Yaşanan son gelişmeler 2014’ün, inişli-çıkışlı ve zorlu bir süreç olacağına işaret ediyor. Piyasalar FED’den böyle bir karar çıkmasını beklediği için dövizdeki yükselişi zaten satın almıştı. Ancak Türkiye kendi içinde yaşadığı sorunlar nedeniyle FED kararlarından, gelişen ekonomilere göre daha çok etkilenebilir. Diğer bir deyişle son gelişmeler, FED kararlarıyla aynı döneme denk geldiğinden kırılganlık arttı.
Türkiye dışı verilere baktığımızda; hem ABD, hem de AB’den gelen verilerin önceki yıllara göre pozitife döndüğünü görüyoruz. ABD’den gelen 3.çeyrek büyüme oranı yüzde 4.1, cari açık ise son 4 yılın en düşük seviyesinde. En büyük ekonomiye sahip ABD’de işler iyi gidiyor ve FED, bu nedenle kademeli olarak parayı kısmaya devam edecek. Global piyasalarda “ucuz dolar” dönemi sona eriyor. Avrupa Birliği tarafında Almanya başta olmak üzere sanayi üretiminde artış ve pozitif büyüme oranları gelmeye başlıyor. Bu yıl küresel büyümenin hızlanması bekleniyor.
FED kararlarının, gelişen ülkeleri özelikle kırılgan 5’li olarak bilinen Endenozya, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika ve Türkiye gibi ülkeleri etkilemesi bekleniyor. Ucuz dolardan beslenen bu ülkeler, son yıllarda ucuz doların nimetlerinden yararlanarak dinamik yapıları ve güçlü iç piyasalarıyla, küresel ortalamanın üzerinde büyüme oranı yakaladılar. Gelinen noktada dövize bağımlı kırılganlığı azaltabilmek için FED’in dolar sunumunu kademeli olarak azaltması bekleniyor. Türkiye bu zamanı iyi değerlendirmeli. Büyüme oranları, iç piyasa dinamiklerinden farklı olarak ihracat artışına dönük stratejilerle geliştirilmeli.
Türkiye açısından olaya baktığımızda; küresel anlamda ucuz dolar döneminin sonlanmaya başlamasıyla, ülke içindeki siyasal sorunların aynı zamana denk gelişi öne çıkıyor. Bu durum nedeniyle işletmelerin, yaşamsal anlamda işlerinin zorlaşabileceği görülüyor. Piyasaların tansiyonu yüksekken uygulanacak mikro politikaların en önemli hedefi döviz kazandırıcı stratejilere ağırlık vermek şeklinde olmalı.
İşletmeler açısından ucuz döviz döneminin sonu geldiğinden, borçlanmalarda hangi para biriminden kazanç elde ediliyorsa, aynı para biriminden borçlanılmalı. öte yandan değerli dövizin getireceği rekabet avantajı dikkate alınarak; yeni pazarlar bulmanın yanında, geçmiş yıllarda kaybedilen pazarların tekrar kazanılmasını sağlayacak stratejiler geliştirilmeli. Burada en başta dikkate alınması gereken husus; ihracatımız içinde yüzde 42’lik paya sahip AB’nin, tekrar büyümeye geçmesi olmalıdır.
İşletmeler açısından ekonomilerde çalkantılı dönemler, tehditlerle birlikte fırsatları da ortaya çıkaran dönemlerdir. Tekrardan tüm faaliyetler gözden geçirilip, maliyet kontrolleri yapıp, döviz gideri gerektiren faaliyetler mercek altına alınarak mümkün oldukça TL işlemlere ağırlık verilmeli. Sözkonusu dönemler fırtınalı denizlerden, sakin sulara girilinceye kadar çok dikkatle yönetim becerileri ve tecrübelerin ön plana çıkacağı dönemlerdir. Şirketler bu dönemi; kârlılıktan çok, pazar potansiyellerini koruyacak ve arttıracak yeni pazarlar bulma ve yeni ürünler oluşturmak için fırsata dönüştürmeyi hedeflemeli.
Birçok gelişmiş ülke değerli para birimleri nedeniyle küresel anlamda ihracatta sıkıntı yaşarken Türkiye parasının değer kaybını fırsata çevirip, başta cari açık sorunu olmak üzere birçok temel sorununu zaman içinde çözebilir.
Yeni Ufuklar
ORKA Holding
Yönetim Kurulu Başkanı
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.