Son Haberler

Bağımsız üst kurulların etkinliği artıyor

Devletler ekonomide; hem uygulayıcı, hem de denetleyici konumdayken, üst kurullar vasıtasıyla giderek uygulayıcı konumdan çıkarak, düzenleyici ve denetleyici hale dönüşüyor.

1990’lardan itibaren piyasa ekonomisini benimseyen birçok devlet, kendi işletmeleri ile ekonomiye doğrudan müdahaleden vazgeçerek özelleştirmeler yoluyla birçok sektörden elini çekti. Devletin ekonomideki rolünü değiştiren bu gelişme, özellikle önemli bazı sektörlerin düzenlenmesi ve denetlenmesi ihtiyacını ortaya çıkardı. Bunun sonucu olarak da birçok ülkede önemli sektörleri düzenleme ve denetleme yetkisine sahip, bağımsız üst kurullar oluşturuldu.

üst kurullar, kamunun genel hiyerarşik yapısı dışında bulunan ve yürütme organından bağımsız olarak karar veren organlardır. üst kurulları, kamu yönetimini iyileştirme ve verimliliğini artırma açısından yeni bir kamu yönetimi yaklaşımı olarak görmek yanlış olmaz. Avrupa Birliği, Dünya Bankası, OECD gibi kuruluşlar da kamu yönetiminde bağımsız üst kurulların oluşturulmasını tavsiye ediyor ve destekliyor. Bu kurullar vasıtasıyla ekonomik aktörlerin belirli kurallara uyarak, düzenli ve verimli bir şekilde faaliyet göstermeleri hedefleniyor. Devletler; hem uygulayıcı, hem de denetleyici konumdayken, üst kurullar vasıtasıyla giderek uygulayıcı konumdan çıkarak, düzenleyici ve denetleyici hale dönüşüyor.
Bu eğilimin bir sonucu olarak son dönemlerde ülkemizde de çeşitli sektörleri düzenleme ve denetleme yetkisi bulunan, idari ve mali özerkliğe sahip birçok bağımsız üst kurul kuruldu. Bağımsız üst kurulların ilki, 1981 yılındaki bir kanunla kurulan Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) oldu. Daha sonraki düzenlemeler ile 1994 yılında Rekabet Kurulu (RK) ve Radyo Televizyon üst Kurulu (RTüK), 1999 yılında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK), 2000 yılında Telekomünikasyon Kurulu (TK), 2001 yılında Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) ve Şeker Kurumu (ŞK), 2002 yılında Kamu İhale Kurumu (KİK), ile Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu (TAPDK), 2011 yılında ise Kamu Gözetimi Kurulu (KGK) kuruldu.

üst kurullarda genellikle, “kurul” ve “kurum” şeklinde ikili bir ayrım bulunuyor. Kurullar, karar organı iken, kurumlar ise icra organları. Kurul başkanı aynı zamanda Kurum’un da başkanı oluyor. üst kurullar kendi sorumluluklarındaki sektörlerin işleyişine ilişkin kurallar koyuyor ve gerektiği zaman değiştiriyor. Kurallara uyulup, uyumadığına yönelik olarak sektörde faaliyet gösteren firmaları denetliyor veya uzaktan gözetim yoluyla izliyor, yetkilerini kullanarak kurallara uymayan firmalara idari para, faaliyet iptali gibi cezalar uyguluyor.

üst kurulların ekonomideki etkilerinin giderek arttığını ifade etmek mümkün. Uygulama geçmişi çok uzun olmamasına rağmen Türkiye, bağımsız üst kurullar açısından önemli bir tecrübeye sahip hale geldi. örneğin 2001 bankacılık krizinde ve sonrasında BDDK’nın varlığının, günümüzde yaşanan ekonomik krizde bankacılık sistemimizi daha dayanıklı hale getirdiğini ifade etmek gerekiyor. Diğer üst kurullar açısından da bunu ifade etmek mümkün. üst kurulların piyasa düzenleyici ve denetleyici konumlarını giderek güçlendirdiği görülüyor.

Bununla birlikte üst kurulların henüz yeteri derecede sağlıklı işlemediği ve beklenen faydaları sağlayamadığına yönelik eleştiriler ile karşılaşılabiliyor. Kurulların stratejik ve bütüncül bir yaklaşımla kurulmadıkları, parçalı ve dağınık bir yapının olduğu, bu nedenle uyum içinde çalışmadıkları, siyasi etkilenime açık olduğu, seçimden seçime çıkacak sonuçlara göre üst kurulların yapısında çeşitli değişikliklerin yapılma riskinin bulunduğu, kurullardaki atamalarda standartların bulunmadığı, sigorta, posta ve demiryolları gibi önemli sektörlerde düzenleyici üst kurul bulunmadığı, üst kurulların ikincil mevzuat düzenlemelerinde bir standart bulunmadığı, yapılan düzenlemelerin yetersiz hazırlanması nedeniyle kısa sürede birçok değişikliğin yapılmak zorunda kalınması gibi çeşitli eleştirileri bu kapsamda belirtmek mümkün. TüSİAD’ın yayımladığı bağımsız düzenleyici üst kurullara yönelik rapor bu açıdan oldukça ayrıntılı ve yararlı tespitler içeriyor.

Türkiye’nin devletçi politikalara yatkın bir yönetim geleneği olduğundan, bağımsız üst kurulların çalışmaları açısından çok uygun bir ortama sahip olduğunu ifade etmek kolay değil. Fakat kamunun geleneksel bürokratik ve hiyerarşik yapısı dışında yer alan ve kararlarını da yürütme otoritesinden bağımsız bir şekilde alıp uygulayan üst kurullar, kamu yönetiminde modern yönetsel yaklaşımlara geçilmesi açısından önemli fonksiyonlara sahip. Gerek Avrupa Birliği’ne katılım süreci, gerekse de modern dünyanın ekonomik gerçekleri ışığında bağımsız üst kurullara gereken değerin verilmesi ve mevcut eksikliklerin giderilmesi gerekiyor.

Bu kapsamda, bu kurulların bir devlet politikası olarak ve bütüncül bir şekilde ele alınması, eşgüdümlerinin sağlanması, görev yetki ve sorumluluk alanlarının açık bir şekilde yapılması ve alan ihlallerinin önlenmesi, bağımsızlıklarının sağlanması, bağımsız ve yetkin yöneticiler ile faaliyetlerini sürdürmesi, düzenleme ve denetleme yetkisine sahip oldukları piyasaları yakından izleme kapasitelerinin geliştirilmesi, başta sigortacılık sektörü olmak üzere düzenleyici yapı bulunmayan önemli sektörlerde de bağımsız üst kurullar oluşturulması, her bir sektör için ayrı bir üst kurul yerine, birbirine yakın sektörlerde birleşik bir üst kurul oluşturulması, üst kurulların ikincil mevzuat düzenlemelerine standart getirilmesi önem taşıyor. Bu şekilde üst kurulların etkinliği ve ülkemiz ekonomisine katkıları daha da artacak.

Gürdoğan Yurtsever
Türkiye İç Denetim Enstitüsü (TİDE)
Başkan Yardımcısı

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Site Haritası