– Donald Trump’ın ABD Başkanlığı’na ikinci defa oturmasıyla birlikte ticaret savaşları yeniden küresel ekonominin en önemli konusu haline geldi. ABD Başkanı Donald Trump, 2016-2020 dönemindeki ekonomik politikalarında korumacı ticaret, vergi indirimleri, serbest piyasa öncelikleri ve sosyal harcamaların kısılması gibi yaklaşımlar benimsedi. 2024 seçimlerine giderken de ABD ekonomisinde yeni bir ‘Golden Age (Altın Çağ)’ başlatacağını iddia etti.
– Trump’ın ‘Golden Age (Altın Çağ)’ söyleminin ana hedefleri şöyle: Düşük vergilerle yüksek büyüme sağlanacak. Çin ve diğer rakiplere karşı sert ticaret politikaları ile Amerikan üretimini teşvik edilecek. Fosil yakıtlar desteklenecek. Büyük sermaye sahiplerine vergi avantajları sunulacak. elir eşitsizliği konusunda aktif bir politika geliştirilmeyecek. Küreselleşmeye karşı daha içe dönük (protectionist) ekonomi politikaları uygulanacak.
– Ticaret savaşının kökleri, birkaç on yıl öncesine kadar uzanıyor. İki ülke arasındaki denge unsuru karşılıklı menfaat üzerine kuruldu, Amerika Çin’i ucuz üretim üssü olarak kullandı, yaratılan gelir ise Amerikan tahvillerinde tutuldu. Bu durum zaman içinde Çin lehine bir tablo oluşturdu. Çin, ABD’yi GSMH’de yakalamak üzere. Edüstriyel katma değerli üretimde ise geçmiş durumda. Eğitim ve bankacılık alanında da Çin son yıllarda ABD’yi yakaladı.
– ABD, denge değişiminin verdiği panik ile uzun zamandır Çin’i para manipülasyonu, fikri mülkiyet hırsızlığı ve yerel endüstrilerin sübvansiyonu gibi haksız ticaret uygulamalarıyla suçluyor. Bu endişeler, iki ülke arasındaki sayısız ticaret anlaşmazlığının merkezinde yer alıyor. Her iki taraf da kendi ekonomik çıkarlarını korumak için çeşitli ticaret politikaları ve misilleme önlemleri uyguluyor.
– Trump’ın “Önce Amerika” politikası, Çin mallarına bir dizi gümrük vergisi uygulanmasına yol açtı ve Çin’i de aynı şekilde yanıt vermeye yöneltti. Karşılıklı vergiler ve misilleme önlemleriyle karakterize edilen tırmanan ticaret savaşı, küresel tedarik zincirlerini önemli ölçüde aksattı ve ekonomik belirsizliğe katkıda bulundu. Uygulanan yaptırımların bir sonucu olarak ABD-Çin ticareti Çin lehine büyümekte iken azalış sürecine girdi.
– Gümrük tarifelerindeki değişiklikler, özellikle elektrikli araç bataryaları ve bilgisayar çipleri, çelik ve alüminyum ürünleri, tüketici elektroniği gibi ana ürün grupları etkiliyor. Tarifelerdeki değişiklikler, hem ABD ekonomisinde enflasyonu tırmandırabilir, üretim maliyetlerini artırabilir., işsizliğe neden olabilir. Yüksek üretim maliyetleri, bazı sektörlerde istihdamın azalmasına neden olabilir.
– Ticaret savaşları Çin ekonomisini de olumsuz etkileyebilir. ABD’nin uyguladığı tarifeler, Çin’in ABD’ye yaptığı ihracatın azalmasına neden olabilir. Azalan ihracat gelirleri, Çin’in ekonomik büyüme hızını olumsuz etkileyebilir. İhracata dayalı sektörlerde iş kayıpları yaşanabilir. Tırmanan çatışma, dünyanın en büyük iki ekonomisi için çok kapsamlı sonuçlar doğuracak. Bu durum, tüm dünya için ekonomik ve bölgesel çatışma risklerini yükseltiyor.
