• Düşük tasarruf oranları Türkiye‘de yüksek büyümenin sürdürülebilirliğini tehlikeye atıyor. • Türkiye’de hane halkı ve İşletmelerin tasarruflarının gerçek ölçümünü yapacak bir sistem hala kurulamadı. • Verimlilik artışı sağlanmadan yüksek tasarruflar tek başına sürdürülebilir büyüme için yeterli olamaz. • Tasarrufların verimli faaliyetlere aktarılıp aktarılmaması mali sistemin ve kamu kurumlarının politika kalitesiyle doğrudan bağlantılıdır. • Yakın dönemde hayata geçirilen bireysel emeklilik planları önemli oranda büyüme potansiyeline sahip olmakla beraber Türkiye tasarruf politika seçeneklerini henüz belirleyememiş durumda. • Dolaylı vergilere olan yüksek bağımlılığın yarattığı yüksek tüketim maliyeti tasarrufları azaltıyor. • Kaldıraç oranlarının yüksekliği şirket tasarruflarının zeminini gelir yönünden düşürüyor. • Türk mali piyasalarında vergilendirmenin yol açtığı bozulmaları ortadan kaldırmaya dönük politikalar üretilemiyor. • Menkul kıymetler piyasası şirketler açısından henüz fon kaynağı olamamış durumda.
Türkiye’deki düşük tasarruf oranları büyümenin sürdürülebilirliği açısından önemli riskler yaratıyor: Türkiye’de yatırım oranları, ortalama tasarruf oranları ve tasarrufların yatırıma dönüşme oranları, yüksek büyüme oranlarına sahip ülkelerin tasarruf oranlarından oldukça geride. Son 12 yıl içerisinde kredi imkânlarındaki artış, faiz ve enflasyon oranlarındaki düşüş nedenleriyle oluşan gelir artışlarının önemli bir kısmı tüketime ayrıldığı için özel tasarruflar düştü; mali disiplin uyumu nedeniyle de kamu tasarrufları arttı. Ancak toplam tasarruf oranları iki kat aşağı geriledi. Düşük tasarruf oranları Türkiye‘de yüksek büyümenin sürdürülebilirliğini tehlikeye atıyor. Düşük yurtiçi tasarruf oranları, gelişmekte olan bir ülke için yatırımların daha fazla dış finansmanla gerçekleştirilmesi ihtiyacı doğuruyor. Dolayısıyla bu durum büyümenin sürdürülebilirliği açısından önemli riskler oluşturuyor. Düşük ve azalmakta olan tasarruf oranı esasen hane halkı tasarruflarındaki hızlı düşüşten kaynaklanıyor.
Türkiye’de hane halkı ve işletmelerin tasarrufları tamda doğru olarak tespit edilebilecek bir sistem henüz kurulamadı: Sorunun bu denli büyük olmasına rağmen Türkiye’de ulusal hesapların bir bileşeni olarak tasarruf verileri hala direkt olarak üretilemiyor. Yapılan hesaplamalar için TüİK tarafından gerçekleştirilen “Hane halkı Bütçe Anketi” ile “Tüketici Finans Anketi” kullanılıyor. İşletmeler için ise TCMB ve İMKB veri tabanındaki firma bilgileri kullanılıyor. Dolayısıyla hane halkı ve işletmelerin tasarrufları tamda doğru olarak tespit edilemiyor. öncelikle hane halkı ve İşletmelerin tasarruflarının gerçek bir ölçümü için sistematik bir yapı geliştirilmeli.
