-Para bolluğunun sebep olduğu enflasyon, bu savaş nedeniyle daha da kalıcı hale gelecek. Özellikle AB ülkeleri gibi maliyet enflasyonuyla uğraşan ülkeler bu savaştan daha fazla etkilenecekler. Türkiye bu savaşın ekonomik sonuçlarını en fazla hisseden ülkelerin başında geliyor.
-Ortodoks politikalar terkedilerek, KKM yoluyla savunulan dolar kuru 2022 yılı boyunca şu andaki cari seviyesinde kalsa bile Türkiye’de kişi başı ölçülen 9.570 dolarlık gelirinde de 2022 yılında minimum yüzde 27 civarında bir düşme yaşanması kaçınılmazdır.
-Türkiye ekonomisinin 2021 yılında yüzde 11 civarında büyümesi ile yüzde 3 civarında bütçe açığı vermiş olması çelişkili durumdur. Eğer çelişki değilse, Türkiye ekonomisinin 2022 yılında beklenen büyümesi yüzde 4’lere gerileyecekse bu durumda da 2022 yılında Bütçe açığının matematiksel olarak en az yüzde 10’lara tırmanması beklenir.
-Savaşa rağmen Türkiye döviz piyasalarının beklenenin aksine dirençli çıkmasının temel nedeni, KKM aracılığıyla dolaylı olarak esasen yüksek faiz uygulanıyor olunması ve Türk bankacılık sisteminin varlıkları arasına yüksek döviz likiditesi dahil edilerek mali dayanıklılık için önemli bir güvenlik çemberi oluşturulmasıdır.
-Tasarruf sahibi yurt içi yerleşikler, bireysel dolar alımları ve KKM sayesinde satın alma gücündeki erimeye karşı şimdilik bir kalkan oluşturdular. Ancak, tasarruf sahibi olmayan geniş kitlelerin satın alma gücündeki erimeye karşı hiçbir önleyici olanakları bulunmuyor.
-KKM’ın döviz talebini önleme konusundaki dayanıklılığı birebir enflasyon seviyesinin düşmesine bağlıdır. Esasen KKM uzun vadede sürdürülebilir bir araç değildir. Ancak kısa ve orta vadede KKM ’nin döviz talebini önleme fonksiyonu, enflasyonun yüksek kalmaya devam etmesi halinde, güvenirliliğini ve sürdürülebildiğini hızlıca yitirecek.
-KKM’ın dayanıklılığı birebir enflasyon seviyesinin düşmesi ile ilgilidir. Enflasyon birkaç ay içerisinde gözle görülür bir oranda düşmez ise, kamu kaynakları KKM’ın yaratacağı yüksek maliyetler tarafından ezilecek. Savaş başladığında, KKM önlemine rağmen en çok TL’nin değer kaybetmesi ekonominin ve yönetim paradigmasının zafiyetlerinin sonucudur.
-Kur dengelenmesi amacıyla ihracatçılardan zorla alınarak yapılan rezerv satışları, Türkiye’nin dış şoklara karşı manevra alanları giderek biraz daha zayıflatılıyor. KKM ’ın bütçe üzerinde oluşturduğu fay hattının derinliği her geçen gün artmakta ve bu nedenle Merkez Bankası’nın reel faiz uygulamaktan başka yolu bulunmuyor.
-Fiyat istikrarını yoluna koymak için en öncelikli olarak Merkez Bankası’nın faizleri acilen artırması elzemken, böyle bir önlemi almaması tarihsel olarak unutulmayacaktır. Politik alanda kaybedilen güven düzelmeden, ekonomi de güven tam olarak sağlanmaz. Türkiye’de bozulan fiyat istikrarını düzeltmeden ekonomik güvenin geri kazanılması mümkün değildir.
-Enerji ve gıda fiyatlarında küresel gelişmelerin neden olduğu artışlar ile TL’nin ani ve aşırı değer kayıpları nedenleriyle oluşan yüksek enflasyon; politika yapıcıların mevcut paradigması, faiz takıntısı ve kur düşürme amaçlı rezerv satış ısrarı değişmeden düşmeyecek
-Petrol, doğalgaz, kömür fiyatları hızlı bir şekilde arttı. Rusya’nın Batı’ya sağladığı enerji arzına kısıtlama getirilmediği için bir anlamada piyasada şok senaryoları yaşanmamış oldu. Çin’in varlığı Rus ekonomisinin finansal sistemden dışlanmışlığına ve enerji satışına büyük bir güvencedir.
