Kendinizi bize kısaca tanıtabilir misiniz? Kariyerime 1980 yılında diplomat olarak başladım ve bugüne kadar Washington DC, Singapur, Cenevre, İsviçre ve Kuala Lumpur’da ağırlıklı olarak ekonomiden sorumlu yetkili ve Brüksel’de de bakan ve misyon başkan yardımcısı (DCM) olarak görev yaptım. Seul’de Kore Dışişleri Bakanlığı’nda çeşitli görevlerde bulundum. Ağustos 2011’de Türkiye’ye Büyükelçi olarak atandım. Türkiye’de göreve başladığınız yıldan beri Türkiye ile Kore ilişkileri nasıl gelişti? Koreliler ve Türkler binlerce yıl önce Orta Asya’da yan yana yaşadılar. Günümüzde iki dilin sözcükleri birbirinden çok farklı olsa da, dilbilgisi kurallarının benzer olması ve aynı dil grubunda olmaları bunun ikna edici bir kanıtı. Aramızda 8.000 kilometre mesafe olmasına ve 751 yılındaki Talas Savaşı’ndan 1950’deki Kore Savaşı’na kadar doğrudan irtibatımız olmamasına karşın, hâlâ birçok ortak noktamız var. 1950 yılındaki Kore Savaşı’na katılan Türk askerleri bizlere 1.200 yıl ayrı kaldıktan sonra geçmişteki yakın dostluk ilişkilerimizi hatırlattılar; 1999 yılındaki Marmara Depremi ve 2002 Dünya Kupası da bizim işbirliğine dayalı ilişkilerimizi ve ortaklık umutlarımızı yeniden canlandırdı. özellikle 2000’li yılların başlarında iki ülke ikili ekonomik bağlarını güçlendirmeye başladı. Ticaret hacmi 2000 yılında 1,26 milyar dolar seviyesindeyken, Ankara’ya geldiğim 2011 yılında 3,5 kat artarak 4,27 milyar seviyesine ulaştı. Hyundai Motors ve POSCO gibi Koreli şirketlerin yaptığı toplam yatırım 0,8 milyar Amerikan dolarıdır. Kore’nin 1 trilyon Amerikan dolarlık toplam dış ticaretinde Türkiye’nin payı 2011 yılında sadece % 0,54 civarındaydı. Türkiye’ninki de bu civarlarda bir rakam. Kore’nin, Türkiye’de gerçekleştirdiği yatırım Kore’nin, toplam yurtdışı yatırımları içerisinde sadece % 0,2’ye denk geliyor. Bu nedenle Ankara’ya geldiğimde öncelik listeme üç madde yazdım: Kore-Türkiye Serbest Ticaret Anlaşması’nın erken bir tarihte imzalanması, iki ülke arasında üst düzey yetkili ziyaretlerinin teşvik edilmesi ve daha fazla turist ağırlanması ve kültürel faaliyet düzenlenmesi. Yoğun müzakereler sonucunda Ağustos 2011’de imzalanan Kore-Türkiye Serbest Ticaret Anlaşması geçtiğimiz Mayıs ayında yürürlüğe girdi. Bu Serbest Ticaret Anlaşması sayesinde ikili ticaret rakamımız 2012 yılıyla karşılaştırıldığında % 21 oranında artarak 6,35 milyar Amerikan dolarına ulaştı. Bu yıl ise bu rakam yılın ilk çeyreğinde yıllık bazda bakıldığında % 33 arttı. Toplam yatırım tutarı 1,3 milyar Amerikan dolarına ulaştı.
