Yatırımlarınızı Türkiye’ye taşıyın

Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş uluslararası firmalara çağrıda bulundu: “GELİN, YATIRIMLARINIZI TÜRKİYE’YE TAŞIYIN!” Turcomoney’e çok özel açıklamalarda bulunan Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, iktisadi büyümenin geçtiğimiz on yıllık ortalamaya kıyasla düşük, ancak istikrarlı bir patikada olduğunu ifade ediyor.

Röportaj: Hayreddin Turan

Türkiye, 2016 yılını oldukça sancılı geçirdi. Ekonomideki sıkıntılar, 15 Temmuz başarısız darbe girişimi ve tırmanan terör saldırıları ile Türkiye, birçok ülkenin baş edemeyeceği olaylara sahne oldu. Ancak tüm bu olumsuzluklara rağmen, Türkiye hala bölgesinde çok büyük bir güç, dünya siyaset ve ekonomi sahnesinde ise çok önemli bir oyuncu konumunda. Dünya arenasında ‘oyun kurucu’ olmak için 2023 vizyonuyla hareket eden Türkiye, her alanda iddiasını sürdürüyor. Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, ekonomideki son gelişmeleri Turcomoney için değerlendirdi. Kurtulmuş, KOBİ’lere, uluslararası pazarlara girmek isteyen ihracatçılara, inovasyon temelli genç girişimcilere çok önemli mesajlar verdi, uluslararası yatırımcılara çağrıda bulundu: “Gelin, yatırımlarınızı Türkiye’ye taşıyın!” Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Avrupa Birliği ve ABD’nin yeni başkanı Donald Trump için de çok çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Turcomoney Dergisi Yazı İşleri Müdürü Hayreddin Turan sordu, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Prof. Dr. Numan Kurtulmuş yanıtladı.

Türkiye, son bir yılda art arda ne kadar aksilik varsa hepsini yaşadı. Son olarak 15 Temmuz darbe girişimi ise, Türkiye’nin kaderini etkileyecek, geleceğini tehlikeye sokacak en önemli olaydı. Öte yandan Türkiye, şu anda terörle mücadele için Suriye’de ve Irak’ta bir dizi operasyon gerçekleştiriyor. Bütün bu sorunlara ilave olarak küresel durgunluğun da etkisiyle Türk ekonomisi de sıkıntılı bir süreç yaşıyor. Sizin gözünüzden Türkiye ekonomisinde tablo nasıl gözüküyor, değerlendirir misiniz?

Türkiye ekonomisi 2001 krizinden bu yana bankacılık sektöründen başlayarak bir yeniden yapılandırma içerisine girmiştir. Gerçekleştirilen makro reformlar ile ekonomik istikrar ve siyasi istikrar el ele yürümüştür. 2008-2009 küresel finansal kriz ve onun artçısı olan Avrupa mali krizinin etkileri zirve yaptığında dahi Türkiye ekonomisi sağlam temelleri ile krizi iyi yönetmeyi başarmıştır. Ancak 2013 Mayıs ayından itibaren başta ABD Merkez Bankası’nın(FED parasal sıkılaştırmaya dönük sözlü yönlendirmesindeki belirsizlik ve Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) genişlemeci para politikasının görece etkinsizliği gelişmekte olan ülkelerin ekonomik görünümlerini tehdit eder hale geldi. Dışarıdaki konjonktürel dalgalanma, içeride ise siyasi ve iktisadi manipülasyonlar ile birleştiğinde başta kur riski ve işsizlik gibi ekonomik riskler yeniden gündeme geldi.

