İnsanın ağzını alıştırabileceği öyle kelimeler vardır ki; bunları sık sık kullandığı zaman hem kendisini mutlu eder, hem de etrafındakileri. Ama bu kelimelere, cümleciklere kendilerini alıştırabilmek bazıları için o kadar zor ki; sanki o kelimeler, cümlecikler ağızlarından çıkacak diye korkmakta, zorla olsun çıktığı zaman adeta ızdırap çekmektedirler. Acaba bunun genetik bir bağı var mıdır? Yoksa bilerek, isteyerek mi kullanmamakta ısrar ediliyor. Eğer bu kelimelerin, cümleciklerin getirdikleri manaları kabul ediyor, neticesini tahmin edebiliyor da, kendisini menfi yönde zorluyorsa inanın eninde sonunda yüz seksen derece dönüşüyle doğruyu bulacak ve “oh be dünya varmış” diyebilecektir.
Bu kelime ve cümlecikler o kadar bilinmeyen şeyler de değildir. Bunlardan biri “Teşekkür” bir diğeri “Beyefendi” “Hanımefendi” kelimeleri, cümleciği ise “çok affedersiniz sizin söyledikleriniz doğru, ben yanlış söylemişim veya yanlış biliyormuşum…” Acaba diyorum bunları söylemek güzel hasletlerden birisi mi dersiniz!
Dünyada ve ülkemizde o kadar güzel şeyler oluyor ki; görmemek, duymamak mümkün değil. Elbette kötü şeyler de oluyor. Fakat bizim kastımız iyi şeylerin fazlalaştırılması olmalı. Teknoloji öyle bir hızla gelişiyor ve insanlara ulaşıyor ki; bunların her biri insanların daha güzel, daha rahat yaşaması, birbirleri ile en kısa zamanda diyalog kurması, tanışması, yardımlaşmasına imkan sağlıyor! Tabiatı ile gelişen bu teknolojinin düğmesini ters tarafa çevirirseniz aynı hızla zarara yol açacak korkunç bir güce dönüşebiliyor. İşte bu düğmeyi ters yönde çevirmeye mani olacak kelimeler, cümlecikler bidayette belirttiğimiz kelime ve cümleciklerdir. Bazen fındık kabuğunu doldurmayan meselelerde dakikalarca münakaşa yapmıyor muyuz? Bu münakaşada mutlaka birimiz, diğerimizden az veya çok doğruyu veya iyi–güzeli söylüyordur. Ne olur o anda, “güzel söylüyorsunuz, teşekkür ederim”, desek veya “ben yanlış biliyormuşum sizinki doğruymuş, Beyefendi-Hanımefendi” desek. Sizce de hemen o anda, pek çok şey yoluna girmez mi? Elbette girer. Peki bu nezaketi gösterinin kaybı ne olur? Hiçbir kaybı olmaz. Ama buna rağmen doğruyu kabul etmek, yanlışı kabullenmek büyük kayıp olarak görülüyor. İstanbul’daki şu Gezi Parkı olaylarına bakın, sırtlarında markamsı çanta içinde bilgisayar, ellerinde iPhone telefon, internet, twitter ile haberleşen masum gençlik! On sekiz, yirmi ağaç yerinden sökülüp yeri değiştirilmiş, nasıl olur da kendilerine sorulmadan sökülürmüş. Yerine de kışla binası yapılacakmış. Nasıl olur da kendilerine sorulmadan buraya bina yapılırmış! Halkın temsilcileri olarak sadece sorulmakla kalmaz müsaade de alınması lazımmış. Bu twitter gençliği ülkedeki tüm gençliği temsil de ediyorlarmış! Olabilir bu beş yüz, bin beş yüz genç kendisini bu mevkilerde de görebilir. Fikirlerini, düşüncelerini bu iletisinin yolu ile kendisi gibi düşünenlere, diğerlerine de iletebilir. Tepkiler koyabilirler. Kendilerini en akıllı da görebilirler. Hepsi normal zaten kişiler kendilerini akıllı görmezseler, çatlar ölürlermiş.
Acaba diyorum çalışan bu akıl biraz da araştırmaya, araştırma sonucunda elde ettiklerini analiz etmeye, düşünce içerisinde mukayese etme zamanı ve zemini bulamaz mı? Bu ağaçları sökenlerin vazifesi sadece ağaç sökmek mi? Hiç ağaç dikmemişler mi? Madem milyonlarca ağaç dikilmiş ne diye yirmi ağaç için bunca velvele çıkarıldı? Yoksa ağaç bahane mi? O halde hangi mesaj gönderilmek istendi, hedef kimdi? Yayınlanan resimler, haberler ne kadar doğruydu? Yakıp, yıkmak yerine araştırma sonucunda bahsettiğimiz şu kelimelerden birisi veya o küçücük cümleciklerden biri kullanılamaz mıydı? Bu yazdıklarım elbette tek taraf için değil, kim üstlenirse onun için geçerli.
Günler, aylar geçmesine rağmen hala üniversite mezuniyet günlerinde diploma alan öğrenciler, topluca “Taksim Gezi Parkı” diye bağırabiliyorsa, bu ne kadar masumane bir gençlik olabilir? Böyle yapmak yerine, gelin hep birlikte şu kelime ve cümleciği ezberleyelim, ağzımızı alıştıralım. “Teşekkür ederim, beyefendiler, hanımefendiler…”
Yazdıklarımda yanlışlık varsa sizlerin söylediklerini kabul ederim.
M. Zeki Sayın
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.