AIDS, deli dana, kuş gribi, domuz gribi, Kırım Kongo kenesi gibi hayatın içinde bizleri öldürmeye devam eden hastalıklara bir yenisi eklendi Ebola…
Dünya ülkeleri çok boyutlu ilişkilere pupa yelken gidiyor. Biz ise ne acıdır ki komşularımızı kaybediyoruz. Buna neden olan bazen biz, bazen de komşularımızın içinde bulunduğu kaos durumu oluyor. İyi ilişkilerin getirisi olan etkileşim; öncelikle turizmi tetikliyor ve ardından ticaret gelişiyor.
Hâl keza dünya ülkeleri bunun bilinciyle, rekabet alanlarında yeni ortaklıklar yapıyorlar. Yapılan ortaklıklar ya çok stratejik, ki bu genellikle silah alım-satımını kapsıyor. örneğin Almanya‘nın çin‘le olan (STA) Serbest Ticaret Anlaşması gibi veya çok taraflı çin – Afrika iş birliği gibi (FOCAC)… Bu çok masumca duran iş birliği neticesinde çin ve Kıta Afrika arasında son 10 yılda 200 milyar dolardan fazla ticaret gerçekleşti. öte yandan Amerika Birleşik Devletleri bir kalemde AGOA anlaşması yapmış 1600 farklı ürünü kapsayan bu anlaşma sayesinde Afrika, Amerika‘ya bir yılda 35 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmiştir. Bu miktarın çok kısa bir süre sonra artacağı şüphesiz, bir de anlaşmanın diğer maddesi olan tarım ürünlerinin 2015 yılında devreye girdiğinde, Afrika‘nın ABD’ye olan ihracatında dokuz haneli rakamları telaffuz ediyor olacağız.
AFRİKA’YA NUR YAĞIYOR
ABD’nin önünü açmaya çalıştığı KOBİ‘ler bundan böyle kendilerine düşeni yapacaklardır. Halen hazırda 14.000 Amerikan firması Afrika’yla ticaret yapıyor. öte yandan Afrika‘nın ekonomik oyuncularından olan Güney Afrika‘nın tüm bu olanlara seyirci kalması mümkün değil. Kendinden bekleneni yaparak Sahra Altı Afrika‘sında yeni açılımlar yapıyor. Son iki yıldır AB ülkelerinin aynı bölgeye olan ilgisinin artması tesadüf müdür sizce!
BRICS ülkeleri olanca hızıyla en üst seviyede ziyaretlerine devam ediyor ve bu ziyaretlere bağlı olarak anlaşmalar gerçekleştiriyorlar.
Şu sıralar konuşulan “Afrika‘ya Açılım” yerini “Afrika‘ya Yatırım” politikalarına bıraktı. Dünya bir yarış halinde Afrika‘da yerini almaya çalışıyor. Doğada sanki tüm bu olanları desteklercesine küresel ısınmayla yeri değişen yağmur kuşaklarını Afrika‘ya gönderiyor; kısaca Afrika‘ya nur yağıyor. 54 ülkeden ve farklı dil ve dinden oluşan Afrika ortak platformlarda inanılmaz “birlikberaberlik” başarısı sergiliyor.
Afrikalı gençleri kapsayan “Afrikalı Genç Liderler İnisiyatifi” YALI olarak önümüzde ki günlerde daha sık duyacağımız birliktelikler arasında.
Afrika Birliği daha kararlı ve daha belirgin isteklerle donanımlı olma kararı aldılar. “Yeni Güç Afrika” sloganı hayatın bir parçası haline gelmişti ki…
Birden….durduk.
Kimse ne olduğunu anlayamadan….
Bir ses yükseldi;
EBOLA…
Ebola?
Durduk anlamaya çalıştık bir yerlerden tanıdık geldi bu bize. Bu filmi daha önce de görmüştük hatırlayalım; yine Afrika‘nın konuşulduğu yıllardı 1980’lerin başında… çok önce değil net hatırlıyorum, laboratuardan kaçan bir orangutandan bahsediliyordu. Sonrasında ölüm haberleri gelmeye başladı. Adı kondu AİDS dendi. Yıllarca bedel ödedi dünya hâlâ bugün etkilerini sürdürüyor ve hızla yayılıyor. Umulandan daha sinsice yayılması, kabus haline gelse de, uzun süre de öldürmesi sanırım yaratıcılarını hayal kırıklığına uğrattı. 80’li yılların başında Afrika‘da yaşadım, hastalığın Amerika‘da daha çok olduğunu konuşuyorduk.