-NATO’nun Uzakdoğu’daki yayılma girişimleri ise Rusya ile yaşanan sorunların Çin ile de aynen yaşanabilme olasılığını hep canlı tutuyor. Türkiye’nin NATO, Rusya ve Ukrayna arasında kurgulayıp uyguladığı politika, eski hatalarının telafisine de yol açabilecek seviyede doğru temeller üzerinde yürütülmesi önemli bir tarihsel başarıdır.
Rusya-Ukrayna savaşına başından bu yana dahil olan Batı’nın en temel gerekçesi ekonomik yayılmacılık iken, Rusya açısından bu savaşın gerekçeleri arasında ekonomik çıkara yönelik nedenlerden ziyade tamamen politik nedenler belirleyici oldu.
ABD ve AB’nin kapitalizmi yayma çabaları doğrultusunda, 1991’den itibaren son 30 yıllık süreçte ekonomik ve politik olarak eski SSCB ülkelerine doğru genişlemesi ve Ukrayna liderinin Batı’ya olan anlamsız ve temelsiz güveni, Rusya ekonomisinin ise yüksek enerji gelirlerinden sağladığı olanaklar Rusya ile Ukrayna’nın çekişmesine ve fiilen savaşına yol açtı. Ancak her iki liderin de yanıldığı alanlar oldu.
Zira Ukrayna lideri, ABD ve İngiltere başta olmak üzere Batı’ya güvenmekle, Rusya lideri de rezervlerine güvenmekle, Rusya’nın uluslararası kamuoyundaki kısıtlarını yaptırım olasılıklarını ihmal etmekle hata yaptılar. Batı Ukrayna’nın arkasında durmadı, Rusya ise rezervlerinin önemli bir kısmını kullanmaktan mahrum bırakıldı.
SSCB DÖNEMİNDEKİ POLONYA, ÇEKOSLOVAKYA VE MACARİSTAN’A YÖNELİK MÜDAHALELERE BENZER BİR ŞEKİLDE
Batı, Rusya’nın yıllardır verdiği mesajı hiçe sayması, Ukrayna’nın cesaretini mantık dışına taşırdı. Rusya’nın, mirasına sahip çıktığı SSCB dönemindeki Polonya, Çekoslovakya ve Macaristan’a yönelik yapılan müdahalelere benzer bir şekilde, Ukrayna’nın Batı’ya entegre olmasına, NATO’ya katılmasına izin vermeyeceği ve gerekirse silah kullanacağı mesajını sürekli veriyor iken, Batı’nın bu mesajı son ana kadar önemsememesi ve Ukrayna’yı cesaretlendirmeye devam etmesi de batının en büyük yanılgısı oldu. Savaş ve savaşın yıkıcılığı devam ediyor, şu anda Ukrayna açısından durum felakete dönüştü.
Ülkelerin bağımsız olarak kendilerinin karar vereceği bazı olgular maalesef çoğu kez fiili gerçekler tarafından önlenebiliyor. Örneğin hiçbir aile, yan komşusunun evini kendi kanlı bıçaklı olduğu bir başka aileye satmasına müsaade etmek istemez. İşte, Rusya bu saikle Ukrayna’nın NATO’yu Rusya’ya fiziki olarak yaklaştırmasına izin vermiyor.
Haklı ya da haksız tartışmaları bir kenara bırakılırsa, maalesef sahadaki realite budur. Ve yine maalesef NATO’nun, Rusya’nın burnunun dibine kadar girmeye çalışması Ukrayna’yı savaşın içerisine itti.
