TOBB BAŞKANI M. RIFAT HİSARCIKLIOĞLU: CUMHURBAŞKANIMIZIN HüKüMETE VE MECLİS’E YOL GöSTERECEĞİNE İNANIYORUZ
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın hem toplumsal huzuru sağlamak, hem de reform ivmesini ülkemize yeniden kazandırmak için hükümetimize yol göstereceğine ve Meclis’imize destek olacağına inanıyoruz.
Milletimiz iradesini sandığa yansıttı ve ilk kez doğrudan oy kullanarak 12. Cumhurbaşkanı’nı kendisi seçti. Sonucun ülkemiz için hayırlı olmasını temenni ediyoruz. Milletimizin teveccühünü alarak seçimi kazanan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı, Türk iş dünyası adına tebrik ediyor, yeni görevinde başarılar diliyoruz. Artık ülkemizin daha fazla zaman kaybetmeden esas gündemine dönmesini arzu ediyoruz. Zira hem küresel iktisadi risklerin, hem de yakın coğrafyamızdaki belirsizliklerin yeniden artmaya başladığı bir dönemdeyiz. Böyle bir ortamda yapısal reformlara odaklanarak ekonomik yapımızı güçlendirmeli, daha sağlam bir zeminde 2023 hedeflerimize ilerlemeliyiz. Bunun için de ülkemizde huzur ortamını güçlendirmeliyiz. Yeni Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın hem toplumsal huzuru sağlamak, hem de reform ivmesini ülkemize yeniden kazandırmak için hükümetimize yol göstereceğine ve Meclis’imize destek olacağına inanıyoruz.
TüSİAD BAŞKANI HALUK DİNçER: DEMOKRASİ VE KALKINMANIN öNü AçILMALI
Cumhurbaşkanımızdan öncelikli beklentimiz, demokratikleşmenin ve kalkınmanın önünü kesme noktasına ulaşmış olan ağır kutuplaşmanın ve ayrışmanın bertaraf edilmesidir.
Türk demokrasi tarihinde ilk kez halkoyuyla seçilen yeni Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı tebrik eder, kendisine görevinde başarılar dileriz. İş dünyası olarak yeni Cumhurbaşkanımızdan öncelikli beklentimiz, demokratikleşmenin ve kalkınmanın önünü kesme noktasına ulaşmış olan ağır kutuplaşmanın ve ayrışmanın bertaraf edilmesidir. Yeni Cumhurbaşkanımızın, Anayasadan aldığı yetki ve sorumluluklarıyla devlet kurumları arasında azalan ahengin yeniden tesis edilmesi, siyasi partiler arasında nitelikli diyalogun başlatılabilmesi konularında yol gösterici ve uzlaştırmacı bir rol oynamasını ümit ediyoruz. Zira önümüzde, devletimizin itibarının güçlendirilmesi ve gelecek yıl yapılması beklenen TBMM seçimlerine kadar geçecek dönemde, siyasi takvim elverdiği ölçüde demokratikleşme ve kalkınmaya hizmet edecek azami düzeyde reformun yapılması gibi önemli ihtiyaçlar bulunuyor.
Cumhurbaşkanlığı makamının uzlaşmacı, uzlaştırıcı tutumu bu dönemin başarıyla geçilmesi açısından kritik öneme sahip. İş dünyasının gönüllü temsil örgütü olarak, bu dönemde demokrasi kültürünün kökleşmesi ve siyasi istikrar, refah ve huzur ortamının gelişmesi için tüm siyasi aktörler ve kurum ve kuruluşlarca azami katkının sağlanmasını dileriz. TüSİAD tüm birikimi ile bu alanlarda her türlü katkıyı vermeye devam edecek.