Türkiye-Kore ilişkileri hakkında ne düşünüyorsunuz? Bence ikili ilişkilerimiz şu anda en üst seviyeye ulaşmış durumda. Ancak “kan kardeşi” şeklinde ifade edilen duygusal bağ ve ekonomik ihtiyaçlar nedeniyle ilişkilerimizi daha da derinleştirebilme potansiyeli çok yüksek. İşbirliğimizi her seviyede ve her alanda geliştirdikçe, önümüzdeki yıllarda ikili ilişkilerde bu sinerjinin etkisinin daha geniş kapsamlı olmasını bekliyoruz. İlişkilerimizi geliştirmek için başka faaliyetlerimiz de olacak. 2017 yılında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 60. Yıldönümünü kutlayacağız. İki devlet de 2017 yılını kendi ülkelerinde “Kore Yılı” ve “Türkiye Yılı” ilan edecekler. 2017 yılı boyunca karşılıklı ziyaretlerin, kültürel faaliyetlerin ve iş organizasyonlarının çok artacağını ve böylece karşılıklı birbirimizi daha iyi anlayarak ve değerlerimizi ve hedeflerimizi paylaşarak ortak refah hedefimize doğru ilerleyebileceğimizi umuyoruz.
Türkiye ile Kore arasındaki ekonomik, kültürel ve siyasi ilişkilerden söz edebilir misiniz? Ekonomik açıdan baktığımızda Kore’nin Türkiye’deki mevcudiyetinin, Türkiye’nin Kore’deki mevcudiyetinden çok daha fazla olduğunu düşünüyoruz. Bir başka deyişle, Kore’nin Türkiye’ye ihracatı ve yatırımı, Türkiye’nin Kore’ye ihracatı ve yatırımından çok daha fazladır. Bu durum Kore şirketlerinin Türkiye’ye yatırım yapma eğiliminde olmasından ve Türk pazarının yanı sıra, komşu ülkelerin pazarlarına ulaşmak için Türkiye’yi stratejik bir üs olarak kullanmak istemelerinden kaynaklanıyor. Başarılı kalkınma örnekleri olarak nitelendirilen her iki ülke de IMF, OECD ve G20 gibi çok uluslu kuruluşlarda yapıcı roller oynamak için uluslararası ekonomik yönetim alanlarında da işbirliği yapıyor. Son zamanlarda Kore devleti, Kore’nin geleneksel ve modern kültürünü Türk halkına tanıtmak için daha aktif faaliyetler yürütmeye başladı. Ankara’da açılan Kore Kültür Merkezi’nin yanı sıra, Mayıs 2012’de de Kore kültürünü ve turizmini tanıtmak için İstanbul’da Kore Turizm Merkezi açıldı. Kore ve Türk devletleri tarafından 2012 yılında Kore’de düzenlenen Anadolu Medeniyeti Hazineleri özel Sergisi ve İstanbul’da düzenlenen İstanbul-Gyeongju Dünya Kültür Expo’su iki ülkenin halklarının birbirlerinin kültürleriyle daha fazla ilgilendiklerini gösteren örneklerden sadece ikisidir. 2017 yılında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 60. Yıldönümü kutlanacağından, iki ülke arasında daha fazla kültürel faaliyetin gerçekleşmesini bekliyoruz.
Kore ve Türk ortak yatırımları ağırlıklı olarak hangi sektörlerde yoğunlaşmıştır? Koreli şirketlerin Türkiye’ye yaptıkları 1,3 milyar Amerikan dolarlık yatırım ağırlıklı olarak üretim sektörüne yoğunlaşmıştır. Yakın tarihte gerçekleştirilen yatırımlar arasında, Hyundai Motors’un üretim kapasitesini arttırmak için yaptığı yatırım ve POSCO’nun Kocaeli’de yeni paslanmaz çelik fabrikası inşaatı sayılabilir. Ayrıca dünyanın en büyük kamış üreticilerden biri olan Koreli KOBİ Seoil Corporation’ın da yılda 12 milyar kamış üretmek için Haziran 2012’de Türkiye’ye 20 milyon Amerikan doları yatırım yaptığını belirtmekte de fayda var. Koreli şirketler ayrıca Türkiye’de boğaz geçiş tüneli, köprü ve termal santral inşaatı gibi altyapı projeleriyle de gittikçe daha fazla ilgilenmektedirler. Türkiye’nin Kore’ye bugüne kadar yaptığı toplam yatırım sadece 4.77 milyon Amerikan doları seviyesinde olup gıda hizmetleri sektörüne yapılmıştır.