UKRAYNA TAMAMEN PES EDENE KADAR YÜKSEK OLMAYAN YOĞUNLUKTAKİ BU SAVAŞ UZUN SÜRE DEVAM EDECEK
Ukrayna tamamen pes edene kadar bu şekilde yüksek olmayan yoğunluktaki bu savaş, sivil kayıpları minimum düzeyde tutarak uzun süre devam edecek. Askeri veya ekonomik açılardan, Rusya’nın, Ukrayna’yı tamamen ele geçirme veya Ukrayna’da Rus yanlısı kukla bir iktidar oluşturup devam ettirme gücü bulunmamakla birlikte, Ukrayna tamamen pes edene kadar bu şekilde yüksek olmayan yoğunluktaki savaşı uzun süre devam ettirecek. Dolayısıyla, uzayan savaş AB ülkeleri ve Türkiye açısından olumsuz sonuçlar üretmeye devam edecek.
Rusya ve Ukrayna savaşının küresel düzeyde ekonomik yansımalarının içeriği ve yönü tamamen ateşkesin ve barışın hangi vade aralığında yapılacağına sıkı sıkıya bağlıdır. Rezerv kullanım engeli Ruble’nin değer kayıplarını artırıyor. İlk etapta Rusya sahip olduğu yaklaşık 650 milyar dolar civarındaki rezervlerinin hemen hemen yarısının kullanımı, Batı tarafından ekonomik yaptırımlar kapsamında öyle ya da böyle önlendiği için Ruble’nin yüzde 70 civarında değer kaybına neden oldu ve bu kayıp savaş uzadıkça devam edecek.
Artan faiz oranları, yükselen enflasyon, kambiyo kısıtlamaları, varlık değer kayıpları ve uluslararası ilişkilerin kesilmesi Rusya ekonomisini daha da zorlayacaktır: Rublenin değer kaybını önlemek için Rusya Merkez Bankası BoR (Bank of Russia) yüzde 9,5 olan faiz oranlının yüzde 20 seviyesine yükseltti.
Hemen arkasından kambiyo kısıtlamaları kapsamında hem yabancı para hem de ruble cinsi sermaye hareketlerine ve Rus varlık satışlarına engeller getirildi. Eş zamanlı olarak Moskova Borsası’ndaki çöküşü realize etmemek için işleme kapattı. Ancak, Brent petrol, doğalgaz, kömür fiyatları hızlı bir şekilde arttı. Rusya’nın Batı’ya sağladığı enerji arzına kısıtlama getirilmediği için bir anlamada enerji piyasasında şok senaryoları yaşanmamış oldu. Uluslararası birçok şirketin Rusya’daki faaliyetlerini durdurma, bağlantılarını kesme ve ülkeden çıkma kararı alması da Rusya ekonomisinin ticaret hacmine olumsuz olarak yansıyor.
ÇİN’İN VARLIĞI RUS EKONOMİSİNİN FİNANSAL SİSTEMDEN DIŞLANMIŞLIĞINA VE ENERJİ SATIŞINA BÜYÜK BİR GÜVENCEDİR
Çin’in varlığı Rus ekonomisinin finansal sistemden dışlanmışlığına ve enerji satışına büyük bir güvencedir. Enerji ödemelerine aracılık eden Rus bankaları dışında kalan diğer 7 Rus bankası SWİFT dışına atıldı. Rezervlerin kullanımına getirilen engeller ve 7 tane Rus Bankası’nın SWIFT sisteminden çıkartılması Rusya’yı elbette zora sokacaktır, ancak eş zamanlı olarak doların rezerv para olma fonksiyonunu da zayıflatacaktır.
Rusya açısından ortaya çıkan örnekler birçok ülke açısından SWIFT kullanımının ve dolar üzerinden biriktirilen ve aynı zamanda başka ülkelerde saklanan rezerv alışkanlıklarının değiştirilmesine, yeni alternatif arayışların başlamasına sebep olacaktır. Örneğin Rusya açısından SWİFT ’e alternatif olarak Çin’de sınır ötesi uluslararası ödeme sistemi olarak kurulu olan yuan bazlı CIPS (China International Payments System) sistemine geçilmiş ve ayrıca sıfırdan yeni sistemlerin yaratılması çalışmaları da yüksek olasılık dahiline girdi. Biriktirilme ve saklama yöntemleri açısından şu andaki haliyle uluslararası rezervlerin çok rahat bir şekilde politik silaha dönüştüğü Rusya örneğinde gayet açık bir şekilde ortaya çıktı.
