Gastronomi öncelikle her kesimden ve her yaştan tüm insanları ilgilendiren, yaşam tarzı ve sağlık sorunları gibi ” olumlu ve olumsuz ” birçok hususla birlikte, ” olmazsa olmaz ” çok özel ve çok hızla gelişen bir konudur. Profesyonelinden eğitimcisine, üreticisinden satıcısına, bürokratından denetimcisine, gurmesinden gurmanına, hatta; TV yapımcılarından reklam ajanslarına, roman, hikaye, skeç, senaryo yazarlarından köşe yazarlarına kadar çok geniş bir ilgi alanına sahip, günümüzün en önemli “Trendy Konusudur” gastronomi…
Bu yıl: Eylül ayından. 2014 Mayıs sonuna kadar; yurt içinde ve dışında bu konularla ilgili onlarca fuar var. Aşçılık yarışmaları, seminerler, kongreler yapılıyor. Bu ay İstanbul‘da “Gastronomik Performansının” sergileneceği Gastronomik içerikli 2 önemli fuar var. Yeşilköy‘deki fuar merkezinde yapılacak olan fuarların İlki: 5-8 Eylül günlerinde, marka prestiji ve üretim kalitesi içerikli olan “World Food 2013” & “Helal Food 2013 ” fuarları, 12-15 Eylül‘de ise ağırlıklı Franchise ve satış yöntemlerinin sunulduğu, “Bayim Olurmusun?” fuarları gerçekleştirilecek. 5-9 Ekim‘de ise tüm dünya gastronomisinin buluşması Anuga 2013, Almanya‘nın Köln kentinde yapılacak. ülkemizin gıda sektöründeki “Dünya Markaları” da burada görücüye çıkacak. Diğer ülkelerdeki Türklerin üretimleri de burada olacak ve dünyanın dört bir yanından gelen; üreticiler, ihracatçılar, ithalatçılar, toptancılar, marketçiler, restaurant ve catering yöneticileri tüm rakipleriyle bu gastronomik arenada buluşacaklar. Bende bu muhteşem olayı hem ülkemizin; Lezzet Markaları, Lezzet Profesyonelleri ve Lezzet Dostlarını temsilen, hem de İHA ile Gastronomi basınını temsilen izleyecek, Türkiye‘den ve diğer ülkelerden katılan firma yetkilileri ile görüşmeler yapacak, onların mesaj ve izlenimlerini; ülkeme ve ilgili sektörlere duyuracağım. Köln‘deki ANUGA 2013 fuarını, gezmek, görmek ve sektörün dünya markalarının yöneticileriyle tanışmak için gitmek isteyen tüm dostlarımızı, masraflarının yüzde 50 sinin devlet desteği ile karşılandığı bu seyahati bizimle birlikte, bizlerin yanında yapmalarını tavsiye ediyorum.
Hasbelkader 80‘li yılların ortalarında ilk ilgisini çeken kişilerden biri olarak, içine girdiğim bu gastronomi denizinde birçok eksiğin farkına vardım ve yayınlarımla, etkinliklerimle oluşturduğum yapılarla farkına vardırma konusunda; ülkeme, gücüm ve bilgim oranında çok boyutlu hizmetler verdim. (Bakınız www.vasfipakman.com )
Bu konularla ilgili olarak 20 seneyi aşan sürede yazdığım yazıları ve yaptığım konuşmaları izleyenler, gayet iyi hatırlayacaklardır: Gelişim süreci aynen işaret ettiğimiz yönde ilerlemiş, coğrafyamız da hakim olan iklim ve insanımızın parlak zekası ile girişimcilik gücü gastronomi sektörümüzü dev adımlarla ilerletmiştir.