– ABD-Çin Ticaret Savaşının Sonuçlarını şöyle özetleyebiliriz. ABD’de tarım sektörü özellikle zarar gördü; Çin, ABD’den tarım ürünleri ithalatını azalttı. Teknoloji şirketleri, Çin’e bağımlılığı azaltmak için alternatif üretim merkezleri aramaya başladı. Çin’e karşı daha sert ticaret önlemleri, Amerikan şirketlerinin korunurluğunu ve istihdamını arttırdı. ABD’li ithalatçılar, Çin’den gelen ürünler için daha fazla ödeme yapmak zorunda kaldı.
– Çin’in ekonomik büyümesi yavaşladı, ancak kendi iç pazarına daha fazla odaklanmaya başladı. Çin, ABD dışındaki ticari ortaklarıyla ilişkilerini güçlendirdi (AB, Rusya, Güneydoğu Asya ülkeleri). Huawei gibi şirketler, ABD yaptırımları nedeniyle zor duruma düştü ama kendi teknolojilerini geliştirmeye yöneldi.
– Sonuç olarak, ABD-Çin ticaret savaşının sonucu küresel ekonomi ve uluslararası ilişkiler için geniş kapsamlı etkilere sahip olacaktır. Bu çatışma geleceğin ekonomik, politik ve jeopolitik faktörlerin karmaşık etkileşimi tarafından şekillendirilecek. Trump’ın ‘Golden Age (Altın Çağ)’ söylemi, aslında ekonomik eşitsizlikleri derinleştiren ve halkın geniş kesimleri için sosyal destekleri kısıtlayan bir ‘Gilded Age (Yaldızlı Çağ)’ benzeri dönemle sonuçlanabilir.
– Ticaret savaşları, kimin kazanacağından çok, sadece ABD için değil, küresel ekonomi için de büyük bir kırılmaya yol açabilir. Trump’ın politikalarının devam etmesi halinde, dünya ekonomisinde daha fazla kutuplaşma, ticaret savaşları ve yeni güç bloklarının ortaya çıkması muhtemel görünüyor. Özetle belirtmek gerekir ki, dünyayı büyük bir belirsizlik, endişe ve gerginlikle dolu bir dönem bekliyor.
ABD ile Çin arasındaki ticaret dünya ekonomisinin de üzerine oturduğu çıkar ilişkisine bağlı dengeye karşın, ABD Başkanı Donald Trump’ın ilk döneminde başlamış olan çekişme ve rekabet hem ekonomi hem de jeopolitik açıdan dünya çapında önemli bir tartışma konusu haline geldi. Aslında bu ekonomik rekabetin kökleri çok daha eskiye dayansa da özellikle 2018’den itibaren hız kazanan tarifeler ve karşılıklı yaptırımlar, iki ülke arasındaki ekonomik gerilimi artırdı.
Dünyanın en büyük ve en etkili iki ekonomisi oldukları göz önüne alındığında, ticaret bağlarının dinamikleri ve karmaşıklıkları, yalnızca doğrudan dahil olan tarafları değil, küresel ekonomiyi ve uluslararası ilişkileri bir bütün olarak etkileyen geniş kapsamlı etkilere sahiptir. Dünyanın iki süper gücü ABD ile Çin arasında başlayacak olan ticaret savaşının sonucunda küresel düzen için önemli sonuçlar doğuruyor. Devam eden mücadelenin karmaşıklığını ve nüanslarını anlamak çok önemli.
ABD-Çin ticaret savaşlarına gelmeden önce Trump’ın ‘Golden Age (Altın Çağ)’ politikasına bir göz atalım.
TRUMP’IN “GOLDEN AGE” POLİTİKASI VE OLASI İKİNCİ DÖNEM STRATEJİLERİ
ABD Başkanı Donald Trump, 2016-2020 dönemindeki ekonomik politikalarında korumacı ticaret, vergi indirimleri, serbest piyasa öncelikleri ve sosyal harcamaların kısılması gibi yaklaşımlar benimsedi. 2024 seçimlerine giderken de benzer bir çizgi izleyerek, ABD ekonomisinde yeni bir ‘Golden Age (Altın Çağ)’ başlatacağını iddia etti. Ancak bu kavram, tarihsel olarak ‘Gilded Age (Yaldızlı Çağ)’ ile de karşılaştırılıyor. Trump’ın diğer ABD Başkanlarından farklı olarak bu yaklaşımı benimsemesinin 19. yüzyıldaki “Gilded Age” ile nasıl örtüştüğüne ve onun ikinci döneminde nasıl bir ekonomi modeli inşa etmek isteyebileceğine ilişkin bir değerlendirme yapılması gerekiyor.
