-Dünya, 2020 yılında başlayan ve etkisi neredeyse iki yıl süren küresel bir salgından çıktı. Zaman olarak iki yıl olarak değerlendirsek bile insanoğluna, devletlere ve yönetimlere birçok açıdan yeni sürdürülebilir hedefler koymayı ve bu hedefleri gerçekleştirme imkanını verdi. Bu durum, gelecekte doğa ile uyumlu, daha özgürlükçü bir hayatın yaşandığı sürdürülebilir şehirler yaratmanın mümkün olduğunu gösteriyor.
–İşte 2040 yılı için sürdürülebilir bir şehir senaryosu: Kanalizasyonlardan ve fabrikalardan çıkan atık sular, arıtılmadan derelere ve denizlere verilmiyor. Arıtılan sular, organik tarım yapılan alanlarda sulamada ya da tekrar fabrika ve evlerde kullanılıyor. Güneş enerjisi ile çalışan hibrit otoların sürekli artıyor. Uçaklar güneş enerjisi kullanmaya başlıyor. Fabrikalar, enerjilerini güneş ve rüzgârdan kendileri üretiyor. Artık “sıfır emisyon” ilkesi onlar için bir toplumsal sorumluluk.
Geçmişten günümüze doğa, çevre ve onların insan ile ilişkileri birçok disiplin tarafından incelendi. Bu ilişki birbirini etkileyen bir döngü içerisinde meydana geldiği için neden-sonuç ilişkisi içerisinde hep bir etkileşim oluşturdu. Bu ilişki kadar sürdürülebilirlik kavramı da yine çok üzerinde durulan ve artık zamanımızda her alanda gereksinim haline gelen bir başvuru kaynağı oldu.
Sürdürülebilirlik kavramını insan, doğa, çevre ve toplum çerçevesinde ele alarak insanın doğaya verdiği zararı en aza indirgeyecek çözüm önerileri kapsamında değerlendirmek gerekiyor. Aynı şekilde daha yaşanabilir bir şehir, çevre ve yaşam alanları için fütürist bir uzgörü ile 2040 yılında sürdürülebilir bir şehir senaryosunda nelerin mümkün olacağını bu yazımızda ele alacağız.
2040 YILINDA SÜRDÜRÜLEBİLİR ŞEHİR SENARYOSU
Dünya, 2020 yılında başlayan ve etkisi neredeyse iki yıl süren küresel bir salgından çıktı. Zaman olarak iki yıl olarak değerlendirsek bile insanoğluna, devletlere ve yönetimlere birçok açıdan yeni sürdürülebilir hedefler koymayı ve bu hedefleri gerçekleştirme imkanını verdi. 2040 yılında bir sürdürülebilir bir şehir ile ilgili tabloyu ise şöyle senaryolaştıralım. 2040 yılında daha özgürlükçü, insana, doğaya, çevreye saygılı bir toplumda yaşanıyor. Bütün kanalizasyonlar ve fabrikalardan çıkan atık sular, arıtılmadan derelere ve denizlere verilmiyor. Hatta arıtılan bu sular, organik tarım yapılan alanlarda sulamada ya da tekrar fabrika ve evlerde kullanılıyor. Güneş enerjisi ile çalışan hibrit otoların sayısı her geçen gün artıyor. Artık petrolle çalışan araba görmek çok zor. Uçaklar bile artık güneş enerjisi kullanmaya başlıyor. Fabrikalar şehirlerin de dışında. Enerjilerini güneş ve rüzgârdan kendileri üretiyorlar. Artık “sıfır emisyon” ilkesi onlar için bir toplumsal sorumluluk. Bacalardan çıkan dumanlar, atık sular ve kimyasal atıklar çok sıkı denetleniyor.
“KULLAN AT” TİPİ ÜRÜNLERİN ÜRETİMİ YASAK
Tarım alanlarında, meralarda ve orman alanlarında sanayiye izin verilmiyor. Üretilen her ürün geri dönüşümlü. “Kullan at” tipi ürünlerin üretimleri artık kesinlikle yasak. Birçok yerde binaların bodrumlarında ve bahçelerinde yağmur suyu depoları görmek mümkün. Bu sular evlerde ve bahçe sulamasında kullanılıyor. Şehirde belirli aralıklarla kurulan yağmur suyu toplama şebekesinde biriken sular ise park ve bahçeleri sulamada kullanılıyor. Rüzgâr enerjisi için uygun yerlerde yerel yönetimler yatırımlarını arttırıyorlar. Her şehir kendi enerjisini üretiyor. Hatta bazı binalarda bile rüzgâr pervaneleri görülebiliyor. Yenilenebilir enerjinin önemi arttı ve kullanımı yaygınlaşıyor. Binaların çatılarındaki kiremitlerin yerini güneş enerjisi panelleri alıyor. Belediyeden imar izni almak için bu sistemleri kurmak şart artık. İnsanlar doydukları şehirde değil doğdukları şehirde yaşayıp, üretip, kazanıyor. Kırsal alanlar ciddi anlamda üretimin içerisinde yer alıyor. Merkez ve yerel yönetim ile STK’lar arasında güçlü bir yönetişim mevcut ve şehrin yönetiminde aktif rol alıyor. Şehir tanımı artık tamamen değişmiş durumda. Şehir tam anlamıyla her an yaşayan bir metabolizmaya dönüşmüş durumda. Doğa ile insan ile bir bütün halinde. Ekosistemi çok bilinçli, ölçülü, dönüştürücü olarak yönetiyor.
