TUİK 2012 yılı gelir dağılımı raporunu açıkladı. Zengin ve yoksul arasındaki fark 2011 yılına göre değişmedi. Her ne kadar 2002 yılında en yoksul ile en zengin arasında yüzde 10 nüfus dilimlerine göre 18 kat uçurum varken şimdi 14 kata düşse de yeterli değil. çünkü nüfusun yüzde 16‘sı sürekli yoksulluk riski altında.
Ayrıca coğrafi bölgeler, şehirler ve kesimler arasında hiç de adil olmayan bir dağılım mevcut. Daha önce yazdığım gibi dünyada da nüfusun bir milyarı, günde 1 ABD dolarıyla yaşama savaşı veriyor. Bu adaletsizliği incelediğimizde etken unsurlardan biri de karşımıza aşırı israf ve gösteriş olarak çıkıyor. Oysa ki; inanç dünyamızda israf haram ve en büyük günahlardan sayılmakta, böylesine aç ve perişan insanların yaşadığı dünyamızda bu görüntüler ne insani, ne de ahlaki bir durum.
Tabiidir ki; bu durum hükümet programları, bütçe imkanları ve ekonomimizin genel yapısı ile doğrudan ilgili. Genelde ekonomimiz bütçe açıkları, sıcak para ve cari açık üçgeninde risk taşıyor. Bunlardan cari açık büyük ölçüde dış ticaret açığından kaynaklanıyor. Yani bu kadar çabaya rağmen ihracat, ithalatı karşılayamıyor.
İthalatımızın yaklaşık yüzde 85‘i sermaye yatırımları ve ara mallar, yüzde 15‘i ise tüketim mallarından oluşuyor. Sermaye yatırımlarından fazlaca tasarruf imkanı olmasa da, sanayi ara mallarından yerli üretimi olanlar teşvik edilerek büyük bir tasarruf sağlanabilir. Böylece iş ve istihdam imkanları arttırılır. Küreselleşme ve serbest piyasa ekonomi sürecinde devletin; mevzuatla korumacılık yapması arzu edilmese de, insanlarımızın ülke yararına vicdanlarında tasarrufa yönelmeleri en azından vatandaşlık görevidir diye düşünüyorum.
Son altı ayda çeşitli sebeplerle ülkenin tüm coğrafyi bölgelerinde yaptığım seyahatler sırasında yıllardır beraber çalıştığımız sanayici, tüccar, esnaf ve halkın her kesiminden vatandaşlarla görüşme imkanı buldum.
Net bir tarifi yapılamayan halkın bir kesiminde durgunluk ve huzursuzluk rüzgarları esiyor. Diğer taraftan piyasada reklamların, yazılı ve görsel basınında etkisiyle yayıldığı söylenen gösteriş ve tüketim ekonomisine yönelinmiş bir tablo mevcut.
Adaletsiz gelir dağılımının üzücü görüntüsünü içine sindirerek sorumsuzca ve çılgınca yaşayan bir kesim ve imkanları yetersiz olduğu halde özenti ile onlara benzemeye çalışan tüketim ve gösterişe kendini kaptırmış, hatta ithal malı marka bağımlısı haline gelmiş insanlarımızı hayretle ve ibretle izliyoruz.
ülkemizde piyasalara; hak etmeden, üretmeden çılgınca tüketen ve tüketirken de israf eden bir gösteriş ekonomisi hakim olmaya başladı. özellikle çilekeş çiftçimizin, hizmet kesiminde çalışanlarımızın ve ihracat gelirimizin yüzde 90‘nını sağlayan sanayimizin, kutsal bildiğimiz emekçinin alın terini sermaye riskiyle yoğurup, bin bir çileyle kazandığı ihracat dövizlerini hiçbir katkısı olmayan kişilerce sadece heves ve gösteriş için harcanması hiç hoş karşılanır bir durum değil.
Bu yazıyı yazmak istemezdim…! Ancak ülkemizde yaşayan herkesin sorumluluk bilinciyle hareket etmesi, en azından insanlık ve vatandaşlık görevidir.
Elde edilen birikimleri yitirmeden yetmiş cente muhtaç olduğumuz karaborsanın hüküm sürdüğü en zaruri beslenme, sağlık, araç ve gereçlerin bulunamadığı kuyruklarda beklediğimiz günleri unutmayalım.
Sözlerimizi, Mevlana Celaleddin Rumi‘nin uyarısı ile birlikte bitirelim;
Ne adamlar gördüm sırtında elbise yoktu,
Ne elbiseler gördüm içinde adam yoktu!
Mihenk Taşı Ali çoşkun 58. ve 59. Hükümette Sanayi ve Ticaret Bakanı
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.