Türkiye’nin yapısal pozisyonlarında hem zayıflıkları, hem de üstünlükleri bulunmakla beraber, zayıflıkları daha baskın durumda. çok fazla detaya girmeden yapısal sorunların, ya da zayıflıkların en önemlilerini; yüksek enflasyon, tasarruf açığının yarattığı yüksek dış açık ve bu dış açığı fonlamak için kısa vadeli- güvenilmez sermaye girişlerine yüksek bağımlılık, potansiyelin ve ihtiyacın altında düşük ekonomik büyüme, düşük iş gücü verimliliği, yüksek iş gücü katılımı, esnek olmayan iş gücü piyasası ve optimum olmayan nüfus yaş bileşimi nedenleriyle kişisel gelirin uzun süredir aynı seviyelerde takılı kalması ve artırılamaması, parasal sermayenin en önemli tamamlayıcısı olan beşeri sermaye oluşumuna yeterince yatırım yapılamaması, yurt içi satışlara odaklanan işletmelerin üretim teknolojilerinin eskimiş olması, doğrudan yabancı yatırımların sıfırdan işletme kurmak yerine var olan yatırımlara odaklanması nedeniyle ekonomik büyümeye ve istihdama ilave katkı yapmaması, özel kesim ve kamusal alanda kurumsal yönetişim düşüklüğü ve geniş kayıt dışılık şeklinde özetlenebilir. Bu yapısal zafiyetlerin çözümü, uzun dönemli bir bekleyiş gerektirmesi nedeniyle yatırımcı algısının tam olarak netleştirilmesini engelliyor. Diğer taraftan Türkiye yatırım ortamının yapısal üstünlükleri ise piyasaların tahsis etkinliğinin oldukça yüksek olması, bütçe disiplini, kamu dengelerinin miktar, vade ve maliyet bileşiminin optimum düzeylerde şekillenmesi ve finansal piyasaların mali yapısının sağlıklı yapısını korumuş olmasıdır. Sonuç olarak; yapısal alanda kısa-orta ve uzun dönemler için Türkiye’nin; Kayıt dışılığın azaltılması ve fiyat istikrarının sağlanması için, mücadele ediyormuş gibi değil, gerçekten mücadele etmesi gerekir. cari açığını ve dolayısıyla dış finansman ihtiyacını sorun olmaktan çıkartmak için tasarruf eksikliğini giderecek yapısal mekanizmalarını reformlar yoluyla artırması gerekir. Kişisel gelirlerini artırıcı büyüme modellerini yaratması gerekir. Sermaye oluşumunun esas tamamlayıcısı olan beşeri sermaye yatırımlarını artırması gerekir. üretim teknolojisini sürekli yenilemesi gerekir. Küresel koşulların 2014 yılında ihracat için potansiyel olarak sunduğu fırsatları iyi değerlendirmesi ve hatta zorlaması için yeni mekanizmalar bulması gerekir. Piyasaların var olan tahsis etkinliğini devam ettirip siyasi ve popülist yaklaşımlarla bozmaması gerekir. Bütçe gelirlerinin dolaylı vergilere olan bağımlılığını azaltması ve var olan disiplinini devam ettirmesi gerekir. Şirketler tarafından iyi yönetişime ve kurumsallaşma alanına daha fazla yatırım yapılması, ulusal TURCOMONEY•COM HAZİRAN 2014 54
eğitim kalitesinin artırılması, işgücü piyasasının esnekliğinin artırılması, sermayenin ve bilumum üretim faktörlerinin verimliliğini artıracak reformlara süreklilik kazandırması öncelikle yapılması gerekenlerdir. Küresel para rejiminin değişim sinyallerinin alındığı Mayıs 2013‘ten bu yana son bir yıldır Türkiye ekonomisi dinamik bir fiyatlama sürecine girmiş, tedirgin piyasa bakış açısına ve buna bağlı olarak yüksek risk algısına doğru ivmelenmiştir. Toparlanan ABD ve Avrupa ekonomileri ihracat kanalıyla Türkiye’ye fırsatlar sunarken, küresel para rejimlerinin daha da sıkılaşmaya başlayacak olması dış finansman konusunda zorluklar yaratmaktadır. Sonuçta küresel gelişmeler ve gelişmiş ekonomilerdeki toparlanma, Türkiye dahi tüm gelişen ekonomilere fırsatlar sunacağı bir döneme girmiştir. Son dönemlerde Türkiye gerek iç gerek dış kamuoyunda negatif özellikleri ile öne çıkmış olmakla birlikte, Türkiye orta ve uzun vadede yaratacağı fırsatlar, ortaya çıkacak ekonomik zorlukları telafi edebilecek olumlu bir görünüme sahip. Sonuç olarak net etkisi pozitif kalana sahip olacak olan küresel koşullardan olumlu yönde yararlanmak ve yatırım ortamını iyileştirmek ve iç/dış riskleri daha iyi yönetmek için Türkiye’nin öncelikle; siyasi tansiyonu düşürmesi, Merkez Bankası’nın şu andaki temkinli duruşunu sürdürmesi ve bütçe disiplinine aynen devam edilmesi gerekir. 