Türkiye‘ye gelip yerleşmeye karar verdiğimin 12. yılını Aralık‘ta kutlayacağım. Bu süre zarfında yaklaşık 120 platformda; ulusal ve uluslararası kadın girişimci olmanın önemini anlatmaya ve rol model olmaya çalıştım. Onlarca üniversiteye, ticaret odalarına, kurum ve kuruluşlara, genç girişimci veya kadın girişimci derneklerinde konuşmacı veya panelist oldum.
İş dünyası veya ekonomiyle alakalı katıldığım toplantılarında durum hiç değişmez, laf döner dolaşır benim kadın girişimciliğime, madenciliğime, çin‘de yaptığım işlere, kurduğum pazarlara gelir. Bugüne kadar hiçbir yerde hayat öykümü anlatmadım; hep yolda nelerle karşılaştığımı, aldığım dersleri, gözlemlerimi, manevralarımı veya şapkalarımdan biriyle alakalı konuştuk. İyi bir rol model ve hiç mütevazılık yapılmayacak derecede başarılı olduğumu biliyorum. öyle ki bazen geri dönüp baktığımda küçücük yaşımda aldığım doğru kararlar için kendi kendimi bugün dahi takdir ediyorum.
Bugün inanılmaz donanımlı gençlerin en basit olaylar karşısında ne kadar çabuk pes ettiklerini gördükçe; içimdeki motivasyonu, yüksek savaşçı ruhumu Allah‘ın lütfu olarak düşünüyorum.
Yurt dışında konuşmacı olduğumda olay farklılaşır. Samimiyetimden veya kendi konumlarından cesaret alanlar, panelin sonunda sorular kısmına geçince konuyu dine, kadına, Türkiye‘ye ve Türk Kadın Girişimcisine getirirler. Bazen sert sorularla karşılaşırım. Neyse ki 25 yılını dışarıda geçirmiş olan biri olarak neredeyse her soruya, her ülkede hem de karşılaştırmalı cevabım hazırdır. Tencere dibin kara misali…
Şu malum “midnight express” “Geceyarısı Ekspresi” filmi için sorulan soruları neredeyse her gittiğim ülkede cevapladım. İlk defa bu filmle ilgili soruyla karşılaştığımda afallamıştım, zira filmi henüz seyretmemiştim. Ayrıca deplasmanda olduğum yer hakkında da çok şey bilmiyordum.
Suçlu falan değiliz. çocuğu büyütmek, sevmek, ona ilgi göstermek, eğitimiyle ilgilenmek, sadece ve sadece annelere ait bir misyon değildir. çocuğu aile büyütür.
Filmi seyredip karşı takımı da iyice tanıyınca artık verecek cevabım vardı. O filmdeki adam 5 kiloya yakın uyuşturucuyu benim ülkeme sokarken değil, ülkemden çıkarırken yakalanmıştı. Kolaylıkla göz yumabilirdik. Bizim tavrımız netti. ülkemize getirip çocuklarımızı zehirlenmelerine izin veremeyeceğimiz gibi, ülkemizden çıkarıp başkasının çocuklarının zehirlenmesine de izin veremezdik. Soruyu sorana yönelip; “o tarihlerde çocuk sayılacak yaştaydınız. Belki o zehrin tuzağına düşecek bu soruyu soramayacaktınız. Engel olmasa mıydık acaba? Böylelikle öyle bir film de olmazdı. Ben de bu tatsız sohbeti yapmazdım. Bu arada aklınızda olsun Singapur‘da 11 gr uyuşturucu için mahkeme dahi yok direk kurşuna diziyorlar. Oysa çocukları zehirleyerek servet yapmak isteyen adam hâlâ yaşıyor. Mağduru oynayarak ülkemin hapishaneleri ve polislerini karalamak için hikâyesini satan adama, o tarihlerde her ne yapıldıysa bugün dahi bunu yeterli bulmuyorum.” Bu şekilde cevabını veriyorum. Birçok defalar alkışlar ve soru soranın cılız özrü veya mahcubiyeti ile konu kapanıyor. Yanlışlar yaklaşımlar düzeliyor. Her platformda her soruya cevabım oldu ama bir soru vardır ki yıllardır cevap verememiş için için yüreğimde tutmuş ve kahrolmuşumdur.
“Kadın Girişimci / Anne olarak çocuğunuzu ihmal ettiniz mi?”
İşte bu sorunun cevabı bende yok
Annelik misyonunu öylesine güçlü kodlamalarla yüreğime, beynime yüklemişlerdi ki hayatımın çok büyük bir bölümünde kendimi suçlu hissetmiştim. çok yakın bir tarihe kadar bu soruyu geçiştirmiş, ısrarla soranlara ise, kem küm etmiş şimdi bile hatırlamadığım cevaplar vermiştim. Her kadın girişimciyle bir araya geldiğimde, usulca bu soruyu onlara sorarım. Aldığım cevapların hep aynı veya çok benzer:
…………Eeehhh sanırım ihmal ettim.
Bugün bu sorunun cevabını biliyorum.
Yanılmışız.
Ben ve benim gibi tüm girişimci anneler yanılmışız ve bunca yıl boş yere suçluluk duymuş hatta sırf o yüzden çocuklarımızı gereğinden fazla şımartmışız.
Suçlu falan değiliz. çocuğu büyütmek, sevmek, ona ilgi göstermek, eğitimiyle ilgilenmek, sadece ve sadece annelere ait bir misyon değildir. çocuğu aile büyütür. Ayrıca az vakit ayırmamız, çocuklarımızı sevmiyoruz anlamına gelmez.
Yoldan çevirdiğiniz, her hangi bir anneye bu soruyu sorun. çalışıyorsa, cevabı yukarıdakine benzer olacak. çalışmayan annelerin ise cevapları aşağı yukarı aynı ve çok çarpıcı; Değişen dünyanın hızına ve pahalılığına yetişemiyoruz keşke ah keşke çalışsaydım da çocuğuma daha iyi bir gelecek verebilseydim.
Bizler belki çocuklarımızla daha az vakit geçiriyoruz ama onlara daha iyi bir gelecek ve daha sağlıklı yarınlar sunuyoruz. Diplomalarını duvarlara asan annelere sesleniyorum. Duvarda kaldığı sürece hiç kimsenin işine yaramayacak onu işlevsel yapmak ve çocuğunuzun geleceğini inşa etmek üzere lütfen bir an önce yola çıkın.
İş dünyasında kendine bile zaman bulmakta zorlanan Kadın Girişimciler, çocuklarımızla daha az vakit geçirmiş olmanın burukluğu ve bu suçluluk duygusunu üzerinizden atın. öncelikle çocuklarınızın geleceğine, ailenize ve ülke ekonomisine olan katkınızın farkına varın.
Sevginin süresine değil, yoğunluğuna inanmalısınız.
çok iyi biliyoruz ki; gelecekte el bebek, gül bebek büyüyen gençler bu yarışı kaybedecekler. Hayat iyi eğitim almış bir nesille devam edecek.
Hayırlı Bayramlar olsun.
Kadın Gözüyle
Zuhal Mansfield
DEİK / Türk Mısır İş Konseyi Başkanı
TMG Madencilik Yönetim Kurulu Başkanı
mansfield@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.
Her ay keyifle okuyorum zuhal hanimin yazilari çok anlamli