MüSİAD BAŞKANI NAİL OLPAK: CUMHURBAŞKANLIĞI SEçİMİ MİLATTIR
öncelikle Cumhurbaşkanlığı seçiminin hangi anlama geldiğinden başlamak istiyorum: “Milletlerin tarihinde öyle anlar vardır ki, etkileri bakımından köklü kırılmaları ifade eder. 12. Cumhurbaşkanlığı seçimi de böyle bir milattır. 12 yıldır her türlü bedel göze alınarak sürdürülen hak ve özgürlükler mücadelesi, demokrasi kültürümüzün ve siyasi kazanımlarımızın temeli olmuştur. Dolayısıyla, ilk kez halkımızın oylarıyla belirlenen Cumhurbaşkanlığı seçimi de, Yeni Türkiye’nin şekillenmesinde büyük ve köklü bir adımdır.
Bundan sonra, ülkemizde hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bugün, her konuyu cesaretle ve sistem bazlı tartışacağımız yeni bir dönemin de adımı atıldı. Zamanın ruhunu kavrayan bir siyasi liderin öncülüğünde, Türkiye’nin devler ligine yükselmesine katkı sağlamak gerekir.
Beklentilerimize gelince; MüSİAD olarak bir süredir sıkça ifade ettiğimiz gibi, ‘kuvvetler kargaşası’ şeklinde dizayn edilen ve bu şekilde yürütülen mevcut parlamenter sisteme alternatif bir sistem, en kısa zamanda, ‘kuvvetler ayrılığı’ prensibi rehberliğinde kamuoyunun gündemine gelmeli.
İş dünyasının yeni dönemdeki beklentilerinden biri de, ekonomik alandaki ‘gelişmişlik düzeyinin’ yeni süreçte de ivme kazanarak bizi 2023 hedeflerine ulaştırmasıdır. ülkemiz, son 10-12 yılda de facto ve de jure pek çok gelişmeyi tecrübe etti. 2001 krizinden sonra uygulamaya konulan programın siyasi iradeyle istikrarlı bir şekilde uygulanması, makro göstergelere olumlu yansımakla kalmadı; IMF borcunun bitirilmesi, kredi notlarının yükselmesi, mega projelerle birlikte psikolojik olarak tazelenme dönemi de yaşandı.
Bununla birlikte, 3. dünya ekonomileri, gelişmiş ve geri kalmış ekonomiler, kuzey-güney ülkeleri vs gibi dünyayı kategorize eden paradigmaların ve tanımlamaların sorgulanması kaçınılmazdır. Bu paradigmalara göre belirlenen politikaların yerlerine, nevi şahsına münhasır, tarihi derinliğimizi göz önüne alan, iktisadî kültürümüzü ve ahlakımızı dışlamayan ve bu çerçevede belirlenecek politikalara ihtiyacımız vardır.
Bu çerçevede, ekonomik zihniyetin Türkiye’nin küresel rekabette mevcut kazanımlar devam ettirilerek daha fazla önünü açacak şekilde kurgulanması, ülkemizin üst teknoloji alanında yatırım çeken ve kendi kaynaklarını üst teknolojide yatırıma da bu plan çerçevesinde aktarabilen bir yapıya dönüşmesi şarttır. Bunu tamamlayıcı şekilde, mali politikalarda ve vergide daha fazla adaleti tahsis edecek reformların yapılması, kurumsal yeniliklerin ve yeni fonksiyon kurgularının yapılması zorunluluktur. TPAO gibi şirketlerin küresel oyuncu haline gelebilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması ülkemizin küresel etkisini artıracak. Finansmana ulaşım biçiminin genişletilmesi ve derinleştirilmesine yönelik atılacak adımlar ise diğer beklentimizi oluşturuyor. Hülasa, siyasi mecrada yaşanan, gerek yapısal gerek zihniyet açısından yaşanan gelişmelerin, iktisadi sahada da daha ileri değişimine yol açması ve bu değişikliği kuvvetlendirecek ve kalıcı hale getirecek politikaların belirlenip, iradeyle uygulanması MüSİAD’ın yeni dönemden beklentisidir.
