Son Haberler

Trump’ın ekonomi politikası, Türkiye ekonomisini nasıl etkiler?

– Tekrar başkan seçilen Donald Trump, ABD ekonomisindeki ticaret açığını azaltmak amacıyla ithalata tarife koyacağı yönündeki planlamalarının küresel düzeyde ticaret hacmini düşüreceği kesindir. Trump politikaları, küresel dengeler açısından gerilimleri artırıcı riskler taşımanın yanında, esasında içe kapanma nedeniyle ABD’nin hegemonik statüsünü zayıflatacaktır. 

– Trump yönetiminin Ukrayna-Rusya Savaşı’nı bitirmesi halinde, Rusya küresel ekonomilerle tekrar bütünleşecek, enerji arzı artacak ve fiyatlar gerileyecek. Savaşın bitirilmesi, Türkiye’yi rahatlatacak. İthalata tarife konulması halinde ABD ekonomisi, yüksek faiz ve yüksek enflasyon oranlarıyla uğraşmak zorunda kalacak. Bu durum, AB başta olmak üzere küresel düzeyde enflasyonla mücadeleyi bir miktar daha zorlaştıracaktır.

– Yüksek faizler nedeniyle doların, özellikle euro başta olmak üzere diğer paralar karşısında güçlenmesi, enerji fiyatları başta olmak üzere ülkelerin ithalat maliyetlerini daha da artıracak. Vergi indirimleri yapılması halinde, ABD’nin savunma, sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik ve yüksek bütçe açıklarını azaltmak mümkün olmayacak. Ayrıca olası vergi indirimleri, bozuk olan gelir dağılımını daha da bozacak.

– Küresel düzeyde yaşanacak olan yüksek faiz seviyeleri değerlenen dolar ve yüksek fiyatlı ithalat, Türkiye’de işsizliği ve resesyonu artıran ilave baskılar yaratacak. Türkiye ekonomisi bu senaryoya karşı herhangi bir önlem almamış durumda. Gümrük tarifelerindeki artış, gelir üzerinden alınacak vergi oranlarında düşüş, çift yönlü olarak doları değerlendirecek, ancak hem küreselleşmeyi geriletecek ve hem de doların rezerv para olma özelliğini zayıflatacak. 

Tekrar başkan seçilen Donald Trump, ABD ekonomisindeki   ticaret açığını azaltmak amacıyla ithalata tarife koyacağı yönündeki planlamalarının küresel düzeyde ticaret hacmini düşüreceği kesindir.  Ticaret hacmine yönelik başlayacak olan Trump önlemlerine karşı dünyanın geri kalanında ortak tavır alma olasılığı ise oldukça düşük gözüküyor. Trump politikaları, küresel dengeler açısından gerilimleri artırıcı riskler taşımanın yanında, esasında içe kapanma nedeniyle ABD’nin hegemonik statüsünü zayıflatacaktır.

Trump yönetimi tarafından Ukrayna-Rusya savaşanın öngörüldüğü şekilde bitirilmesi, Rusya’nın küresel ekonomilerle tekrar bütünleşmesini sağlayarak enerji arzını artıracak ve enerji fiyatlarının gerilemesine yol açacaktır. Bu savaşın bitirilmesi Türkiye’nin dış politikasını rahatlatacaktır.

Ortadoğu açısından Trump yönetimi, İsrail’in yanında durmaya, onların hedeflerine ulaştırılması konusunda daha fazla yardım etmeye, Ortadoğu’daki ticaret yollarının ve petrol arzının kontrolünü sürdürmeye devam edeceği tartışmasızdır.   Türkiye’nin ABD ile ilişkileri bu düzlemde ve inişli çıkışlı bir şekilde devam edecektir.

İTHALATA TARİFE KONULURSA ABD EKONOMİSİ, YÜKSEK FAİZ VE YÜKSEK ENFLASYONLA YOLUNA DEVAM EDECEK

Seçim atmosferinde her ne kadar enflasyonu ve faizleri düşürme yönünde propaganda yapılmış olsa da, ithalata tarife konulması halinde ABD ekonomisi, yüksek faiz ve yüksek enflasyon oranlarıyla yoluna devam etmek zorunda kalacaktır. ABD’deki bu tercih, AB başta olmak üzere küresel düzeyde enflasyonla mücadeleyi bir miktar daha zorlaştıracak ve başarıya ulaşmayı geciktirecektir.