GOLDEN AGE (ALTIN ÇAĞ) GİLDED AGE (YALDIZLI ÇAĞ)’E KARŞI: TARİHSEL VE EKONOMİK PERSPEKTİF
Trump’ın ‘Golden Age’ söylemi, refah ve büyümeye dayalı bir dönem vaat ediyor gibi görünse de tarihsel olarak Gilded Age dönemini tekrar edebilir.
GILDED AGE (YALDIZLI ÇAĞ, 1870-1900):
TRUMP’IN ‘GOLDEN AGE (ALTIN ÇAĞ)’ SÖYLEMİ:
GILDED AGE (YALDIZLI ÇAĞ) VE TRUMP’IN EKONOMİK MODELİ ARASINDAKİ BENZERLİKLER:
Trump’ın ‘Golden Age (Altın Çağ)’ iddiası aslında geçmişteki Gilded Age’in günümüz versiyonu olabilir. Farklı olarak, Trump’ın ekonomik modeli küreselleşmeye karşı daha agresif bir korumacılık içeriyor. Ayrıca, Gilded Age tamamen sanayi kapitalizmine dayanırken, Trump dönemi büyük ölçüde finansal ve teknolojik sermaye ile desteklenen bir yeni elit sınıf yaratmaya odaklanabilir.
ABD-ÇİN TİCARET SAVAŞLARININ TARİHİ
Mevcut ticaret savaşının kökleri birkaç on yıl öncesine kadar uzanıyor. İki ülke arasındaki denge unsurunun karşılıklı menfaat üzerine kurulması ancak Amerika’nın Çin’i ucuz üretim üssü olarak kullanması, yaratılan gelirin ise Amerikan tahvillerinde tutulması, zaman içinde Çin lehine değişen bir durum oluşturdu.
Tablo 1. GDP ve Katma Değerli Üretim Sıralaması
2023
Kaynak: www.statistica.com
Yukarıdaki tablodan da görüleceği üzere Çin ABD’yi GSMH’de yakalamak üzere iken endüstriyel katma değerli üretimde geçmiş durumda. Eğitim ve bankacılık alanında da Çin’in ABD’yi yakaladığı son yıllarda yapılan uluslararası sıralamalardan görülüyor. Bu denge değişiminin verdiği panik ile Amerika Birleşik Devletleri uzun zamandır Çin’i para manipülasyonu, fikri mülkiyet hırsızlığı ve yerel endüstrilerin sübvansiyonu gibi haksız ticaret uygulamalarıyla suçluyor. Bu endişeler, iki ülke arasındaki sayısız ticaret anlaşmazlığının merkezinde yer alıyor. Her iki taraf da kendi ekonomik çıkarlarını korumak için çeşitli ticaret politikaları ve misilleme önlemleri uyguluyor.
ABD, en önemli ihracat kalemi olan doları konut balonu ile dünyaya yayarak gerçekte olmayan bir refah ekonomisi inşa ediyor. 2000’lerin başında ABD-Çin ticaret açığı büyümeye başlad. Özellikle 2008 krizi ile üretimini ucuza üretim yapması nedeni ile başta Çin olmak üzere, Meksika ve Güneydoğu Asya ülkelerine kaptıran ABD, işgücü ve üretim tesislerini kaybetmeye başlayınca bu durum giderek artan bir gerginliğe yol açtı. Özellikle Amerikan imalat sektörü, daha ucuz Çin mallarının akını sonucunda önemli zorluklarla karşı karşıya kaldı. Barack Obama yönetimi sırasında, bazıları tarafından Çin’in Asya-Pasifik bölgesindeki artan ekonomik etkisine ve potansiyel hakimiyetine karşı bir araç olarak görülen önerilen Trans-Pasifik Ortaklığı anlaşması gibi bu sorunları ele almak için çabalar sarf edildi. Trans-Pasifik Ortaklığının amacı, benzer düşünen ülkeler arasında ticaret ve yatırım için yeni bir çerçeve oluşturmak, Çin’in ekonomik modeline alternatif sunmak ve potansiyel olarak ABD’nin Çin ile olan ticaret açığını azaltmaktı. Bunun sonucunda ABD Başkanı Donald Trump’ın ilk döneminde, Çin’in adil olmayan ticaret uygulamalarına sahip olduğu iddia edilerek çeşitli yaptırımlar uygulanmaya başlandı.