İSTANBUL TİCARET ODASI YöNETİM KURULUBAŞKANI İBRAHİM çAĞLAR: TüRKİYE’NİN ASIL GüNDEMİ EKONOMİ OLMALI
Hükümet ile iş dünyası arasında sağlanan uyum ve işbirliğinin mimarı olan Sayın Başbakanımızın bundan sonra da aktif bir Cumhurbaşkanı olarak aynı başarıya imza atacağından şüphemiz yok.
1 0 Ağustos günü tarihi öneme sahip bir seçim sürecini yaşadık. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa millet, kendi başkanını seçti. Seçimler sonucunda milletin teveccühüne mazhar olan Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, 12. Cumhurbaşkanımız oldu. Bu vesileyle kendisini tebrik ediyor ve yeni görevinde başarılar diliyorum.
Sayın Başbakanımız, 12 yıldır sürdürdüğü görevi boyunca iş dünyasına öncülük etti ve iş adamlarının yurtdışına açılmasında büyük bir rol oynadı. özel sektörün büyümeye verdiği katkı, bu dönem süresince artarak devam etti.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tamamlanmasının ardından şimdi geldiğimiz noktada, ülkenin asıl gündemi olan ekonomiye dönme vaktidir.
•12 yıldır devam eden siyasi istikrarın devam etmesi,
•Yurtdışında giderek artan ülke itibarının sürmesi,
•İş adamlarının yurtdışı pazarlara açılması hususunda devletin verdiği desteklerin devamı,
•Ekonomiyi ilgilendiren yasal mevzuat noktasında yol gösterici bir tutum alınması konularında devletin en yüksek makamının etkin bir şekilde iş dünyamızın yanında olacağına ve önünü açacağına yürekten inanıyorum. Bu duygularla 12. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan‘a bir kez daha başarılar diliyor, seçim sonucunun iş dünyası ve ülke ekonomisi için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
PAGEV BAŞKANI YAVUZ EROĞLU: “YENİ TüRKİYE” DENKLEMİNDE EKONOMİK KALKINMA
Ekonomik kalkınmanın anahtarı olacak yetişmiş insan gücümüzün kullanılması ancak devlet ve özel sektörde kurumsallaşmayı sağlamamızla kullanılabilir.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez halkın oylarıyla seçilen 12. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı kutlarken, iş dünyası olarak yeni dönemden; daha fazla yatırım, büyüme ve kalkınma beklediğimizin altını çizmemiz gerekiyor. Dünyada değişen paradigmayı doğru okuması gereken Türkiye, 2023 vizyonu çerçevesinde “Yeni Türkiye” kavramıyla birtakım değişimleri içeren hedeflerle yolunda ilerlemeye devam ediyor. Peki bu değişim hangi alanlarda öncelikle ele alınmalı? Evvela demokratikleşme çabalarının hız kesmeden sürdürülmesiyle eş zamanlı olarak, piyasalarda güven ve istikrar ortamının korunması öncelikli hususlar olmalı. Yerli-yabancı yatırımcılar için yatırım zemini daha da iyileştirilmeli ve bu başlık öncelikli hedefler arasında yer almalı.
Demokratikleşme çabaları ve ekonomik kalkınmayla öne çıkan “Yeni Türkiye” kavramı elbette birçok başlığa sahip. Yeni Türkiye’de eğitimdeki çıtanın yükseltilmesi “olmazsa olmazlar” arasındadır… Eğitimli insan sayımız artarken, kurumlarımızın sunduğu eğitim kalitesinde çıta mutlaka yükseltilmeli. Bu anlamda, “dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamasında Türkiye kaç üniversitesiyle temsil edilebiliyor?” sorusunun cevabı hakkında daha fazla kafa yormalıyız. öte yandan üniversite ve iş çevrelerimizin daha yakın ilişkiler kurması sağlanmalı. Ortaya çıkan sinerji ile istihdamdaki kalite otomatikman artacaktır. Verimliliği de destekleyecek bu hamleyle, çalışma yaşamındaki kalite yükseltilmiş olacak. Eğitim sektöründeki reformlarla beraber bilgili, değer üreten, sorgulayan, eleştirel bakan ve bilimsel yaklaşımlara sahip donanımlı gençler yetiştirmek, “Yeni Türkiye’nin” en stratejik hedefleri arasında yer almalı. Hata yapmaktan korkmayan ve fikirlerini özgürce söyleyebilen bireylerden oluşan Türkiye, dünyadaki gelişmeleri daha net okuma ve buna göre değişime ayak uydurma şansı yakalayacaktır.
