Türkiye’deki büyüme, faktör verimliliğinden ziyade daha çok üretim girdilerinin hacimsel artışına mahkûm edildi. Yapısal dengesizliklerin devam etmesi ve kısa vadeli dışsal kaynaklara bağımlılık nedeniyle, üretim girdileri ve kaynaklar Türkiye’de asimetrik olarak belirli bölgelerde yoğunlaştı ve dışsallığı düşük olan bölgeler yatırım dışı kaldı. Bu kısır döngü Türkiye’deki büyümeyi daha çok üretim girdilerinin hacimsel artışına mahkûm etmek anlamına geliyor. Faktör verimliliğine dayanmayan üretim artışlarının büyümede yarattığı oynaklık daima yüksek oluyor ve büyümenin sürdürülmesi zorlaşıyor. Bu fasit daireden kurtulmak için bölgesel kalkınma planlamalarına ve toplumsal uzlaşıya ihtiyacı olan Türkiye’nin çabası da yeterli değil. Ancak orta ve uzun vadede Türkiye’nin demografik yapısı ve iş gücü yapısı ile ürün piyasalarının esnekliği nedeniyle büyüme dinamiklerini büyük oranda koruyacağını düşünüyoruz.
KüRESEL PARA POLİTİKALARI NORMALLEŞECEK
2014 küresel para politikalarının normalleşmeye başlayacağı bir yıl olacak. Dış finansmana bağımlılık seviyesinin, dış finansman maliyetlerinin ve dışsal borçların rezervlere oranının 2014 yılında iyice artmasını bekliyoruz. Bunun sonucunda da kredi artış oranlarında düşme bekliyoruz. Sonuçta bu da büyüme dinamiklerini biraz daha zayıflatacak. Ekonomin beklenenden daha fazla zayıflaması halinde daha fazla işsizliğe meydan vermemek için Hükümetin borç oranlarını bir miktar arttırmasını bekliyoruz. Avrupa’daki gelişmelere bağlı olarak Türkiye’nin İhracat potansiyelini 2014 de ve orta vadede korumasını ve hatta arttırmasını bekliyoruz. Küresel gelişmeler yükselen ekonomilerin ve Türkiye’nin para politikalarının sıkılaşmasını zorluyor.
BüYüME DİNAMİKLERİ BASKI ALTINDA TUTULACAK
2014 tasarruf yılı olarak ilan edildiği için tüketim veya talep yönünden büyüme dinamikleri baskı altında tutulacak. Kredi kartı üzerine yapılan düzenlemeler bu kapsamdadır. Burada Merkez Bankası’nın politikalarından ziyade BDDK politikaları öne çıkıyor. Kredi kartları, Türkiye de uzun süreden beri bankaların yanlış rekabet davranışlarının da katkısıyla rasyonel kullanımının dışına çıktı. Kullanıcıların önemli bir bölümü yüksek faiz ve yüksek işlem bedelleri yüzünden kredi kartlarını yaşam kalitelerini bozacak şekilde gelirlerinin üzerinde bir ödeme aracı olarak değil, daha çok borçlanma aracı olarak kullanıyorlar. Borç kalanları üzerinden fahiş faiz ödeyerek sürekli borçlu bir yaşam süren kişi sayısı giderek arttı ve bu konu sosyal bir sorun haline geldi. Böyle bir ortamda kredi büyümesinin daha çok bireysel kredilerden gelmiş olması nedeniyle bireysel krediler ve tüketici kartları sisteminde yükselen risk birikimini azaltmak adına BDDK’nın bu alandaki kararlarını gecikmiş olmakla beraber oldukça isabetli buluyoruz. Nitekim kredilerdeki hızlı büyümenin mevduat artış hızının önünde gidiyor olmasının makro düzeydeki tasarruf hedeflerine yansıyan negatif etkilerinin azaltılması gerekmekteydi. Alınan kararlar kısa dönemde ve ilk etapta bankaların tahsili gecikmiş alacaklarında bir artışa ve genel satış –harcama süreçlerinde bir daralmaya ve fiyat indirimlerine neden olacak. Ancak diğer ülkelerdeki benzer örnekleri dikkate alırsak, piyasaların başka yöntemlerle buradaki sınırlamaları By-Pass edecek daha riskli alternatif yöntemler üreteceğini de söyleyebiliriz.