17 Aralık süreciyle siyasi risk kümesi içerisinde ekonomik görünümü negatif olarak etkileyen yeni alt başlıklar oluşturuldu. Ekonominin görünümü ve değerlendirmeleri birçok açıdan yeni risk unsurlarının etkisi altına girdi. 2013 yılının Aralık ayı ortasında artmaya başlayan siyasi belirsizlikler ortaya çıkan yeni risk unsurlarının en önemlisi. Yerel seçim sonuçları birçok yatırımcı açısından Türkiye pozisyonlarında normale dönüş imkânı sağlamış olmakla birlikte toplumsal kutuplaşma iyice arttı. Türkiye’de ivme kaybeden demokrasi, ekonomik ortamdaki sorunları daha da ağırlaştırıyor. Bölgesel gerilimler baskı unsuru olmaya devam etmektedir. İfade özgürlüğü, yargı ve özerk kurumların bağımsızlıkları, anayasal koruyuculuk, güçler ayrımı ve insan hakları konularında Türkiye’nin yaşadığı ivme kaybı giderilmedi. Doğrudan yatırımlar ve sınır ötesi krediler yoluyla finansmanın devam etmesi ve artırılması; Türkiye’nin siyasi ve ekonomik istikrarını ve aynı zamanda büyüme eğilimini korumasına ve sonuçta risk algısını düzeltmesine birebir bağlıdır. Hukukun üstünlüğü ve kamusal yönetim zarar görmüştür. Hukukun üstünlüğünün sağlanması ve kamu sektörü yönetiminin iyileştirilmesi kritik öneme sahip. Ekonominin hukuksal temelinin zayıflaması, yatırım kararlarının ertelenmesine ve duraksamalara sebep oluyor. Hukukun temel alınmaması ekonomik mekanizmaların gücünü işlevsiz kılıyor. Türkiye açısından siyasi nedenler ortadan kalkmadan ekonomik sorunlar çözülmeyecek. Türk ekonomisinin öne çıkan en önemli özelliği, yüksek dinamizmidir. Siyasi sıkıntılar giderildiği anda ekonomi süre kaybetmeden yükselişe geçebilecek kabiliyete sahiptir. Gelecek yılın ortalarına kadar devam edecek olan seçim atmosferi, var olan politik gerilimi daha da artırma riski içermektedir. Mart seçimlerinden sonra siyasi tansiyonda önemli oranda bir düşme olduğu açıktır. Ancak, artan toplumsal kutuplaşma nedeniyle yıl içerisindeki Cumhurbaşkanlığı seçim ve sonrasındaki parlamento seçimleri dikkate alındığında şimdi azalmış gibi görünen gerilimin yeniden yükselmesi riski vardır. Sonuç olarak; Hukuksal alanda ve artan siyasi risklerde kısa ve uzun dönemli olarak Türkiye’nin; Siyasi atmosferinin ivedilikle yumuşatılması ve toplumsal kutuplaşmayı azaltıcı toplumsal barışı güçlendirici ve yasal alt yapısı olan toplumsal uzlaşı politikalarının üretilmesi ve uygulanması gerekir. Bölgesel gerilimler yerine bölgesel barışa katkı sunan ve emperyal niyet taşımayan uluslararası girişimlerle birlikte hareket edilmesi gerekir. İfade özgürlüğü, insan hakları, kamusal yönetişim, yargı ve özerk kurumların bağımsızlıkları konularında Avrupa standartlarına uyumun artırılması gerekir. AB’nin uygarlık eşiklerine paralel bir hukuksal dönüşüm başlatılması ve daha fazla demokrasi sürecine girilmesi, AB ile uyumlaşmayı sağlamak ve politik ve sosyal istikrarı korumak için, Türkiye’nin aşması gereken en önemli eşiklerden biri kişi başına düşen GSYİH’sını yükseltmek ve istihdamı artırmaktır. (İstanbul, 20.05.2014)
Makro Analiz Orhan ökmen JCR Eurasia Rating Başkanı okmen@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.