Tarife artışları ile sonuçlanan uygulamaların başlıca nedenlerini şöyle sıralamak mümkün:
BAŞLICA OLAYLAR (2018-2024)
ABD-ÇİN TİCARET İLİŞKİLERİNİN MEVCUT DURUMU
Donald Trump’ın 2016’da seçilmesi, ABD’nin Çin ile ticarete yaklaşımında önemli bir değişime işaret etti. Trump’ın “Önce Amerika” politikası, Çin mallarına bir dizi gümrük vergisi uygulanmasına yol açtı ve Çin’i de aynı şekilde yanıt vermeye yöneltti. Karşılıklı vergiler ve misilleme önlemleriyle karakterize edilen tırmanan ticaret savaşı, küresel tedarik zincirlerini önemli ölçüde aksattı ve ekonomik belirsizliğe katkıda bulundu. Uygulanan yaptırımların bir sonucu olarak ABD-Çin ticareti Çin lehine büyümekte iken azalış sürecine girdi.
Tablo 2. ABD’nin Çin ile Ticaret Verileri (2000-2024)
Kaynak: www.tradingeconomics.com
2023 yılı verileri, ABD’nin Çin’den ithalatının %20 azalarak 427,2 milyar dolara gerilediğini gösteriyor. 2023 yılında ABD’nin Çin’den ithalatı %20 azalarak 427,2 milyar dolara geriledi. Bu durum, ABD’nin Meksika’dan ithalatının Çin’i geçmesine neden oldu. Veriler birinci Trump dönemine kadar Çin lehine sürekli artan bir ticaret fazlası olduğunu gösteriyor.
Tablo 3. ABD’nin Çin’e İhracatı
Kaynak: www.ticaret.gov.tr
Tablo 4. ABD’nin Çin’den İthalatı
KAYNAK: WWW.TİCARET.GOV.TR
GÜMRÜK TARİFELERİNİN DEĞİŞİMİNDEN EN ÇOK ETKİLENEN ÜRÜNLER
Gümrük tarifelerindeki değişiklikler, özellikle aşağıdaki ürün gruplarını etkiliyor:
TARİFE DEĞİŞİKLİKLERİNİN EKONOMİK ETKİLERİ
Gümrük tarifelerindeki değişiklikler, her iki ülkenin ekonomisinde çeşitli etkilere yol açıyor.
ABD EKONOMİSİ ÜZERİNDEKİ ETKİLER:
ÇİN EKONOMİSİ ÜZERİNDEKİ ETKİLER:
Devam eden müzakerelere rağmen, ABD ile Çin arasındaki ticaret anlaşmazlığı, her iki tarafın da kendi ekonomik çıkarlarını korumaya ve küresel nüfuzlarını ortaya koymaya çalışmasıyla devam etti. Ticaret anlaşmazlığı, her iki tarafın da üstünlük sağlamaya ve küresel ekonomik manzarayı kendi avantajlarına göre şekillendirmeye çalıştığı karmaşık bir jeopolitik savaşa dönüştü. Trump’ın ikinci kez Başkan seçilmesi ile tırmanan çatışmanın sonucu, dünyanın en büyük iki ekonomisi ve küresel sahnedeki konumları için çok kapsamlı sonuçlar doğurabilir. Bu durum, tüm dünya için ekonomik ve bölgesel çatışma risklerini yükseltiyor.