MüDAHALECİ BİR DöNEM BAŞLIYOR
Türkiye de ve gelişmekte olan ülkelerde piyasa etkinliklerinin baskılanacağı müdahaleci bir döneme giriliyor. Buradaki baskılanma para politikasından ziyade maliye politikaları ve hükümet zorlamalarıyla olacak. Enflasyon 2006 yılına kadar maliye politikalarıyla mali disiplinle çözülmüştü. Talep kısıtlamaları yapılamamıştı. 2014 yılında talep kısıtlamaları gündemi işgal edecek. Aşırı bol sermaye girişlerinin ve kredi büyümesinin gizlediği uzun süredir devam eden yapısal bozukluklar gün yüzüne çıkacak.
TüRK BANKALARININ KIRILGAN YAPISI
Türk bankalarının dış kaynaklara yönelik bağımlılığı 2014 yılına yansıyacak önemli bir kırılganlık unsurudur. Sermaye çıkışlarının yaşandığı bu dönemde Türk bankacılık sektörünün yabancı kaynaklara ulaşım imkânlarının şu ana kadar azalmamıştır. Dış fon bulma konusunda Türk bankaları açısından herhangi bir sorun bulunmamaktadır. Ancak, Türk bankalarının dış kaynaklara yönelik bağımlılığı kırılganlık arz eden % 20’li kritik seviyelerin üzerine çıkmıştır. BDDK’ nın bu alanda da sınırlayıcı düzenleme yapması gerekebilir.
SERMAYE PİYASALARI DERİNLEŞECEK
Sermaye piyasalarının giderek derinleşeceğini öngörüyoruz. Bu da para politikasının esnekliğine katkı sağlayacak. Geniş dış finansman ihtiyaçları göz önüne alındığında, küresel likidite azalır ise Türkiye‘nin en savunmasız gelişmekte olan ülkeler arasında kalması yüksek olasılıktır.
SEçİMLER NEGATİF ETKİ YAPMAZ
Seçimlerin negatif etkisinin büyük olacağını beklemiyoruz. 2014 ve 2015 yıllarındaki yerel ve parlamento seçimleri nedeniyle bütçe disiplinin gevşemesi ve bir miktar genişlemeci bir maliye politikasına geçilmesi gündeme gelse de buradaki gevşemenin kabul edilebilir ve makul sınırlar içerisinde kalacağına inanıyoruz. Türkiye’nin ulaştırma ve lojistik konusunda öneminin daha da artması gündeme gelebilecek. Irak’ın petrol üretimindeki kapasite artışının hayata geçirilmesi ile Türkiye’nin söz konusu arzın Avrupa’ya iletilmesi konusundaki önemi artacak. Doğalgaz üretimi ile ilgili olarak kaya gazı üretiminin artması neticesinde doğalgaz fiyatlarında ve diğer enerji fiyatlarında bir azalma olması olasılığı yüksek. Bunun neticesinde dış ticaret açığı konusunda önemli kalemlerden biri olan enerji faturası konusunda birim enerji maliyetinin azalması olasıdır. Bunun sonucunda ulusal ekonomik büyüme dinamiklerinin olumlu yönde etkileneceği öngörülüyor.
BüTçE HEDEFLERİ TUTACAK MI?
Bütçe hedeflerinin ulaşılabilir olduğunu düşünüyoruz. Türkiye, özellikle kamu yatırım harcamaları nedeniyle, genişlemeci maliye politikası uyguluyor. Türkiye’nin uyguladığı maliye politikaları, dış piyasalardan kaynaklanan kaynaklı riskleri azaltıcı etkisi var. 2014 bütçesinde faiz dışı harcama seviyesi olarak orta vadeli planda belirtilen seviyenin hedeflenmiş olması pozitif yönde dikkatimizi çekiyor. Kamu maliyesinde güçlü duruşu sürdürmek hedefi şu ana kadar başarılı. Ancak seçim döneminde OVP açıklanan şekliyle ilan edilen hedefler korunabilir mi? Bu durum Türkiye açısından izleyeceğimiz önemli bir başlık olarak karşımızda duruyor. Merkezi bütçe başta olmak üzere tüm kamusal dengelerin yerli yerinde olması, bankaların yabancı para kaynaklara ulaşım imkânlarının aynı güçte devam etmesi FED’in, parasal politikalarında yapacağı değişikliklere bağlı olarak oluşacak sermaye akımlarının Türkiye’de yaratacağı olumsuz etkileri hafifletecek.
Sonuç olarak Türkiye 2014 yılında da yatırım yapılabilir kategoride yer alan risklilik düzeyini ve dinamik gücünü sürdürecek.
Makro Analiz
Orhan ökmen
JCR Eurasia Rating Başkanı
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.