TAHILDA ÖNEMLİ BİR ÜRETİCİ OLAN RUSYA VE UKRAYNA’DAKİ SAVAŞ TÜRKİYE GİBİ İTHALATÇI ÜLKELERİN ENFLASYONUNU ARTIRDI
Tahıl ürünlerinin önemli bir üreticisi olan Rusya ve Ukrayna’daki savaş bu ürünlerin küresel düzeyde artmasına neden olması, Türkiye gibi bu ürünleri ithal eden ülkelerin enflasyonunu artırdı. Rusya hava sahası, Ukrayna kara sahası, Rus limanları ve bizzat Karadeniz’in kendisi ulaşıma kapandığı için küresel düzeyde lojistik ağların bu bölümü bu şekilde kesintiye uğradı.
Para bolluğunun sebep olduğu enflasyon, bu savaş nedeniyle daha da kalıcı hale gelecek. Özellikle AB ülkeleri gibi maliyet enflasyonuyla uğraşan ülkeler bu savaştan daha fazla etkilenecekler. Türkiye bu savaşın ekonomik sonuçlarını en fazla hisseden ülkelerin başında geliyor.
TÜRKİYE’NİN ESKİ HATALARININ TELAFİSİNE DE YOL AÇABİLECEK SEVİYEDE DOĞRU TEMELLER ÜZERİNDE POLİTİKA YÜRÜTMESİ ÖNEMLİ BİR TARİHSEL BAŞARIDIR
NATO’nun Uzakdoğu’daki yayılma girişimleri ise Rusya ile yaşanan sorunların Çin ile de aynen yaşanabilme olasılığını hep canlı tutuyor. Türkiye’nin NATO, Rusya ve Ukrayna arasında kurgulayıp uyguladığı politika, eski hatalarının telafisine de yol açabilecek seviyede doğru temeller üzerinde yürütülmesi önemli bir tarihsel başarıdır.
ABD-AB’nin entegre olduğu Rusya-Ukrayna savaşının yol açtığı bozucu etkilere karşı Türkiye döviz piyasaları beklenenin aksine kısmen daha dirençli çıktı. Savaşa rağmen Türkiye döviz piyasalarının beklenenin aksine dirençli çıkmasının temel nedeni, KKM aracılığıyla dolaylı olarak esasen yüksek faiz uygulanıyor olunması ve Türk bankacılık sisteminin varlıkları arasına yüksek döviz likiditesi dahil edilerek mali dayanıklılık için önemli bir güvenlik çemberi oluşturulmasıdır.
TÜRKİYE EKONOMİSİNİN DÖVİZ OYNAKLIĞINI AZALTICI YENİ TAMPONLARI ORTAYA ÇIKTI
Türkiye ekonomisinin döviz oynaklığını azaltıcı yeni tamponları ortaya çıktı. Türkiye ekonomisinde Türk finansal varlıkları içerisinde yapancı yatırımcıların payının azalması, özel sektörün yabancı borçları kısa vadede dengelenmiş olması ve ekonomik gerekçelerden yoksun ve anlamsız faiz indirimlerinin durdurulduğu yönündeki piyasa algıları da döviz oynaklığını azaltan diğer önemli unsurlardır.
Tasarruf sahibi yurt içi yerleşikler, bireysel dolar alımları ve KKM sayesinde satın alma gücündeki erimeye karşı şimdilik bir kalkan oluşturdular. Ancak, tasarruf sahibi olmayan geniş kitlelerin satın alma gücündeki erimeye karşı hiçbir önleyici olanakları bulunmuyor.
CARİ AÇIKTAKİ GELİŞMELERİN FAZLAYA EVRİLMESİNİ ÖNLEYECEK JEOPOLİTİK GELİŞMELERİN ETKİSİ GİDEREK ARTIYOR
Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşa bağlı olarak, yapısal cari açıktaki gelişmelerin cari fazla lehine evrilmesini önleyecek olan jeopolitik gelişmelerin etkisi giderek artmakta ve Türk ekonomisini yeniden zorlamaya başlıyor. Yine Türkiye ekonomisinin yabancılar açısından cazibesinin kalmamış olması da Türkiye ekonomisinin şansını zayıflatıyor.