Gelişmekte olan ülkelerde tasarruflar, yatırım ve büyüme arasında pozitif bir ilişki mevcuttur: Bir ülkenin tasarrufları özel (hane halkı ve işletmeler) ve kamu tasarruflarından oluşur. Genel tanım itibariyle alt faktörleri de aşağıdaki tabloda özetlenmiştir:
Hane halkı Tasarrufları = Gelir-Tüketim +Dayanıklı Tüketim Malları Brüt Şirket Tasarrufları = Dağıtılmamış Karlar +Sabit Sermaye Amortismanı Net Şirket Tasarrufları = Dağıtılmamış Karlar-Birikmiş Kazançlar Kamu sektörü Tasarrufu = Toplam Gelirler-Toplam Harcamalar +Yatırım Harcamaları +Sermaye Transferleri
Bilindiği üzere tasarruf ve yatırım arasındaki yakın ilişki gelişmiş ülkelerde artık gözlemlenmemekte, gelişmekte olan ülkelerde ise yatırım-tasarruf ilişkisi bir miktar zayıflamış olsa da, halen gözlemlenebilmekte. Ancak, yüksek tasarruflar tek başına sürdürülebilir büyüme için yeterli olmayıp esasen, büyümenin ana itici gücü verimlilik artışıdır. Yurtiçi tasarrufun sürdürülebilir yüksek büyümeye ulaşmadaki rolü, dolayısıyla, verimlilik artışından bağımsız değerlendirilemez. Bu bölümde büyümenin ancak tasarruflar ve toplam faktör verimliliğindeki artışın makul bileşimi ile gerçekleşebilecek. Tasarrufların verimli faaliyetlere aktarılıp aktarılmaması mali sistemin ve genel olarak kamu kurumlarının yürüttüğü uygulamalarıyla ve politikaların kalitesiyle doğrudan bağlantılıdır.
Kamu tasarrufunu artırmak suretiyle toplam tasarrufu artırmak için Türkiye’nin hala manevra alanı bulunuyor: Türkiye’deki özel sektör tasarruf oranları ile kamu tasarruf oranları arasındaki ters korelasyon birebir olmaması kamu politikaları yönünden bir avantajdır: Tasarruf, üretilen mal ve hizmetlerin tüketilen kısmı dışında kalan alanla ilgilidir. Bu alanlar stoklama ve ihracat kalemleridir. Tasarruf ve Tüketim bir bütünün parçalarıdır. Birisi artarsa diğeri düşüyor. Biri hakkında alınan karar diğerini etkiliyor. Genel kurala uygun olarak, özel tasarruflar ile kamu tasarrufları arasında ters bir ilişki vardır. Biri artarken, diğeri düşüyor. Ancak Türkiye’de kamu tasarruflarının artması, özel sektör tasarruflarını birebir düşürmüyor. Sonuçta toplam tasarruflar artıyor. Kamu tasarruflarında bir artış, verimsiz harcamalarda kesinti yapılması ve kayıt dışının azaltılması kaydıyla yurtiçi tasarrufları artırabilir. Türkiye’de kamu tasarrufları artarken, özel tasarrufların bire birden daha az oranda azaldığı için, kamu sektörü yurtiçi tasarrufların artırılmasına katkı sağlama potansiyeline sahip.
Kamu tasarruflarının arttığı yıllarda, özel tasarruflar azaldı. özel tasarrufların düşmesinin ve tasarrufların yatırıma dönüşmesinin en belirleyici nedenleri ekonomik kırılganlığın artması, piyasaların kısa vadeli karaktere bürünüp spekülatif yapı kazanması, kamuda şeffaflığın azalmasıdır. Kredi kartları ve tüketici kredilerinin yaygınlaşması ortalama tüketim oranının artmasına neden oldu. Faizlerin istikrarsızlığı, tasarrufları caydırıyor. Yine sıfırdan yatırım yapmak, yeni istihdam olanakları yaratmak yerine mevcut karlı kuruluşlara yapılan yabancı yatırımlar kar transferleri ve faiz ödemeleri yoluyla iç tasarruf oranlarını düşürüyor. Kayıt dışı yollardan elde edilen tasarruflar, kayıt dışı yollarla yurtdışına çıkartılıyor. Bu da iç tasarrufların bir sızıntısıdır. Yine Türkiye açısından; genç bağımlılık oranı yüksek olan hanelerin yoğunluğu, Kadınların işgücüne düşük katılım oranları hane halklarının tasarruflarına neden olan gelir artışı etkisinden yoksun bırakıyor. Hane halklarının tasarruflarının önemli bir kısmının mali sisteme aktarılmayıp, yastık altında tutulması tasarrufların artmasına ve tasarrufların yatırıma dönüşmesine engel oluyor. Hızlı kredi büyümesi, verimli faaliyetlere kanalize edilmedikleri hallerde, tasarrufları engelliyor ve düşük gelir grubundaki haneleri tasarruf yapmama pahasına tüketimi artırmaya itiyor. Oysa tasarruf, yatırım ve büyüme arasında Türkiye açısından pozitif katsayı oldukça yüksek. Yurtiçi tasarrufların artması Türkiye‘de sürdürülebilir büyümenin kritik faktörüdür.
