Hızlı nüfus artışı, iş gücünün vasıf olması, iç ve dış göçler, yetersiz ve eşitsiz gelir, teknolojik gelişmeler, bölgelerarası gelişme farklılıkları, yatırım veya kapasite kullanımı yetersizlikleri, ekonomik büyümedeki inişli çıkışlı dengesizlikler işsizlik sorununu arttırıyor. özellikle, istikrarsız dalgalanmalara bağlı olan büyüme, kalıcı bir işgücü istihdamı oluşturmaya engel oluyor. Peki işsizlikle nasıl mücadele edilebilir?
Türkiye yüksek oranlı işsizlik ile uzun süredir mücadele ediyor. Resmi işsizlik oranının % 10 civarında olduğu söylenmekle birlikte gerçek işsizlik oranının resmi rakamların çok üstünde olduğu görüşü genel kabul görüyor. Türkiye ekonomisinde yaşanan büyüme sürecine rağmen işsizlik oranının yüksekliğini hala sürdürmesi “istihdamsız büyüme” algılarını destekliyor. Hızlı nüfus artışı, eğitim politikasındaki yapısal sorunlar, iş gücünün vasıf uyuşmazlık sorunu, iç ve dış göçler, yetersiz ve eşitsiz gelir, teknolojik gelişmeler, bölgelerarası gelişme farklılıkları, kamu ve özel sektördeki yatırım veya kapasite kullanımı yetersizlikleri, ekonomik büyümedeki inişli çıkışlı dengesizlikler işsizlik sorunun daha da ağırlaşmasına neden oluyor. özellikle, istikrarsız dalgalanmalara bağlı olan büyüme, kalıcı bir işgücü istihdamı yaratmaya engel oluyor.
Tarımdaki ücretsiz aile işçiliği olgusu ve ev işlerinde meşguliyet gibi gizleyici nedenlerle işgücüne katılım oranının düşük gerçekleşmesi, temel olarak Türkiye’deki işsizliğin, boyutlarını gizliyor ve ölçüldüğü seviyenin fiilen olması gereken seviyeden matematiksel olarak çok daha iyi gözükmesine yol açıyor.
TUİK’in verilerine göre Ekim 2011 tarihi itibariyle Türkiye’de kurumsal olmayan sivil nüfus sayısı 72.724 bin olarak tespit edildi. Türkiye sivil nüfusunun % 25,85’lik kısmı çocuklardan oluşuyor. 2004 yılında çocukların nüfus içerindeki oranı % 28,37 iken şu anda bu oran düştü. Dolayısıyla Türkiye nüfusunun da yaşlanma sürecine girdiğini ve hatta hızlandığını söyleyebiliriz.
çalışmayan, ancak resmi işsizlik tanımında işsiz kabul edilmeyen nüfus ise toplam nüfusun % 37,11’ini oluşturuyor. Bu tanım içerisinde yer alan toplam 26,989 bin kişinin dağılımı içerisinde; ev işleriyle meşgul olanlar, eğitim sürecinde olanlar, emekli olanlar, fiziksel sebeplerle çalışamayacak durumda olanlar, iş bulma umutları tükendiği için iş aramaktan vaz geçenler ve mevsimlik nedenlerle işsiz kalanlar oluşturuyor. İş bulma umudu kalmadığı için iş aramaktan vazgeçenler resmi tanımlama da işsiz kabul edilmiyor. Hâlbuki fiili olarak bunlar işsizdirler.
Bu tanım içerisinde yer alanların da işsizler kesimine dâhil edilmesi halinde resmi işsizlik oranları ile fiili işsizlik oranları aşağıdaki grafikten de görüleceği üzere birbirinden ayrışmaktadır.
KüRESEL KRİZ İŞSİZLİĞİ TETİKLEDİ
Türkiye de küresel krizin akabinde işsizlik en tepe noktasına Şubat 2009 da ulaştı. Şubat 2009 itibariyle resmi İşsizlik oranı % 16.13, fiili İşsizlik oranı ise % 24,13 seviyelerine çıktı. Ekim 2011 verilerine göre; Resmi işsizlik oranı % 9,11, fiili işsizlik ise % 14,66 olarak ölçüldü.
Şubat 2009 ile Ekim 2011 arasındaki bu dikkate değer düşüşün yakından analiz edilmesi gerekiyor. Zira bu iki dönem arasında, yani 2,5 yıllık süreç içerinde toplamda 4,7 milyon kişi istihdam edilmiş gözüküyor. Hâlbuki 2004-Şubat 2009 arasında yani toplam 4 yılda sadece 147 bin kişi iş bulabildi. Son iki buçuk yıl içerisinde istihdam artışına hangi gelişmeler yol açmış olabilir!
İktisatçıların analiz etmesi yerinde olacak. Yine de biz yakından bakmaya devam edelim. İlave olarak istihdam edilen bu 4,7 milyon kişinin % 40,68’lik kısmı tarım alanında, % 59,32’lik kısmı ise tarım dışı alanlarda iş bulmuş gözüküyor. Bu durumda bir başka soru gündeme geliyor, Tarımın GSYİH içerisindeki payı % 12,1 oranlarından % 9,1 seviyelerine düşmesine rağmen, düşen sektör nasıl oluyor da bu kadar ilave istihdam olanağı yaratabiliyor? TUİK’in ölçüm mekanizmalarını gözden geçirmesi hususu da dâhil olmak üzere her açıdan bu konunun analiz edilmesini yararlı buluyorum.
İŞSİZLER ORDUSU BİLİNENDEN DAHA BüYüK Ekonomik ve sosyal maliyeti bulunan işsizlik olgusu, toplumsal uğraşı ve sistemsel dönüşümler olmadan ortadan kaldırılamaz. Türkiye’de istihdamın Ekim 2011 itibariyle yaklaşık % 33’ünün kendi hesabına çalıştığı veya ücretsiz aile işçiliği statüsünde gösterilmesi ve bunun önemli bir kısmının da yaygın olarak tarım sektöründe yer aldığı düşünüldüğünde, işsizlik sorununun hesaplandığından esasen daha ağır olduğunu söylemek mümkün. Diğer taraftan kadınlar ağırlıkta olmak üzere ev işleriyle meşgul olan kategori içerindekilerin sayısının oldukça kabarık olması Türkiye’de işgücüne katılma oranlarının düşük gözükmesine ve dolayısıyla işsizlik oranlarının da düşük hesaplanmasına neden oluyor.
Orhan öKMEN
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.