TRUMP’IN İKİNCİ DÖNEMDEKİ EKONOMİK POLİTİKALARI
Trump’ın ikinci kez Başkan seçilmesiyle birlikte, mevcut eğilimleri güçlendiren ve hatta daha radikal hale getiren bir ekonomi politikası izlemesi olası görünüyor:
YENİ GÜMRÜK TARİFELERİ VE TİCARET SAVAŞLARI:
YENİ OLİGARKLAR: BÜYÜK SERMAYEYE DAHA FAZLA AVANTAJ:
SOSYAL DEVLETİ ZAYIFLATMA:
ÇEVRE VE İKLİM POLİTİKALARININ ZAYIFLATILMASI:
ABD-Çin Ticaret Savaşının Sonuçları
ABD İÇİN SONUÇLAR:
ÇİN İÇİN SONUÇLAR:
ABD-Çin ticaret savaşına kalıcı bir çözüm bulma olasılıkları, belirsizliğini koruyor. Küresel durgunluk ve COVID-19 salgını, zaten gergin olan ilişkiye yeni karmaşıklıklar ekledi. Her iki ülke de müzakere pozisyonlarını ve stratejilerini şekillendirebilecek önemli ekonomik zorluklarla karşı karşıya kaldı.
ABD Eski Başkanı Joe Biden yönetimi, müttefiklerle çalışmanın ve daha geniş stratejik endişeleri ele almanın önemini vurgulayarak selefine kıyasla biraz farklı bir yaklaşım benimsedi. Ancak ABD ile Çin arasındaki temel gerginlikler ve temel anlaşmazlıklar, Trump döneminde artarak devam ediyor. ABD-Çin ticaret ilişkilerinin geleceği muhtemelen her iki tarafın ortak bir zemin bulma, uzlaşma ve kısa vadeli siyasi kazanımlar yerine uzun vadeli ekonomik istikrarı ve paylaşılan refahı önceliklendirme yeteneğine bağlı olacaktır. Sonuç olarak her iki ülke de yerel endüstrilerini korumaya ve küresel ekonomik etkilerini sürdürmeye çalışacak. Aynı şekilde giderek daha fazla birbirine bağlı bir dünyada iki ülke, daha fazla iş birliği ve karşılıklı bağımlılığa olan ihtiyacı da kabul edecek. Özetle; hassas bir denge eylemi gerekiyor.
Gümrük tarifelerindeki değişiklikler, hem ABD hem de Çin ekonomileri üzerinde önemli etkilere sahip. ABD’de tüketici fiyatlarının artması ve üretim maliyetlerinin yükselmesi gibi olumsuz etkiler gözleniyor. Çin’de ise ihracat gelirlerinin azalması ve ekonomik büyümenin yavaşlaması gibi sonuçlar ortaya çıkabilir. Her iki ülke de bu süreçte ekonomik stratejilerini yeniden değerlendirmek zorunda kalabilir.
Sonuç olarak, ABD-Çin ticaret savaşının sonucu küresel ekonomi ve uluslararası ilişkiler için geniş kapsamlı etkilere sahip olacaktır. Kesin sonucu tahmin etmek zor olsa da bu çatışmanın geleceğinin ekonomik, politik ve jeopolitik faktörlerin karmaşık etkileşimi tarafından şekillendirileceği açıktır. Trump’ın ‘Golden Age (Altın Çağ)’ söylemi, aslında ekonomik eşitsizlikleri derinleştiren ve halkın geniş kesimleri için sosyal destekleri kısıtlayan bir ‘Gilded Age (Yaldızlı Çağ)’ benzeri dönemle sonuçlanabilir. ABD’de gelir adaletsizliği büyürse, 2025’te bu modelin sürdürülebilir olup olmayacağı ciddi bir soru işareti yaratacaktır.
Bu süreç, kimin kazanacağından çok, sadece ABD için değil, küresel ekonomi için de büyük bir kırılmaya yol açabilir. Trump’ın politikalarının devam etmesi halinde, dünya ekonomisinde daha fazla kutuplaşma, ticaret savaşları ve yeni güç bloklarının ortaya çıkması muhtemel görünüyor.
Prof. Dr. Mehmet YAZICI
Antalya Bilim Üniversitesi Öğretim Üyesi
yazici@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.