Kadıköy’ün sokakları fal bakan, “TATTO” levhalarıyla dolu. Kaldırım üzerlerine kurulmuş masalar ve işgal edilmiş sokaklarla bu güzel ilçenin yolları meyhaneye dönüşüyor.
İstanbul’un o kadar güzel köyleri var ki; hepsi birbirinden güzel. Buralardan birisinde doğup, diğerinde büyüyüp, bir diğerinde de ölesi geliyor insanın. Bir tiyatro sanatkarımız televizyonda şöyle söylüyordu: “Ben köy hayatını, köylünün derdini çok iyi bilirim çünkü Bakırköy’de doğdum, Kadıköy’de büyüdüm, okula orada gittim, şimdi de halen bir köyde Yeşilköy’de yaşıyorum. Neredeyse ömrüm hep köylerde geçti…” Elbette bundan daha iyi köylünün derdini kim bilebilir ki! Bu bir espri de olsa hakikat payı çok fazla. Yıllarca öyle olmadı mı? çoğu zamanları lüks lokantalarda, otel lobilerinde kameralar ışığı altında geçenler kaselerindekini yudumlarken neler söylemezler ki köyler, köylüler hakkında hepsi köylüyü tanır, köyleri bilir. Bayanlar da fırsat buldukça lafa karışır ” Ah şirin şirin kuzular yok mu ne kadar da sevimliler. Bizler için süt hazırlayan masum bakışlı inekler” v.s. derler her şeyi en güzel kendilerinin bildiklerini de söylemekten geri kalmazlar.
İstanbul’un bu güzel köyleri zaman zaman ağlayabiliyor, gözleri kan çanağına dönebiliyor. İşte ağlayan köylerden bir tanesi “Kadıköy…” Kadıköy ki; bir taraftan Marmara’da adalara el sallarken, bir taraftan boğaz girişi bekçiliğini üsküdar’la birlikte yapmaktadırlar.
İster eski haliyle Salacak’tan Kız Kulesine bir göz atın, isterseniz Moda burnunda keklik kanadı sürülmüş demli çayınızı çay bahçesinde yudumlayın eski halini hayal ederek. Karaköy, Eminönü, Beşiktaş vapurundan Kadıköy iskelesine inerken Kalamış şarkısını dinleyerek orada yürümeyi düşünebilirsiniz! Zemin katlarında oturanlar yok olmuş, masalar yollara taşmış, yaş ortalaması yirmi beşi bulmayan kız-erkek gençler ellerinde bira bardakları, kimi ayakta kimisi masada derinlere dalmışlar! Masanın bir köşesinde hafif esen rüzgarla yaprakları dalgalanan kitaplar, belli ki bunlarda öğrenciler. Yolların dışında tüm ara sokaklarda yaya yolları masalar-sandalyeler kiralanmış, genç misafirlerini beklercesine. Zorlada olsa kalabalık insanların arasından geçmeye çalışan, geçerken de kokularla sarhoş olan insanlar.
Kadıköy’ün iskeleye yakın tüm sokakları kovboy meyhaneleri gibi. Bereket kapılara bağlanan atlar yok! Bu sokaklarda hiç mi hiç rastlayamazsınız belediye zabıtalarına. Herhalde buralardan faydalananların, rahatsız olmamaları için!
Kadıköy’ün dar-geniş sokaklarını dolaşmaya başlayın. Sokakların arasında “TATTO” levhaları görürsünüz. Manası bilenlerin söylediğine göre buralarda fal bakılıyor, dövme yapılıyormuş. Falcıların mesken tuttuğu sokakları, meyhane yapılmış İstanbul’un başka bir ilçesi var mı diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Kadıköy Belediyesi, sokakları dolduran meyhanelere verdiği ruhsatlardan aldığı paralarla mı yaşıyor, yoksa çok duygusal hareket etmenin meyveleri mi tatlı geliyor?
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.