KKM’ın döviz talebini önleme konusundaki dayanıklılığı birebir enflasyon seviyesinin düşmesine bağlıdır. Esasen KKM uzun vadede sürdürülebilir bir araç değildir. Ancak kısa ve orta vadede KKM ’nin döviz talebini önleme fonksiyonu, enflasyonun yüksek kalmaya devam etmesi halinde, güvenirliliğini ve sürdürülebildiğini hızlıca yitirecek. Dolayısıyla KKM ’ın dayanıklılığı birebir enflasyon seviyesinin düşmesi ile ilgilidir. Enflasyon birkaç ay içerisinde gözle görülür bir oranda düşmez ise, kamu kaynakları KKM’ın yaratacağı yüksek maliyetler tarafından ezilecek.
Rusya Ukrayna savaşı başladığında, KKM önlemine rağmen en çok TL’nin değer kaybetmesi Türkiye ekonomisinin ve yönetim paradigmasının zafiyetlerinin sonucudur. Enflasyonun daha da artacağı endişesi, faiz enstrümanın kullanılamayacağı ve döviz talebinin daha da fazla tutulamayacağı gibi algılar bu zafiyetin başlıca örnekleridir.
GÖRÜNÜR EKONOMİK ZAFİYETLERİN GİDERİLMESİ FAİZLERİN REEL FAİZ ALANINA TAŞINMASI İLE MÜMKÜNDÜR
Görünür ekonomik zafiyetlerin giderilmesi “faizlerin yükselmesini beklemeyin” söyleminden ve kredi faizlerinin enflasyonun altına ittirilmesi şeklindeki politikadan vazgeçilerek, faizlerin reel faiz alanına taşınması ile mümkündür.
SWIFT yasaklarıyla Rusya üzerinden ortaya çıkacak olan zararları önlemek için, enerji ödemeleri ve diğer bazı özellikli ödemeler ve özellikli ülkeler için Batı tarafından anlamlı istisna alanları bırakıldığı için Türkiye-Rusya arasındaki para akışı zorluklar içerse de ölümcül bir kesintiye uğramayacaktır.
SWIFT yasakları dünya genelinde Dolar kullanımını ve tedavülünü mutlak surette aşağı çekecek, alternatif ödeme araçları geliştirilerek bizzat SWİFT ’e rakip yaratılacak ve Rusya ile ticari ve finansal işlemleri olan bütün ülkeler en az Rusya kadar zarar görecekler.
TURİZM GELİRLERİNDE AZALMALARA, ENERJİ FİYATLARINDA ARTIŞLARA, TARIMSAL ÜRÜNLERİN DIŞ TALEBİNDE DÜŞÜŞLERE YOL AÇTI
ABD-AB’nin entegre olduğu Rusya-Ukrayna savaşı, daha şimdiden Türkiye ekonomisinin beklediği yüksek turizm gelirlerinde azalmalara, enerji fiyatlarında artışlara, tarımsal ürünlerin dış talebinde düşüşlere yol açtı. Batı ile Rusya arasındaki ekonomik savaş nedeniyle yeniden başlayan arz şokları, FED ’in para politikasında planladığı normalleşme takviminin ve faiz artışının büyük olasılıkla ertelenmesine neden olacaktır.
Batı Dünyasının Rusya’ya uyguladığı yaptırımların ekonomik sonuçları küresel stagflasyona eviriliyor. Pandeminin başlattığı genel arz şoklarının yumuşamaya başladığı aşamada ortaya çıkan Rusya Ukrayna savaşı enerji ve gıdadaki arz şoklarını tekrar hızlandırdı. Özellikli mallarda yeniden başlayan arz şokları, FED ’in para politikasında planladığı normalleşme takviminin büyük olasılıkla ertelenmesine neden olacak ve dolar faiz oranları beklenen şekilde artırılamayacak.
Aksi takdirde Rusya Ukrayna savaşı enerji ve gıdadaki arz şoklarını yaratacağı stagflasyon daha da artacak. Batı ile Rusya arasındaki ekonomik savaşın durdurulması Dünya için gereklidir.
