Tekstilde, otomotivde, beyaz eşya ve mobilyada önce Avrupa, sonra da tüm dünyada sektör liderleri arasına giren ülkemiz şimdi Türk mutfağını, Türk kültürünü tüm dünyaya tanıtmak ve yaymak adına çok güzel bir girişimde bulundu.
ülkemiz ekonomisine yön verenler, dış ilişkilerimizi yönetenler, yurt dışında yaşayan insanlarımız ve onlarla ticari, siyasi, kültürel ve sosyal ilişki içindeki tüm vatandaşlarımız; öncelikle değerlerimizi tanımalılar, inanmalılar, sahip çıkmalılar ve tanıtmalılar ki bu “değerler” değerlensin ve “değer” oldukları diğer dünya insanları tarafından da kabul edilsin.
Tekstilde, otomotivde, beyaz eşya ve mobilyada önce Avrupa, sonra da tüm dünya kalitemizi kabul etti ve sektör liderleri arasına artık ülkemizde girdi. Müteahhitlik ve turizmde de çıtaların üst noktalarında veya çok yakınlarındayız. Ancak ve hala Türk mutfağı, Türk gıda maddeleri, tarım ürünleri, gastronomi alanındaki hizmet, ürün, mekan ve markaları arzulanan hedeflerin çok gerisindeler.
Değişen dünya, yükselen Türkiye
Bu başarıların sağlanmasında, tabii ki etkin ve önemli sivil toplum güçlerini (TOBB, DEİK, DTİK ) yöneten Sn. Rifat Hisarcıklıoğlu ve profesyonellerden oluşan ekibinin çalışmaları var. önceki ay Ankara‘da bir araya gelen kurullar ” Değişen dünyada, yükselen Türkiye ” için özellikle üzerinde durulması gereken konunun “Türk gastronomisinin yurt dışındaki konumu ” olduğunu vurguladılar. Türkiye’nin daha iyi tanıtılmasında ve dünyadaki Türklerin daha iyi örgütlenerek, yörelerinde etkin bir yapıya kavuşması için; Türklere ait restaurant, pastahane, büfe, cafe, bar, fastfood ve eğlence yerlerinde bir imaj yenilenmesi ve yeni bir vizyon çalışması kararı aldılar.
DTİK yapılanması içindeki LMD ile benimde görevlendirildiğim bu çalışmalar, yoğun ve birebir temas gerektiren, uzun vadeli bir gayret sürecini kapsıyor. Bunu Avrupa’da ve dünyada çok iyi başaran ve sürdürebilen ülkeler var. Yerel ve küresel oyuncuların bu çabaları; ülkelere siyasi itibar kazandırıyor, ekonomik imkanlar sağlıyor ve turizmde -ihracatta ön plana çıkarıyor. Hatta uluslararası ekonomik, siyasal ve sosyal oluşum ve operasyonlarda söz sahibi yapıyor.
Türkiye en az komşuları kadar avantajlı
En azından bizim ülkemiz de; coğrafi konumu ve iklim avantajı dolayısıyla aynı imkanlara sahip İspanya, İtalya ve Yunanistan kadar ön planda olmalı. Onlar, (bizden daha az olmasına rağmen ) turizm yatırımlarını ve gastronomik değerlerini en küçük etkinlik ve olaylarda dahi ön plana çıkararak ülkelerini ve bazı değerlerini tanıtmayı başarabilmiş yakın komşularımızdan bazıları.
Peki, bunu nasıl başardılar? öncelikle; daha az gelişmiş oldukları yıllarda, Avrupaya ve dünyaya dağıttıkları insanların arasındaki, iyi yetiştirilmiş ve eğitilmiş olanları vasıtasıyla. Onlar, yaşadıkları ülkelerin basın yayın organlarında, sanayi, ticaret, eğitim, sanat, spor ve siyaset camialarında dostlar kazandılar, onları sevdiler ve kendilerini sevdirdiler. ülkelerine ait semboller, hediyeler verdiler, sempatilerini kazandılar. önce evlerinde sonra ülkelerinde ağırladılar. ülkelerinin gastronomik ürünlerini tatdırarak, onları yeni lezzetlerle tanıştırdılar ve bu lezzetlere alıştırdılar.
Medya çok önemli bir silah
Daha sonra bu topluma malolmuş kişilere, diğer bir çok insana da ülkelerini daha çabuk tanıtmak için medyayı çok iyi kullandılar. Yayın organlarında haberler yaptırdılar, romanlar yazdırdılar, plaklar, kasetler, cd ve dvd‘ler yaptırdılar. Filmler çektirterek, tiyatro oyunları sergilettirerek, müzikkaller yaptırtarak, ülkelerinin, hatta yörelerinin mutfaklarını temsil eden mekanlar kurdurarak, lezzetlerini ve onları üreten markaları; TV kanalları ve yayın organlarında yaptıkları röportajlarda, yarışmalarda, yayınlattırtarak destek verdiler. ülkelerine ve mutfaklarına öncelik veren festivaller, road showlar, net worklar düzenlediler.
