Borç alacak ilişkisi içinde bulunan kişi ve kuruluşlardan birinin, karşı tarafa olan yükümlülüklerini yerine getirememesinden kaynaklanan potansiyel kayıp (temerrüt) alacak veya kredi riski olarak adlandırılıyor. Uzun süreli hukuki süreçler nedeni ile şüpheli ve donuk alacaklar aktifin yaklaşık %15’ine mal oluyor. Bu nedenle artık çok satmak düşen kar marjları ve sorunlu alacakların karşılanmasında yeterli olmuyor.
Son dönemde döviz ve enerji fiyatlarındaki artışa bağlı olarak girdi maliyetlerinde bir artış gözleniyor. Sermaye açığı bulunan KOBİ’lerin ise teminat ve nakit akış sorunları ise çözülmesi zor bir denklemin ortaya çıkmasına neden oluyor. Ticari işlemlerde ağırlıklı satış koşulunun vadeli çeklerden oluştuğu ve bu eğilim ile birlikte çek vadelerinde artan oranda uzmaların olduğu görülüyor. 2016 ilk 9 ayında karşılıksız çek oranı %3,5 olarak gerçekleşirken,2016 ilk 9 ayında toplamda karşılıksız çeklerin sonradan ödenme oranı,adet bazında % 16,tutar bazında % 13’e düştü. Mevcut oranlar vadesinde ödenmeyen çeklerin sonradan ödenme oranının düşük olduğunu göstermekte olup, 2017’de uygulamaya girecek Findeks destekli karekod uygulamasının olumlu etki yaratacağı düşünülüyor.
TEMERRÜT ALACAK
Borç alacak ilişkisi içinde bulunan kişi ve kuruluşlardan birinin, karşı tarafa olan yükümlülüklerini yerine getirememesinden kaynaklanan potansiyel kayıp (temerrüt) alacak veya kredi riski olarak adlandırılıyor. Hiçbir garantisi olmayan tahsilatın zamanında veya tam olarak yapılamaması bu tür bir risk. Sorunlu kredinin ilk adımımüşteri seçiminin doğru yapılamamasıdır. İkinci adımı ise müşterinin nakit akışına uygun olmayan vade ve ödeme aracı ile satış yapılmasıdır. Kredili satışlar işletmelerin toplam satışlarını artırırken, zamanında tahsil edilemeyen alacaklar şirketlerin nakit akışını doğrudan etkilediği gibi yüksek ek maliyetleri de beraberinde getiriyor. Alacaklarını öngörülen sürede tahsil edemeyen şirketler nakit açıklarını krediyle kapatmak zorunda kalıyor. Uzun süreli hukuki süreçler nedeni ile şüpheli ve donuk alacaklar aktifin yaklaşık %15’ine mal oluyor. Bu nedenle artık çok satmak düşen kar marjları ve sorunlu alacakların karşılanmasında yeterli olmuyor.
Sorunlu alacakların işletmelerde yarattığı sonuçlardan bazıları şunlardır:
Peki çözüm önerisi nedir? Maalesef bu problemin çözümü için sihirli bir formül bulunmamakla birlikte alınabilecek basit tedbirler ve risk yönetimi uygulamaları ile etkileri kabul edilebilir sınırlar içerisine çekilebilmektedir. Şirketlerin varlığını sürdürebilmesinin ön koşulu “Güvenli Satış”tan geçiyor. Şirketlerin geleceğini ise satış politikaları ile nakit hedefleri arasındaki uyum belirliyor. Satışa entegre edilemeyen ve doğru yönetilemeyen tahsilat süreçleri sermaye risklerini de beraberinde getiriyor. Her işletmenin bir“satış ve tahsilat kültürü” olmalı. Bazen risk yöentimi uygulamalarının müşteri kaybıyla da sonuçlanabileceği (risk-getiritrade-off’u) bilinmeli. Risk algısının düşük olma eğilimi rasyonel karar vermenin önündeki en büyük engellerden birisidir. Her ne kadar girişimcilik risk almayı gerektirse de bueğilim rasyonel karar alma ve riske karşı duyarsız davranmayı haklı göstermiyor. Türkiye’de şirketlerin yüzde 65’inin ilk 5 yılda kapanıyor olması iş planı, yatırım fizibilitesi, sermaye yeterliliği, risk yönetimi gibi kavramlara olan ilginin düşük olduğunu gösteriyor. Riske karşı duyarlılığı artıran en büyük etken ise, farkındalık ve eğitimdir.
ŞİRKET FAYDA UYUMU
Bir diğer çözüm önerisi ise müşteri için en uygun satış koşulunun şirketimizin fayda ile uyumlu hale getirmesidir. Bunun ilk adımı ise müşterilerin iyi analiz edilmesi, ihtiyaçlarının ve imkanlarının doğru tespit edilmesi ve en uygun ödeme koşulu, vade ve teminatın önerilmesidir. Bu konuda eğitim almış kişilerin ezbere bildiği müşteri kredibilite analizi ve risk yönetimi yöntemlerinden birisi de 5K (veya 5C) kuralına uygun müşteri seçimi yapmak. Okuyuculara fikir vermek açısından kısaca bu kuralların açıklamaları ve benim 2 adet ilavemle aşağıdaki gibidir:
Bu noktada ileride daha detaylı olarak bahsetmek istediğim bir başka husus da sektörel, makroekonomik değişkenlerin ve erken uyarı sinyallerinin doğru okunabilmesidir. Yaklaşan fırtınanın tehlikeleri yanında getirebileceği fırsatları öngörebilmenin yolu, öncü göstergelerin doğru okunarak gerekli tedbirlerin geç kalmadan alınabilmesidir.
Doç.Dr.Mehmet Yazıcı
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.