Aynı yıl, İngiltere atağa geçmişti, Kraliyet ailesi kendine düşeni yapmış 1981‘de Prensesine kavuşmuştu. Prenses Lady Diana ile turizmi patlatmıştı. Dünya İngiltere’yi konuşuyordu 1987 yılında birden her şey durdu. Dünya İngiltere’den yayılan “Deli Dana” hastalığını konuşmaya başladı. İngiltere’nin tekrar gündeme gelmesi için birileri öldü. Bir çok olaylar silsilesi kendi döngüsünde devam etti. Virüs olaylarına ara verildi. Daha büyük bir şey istiyordu, iktisat ekonomisi daha büyük bir şey gerekiyordu.
Savaş gibi mesela.
çok uğraştı, çok gayret etti ama bir türlü başaramadı. Kimse savaşa yanaşmıyordu oysa hesaplara göre 3.Dünya savaşının zamanıydı. Hatta kurgusu bile yapılmıştı, medyumlar tarih bile vermişlerdi.
Olmadı.
“Virüse devam” dedi dünya; peşine Kuş Gribi tarihteki yerini aldı. O tarihlerde Hong Kong’ta bulunuyordum. 2005 Kasım ayının ilk haftasıydı. Biri Kanadalı, diğeri Amerikalı olan gay çift Hong Kong‘a Tayland üzerinden gelmiş ve indikleri alandan çok uzakta olan neredeyse, çin sınırındaki devlet hastanesine kaldırılmışlardı. Biri hemen öldü, diğeri korkmuş kaçmıştı ertesi günü o da öldü. Peşinden tüm hastane karantinaya alındı ve hastanede bulunan herkes öldü. İçeride kalan ve hayatını yitiren hocalar ve doktorlar virüsün çok tehlikeli olduğu haberini hükümete bildirdiler. çok ilginç bir tesadüfle havaalanına çok uzak olan Hong Kong’taki bu devlet hastanesi sadece çin sınırına yakın değil aynı zamanda, dev tavuk çiftliklerinin de ortasındaydı. Ve yine aynı dönemde çin, ticari açılımlar yapıyor ve yabancı sermaye inanılmaz bir hızla ülkeye giriş yapıyordu. çin akıllara durgunluk veren radikal kararlar aldı ve süratle uyguladı. Milyonlarca kümes hayvanını, imha etti, milyonlarca dolar zararı tereddütsüz bağrına bastı. Bugün virüsün yayılması yavaşladıysa bu kararların alınıp uygulanması sayesinde olmuştur. Tedbirler alınmamış olsaydı beklenen ölü sayısı 2 milyar olacaktı. Tavuklar ölmüş, göçmen kuşlar hesaba katılmamıştı. Acil aşılar, ilaçlar falan bulundu.
Bu sefer de olmamıştı.
Yeniden çatışmalar başladı, ayaklanmalar çıkardı, iç kargaşalar, ulusların içsel bölünmeleri derken; başardı dünyanın çeşitli yerlerinde tam 528 çatışma var her saniye insanlar ölüyorlar.
Hesaplar yapıldı istenilen sonuç bir türlü alınamıyordu.
Bu arada tavuksuz kalan köyleri keneler bastı. Bir umut adını Kırım-Kongo koydular.
Şimdilerde Ebola virüsünü konuşuyoruz.
Korku, endişe, hayatı tehdit eden dramlar prim yapıyor. Hayatı durdurmuyor ama yavaşlatıyor.
Yakında buna da alışacağız. Bitecek mi?
Sanmıyorum tıpkı diğerleri gibi AIDS, deli dana, kuş gribi, domuz gribi, Kırım Kongo kenesi gibi hayatın içinde bizleri öldürmeye devam edecek.
Biz sadece konuşmaktan vazgeçeceğiz tâki hayatımızı tehdit eden yeni bir şey çıkıncaya kadar. Yeni çağın yeni düzenin de; endişesiz yarın yok artık sadece tedbirsizlik var. Afrika‘dan vazgeçmeyelim ama tedbiri de elden bırakmayalım.
Kadın Gözüyle
Zuhal Mansfield
DEİK / Türk Mısır İş Konseyi Başkanı
TMG Madencilik Yönetim Kurulu Başkanı
mansfield@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.