önümüzdeki dönemde hangi kavramları öne çıkaran ve bunların üstünlüğüne inanarak yöneten işletmeler ayakta kalacak. KOBİ’lere düşen görevler ne?
Günümüzde yönetim anlayışı ve insan kaynağına dayalı rekabet üstünlüğü kalıcı ve sürdürülebilir olacak.
Son on yılda gerek dünyada gerekse Türkiye’de yaşanan gelişmeler, toplumsal ve ekonomik alanda çok hızlı gelişmelerin yaşanmasına yol açıyor. özellikle son global krizin doğrudan ya da dolaylı etkilediği ülkelerde sermaye ve para piyasalarının işleyişi derinden etkilenmiş olup bu değişim ise yavaş da olsa toplumsal yaşamda önemli değişimleri de beraberinde getiriyor. Bu değişimleri ABD, AB ve Rusya başta olmak üzere birçok ülkede gözlemlemek mümkün.
Türkiye esasen 2000’li yılların başından itibaren hızlı bir toplumsal ve ekonomik değişim içerisinde. Bunun sonucu olarak da ekonomik ve ticari ilişkiler ile bunları düzenleyen kurallar beklenmedik bir şekilde değişmeye başladı. Değişen ve farklılaşan dünyaya ayak uydurmak önümüzdeki dönemde hem bireyler ve hem de işletmeler açısından çok büyük önem taşımakta. Giderek artan rekabet düzeni , çok hızlı değişen piyasa koşulları, globalleşen ticari ve ekonomik yapılara ayak uydurma zorunluluğu ve bu değişimlerin gereklerini zamanında yapabilmek, sadece karlılığı ve pazar payını artırmayacak, işletmelerin varlığının devamını da etkileyecek. Bu açıdan bakıldığında, hem değişen dünya koşullarına ve hem de yasal düzenlemelere uyum sağlamak küçük-büyük tüm işletmeler açısından büyük önem taşımakta.
KOBİ’ler dönüşüm için kurumsallaşmaya önem vermeli ülkemiz KOBİ’lerinin en önemli yapması gereken işlerin başında kurumsallaşmaya önem verip tek adam riskinden kurtulmaları gelmekte. KOBİ olmak girişimciliğin ilk dönemlerinde olmazsa olmaz bir aşamadır ama genel olarak da geçiş süreci niteliğinde. Bu süreçte kurumsallık kazanarak yeni bir evreye geçebilen KOBİ’ler kalıcı olabilecekler. Kurumsallık kazanma yerli ya da yabancı stratejik ortaklıklar yoluyla olabileceği gibi sermaye piyasaları ya da içsel değişimler yoluyla da olabilmekte. özellikle gelişen işletmeler piyasası (GİP)’in önümüzdeki yıllarda bu alanda önemli işlevler yerine getireceği beklenmeli.
Büyük işletmelerimizin uluslararası alanda stratejik ortaklıklar yoluyla ve/veya kurumsal yönetişim ilkelerine uygun yönetim anlayışını benimsemelerinde yarar bulunmakta.
Birçok büyük işletmemizde de kurumsal yönetişim ilkelerine uygun bir yönetim yapısının oluşturulmasına ihtiyaç bulunmakta. Bu konuyla ilgili gerek SPK düzenlemeleri ve gerekse de yeni TTK düzenlemeleri ilave yaptırımlar öngörmekte. Bu düzenlemelerin temeli işletmelerimizin daha çağdaş, bilimsel ve demokratik bir anlayışla yönetilmelerini sağlamaya yönelik. Günümüzde birçok yerli/yabancı yatırımcılar işletmelerin ne kadar kurumsal olduğuyla yakından ilgilenmektedir.
Ticari işletmelerimizin iş koluna ve işletme büyüklüğüne uygun sermaye yapısına ve büyüklüğüne bir an önce ulaşmaları önem arz etmekte.
Türkiye’de faaliyet gösteren işletmelerimizin temel karakteristiği, düşük sermaye ve hatta olmayan karlılık. Doğal olarak yetersiz öz kaynaklara sahip ve kar üretemeyen işletmelerimizin para ve sermaye piyasalarından yararlanmaları çok zor olmakta. Günümüz ticari ve ekonomik hayatı içerisinde belirli bir büyüklüğe ulaşmak ve bunu sürdürebilmek için yeterli sermaye düzeyine ve karlılığa ulaşmak büyük önem arz etmekte.
Günümüzde ticari sır ve gizlilik kavramları giderek önemini yitirmekte.
Günümüzün hızla globalleşen dünyasında ticari sır ve gizlilik giderek yok olmakta. Asıl ve taklit edilemeyen ticari sırlar insan sermayesi ve yönetim anlayışı. Onun dışında kalan birçok sır diye düşündüğümüz konular esasen parayla ifade edilebilen değerlerdir ve mali yapısı güçlü bir rakip bunlara çok kısa zamanda sahip olabilir. Bu anlamda SPK ve yeni TTK’nin şeffaflıkla ilgili düzenlemelerinden zarar göreceğini düşünen işletmelerimiz zaten daha öncesinden zarar gördüler ya da görecekler. Zaten katma değer oluşturan, sürdürülebilir olan ve farklılaştıran beşeri sermaye ve yönetim anlayışı olmalı . önümüzdeki dönemde bu kavramları öne çıkaran ve bunların üstünlüğüne inanarak yönetilen işletmelerin ayakta kalacağı beklenmekte.
Teşvikler önemlidir ama gereğinden fazla teşvik o sektöre ve dolayısıyla ülke ekonomisine yarardan çok zarar verebilmekte.
ülkemiz üretim kapasitesini artırmayı ve buna paralel olarak da kronikleşen cari işlemler dengesi açığını gidermeyi temelinde amaçlayan teşvik tedbirleri toplumun büyük çoğunluğu tarafından olumlu olarak algılanmış durumda. Kuşkusuz bazı bölgelerin ve sektörlerin teşvik edilmesi ekonomi açısından çok gerekli. Ancak bu teşviklerin geçici bir süre veya dönem için olduğu unutulmamalı. Aksi halde aşırı sulanan toprağın çölleşmesi ve verimsizleşmesi gibi bir durumla karşı karşıya kalmamıza neden olabilmekte.
Değişen dünya ve gelişen ülkemizin ticari ve ekonomik koşullarına ayak uydurmak ve değişimlerden yeni fırsatlar yakalamak girişimci işletmelerimiz için büyük önem taşımakta. Kalkınmanın ve istihdamın itici gücü olan KOBİ’lerimizin, Kobi olmayı bir geçiş süreci olarak görmeleri ve bunun avantajını iyi kullanarak en doğru zamanda kurumsallaşmaya yönelmeleri sürdürülebilir ve katma değer üreten işletmelere dönüşmeleri gerekmekte. Krizden yavaş da olsa çıkmakta olan dünyamızda yönetim anlayışı ve insan kaynağı ile farklılaşan firmaların göreceli olarak her zaman bir adım önde olacağı göz ardı edilmemeli.
Rafi KARAGöL
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.