Türkiye gastronomisi sadece ülke içinde büyüme ve gelişme yaşamamış, ülkemizden dünyaya yayılan insanlar tarafından, bilhassa Avrupa ülkelerinde fevkalade ilerleme kaydetmiş, markalı lezzetlerimiz ürünleriyle market raflarını doldururken, ana vatandan gelen veya bu ülkelerde yaratılan (Döner, Restaurant, Cafe, Unlu mamul ve Marketlere ait) mekan markalarımızda ( Franchise veya özel ) bu ülkelerin cadde ve sokakları ile AVM‘lerinin foodcourtlarını doldurdu. Ayrıca yine bu ülkelerde, ülkemize paralel üretim çiftliklerinin, et ve süt ürünlerine ait mezbaha ve fabrikaların da kurulmaları ile ülkemize özgün, hatta yöresel yiyecek ürünlerinin, unlu mamul & tatlılarımızın üretimi de pazar payı ve değer kazandı.
Ana vatanımız Türkiye‘de olduğu gibi girişimci ruhlu insanımız önce kendi ve yakın çevresinin ihtiyacını sonra diğer insanların ihtiyacını karşılamak için bu gastronomik konulara girmişler, olayın itişi ve cazibesi ile bugün tüm dünya insanlarına yönelik ve hatırı sayılır bir gastronomi endüstrisi oluşturmuşlardır. Ancak; Türkiye’de veya dünyanın neresinde olursa olsun, bu konu çok nazik! İnsan hayatını ve insanlığın gelecek nesillerini olumlu veya olumsuz etkileyecek bir öneme haizdir. “Ben yaptım oldu, ben öyle istiyorum” gibi keyfi davranışlarla artık değil gastronomik seri üretimler, lokanta ve büfe işletmeciliği bile yapılamaz. Herşeyden önce insanlık vicdanı, İslam dinimizin helal anlayışı buna izin vermez.
Aşırı talep karşısında sağlıksız bir hızlı üretim ne kadar yanlışsa, aşırı kazanç hırsıyla zararlı maddelerin katılarak yapıldığı üretim de o kadar yanlış, ayıp, günah ve de üstelik suçtur. Saptırılmış çarpık böyle bir gastronomik üretimi ve satış hizmetini yapmak kadar, bunun propoganda ve reklamlarla geniş kesimlere duyurulmasını sağlamak, bu amaçla yazılı ve görsel basını para karşılığında kullanmak, lezzet sever insanları yanıltmak, yetişme çağındaki çocukları ve ailelerini kandırmak, yaşlı insanlarda kalıcı, hatta ölümcül rahatsızlıkların oluşmasına hizmet ve destek vermekte, aynı oranda suçtur, kabahattir.
BAL REKLAMLARINDAKİ TEZAT Son aylarda bazı TV kanallarında, gazetelerde ve bilhassa web sitelerinde; yiyecek ve içeceklerimizin içindeki kimyasallar, sağlığa zararlı katkı maddeleri, gayri hijyenik üretim yerleri, marketlerdeki dikkatsizlikler, dondurulmuş gıdalarda dikkat edilmeyen hususlar, bitkisel ilaçların ve bazı gıdaların insanlara verdiği zararlar, azan obezite, şiddetini arttıran diyabet, öldürücü tansiyon illetlerine ilişkin konularda bilinçli ve bilinçsiz uyarılar yayınlanıyor. Doğrularına bir diyeceğimiz yok. Peki, yanlış olanlar ne olacak? Serbest piyasa ekonomisi; Evet, onu anlıyoruz! Ancak piyasada kilosu 100 TL’ye satılan bal ile, TV‘lerde 7 kilosu 100 TL’ye üstelik yanında bir de hediye sunulan bal arasındaki bu büyük fark nedir? Bir de onu anlayabilsek daha mutlu olmaz mıyız?
Bu tabii ki basit bir örnek. Aynı sorun ve fark yüzlerce gıda maddesinde ve birçok yemek yenen lokantada da var. (Pahalı olanların; Kira bedeli, kalifiye eleman istihdamı, gerçek kasa uygulaması ve kaliteli ürün kullanımı gibi dikkate alınası mazeretleri var!) ya diğerlerinin? Yani ucuz olanlarının? Ayrıca; Toplu yemek hizmeti veren Catering kuruşlarının sırrını hiç sormayın! Kendileri de çözemiyorlar.