Kore pazarına yatırım yapmakla ilgilenen Türk işadamlarına ne tavsiye edersiniz? Kore-Türkiye Serbest Ticaret Anlaşması’nın Mayıs 2013’te yürürlüğe girmesinden sonra Kore şirketleri ilgili ürünlerde daha düşük gümrük vergilerinden faydalanabilmek için (menşe kuralları gibi) istenen koşulları yerine getirmek üzerinde çalışmaya başladılar. Ticaret ve yatırım küresel çapta birbirinden ayrılmaz olduğu için şirketler tedbirli davranıyorlar, hangi ülkeye yatırım yapacaklarının ya da belli bir ülkeden ihracat mı, ithalat mı yapacaklarının ya da malları bitmiş olarak mı yoksa ara formda mı satın alacaklarının kararını verirken küresel operasyonlarının ihtiyaçlarını dikkate alıyorlar. Bu açıdan Türk şirketlerine de aynısını yapmalarını tavsiye etmek isterim. Kore, çin ve Japonya gibi dünyanın en büyük pazarlarına 2 ya da 3 saat içinde ulaşılabilen stratejik bir coğrafi konumda olduğundan, Türk şirketleri sadece Kore-Türkiye Serbest Ticaret Anlaşması’nın değil, Kore’nin imzaladığı (Kore-ABD, Kore-AB, Kore-Kanada, Kore-ASEAN, Kore-Singapur, Kore-Avustralya ve Kore-Şili başta olmak üzere) ya da müzakerelerini sürdürdüğü (Kore-Hindistan, Kore-Yeni Zelanda, Kore-çin-Japonya vb.) diğer Serbest Ticaret Anlaşmaları’nın da çeşitli koşullarını dikkate almalıdır. Yatırım yapılacak sektörler açısından Türk şirketleri Kore’nin çok vasıflı ve uzmanlaşmış işgücüne sahip olduğu otomotiv, gemi inşası, elektronik endüstrisi vb. sektörlere yatırım yapmayı düşünebilirler.
Türk kültürünün en sevdiğiniz özelliği nedir? Osmanlı tarzı geometrik desenleri seviyorum. Orhan Pamuk’un “Benim Adım Kırmızı” adlı kitabını okuduktan sonra, minyatürler ilgimi çekmeye başladı. Internette çeşitli minyatürleri incelemek için dolaşırken Osmanlı dönemine ait at sırtında bir okçunun ok attığı bir minyatürü görünce çok şaşırdım çünkü bu çizim Kore’nin 5. Yüzyılda yaşamış Goguryo hanedanlığının avlanma sahnesini gösteren bir duvar resmi ile tıpatıp aynı. Aslında, Korelilerin ve Türklerin binlerce yıl önce birbirlerine komşu yaşadıkları düşünülüyor. Doğal olarak ben de Türkiye’ye geldikten sonra, Türk ve Kore kültürünün ortak özelliklerini araştırmaya başladım. Bazı örnekler vereyim: Birincisi “Bohça” kullanımı. Eşyaları sarmalamak için kullanılan dikdörtgen şeklindeki kumaş Kore’deki “Bojagi” ile tıpatıp aynıdır (telaffuzu da benzemektedir ve Türkçede “Bocagi” olarak da yazılabilir.) Masada yemeği ailenin diğer üyeleriyle paylaşma geleneği; ebeveynlerin çocuklarına iyi eğitim imkanları sağlamayı çok arzulamaları; çoğunlukla iyi niyetle başkalarının işlerine karışma eğilimi; ailedeki ve toplumdaki yaşlılara saygılı davranma gibi örnekler Türk ve Kore kültürlerinin toplumsal geleneklerinde ve kurallarında aynı ya da benzer olanlara verilebilecek bazı örneklerdir.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.