TÜRKİYE EKONOMİSİNİN, MALİYE POLİTİKASI VE BÜTÇE DİSİPLİNİNDE KAYBETTİKLERİ ÇIPALARI YERİNE KOYMASI GEREKİR
FED ‘in faiz artırım planlarının gecikme olasılığı, TL açısından ortaya çıkacak fırsatlardan avantaj sağlaması için, Türkiye ekonomisinin, maliye politikası ve bütçe disiplininde kaybettikleri çıpaları yerine koyması gerekir. Zira bu çıpaların yokluğu nedeniyle Türkiye ekonomisi, enerji fiyatlarının arttığı, turizm gelirlerinin azaldığı bir evrede fiyat istikrarını sağlama gücünü kaybetti.
Rusya ve Ukrayna savaşı sona erse bile, savaşan her iki taraf da reel gelir kaybına uğradığı için Türkiye açısından turizm gelirleri kısa ve orta vadede beklenen düzeyin altında kalacak, aratan enerji bedelleriyle birlikte cari açık daha da baskılanacak.
Kur dengelenmesi amacıyla ihracatçılardan zorla alınarak yapılan rezerv satışları, Türkiye’nin dış şoklara karşı manevra alanları giderek biraz daha zayıflatılıyor. KKM ’ın bütçe üzerinde oluşturduğu fay hattının derinliği her geçen gün artmakta ve bu nedenle Merkez Bankası’nın reel faiz uygulamaktan başka yolu bulunmuyor.
Yılın bundan sonra kalan dönemi için küresel petrol fiyatlarında ilave yüzde 60 civarında bir artış beklemekteyiz. Şu ana kadar petrol fiyatlarının ekonomi üzerinde yarattığı tahribat ikiye katlanmış olacak.
2022 YILINDA KİŞİ BAŞI GELİRDE MİNİMUM % 27 DÜŞÜŞ KAÇINILMAZDIR
rtodoks politikalar terkedilerek, KKM yoluyla savunulan dolar kuru 2022 yılı boyunca şu andaki cari seviyesinde kalsa bile Türkiye de kişi başı ölçülen 9.570 dolarlık gelirinde de 2022 yılında minimum yüzde 27 civarında bir düşme yaşanması kaçınılmazdır.
Türkiye ekonomisinin 2021 yılında yüzde 11 civarında büyümesi ile yüzde 3 civarında bütçe açığı vermiş olması çelişkili durumdur. Eğer çelişki değilse, Türkiye ekonomisinin 2022 yılında beklenen büyümesi yüzde 4’lere gerileyecekse bu durumda da 2022 yılında bütçe açığının matematiksel olarak en az yüzde 10’lara tırmanması beklenir.
AB’NİN ENTEGRASYONU TEKRAR GÜÇ KAZANMAYA BAŞLADI, TÜRKİYE İSE ZAYIFLADI VE YALNIZLAŞTI
Dünya genelinde, piyasa ekonomilerinin, liberal demokrasi rejimlerinin ve küresel eğilimlerin devamlılığı önlenememiş ve AB’nin entegrasyonu tekrar güç kazanmaya başladı. 2000’li yılların başından itibaren, küresel düzeni oluşturan kuralları zora ve askeri güce dayalı olarak bozmayı ve kuralsızlık içerisinde kendileri lehine değiştirmeyi deneyen popülist ve otokratik iktidarlar, tekrar hizaya gelmeye başladılar.
Türkiye bu döneme, refah ve servet kaybı, hukuksal ve demokrasi alanda gerileme, toplumsal kutuplaşma, dış ilişkilerinde yalnızlaşma, yüksek enflasyon ve zayıf rezervler başlıklarıyla girdi. 2015 yılından itibaren şiddetlenen göçmen krizi sürecinde, Türkiye AB’nin tampon bölgesi olma görevini üstlendi, üyelik girişimlerini durdurdu.