BİNALARDA BETON YERİNE EMİLİMİ YAPABİLEN AĞAÇ MADDELER KULLANILIYOR
Barınma için kullanılan yapılarda; beton yerine karbon emilimi yapabilen ağaç maddeler kullanılıyor, evlerin tamamen akıllı ve IOT sistemleri ile tüm cihazların elektronik sistemler üzerinden kontrol ediliyor, binaların güneş ışıklarını her açıdan her mevsimde alabilmesiyle akıllı dış cephe ve çatı sistemleri ile toplanan enerjinin hem bina hem de şehrin kullanımına veriliyor. Yağmur suları binalara kurulacak düzenek ile bir yerde toplanıyor ve yine sürdürülebilir bir çevre ve yaşam için kullanıma geri kazandırılıyor. Aynı zamanda evlerin depreme olan dayanıklılıklarının arttığı ve yer hareketlerinden haberdar olduğu sistemler oluşturuluyor. Şehirlerin etrafında sürdürülebilir yeşil alanların çoğaltılmış ve orada yaşayan insanların kendi gıda tüketimlerini sağladıkları ve bunu IOT sistemleri ile kontrol ettikleri yaşam alanları oluşturuluyor.
SÜRÜCÜSÜZ ARABALAR, TÜM DÜNYADA YAYGINLAŞIYOR
Ulaşımda; sahip olmanın ortadan kaldırılması, paylaşılabilir ekonominin yaygınlaşması ve dron taksilerin yoğunlaşması yine aynı şekilde IOT sistemi ile tüm ulaşım hatlarının kontrolü yapılıyor. Şehir ulaşımında kullanılan araçların elektrik ve güneş enerjisi ile çalıştığı ulaşım akıllı kavşak, akıllı teknolojiler ile kontrol edilip yönetiliyor. Dronlar kurulan düzenekler ile evlerin terasında şarj ediliyor. Aynı zamanda sürücüsüz arabaların tüm dünyada yaygınlaşması tüm engellerine rağmen herkesin ulaşımda kolayca erişmesini mümkün kılıyor.
TÜM ATIKLAR TEKNOLOJ İLE AYRIŞTIRILIP DOĞADA GÜBRE VE ENERJİ OLARAK GERİ KAZANDIRILIYOR
Çöp denilen atık türünün artık oluşmadığı bir şehirde insanlar tüm atıklarını teknoloji ile ayrıştırıp doğada gübre ve enerji olarak geri kazandırılıyor ve sürdürülebilir bir doğa ve çevre besin zinciri oluşturuluyor. Su kaynaklarını korumak için evlerde kullanılan zararlı maddeler (deterjan, çamaşır suyu vs. gibi) arıtılıyor ve o şekilde çevreye veriliyor. İnsanlar ulaşım ve ev işlerine harcadığı zamanı kazanıyor. Eğitim düzeyi artıyor, hobilerine yöneliyor, yaratıcılıklarını arttıran çalışmalar yapıyor ve zihin sağlığını koruyor. Adli olaylar azalıyor. Afet ve kriz yönetimi için erken uyarı sistemleri o şehirde yaşayan insanlara elektronik ortamda bilgilendirme sağlıyor. Ulaşılabilirlik ve erişilebilirliğin sürdürülebilir olduğu herkesin bu ekosisteme değer kattığı döngünün sağlanması ile mümkün oluyor.
SÜRDÜRÜLEBİLİR ŞEHİRLERİ OLUŞTURMAK İMKANSIZ DEĞİL
Sürdürülebilir bir şehri ve yaşam alanlarını oluşturmak hiç şüphe yok ki imkânsız değil. Tıpkı 2040 yılının geleceği gibi. Özellikle üzerinde durmak istediğimiz nokta yaşayan nefes alan bir şehir yaşamı için öncelikle yeşil alanların çoğaltılması ve insanların kendi yaşam çevrelerinde tarımsal faaliyetler içerisinde bulunmasıdır. Bu öneri çerçevesinde, insanlar hem doğayı, çevreyi koruyacak hem de kendi atıkları ve doğal enerji, yağmur suları ile gıda tüketimlerini sağlayacaklardır. Bu sürdürülebilir tarım ve geri dönüşüm sayesinde ekosisteme ciddi katkı sağlanacaktır.
Daha bilinçli, sürdürülebilir bir yaşam alanı oluşturmak mümkün. Bilgi sonsuz ve artık kolay erişilebilir halde. Bu sebeple hedefler belirleyip istenilen amaca ulaşmak için bu sonsuz bilgi kaynağını etkin, verimli bir şekilde sürdürülebilir bir yaşama dönüştürmek bir hayal değil.
*Ebru Taşkesen
Fütüristler Derneği Denetleme Kurulu Üyesi
Finansman Uzmanı
taskesen@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.