“Benim yemeğimi seven benide sever”
“En iyi lobby yemekle ve yemek esnasında yapılır ” felsefesiyle “benim yemeğimi seven, beni de sever” düz mantığı ile başardılar. Böylece yapılan gizli reklam ve propagandalar ile hem ülkelerinin birer tanıtım ofisi olan mekanları çoğaltmayı, hem ülkelerinin ihraç ettiği ürünlerin pazar payını arttırmayı, hem o ülkelerdeki yerleşik vatandaşlarını girişimci veya iş sahibi yapmayı başardılar. Ayrıca sergiledikleri bu performans ile ülkelerini tanıtmayı ve sevdirmeyi başardılar.
Boğa deyince ispanya, uzo deyince Yunanistan, pizza deyince İtalya, piramid deyince Mısır akla geliyor. Turistler bu ülkelere gidiyor. Yağlar, şaraplar bu ülkelerden geliyor. Ekonomileri bozulunca bu ülkelere ithalat desteğiyle yardım ediliyor.
EuroTürkler Avrupa’da çok etkinler
Bizim de Avrupa’da ciddi bir nüfusumuz var. Biz onlara EuroTürk‘ler diyoruz. İş hayatında,ticarette önemli bir yere geldiler. Bir çok sivil toplum kuruluşları var. İyi eğitim alan gençlerimiz siyasette ve ticarette gayret gösteriyor, o ülkelerin önemli şirket ve partilerine yerleşmeye çalışıyorlar. EuroTürk sporcular, sanatçılar, oyuncular, şarkıcılar, güzeller ve hatta aşçılar kendilerini belli etmeye başladılar. Ancak yetmez, bilinçlendirilmeleri lazım. Bu hizmetin de onlara Anavatan‘larından yani Türkiye‘den gitmesi lazım. Tabiidir ki bu hizmetleri Türkiye Cumhuriyeti Devletinden bekleyemeyiz, ama teşvik edebilir, yol açabilir, tavsiyelerde bulunabilir. Bu hizmetlere gönüllü veya sponsor olan kişi ve kuruluşlar onore edebilir.
Dünya Aşçılar Olimpiyatları
Bu hedeflere ulaşmak için, Avrupalı Türkler “EuroTürkler” yeni, farklı ve çok ses getirecek, özel bir şey yaptılar: Tarihinde onlarca medeniyetin, milletin ve üç semavi dinin merkezi olan, coğrafyasında iki kıtayı ve dört denizi birleştiren, iklimiyle dört mevsimi dolu dolu yaşatan, turizminde milyonları ağırlayan, gastronomisinde alkolle suyu buluşturan ve tüm dünya nimetlerinin yetiştiği bereketli toprakların sahibi olan, anavatanları Türkiye‘nin bu emsalsiz değerlerinin tanıtımına giriştiler. Dünyada 4 yılda bir yapılan, uluslararası en ciddi organizasyonda, dünya gastronomisinin zirvesinde
Türkiye‘yi ve yaşayan yemek kültürünü gastronomi alemine tanıtmak ve yurt dışındaki Türk Mutfağı‘na dikkat çekmek, ” bizde bu arenada varız ” demek için Almanya‘nın başkenti Berlin‘de bir “Euroturk Chefs Culınary Team” kurdular ve 2012 İKA /Dünya Aşçılar Olimpiyatları’nda yerlerini aldılar.
Türkiye’de ve Avrupa’da gastronomi ve turizm alanındaki tüm Türk girişimcileri, yurt dışındaki Türkler ve faaliyetleri ile ilgili tüm bakanlıkları, yurt içinde ve dışında kurulmuş tüm sivil toplum kuruluşlarını, Avrupa‘da yaşayan insanlarımız ile onların dostlarına hitap eden gastronomik ürünlerin ihracatçı, üretici ve satıcısı (Market & Grossmarket) kuruluşlarımızın, ülkemizin genel tanıtımına, gastronomik imajı ve yeni vizyonunun oluşumuna destek vermek için; Euroturk Chefs Culınary Team‘i desteklemeye davet ediyorum.
Değerini bilen için; işte en güzel diyaspora hizmeti ve lobby fırsatı.
M. Vasfi Pakman
Lezzet Markaları Derneği Başkanı
pakman@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.