Türkiye’nin ABD ve NATO ile olan irtibat zayıfladı ve yalnızlaştı. Ortaya çıkan sorunların küresel olması çözümün de küresel olmasını gerektireceği için önünde sonunda bireysel girişimler başarısız olacak. Gıda ve enerji tedariki, dış ticaret, turizm, yeşil ve dijital dönüşümü artık küresel sorunlardır, çözümleri de elbette ulusal inisiyatif içeriğinde küresel olmalıdır.
TURİZM VE İHRACAT GELİRLERİ AZALACAĞI İÇİN KUR VE CARİ AÇIK ÜZERİNDEKİ BASKILAR DAHA DA ARTACAK
Özellikle Rusya ve Ukrayna’dan sağlanan turizm gelirleri ile AB’deki ekonomik yavaşlamaya dayalı olarak ihracat gelirleri azalacağı için kur ve cari açık üzerindeki baskılar daha da artacaktır. Rusya ve Ukrayna’dan tedarik edilen hububat ve yağlı tohum tedarikinde bulunacak yeni alternatifler Türkiye ekonomisinin tedarik maliyetlerini artıracaktır. Türkiye’deki para ve yönetim politikalarının mevcut paradigmasıyla enflasyonu önlemek mümkün değilken, bu kez gıda üzerinde ortaya çıkan bu ilave baskılar Türkiye de enflasyonu daha da artıracaktır.
Fiyat istikrarını yoluna koymak için en öncelikli olarak Merkez Bankası’nın faizleri acilen artırması elzemken, böyle bir önlemi almaması tarihsel olarak unutulmayacaktır. Politik alanda kaybedilen güven düzelmeden, ekonomi de güven tam olarak sağlanmaz. Türkiye’de bozulan fiyat istikrarını düzeltmeden ekonomik güvenin geri kazanılması mümkün değildir.
TL’nin değer kayıplarının enflasyonda sebep olduğu artış miktarı, enerji maliyetlerindeki küresel artışın enflasyonda sebep olduğu artıştan daha büyüktür. Dolayısıyla, kur üzerinde giderek biriken baskının bertaraf edilmesi ilk adım olarak faiz artırımını şart kılıyor. Kamusal yönetimin bireysel inisiyatifler yerine kurumsal ve sistemsel mekanizmalarla işletilmesi yönünde yapısal dönüşüm sürecine girilmeden Türkiye’nin değişen dinamiklere uyum sağlaması zor gözüküyor.
POLİTİKA FAİZİNE İLİŞKİN KARAR ALMA GÖREVİ SİYASET TARAFINDAN ELE GEÇİRİLDİ
MB’nin politika faizinin yönüne ilişkin olarak bugün piyasalara vereceği herhangi bir sinyal gücü ve yetkisi kalmadı. Politika faizi ile ilgili olarak politika yapıcıları tarafından alınan karara ilişkin Merkez Bankası’nın yapacağı açıklamaların yönünü tahmin etmek için şu ana kadar siyaset herhangi bir sinyal vermedi.
Zira politika faizine ilişkin karar alma görevi siyaset tarafından ele geçirildi, MB’ına sadece kararın açıklanma görevi bırakıldı. Yani MB’nin faizin yönüne ilişkin olarak piyasalara vereceği herhangi bir sinyal gücü ve yetkisi artık kalmadı.
Siyasetin faiz paradigmasının ve heterodoks yanlısı politikalarının aynen devam ettiğine ilişkin resmi platformlarda verdiği sinyaller aynen devam ettiğine göre, politika faiz oranının artırılmasına ilişkin tahminlerin realizasyonu oldukça zayıf gözüküyor.
Politika faizinin artırılması gerektiği gerçeğine siyasetin rıza gösterdiği konusunda ise şu ana kadar herhangi bir sinyal alınmadı. Eğer böyle bir kapalı rıza var ise, ilk etapta politika faizi en az 10 puan artırılmalı ve bu artışlara gelecek aylarda da devam edileceği algısı yaratılmalıdır. Zaten kur ve enflasyon baskısı başka türlü önlenemeyecek. Merkez Bankası’nın açıklamaları, uygulanan para politikalarının, kontrolden çıkan fiyat istikrarsızlığıyla ilişkisinin kalmadığını gösteriyor.
