Daha önceki yazımızda bürokrat ve bürokrasi ile ilgili genel bir düşünceden bahsettikten sonra, bu sayıda konuyu biraz daha genişleterek, bürokrasinin Türkiye’deki durumunu incelemeye çalışalım
Devlet, aldığı kararları kurumları ve kurumlarında çalışanlarıyla idare etmeye, hükmetmeye ve hizmet etmeye çalışır. Bu kurumlarda çalışanlar teknik bilgisi, uzmanlıkları ile idare edenler ve idare edilenler olarak ayrılırlar. Hukuk devleti düşüncesi ve tatbikatı içerisinde idare edilenlerin bilgi-görgü uzmanlık kabiliyetine göre idare edenler saflarında da olma hakkına sahiptirler. ülkelerin idare şekillerine göre atamalar şekillenir. Burada özellikle ülkemizdeki durum ağırlıklı olarak anlatılacaksa da zaman zaman diğer ülkelerdeki örnekler üzerinde de durulacaktır
Sosyalist bir sistemle idare edilen devletler, kurumlarında hizmet veren çalışanları ile bir güç müdür? Ve bu güçle hizmet verme yerine hükmetmeyi tercih ederken zulüm mü ederler. Yani devletin elindeki kurumlar ve çalışanları hükmetmek için bir silah mıdır?
Liberal sistemle idare edilen, zaman zaman da hukuk devleti diye adlandırılan, demokrasi denen bir sistemle idare edilen devletler daha tavizkar tutum ve davranışlarıyla o devleti kuranları idare etmeye çalışırlar ki onun da damarına bastığınızda hizmet yerine hükmetme düşüncesi galip gelebilmektedir. Hükmedilmeksizin, zulmedilmeksizin, aynı bayrak altında yaşayan halk nasıl organize edilecek, bir birleri ile münasebetleri en güzel şekilde nasıl olacak, hangi nizam bu düşüncelerden uzak kalarak hizmet edebilecek. Düşünmeye değer.
Devletin ordularında da binlerce paşa yok ama paşaların, yani rütbelilerin emrinde binlerce rütbesizler var. Zaman zaman rütbeliler, rütbesizleri silah olarak rahatlıkla kullanarak, rütbesizlerin babalarına – analarına ve diğer yakınlarına velhasıl tüm halkla hükmedebilmektedirler. Devlet kurumlarında çalışanlar da öyle değil midir?
Devlet; koruma, kollama anlayışı içinde, sadece sağlık hizmetleri, eğitim, ulaşım, iletişim (alt yapısı), adalet ve güvenlik hizmetlerini mi bürokratlarıyla sağlamalıdır? Sadece sınırlarını dışarıdan gelecek yok edicilere karşı korumalı mıdır? Sosyal devlet anlayışı hangisidir? Yoksa devlet vatandaşlarının durumunu iyi bir şekilde takip ederek ihtiyacı ne ise onu mu yapmalıdır? Yani çiftlikler kurarak, domates, biber yetiştirip, kundura yapmalı, terzi dükkanları mı açmalıdır? Bu hizmetler hayatı idame ettirmekte öncelikli midir?
Sosyalist devlet sistemi içinde adeta tek tip insan olmalıdır anlayışıyla rütbe, makam, akıl, yetenek aranmaksızın yiyecek ve giyeceklerin aynılaştırılmasıyla devletin ön plana çıkarılması, zenginleştirilmesi, pencereleri dışa kapatılmış bir ekonomi ile insanların daha mutlu olacağı düşüncesi mi, değilse bireylerin kanunların görmediği yerde her türlü hal ve hareketlerin normal görüldüğü, ölen ölür kalan sağlar yeterlidir mi? İnsan, insanın kurdudur.
Kişilerin zenginliği devletin zenginliğidir. Kişi menfaatinin ön plana çıktığı her şeyin maddi düşünce içinde hesap edildiği, hata ve haksızlıkların bir bedel karşılığında yaşanılan dünyada yok edilebileceği, böylece öbür dünyada bunlardan sual sorulmayacağı kabulü ile tanzim edilen sistem için bürokrasi yapısı ve buna göre yetişen bürokrat mı uygun olanıdır? Yoksa devleti kuran, hükümetleri oluşturan milleti yormadan, sıkmadan, formalitelere boğmadan, zulmetme, hükmetme yerine, hizmet edecek olan mı? Hangi sistem içinde bürokrasi ile bürokrat yetiştirilsin…
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.