Yüksek faizler nedeniyle doların, özellikle euro başta olmak üzere diğer paralar karşısında güçlenmesi, enerji fiyatları başta olmak üzere ülkelerin ithalat maliyetlerini daha da artıracaktır. Ancak ABD’de yeni petrol kaynaklarının bulunacağı yönündeki beklentilerin gerçekleşmesi halinde enerji fiyatları elbette küresel düzeyde düşecektir. Seçim atmosferinde propagandası yapılan vergi indirimlerinin uygulamaya sokulması halinde, ABD’nin savunma, sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik konularında devamlılığını sağlamak ve yüksek bütçe açıklarını azaltmak mümkün olmayacaktır. Ayrıca olası vergi indirimleri, bozuk olan gelir dağılımını daha da bozacaktır. Bu açıdan da enflasyon kontrol dışı kalacaktır.

DEĞERLENEN DOLAR VE YÜKSEK FİYATLI İTHALAT, TÜRKİYE’DE İŞSİZZLİĞİ VE RESESYONU ARTIRIR

Küresel düzeyde yaşanacak olan yüksek faiz seviyeleri değerlenen dolar ve yüksek fiyatlı ithalat, Türkiye ekonomisi açısından işsizliği ve resesyonu artıran ilave baskılar yaratacaktır. Türkiye ekonomisi bu senaryoya karşı herhangi bir önlem almamış durumdadır. Gümrük tarifelerindeki artış, gelir üzerinden alınacak vergi oranlarında düşüş, çift yönlü olarak doları değerlendirecek ancak hem küreselleşmeyi geriletecek ve hem de doların rezerv para olma özelliğini bizzat kendisi zayıflatacaktır.

Enerji, bankacılık ve diğer bilumum finansal hizmetler üzerindeki regülasyonların hafifletilmesi yönündeki planlamaların devreye girmesi halinde orta vadede bu alanların varlık kalitelerinin düşmesine ve risk seviyelerinin artmasına yol açacak, yasal olmayan işlemler ağırlık kazanacaktır.

Türkiye ekonomisi açısından reel faiz ile dezenflasyon ara­sındaki ilişki zayıf kalmaya devam ediyor.  Merkez Bankası’nın beklentiler açısından toplumun ortak zihninde sabitlenmiş referans değer oluşturma gücü törpülenmiş olduğu için, Türkiye ekonomisi açısından reel politika faizi ile dezenflasyon ara­sındaki ilişki zayıf kalmaya devam ediyor.

FAİZ İNDİRİMİ İÇİN ACELE EDİLMEMELİDİR

Enflasyonda iniş eğiliminin kalıcılaştığını söylemek henüz erkendir. Faiz indirimi halinde TCMB’nin enflasyon beklentileri üzerindeki çıpasını koruyup koruyamayacağı ve kredibilite gücünün yeterliliği konusunda belirsizlikler hala mevcut olduğu için enflasyonda iniş eğiliminin kalıcılaştığını söylemek henüz erkendir.  Faiz indirim için acele edilmemelidir. Sanayi üretiminin artmamasına rağmen tüketimin hala yükselerek seyretmesinin fiyat istikrarını bozmaya devam ettiği bu konjonktürde faiz indirimin gündeme getirilmesi doğru bir yaklaşım değildir.

Verimlilik artışı için kısa-orta ve uzun vade bazının hiç birisinde teknoloji ve eğitim yönüyle herhangi bir tedbir alınmıyor olunması, ekonomi yönetiminin ve bilumum politika yapıcıların temel zaaflarının başında geliyor. Türkiye ekonomisi açısından reel faiz ile dezenflasyon ara­sındaki ilişki zayıf kalmaya devam ediyor.  Merkez Bankası’nın beklentiler açısından toplumun ortak zihninde sabitlenmiş referans değer oluşturma gücü törpülenmiş olduğu için, Türkiye ekonomisi açısından reel politika faizi ile dezenflasyon ara­sındaki ilişki zayıf kalmaya devam ediyor.

Verimlilik artışı için kısa-orta ve uzun vade bazının hiç birisinde teknoloji ve eğitim yönüyle herhangi bir tedbir alınmıyor olunması, ekonomi yönetiminin ve bilumum politika yapıcıların temel zaaflarının başında geliyor.

 Orhan Ökmen

Sesmir Yönetim Kurulu Başkanı

okmen@turcomoney.com

 

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler