir önceki yıla göre % 26.38 oranında büyüme göstererek 1.73 Trilyon TL’ye (813 Milyar dolar) ulaştı. Türk bankacılık sektörü genel olarak karlılık göstergelerinde aşağı yönlü eğilim başlamış olmakla birlikte, mevcut göreceli yüksek seviyeleri 2013 yılında da devam ettirdi. Sektör % 2.01 seviyesindeki aktif karlılığı sağlarken, öz kaynak karlılığı ise % 16,62 olarak gerçekleşmiştir.
2012 yılı son çeyreğinde makroekonomik konjonktürdeki olumlu havayla ivme kazanan kredi büyümesinin ardından,
2013 yılının ilk yarısının sonuna kadarki döneminde Merkez Bankası tarafından kısa vadeli faiz oranlarında indirime gidildi. Ancak bu dönemden itibaren küresel belirsizliklerin yarattığı makro finansal riskler ve yurtiçi piyasalardaki dalgalanmalar nedeniyle sıkılaştırıcı bir likidite politikası izlenmeye başlanmış ve izleyen süreçte faiz koridorunun üst sınırı yükseltilmiştir. Bu sürecin paralelinde döviz kurlarındaki artışın sürmesiyle TCMB tarafından döviz satım ihalelerine ağırlık verilerek döviz likiditesi sağlandı, faiz oranları ise göreli yüksek seyrini sürdürdü.
Bankacılıkta VARLIK KALİTESİ VE RİSKLER
Türk bankacılık sektörünün 2013 bilançosunda aktifin % 60,98’i kredi ve leasing alacaklarından, %17,08’lik kısmı kamu borçlanma senetleri ağırlıklı menkul kıymetlerden oluşuyor. Menkul kıymetlerin bilanço içerisindeki payı azalırken, kredilerin payı artış gösteriyor. Bir önceki yıla göre % 33,15 oranında artış gösteren sektörün toplam risk tutarı 2013 itibariyle 1.315.640 milyon TL olarak ölçüldü. Kredi riskindeki artış oranı % 34,94, operasyonel risklerdeki artış oranı da % 8,47 oldu. Bankacılık sektörünün piyasa riskine esas tutarı ise, bir önceki döneme göre % 65.75 oranında artarak 36,8 milyar TL’ye yükseldi. Türk bankacılık sektörü, genel olarak bilanço içi yabancı para açık pozisyonunu, bilanço dışı yabancı para uzun pozisyon ile kapatmaktadır. Sektörün yabancı para net genel pozisyonu uzun yıllardır düşük seviyelerde seyretmektedir. Bankacılık sektöründe takibe dönüşüm oranı ise esasen yatay bir seyir izlemektedir. 2013 itibarıyla takibe dönüşüm oranı % 2.74‘tür. Dünya ortalamaları ile kıyaslandığında oldukça düşüktür. Ancak 2014 yılındaki ekonomik büyümenin baskılanması, bankaların varlık kalitesinde artışa sebep olabileceği beklenmektedir. Takibe düşen kredilerin ağırlıklı kısmı 2010 ve 2011 yılında verilen kredilerden oluşmaktadır.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.