Yüksek tasarruflar tek başına sürdürülebilir büyüme için yeterli olmayıp sürdürülebilir büyümenin ana itici gücü verimlilik artışlarıdır: Tasarrufların büyüme üzerindeki etki derecesini verimlilik faktörü belirliyor. örneğin verimlilik artışı olmadan % 1 oranındaki GSYİH büyümesi için en az % 5’lik tasarruf artışı gerekiyor. Oysa aynı dönemde verimlilik artışı sağlanır ise tasarruf artışındaki ihtiyaç düşer. Dolayısıyla sürdürülebilir büyümeyi gerçekleştirmek için tasarruf oranları ile verimlilik artışları birlikte hareket etmeli.
Yakın zamanda hayata geçirilen bireysel emeklilik planları önemli oranda büyüme potansiyeline sahip: özel olarak tasarlanmış tasarrufu teşvik programları, zorunlu veya ihtiyari, hane halkı tasarruflarını artırmada bir araç olarak kullanılabilirler. Ancak bu konuda Türkiye önemli bir seçeneği henüz ortaya koyamamış ve geçmişteki tecrübeler güven erozyonuna sebep olmuştur. Yaşanan hızlı büyümeye rağmen Türkiye‘deki bireysel emeklilik sistemi oldukça küçük. Türkiye‘deki bireysel emeklilik sistemi büyük zorluklarla karşı karşıya. Ancak, Türkiye‘de yakın zamanda hayata geçirilen bireysel emeklilik sistemleri önemli bir büyüme potansiyeline sahip. Mali piyasaların çeşitlenmesi, sermaye piyasalarının derinleşmesi ve bu kapsamda son dönemlerde şirket tahvilleri piyasasının büyümesi tasarrufların artırılması için önemli bir politika seçeneğidir. Sermaye piyasalarındaki yatırımcıların korunması, hane halklarının sermaye piyasası araçlarına dönük bilgilendirilmesi de tasarruf miktarlarını artırmaya katkı sağlayacak.
Türkiye’de dolaylı vergilere olan yüksek bağımlılığın yarattığı yüksek tüketim maliyeti tasarrufları azaltıyor: Evlilik, çocuk sahibi olma, emeklilik, ev sahibi olmak, miras gibi yaşam döngüsü güdüleri bireyin gelecekteki geliriyle ihtiyaçları arasındaki öngörülen ilişki dolayısıyla tasarrufa neden olabilmektedir. Ayrıca kadınların istihdama katılım oranları da etkilidir. Türkiye‘de hane halklarının kullanabileceği mali araçların sayısını artırmak gerekiyor.
Borçluluk (kaldıraç oranı olarak tanımlanmakta) şirket tasarruflarını, kar marjlarını ve dolayısıyla tasarruf bazını düşürüyor.
Menkul kıymetler piyasası şirketler açısından henüz fon kaynağı olamadı: Şirket tahvili piyasasının daha da büyümesi, Türkiye‘deki mali piyasaların gelişimi açısından kritik önem taşıyor. Türkiye’nin en önemli sorunu, mali piyasalarda vergilendirmenin yol açtığı bozulmaları ortadan kaldırmaya dönük politikalar üretilmemesidir.
Orhan öKMEN
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.