Jeopolitik riskler fiilen çatışmaya dönerek bizzat realize olmuş ise, küresel piyasalarda belirleyici bir payı olan FED daha bir gün önce faiz artırmış ise Türkiye’de siyaset tarafından faizin sabit tutmasının olmayan gerekçesini TCMB dahil hiçbir kurum açıklayamaz. Merkez Bankası’nın meydana gelen kur artışının gerçeklerle uyuşmadığını iddia ediyor olması, kendi sorumluluğunu bizzat gizlemeye yöneliktir.
ENFLASYONDA KALICI DÜŞME BEKLENMESİ DOĞRU VE MANTIKİ BİR HESAPLAMA DEĞİLDİR
Baz etkilerinin oluştuğu tarihlerin geçilmesinden sonra, Merkez Bankası tarafından enflasyonda kalıcı düşme beklenmesi doğru ve mantıki bir hesaplama değildir. Sıcak çatışma ortamının yol açtığı enerji maliyeti artışları, kur seviyesinde ve taşımacılık maliyetlerinde oluşan artışlar, gıda ve tarımsal emtia fiyatlarındaki artışlar başta olmak üzere 2021 yılında ortaya çıkan arz yönlü nedenlerin yüksek enflasyona neden olduğunu iddia eden Merkez Bankası’nın, baz etkilerinin oluştuğu tarihlerin geçilmesinden sonra enflasyonda kalıcı düşme beklemesi doğru ve mantıki bir hesaplama değildir. Zira 2022 yılında da enflasyonda yükselme hali devam ediyor. Ayrıca enflasyonda baz etkisinin ortaya çıkardığı düşme hali enflasyon seviyesinde bir düşme değil, artış hızında bir düşme halidir. Zira, kitlelerinin kaybettikleri satın alma gücünün geri kazanılması enflasyondaki seviyenin düşmesiyle sağlanır, artış hızının düşmesiyle değil.
MERKEZ BANKASI’NIN KONTROL UFKU BİR AYLIK DÖNEME BİLE YETMEMEYE BAŞLADI
Merkez Bankası’nın kontrol ufku bir aylık döneme bile yetmemeye başladı. Şubat ayında, 2022 yılı cari dengesinin fazla vereceği tahmininde bulunan Merkez Bankası bir ay sonra mart ayında bu tahmininden vaz geçmesi, Merkez Bankası’nın kontrol ufkunun bir aylık döneme bile yetmediğini gösteriyor.
Faiz artışına kapalı politikalarla yürütülen Liralaşma stratejisinin bir anda tersine dönme riski her an mevcuttur. Merkez Bankası, sürdürülebilir fiyat istikrarı ve finansal istikrarın tesisi için, ülke risk priminde düşüş için, döviz rezervlerinde artış için, finansman maliyetlerinde düşüş sağlanması için ve nihayet yatırım, üretim ve istihdam artışının sağlıklı ve sürdürülebilir olması için, KKM uygulamasını odağına alan Liralaşmayı temel politika olarak belirledi. Oysa Liralaşmanın kur üzerindeki baskıları azaltması, politika faiz oranlarının reel faiz alanına taşınmasıyla kalıcı hale gelebilir. Aksi takdirde, negatif faizin artarak devem etmesi liralaşmanın bir anda tersine dönmesine ve büyük hazine zararlarına yol açacağı yakında görülecek.
Liralaşma, satın alma güçlerini korumak isteyen yurt içi yerleşiklerin dövize yönelik taleplerini kısmaya yönelik olup, cari açığın seviyesiyle direkt bir ilgisi yoktur. Merkez Bankası’nın liralaşma yoluyla cari açıkta kalıcı bir dengelenme halinin yaratılacağını öngörmesi mantık dahilinde değildir. Enerji ve gıda fiyatlarında küresel gelişmelerin neden olduğu artışlar ile TL’nin ani ve aşırı değer kayıpları nedenleriyle oluşan yüksek enflasyon; politika yapıcıların mevcut paradigması, faiz takıntısı ve kur düşürme amaçlı rezerv satış ısrarı değişmeden düşmeyecek.
Orhan Ökmen
Sesmir Yönetim Kurulu Başkanı
okmen@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.