Gastronomi endüstrisi dürüstçe kullanılmalı ve geliştirilmeli. Türkiye‘nin bu gücü, bir nevi enerji kaynağıdır. Bu sadece ülkemiz için değil, önce yakın coğrafyamızdaki ülkeler ve dünyadaki yüzlerce ülke için de gereklidir.
Gıda Maddelerimiz; sağlıklı ve verimli, ucuz ve ulaşılabilir, lezzetli ve aranır olmalı. üretici kuruluşumuzun markası ile birlikte Türkiye‘nin de tanıtımı yapılmalı. üreten ve satanlara gurur, satın alanlara, huzur ve güven vermeli. Marka ve içindeki ürün; sevilmeli, beğeni ve saygı görmeli. İşte bu gastronomi endüstrimizin ve onu ortaya çıkaran insanımızın, sanayicimizin, tüccar ve ihracatçımızın başarısı olacak. Bilinmelidir ki bu başarı, hileli ve kısa vadeli yapılan işlerden ve kazançlardan hem daha hayırlı, hem de daha bereketlidir. Bu doğal imkanları ve gücüyle Türkiye, nüfus olarak 100 milyonu geçse bile kendini besler, dengeleri koruyacak ve denetlemeyi yapacak olan bizzat halktır. çare emsal ürünlerin, halkın ve kameraların önünde kendilerini tanıtması, üretim yerlerinin tanıtımı ve ürünlerinin doğru ve rantabl kullanım reçetelerinin sunulması, birlikte yapılan yemek ve tatlıların tarafsız ve aramızdan seçilmiş insanımızca tadılması ve değerlendirilerek kamu oyuna duyurulmasıdır. Bu arada sevgili okurlarımıza bir de müjde vereyim: Avrupa‘daki ilk ve tek “Gastro Kültür Merkezi ” ülkemizde; İstanbul‘da, Levent Metro İstasyonu üzerinde açıldı. Lezzetine, markasına, ürününe güvenen, inanan: her kategoride yiyecek ve içecek üreten, tüm gıda markaları ve halkımızı tamamen ücretsiz olarak faaliyet gösteren bu arenaya, birbirleriyle tanışmaya ve lezzetlerini sunmaya davet ediyorum.
ülkemiz lezzetlerine ve lezzet markalarına gönül vermiş STK‘ların, ülkemize; resmi ve özel sponsor kuruluşların yatırımlarıyla kazandırdığı bu çok özel ve güzel girişimi beslenmesine ve sağlığına önem veren herkesin desteklemesini rica ediyorum. Gastronomi endüstrimizin değerli kuruluşları bu imkandan sizler de yararlanınız ve halkımızın, Türkiye’nin ilk ve tek, halka açık “yemek tiyatrosundaki” yapım ve tadım etkinliklerini izlemesini sağlayınız. Türkiye‘nin mutfak kültürünü oluşturan saray, yerel, etnik ve çağdaş mutfaklarından örnekleri, ünlü şeflerin ve insanlarımızın elinden tadınız ve tadılmasını sağlayınız. ( Geniş bilgi ve rezervasyon için lütfen; www.gastrokulturmerkezi.com sitesini ziyaret edin, bilgilenin, bilgilendirin.)
ülkemiz güçlü, topraklarımız bereketlidir, insanımız çalışkan ve girişimcidir. Dünyanın her yerinde DEİK ve DTİK‘in üyesi, eğitimli, bilinçli, sevilen ve sayılan iş adamlarımız vardır ve onlar Türkiye iş aleminin; Gönüllü elçileridir, Türkiye’de üretilen ve dünya pazarlarına sunulan her ürününün gönüllü propogandistleridir. Gastronomi endüstrimizin de bu gücü tanıması ve kullanması gerekiyor. Bu gönüllü elçilerimizin geçmişte; turizm ve sanayi sektörlerine olan hizmet ve katkıları yadsınamayacak kadar büyük ve önemli. Şimdi sıra ülkemizin, gastronomi endüstrisine hizmetine geldi. Türkiye lezzet hareketi başladı. Hayırlı ve uğurlu olsun…
M. Vasfi Pakman Lezzet Markaları Derneği Başkanı
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.