Ekonomik kalkınmanın anahtarı olacak yetişmiş insan gücümüzün kullanılması ancak devlet ve özel sektörde kurumsallaşmayı sağlamamızla kullanılabilir. Bu perspektiften baktığımızda; Ar-Ge’ye önem veren, verimliliği yüksek, alanında markalaşmayı sağlamış, global oyuncu olmaya doğru koşan firma sayımızdaki artışın önemli olduğu görülüyor. Türkiye’nin, dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girme hedefi bu artışla direkt bağlantılıdır. Aksi halde beyin göçüyle elimizdeki yetişmiş insan gücü zenginliğini yurtdışına kaptırmış ve büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalmış oluruz. Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı PAGEV olarak eğitim ve ekonomi arasındaki sıkı bağın farkındayız. Bu anlamda 1500 öğrencisiyle 2 okulu PAGEV olarak, Milli Eğitim Bakanlığı’na devrettik. “Yeni Türkiye” sloganıyla başlayan dönemde; istikrarlı kalkınma ve ekonomik büyüme sürecini hızlandıran, halkına daha müreffeh bir yaşam sunan ve dünyada söz sahibi olmuş bir ülke olmayı ümit ediyoruz.
ANKARA SANAYİCİ VE İŞADAMLARI DERNEĞİ ( ASİAD) YKB BARIŞ AYDIN: İŞ DüNYASININ GöZü YATIRIMLARDA
Türkiye’nin 8 aylık dönemde yaşadığı iki büyük seçim süreci, iş dünyasında bazı projelerin ötelenmesine neden oldu. Türkiye artık seçim psikolojisinden çıkmalı. Sürdürülebilir bir kalkınma için bu Sonbahar-Kış iş döneminin verimli ve yoğun şekilde değerlendirilmesi çok önemli. Yüksek hızda büyüme gösteren ülkelerde seçim dönemleri iş dünyasının büyük bölümünü bekleme sürecine sokar ve bu süreç 2014 başından beri ülkemizde de yaşandı. Bu durum ekonomik hedeflerden kısmen sapmalara neden oldu. Tüm olumsuzluklara karşın Türkiye, her iki seçimi de çok büyük ekonomik sıkıntılar yaşamadan atlattı. Bu başarının temelinde ekonomik güç yatıyor. Büyük yatırımcıdan, esnafa; yabancı yatırımcıdan, ihracatçıya; sanayiciden, vatandaşa kadar toplumun tüm kesimlerinin Türkiye’nin geleceğine ve istikrarına inanarak, normalleşmeye yardımcı olması gerekiyor. Son iki seçimle birlikte Türkiye, düne göre daha güçlü, daha istikrarlı ve daha oyun kurucu bir ülke haline geldi.
öNüMüZDEKİ 4 AY çOK öNEMLİ
Ekonomik istikrar için; vatandaştan, büyük yatırımcıya kadar herkes aşırı temkinli pozisyondan hızla uzaklaşmalı. Evdeki Ayşe Teyze bile seçim psikolojisiyle hareket ediyor ve kızının, oğlunun eğitimi, evlenmesinden; ev ihtiyaçlarına kadar bir dizi ihtiyacını beklemeye alabiliyor. Bu normal. Ancak artık seçimler bitti, şimdi yatırım ve kalkınma, kayıpları yerine koyma zamanı. Eğer yılın ilk 8 ayında kaybettiğimiz bir şeyler varsa bunu telafi etmek için önümüzde çok önemli 4 aylık süre var. Bu süre iş yaşamının tatilden çıkıp, işe dört elle sarıldığı ve en yoğun geçen süre. Bizler sanayici ve işadamları olarak bu Sonbahar-Kış dönemini çok daha fazla çalışarak önceki yıllardan daha verimli şekilde değerlendirmeliyiz.
