Bu yazımızda Türkiye’de gelir dağılımında adaletin ne düzeyde olduğunu yazmayı planlamıştık. Ancak Mayıs sonunda başlayan olaylar Türkiye’de ekonomiyi ciddi biçimde etkileyecek noktalara yaklaştı. Exeter üniversitesi’nden rahmetli Hocam Prof. John Usher “yabancı sermaye çok ürkektir onun güvenini kazanmak çok zordur ama kaybetmek kolaydır” derdi. Haziran ayının sonlarına geldiğimiz günlerde meydana gelen sosyo-politik gelişmeler yabancı yatırımcıların ve ziyaretçilerin Türkiye algısında negatif değişimlere yol açmaya başladı. Bu değişimlerin ekonomik sonuçlarını da yavaş yavaş hissetmeye başlayacağımız kuşkusuz. Toplumun tamamı bu değişimlerden etkilenecek. ülke olarak yetersiz/çok düşük olan tasarruf oranımızı kısa vadede artıramayacağımız için büyüme ve yatırımlar için gerekli olan sermayeyi yurtdışından sağlamamız gerekecek. Hal böyle olunca yabancı sermayenin Türkiye’den kontrolsüz çıkışını önleyecek ve hatta kalıcılığını artıracak tedbirleri almak büyük önem arz ediyor. Bu durumda zaman çok hızlı akıyor. En kısa sürede kalıcı ve sürdürülebilir çözümlere ihtiyaç var.
Ocak yazımızda dünyada ve Türkiye’de gelir dağılımında adaletsizliğin giderek bozulmaya başladığını rakamlarla ortaya koymuştuk. Bu yazımızda ise Türkiye’nin bölgeleri arasında ve şehir-kırsal kesimleri arasında gelir dağılımının ne derece adaletli dağıldığını inceleyeceğiz.
DüNYA’DAKİ GELİR DAĞILIMI BOZULUYOR
Günümüzde gelir dağılımının adaletli dağıtılıp, dağıtılmadığını gösteren en önemli araçlardan biri GINI katsayısıdır. GINI katsayısı küçüldükçe gelirin daha adaletli, büyüdükçe de daha adaletsiz dağıtıldığını gösteriyor. OECD üyesi ülkelerde GINI katsayısı 1980’li yıllarda 0,28 iken bu katsayı 2008 yılında 0,3’e yükseldi. Son 40 yıllık dönemde OECD ülkelerinde gelir dağılımındaki adaletsizlik 0,02 arttı. Diğer taraftan Türkiye’de GINI katsayısı 2000 yılında 0.43 iken 2011 yılında 0.383 oldu. Bu, son 11 yılda Türkiye’de gelir dağılımındaki bir iyileşmeye işaret ediyor. Gelir dağılımındaki adaletsizliklerin nedenleri arasında; globalleşen ekonomik ilişkiler, meslek örgütlerinin zayıflaması, siyasi partilerin merkeze yaklaşma eğilimde olması, politik ve ekonomik sorunların öznel olmaktan uzaklaşması, toplumların giderek apolitikleşmesi, hızlı teknolojik gelişmeler, başarı-beceri kavramlarının değişmesi ve genel olarak ekonomik konulardaki toplumsal algının değişmesi sayılabilir. Bu noktada dünyanın en iyisi Danimarka, en kötüsü ise ABD’dir.
2006-2011 ARASINDA GELİR DAĞILIMINDA TüRKİYE
Son 6 yıllık periyotta gelir dağılımında ülke genelinde bir iyileşmeden bahsedilebiliyor. Bu anlamda GINI katsayısı 2006 yılında 0.403 iken 2011 yılında bu katsayı 0.383 oldu. Nitekim kent ve kırsal kesim ayrımında da iyileşme bariz bir biçimde ortaya çıkıyor. özellikle kırsal kesimde GINI katsayısı 2006 yılında 0.399 iken 0.03’lük iyileşme ile 2011 yılında 0.369 oldu. GINI katsayısının 2011 yılında OECD üyesi ülkeler ortalamasında 0.3 civarında olduğu dikkate alındığında Türkiye olarak bu alanda daha ne kadar yol almamız gerektiği de ortaya çıkıyor. Nitekim Türkiye’nin de üyesi olduğu OECD ülkeleri arasında en kötü Gini katsayısına sahip üç ülke Şili başta olmak üzere Meksika ve Türkiye’dir. Türkiye özelinde gelir dağımı dinamikleri incelendiğinde ise; ortalama yıllık hane halkı geliri 24 bin TL’nin üzerinde olup en yüksek pay yüzde 45 ile maaş ve ücret gelirlerine aittir. Nüfusun yüzde 16’dan biraz fazlası ise yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.
SON 6 YILDA BöLGELERE GöRE GELİR DAĞILIMINDAKİ ADALETSİZLİK
Türkiye genelinde GINI katsayısı 0.02’lik bir iyileşme ile 2011 yılında 0.383 oldu. Bu değişikliğin bölgeler arasında nasıl dağıldığına baktığımızda; Batı Marmara, Orta Anadolu, Kuzeydoğu Anadolu ve Ortadoğu Anadolu’da GINI katsayısının 2011 yılında 2006 yılına göre artış gösterdiği gözleniyor.
özellikle de Batı Marmara bölgesinde gelir dağılımdaki adaletsizlik artışı 0.02 düzeyinde. Diğer taraftan gelir dağılımındaki adaletsizliğin en bariz biçimde düzeldiği bölgelerimiz Doğu Marmara, Doğu Karadeniz ve Batı Anadolu olarak ortaya çıkıyor. 2007 yılında –global krizden önceki yıl- bir çok bölgemizde GINI katsayısı en düşük değerlerine ulaşmış iken 2008 yılından itibaren yeniden GINI katsayısında artış başladı. Ege, Güneydoğu Anadolu ve Batı Marmara Bölgelerimiz bunun tipik örnekleri olarak ortaya çıkıyor.
Bölgelerimiz arasında GINI katsayısı 0.40 (Ege Bölgesi) ile 0.323 (Doğu Marmara) arasında değişiklik gösteriyor. Akdeniz, Batı Marmara ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde GINI katsayısı diğer bölgelerimize göre belirgin biçimde yüksek. İstanbul ise 2006 yılından 2011 yılına kadar çok az da olsa bir iyileşme göstermiş olmakla birlikte 2007 yılında iyileşme çok daha belirgin bir biçimde göze çarpıyor.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.