OHAL, HALKIMIZIN GÜNLÜK YAŞANTISINI ETKİLEMEDİ

15 Temmuz başarısız darbe girişimi ve eş zamanlı devam eden jeopolitik riskler ve etrafımızdaki altüst oluşlara rağmen Türkiye kendisini büyük ölçekli bu savaş durumunun dışında tutmayı başardı. Ancak bugün gelinen noktada Türkiye sınırlarının güvenliğinin sınırlarımızın ötesinden başladığını ve ancak devam eden operasyonlar ile belirli bir istikrarın yakalanabileceğini görüyoruz. Mevcut müdahale durumu Türkiye’ye dönük tehditler sönümlendiği zaman sona erecektir. Ancak gerek OHAL gerekse de alınan güvenlik tedbirlerini milletin günlük yaşamını etkilemeyecek şekilde sürdürmeye gayret ediyoruz. Türkiye’nin makroekonomik temellerinin sağlam, bankacılık sektöründen kaynaklanan risklerin halen düşük olduğu; ancak reel sektörün krediye erişim, borcun sürdürülebilirliği ve döviz riski gibi konularda sıkıntılar yaşadığı bir dönemden geçiyoruz.

MİKRO ÖLÇEKTE REFORMLARA İHTİYACIMIZ VAR

İktisadi büyüme geçtiğimiz on yıllık ortalamaya kıyasla düşük ancak istikrarlı bir patikada. Fakat bu oranlar bizim için yeterli değil; yüzde 5 civarında bir kalkınma hızı, yaklaşık yüzde 5 dolaylarında enflasyon ve yüzde 5’in altında bir cari açık orta vadede yakalayabileceğimiz bir hedeftir diye düşünüyorum. Bunun için mikro ölçekte reformlara ihtiyacımız var. Bugün daha iyi kurumsal yapıları geliştirmek zorundayız. Başta yeni Anayasa ve diğer yasal reformlar olmak üzere; eğitim konusunda fiziki altyapıdan sonra şimdi de müfredat ve verimlilik alanlarında mesafe alacağımız yeni bir sıçrama yapmamız şarttır. Bütün bunların üzerinde ise Türkiye’nin yeni bir büyüme hikâyesi ortaya koyması kaçınılmazdır. Makine, tekstil, gıda, otomotiv vd. geleneksel olarak üstün olduğumuz sektörlere yenilerini ilave ederek rekabetçiliğimizi artıracağız.

DÖNEMİN RUHUNU OKUYARAK TEHDİTLERİ FIRSATA ÇEVİRMELİYİZ

Ülkemizi derinden etkileyen ve coğrafyamızı yangın yerine çeviren savaşlar dönemi er ya da geç bitecek. Bize düşen her dönemin ruhunu iyi okuyarak; tehditleri fırsata çevirmenin yollarını bulmaktır. Son on beş yılda kat ettiği mesafeyle Türk iş adamları ve girişimcileri bizlerin de koşulsuz desteğiyle yeni bir hikâye ortaya çıkaracak.

NE AB NE DE TÜRKİYE, BU İLİŞKİDEN VAZGEÇECEK DURUMDA

Özellikle 2011 yılına kadar AK Parti Hükümeti, AB yolunda önemli reformlara imza attı. Türkiye ile AB ilişkileri, dikkat çekecek ölçüde iyileşti. Fakat son zamanlarda tam tersine bir durum yaşanıyor. Türkiye-AB ilişkileri epey gerginleşmiş durumda. O kadar ki son olarak AP Türkiye Raportörü Piri, ilişiklerin dondurulacağı mesajını verdi.  Bu durum doğal olarak kamuoyunda kaygı ile takip ediliyor. Bütün bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’nin AB yolculuğu bitiyor mu? AB konusunda Türkiye, nasıl bir yol izleyecek, nasıl bir yol izlemeli?

Türkiye’nin izlediği reform patikasının bir tarafı AB’yle ilişkiler diğer tarafı ise Türkiye’nin ihtiyaç……..

Söyleşinin devamını okumak için;

D&R’ın internet sitesinden

http://www.dr.com.tr/Dergi/Turcomoney/Kolektif/Ekonomi-Haber/Ekonomi-is-Dunyasi/urunno=0000000370911

Dijimecmua’dan (http://www.dijimecmua.com/turco-money/) okuyabilir, satın alabilir, abone olabilirsiniz