TBB YöNETİM KURULU BAŞKANI HüSEYİN AYDIN: BANKACILIK SEKTöRüNüN 2023 VİZYONU
2 023 Vizyonu toplumun diğer kesimlerine olduğu gibi ekonomik birimlere de güçlü bir hedef gösteriyor ve ülkemizin ekonomik gelişmesinin yönünü ortaya koyuyor. Vizyon’un ekonomik ilkeleri incelendiğinde güçlü ve istikrarlı bir büyüme, tasarruf oranlarının artırılması, ülkemizin ihracat gücünün çeşitlenmesi ve güçlenmesi sürecinin devam ettirilmesi gibi unsurların ön plana çıktığı görülüyor. Türkiye’de ekonomik faaliyetin en önemli finansman kaynağı olan bankacılık sektörü, vizyonun hedeflerine ulaşmak için kendisine çok önemli bir rol düştüğünün bilincinde. Bankacılık sektörü 2002 yılından sonra ülkemizde yaşanan büyüme sürecini başarılı bir şekilde finanse etti. 2008 yılından itibaren ortaya çıkan ve günümüzde de önemini koruyan küresel finansal riskler ve özellikle 2014 yılında bu risklere yenilerini ekleyen jeopolitik gelişmeler, bankacılık sektörünün sağladığı finansman desteğini zayıflatmadı. Nitekim kredi stokunun milli gelire oranı 2002 yılında yüzde 15’ken bu oran düzenli ve sistematik bir şekilde atarak, 2013 yılı sonunda yüzde 67’ye ulaştı.
Kredi stoku büyümesi 2014 yılında da devam etti ve özellikle bu yılda, uygulanan mikro ihtiyati tedbirlerin de katkısıyla, kurumsal kredi arzının önemi arttı. Bu dönemde genel olarak reel sektöre ama özellikle KOBİ’lere dönük kredi arzı hızla büyüdü. Haziran 2014 itibariyle sektörün kredi arzı 1,1 trilyon TL’yi geçti.
Bu dönemde bireysel kullanıma dönük kredi arzı büyüme hızı gerilerken, ticari kredi arzı hızlı artışını sürdürdü ve bu şekilde cari işlemler açığında yaşanan daralmaya önemli katkı sağlanırken; aynı zamanda üretim ve ihracat faaliyetlerine dönük finansal destek güçlü bir şekilde devam etti.
Bankacılık sektörünün mali sağlığının ve mali gücünün en önemli göstergesi olan sermaye yeterlilik oranı, elde edilen karların çok büyük oranda sermayeye eklenmesi sayesinde, bütün bu dönem boyunca yüksek oranlarda seyretti. Haziran 2014 itibariyle de sermaye yeterliliği oranı yüzde 16,4 ile yüksek bir seviyede bulunuyor.
Bankacılık sektörünün kredi verebilme yeteneğini belirleyen en önemli oran olan sermaye yeterliliğinin yüksek düzeylerini koruması için sektör sermayesinin istikrarlı bir kar akışıyla beslenmesi gerekiyor. Bu akışın sağlanması 2023 Vizyonu’nun ekonomik hedeflerini gerçekleştirmek için gerekli finansman kaynağını mümkün kılacak.
Bankacılık sektörünün finansman kapasitesinin güçlenmesi ve girişimcilere daha ucuz kaynak sağlayabilmesi sürecine,
1. Tasarruf açığının düşürülmesi yönündeki çabaların devam etmesi,
2. Kamusal yüklerin hafifletilmesi yoluyla finansal aracılık maliyetlerinin düşürülmesi ve,
3. üretim, yatırım ve ihracatın kredilendirilmesinin cazibesinin artırılması, unsurlarının uygulamasının güçlendirilmesi önemli katkı sağlayacak.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.