*2020 yatırımcılar açısından çok kötü başlayan ama genelde iyi biten bir yıl oldu. 2020 yılının getiri şampiyonu 2019’da da olduğu gibi Gram Altın oldu. Dolar/TL’nin yıl içinde yüzde 25.1 artmış olması ve yıla 1,517 dolar civarında başlayan Ons Altının 1,898 dolarda kapanmış olması Gram Altının getirisini yüzde 56.5 ile zirveye taşıdı.
*2020 yılına 1,144 seviyesinden başlayan BIST 100 endeksi Mart ayı içinde yılın en düşük seviyesi olan 819’u gördükten sonra yılsonunda 1,477 seviyesinde kapandı. BIST 100 endeksinin artışı yüzde 29 oldu, buna yüzde 1.25 ortalama temettü getirisi ilave edilince toplam getiri yüzde 31 olarak gerçekleşti.
*2020 yatırımlarını dövizde değerlendirenler için güzel bir yıl oldu. Yılbaşında dolar alıp bunu kasasında, evinde, cüzdanında saklayan bir yatırımcı kur artışı nedeniyle dolarda yüzde 25, Euro’da yüzde 36 getiri elde etti. Doları bankalarda aylık mevduat olarak değerlendiren yatırımcının toplam getirisi yüzde 26 oldu.
*2020 yılı başında getirisi yüzde 12.25 olan bir yıllık hazine bonosunu alan bir yatırımcı yüzde 10 oranındaki stopaj kesintisi sonrası net yüzde 11.03 getiri elde etti. 2020 boyunca sürekli düşen tahvil faizleri TCMB’nin Kasım ayında düşük faiz politikasını sonlandırması ile tekrar yükselişe geçti.
*2020 yılı başından itibaren her ay düzenli olarak TL mevduat yapan bir yatırımcı yıl boyunca yüzde 8.7 net bileşik getiri elde etti. Bu büyük bankaların ortalamasıdır. Yüzde 15 civarında olan yıllık TÜFE’nin çok altında kalan mevduat faizleri yatırımcıların döviz, altın ve hisse senedi gibi alternatif araçlara yönlenmelerine neden oldu.
*1986-2020 döneminde en yüksek getiriyi yıllık yüzde 6.88 ile hazine bonoları getirdi. Her yıl bonoya düzenli yatırım yapan yatırımcı 1986 yılında 100 TL olan birikiminin alım gücünü yaklaşık 10 misli arttırarak 1,027 TL düzeyine çıkardı. BIST 100 hisseleri yüzde 6.83 yıllık ortalama getiri ile ikinci sırayı aldılar. BIST 100’ün ortalama temettü getirisi yüzde 2.3 oldu.
*Yastık altında tutulan dolar 35 yıl içinde alım gücünün üçte ikisini kaybetti. Yatırımcıların dolar ve altınlarını evde tutmalarının en önemli iki nedeni sisteme duyulan güvensizlik ve dini nedenlerle faize karşı olan hassasiyettir. Yastık altındaki birikimlerin ne ülke ekonomisine, ne de yukarıda görüldüğü gibi yatırımcılara bir hayrı vardır.
*Dövizlerini bankada değerlendiren yatırımcılarının getirileri özellikle 1990’lı yıllardaki yüksek faizler nedeniyle yastık altına göre çok daha yüksek oldu. Düşen faizler son yıllarda aradaki farkı çok daralttı. Altın ve TL mevduat bu dönemde birikimlerin alım gücünü korudu, ancak tatmin edici bir uzun vadeli katkı sağlayamadılar.
Finansal yatırım araçlarının getirileri açısından çok dalgalı bir yıl olan 2020 birçok ülkede yaşanan ve geçmişte eşi benzeri görülmemiş bir parasal genişleme furyası sayesinde genelde yatırımcıları memnun eden bir yıl oldu.
Bu yazıda Türk halkının finansal yatırımlarının büyük bir yüzdesinin yönlendiği yatırım araçlarının 2020 yılı getirilerini inceleyeceğim.
Öncelikle Kasım 2020’de yayınlanmış olan TCMB Finansal İstikrar Raporu’nda yer alan hanehalkı finansal varlıklarının dağılımına bir göz atalım.
EYLÜL 2020’DE TOPLAM HANEHALKI VARLIKLARI YAKLAŞIK 300 MİLYAR DOLAR CİVARINDA
Geçmiş senelere göre çok önemli değişiklikler göstermemiş olan bu varlık dağılımına göre toplam finansal yatırımlarımızın yüzde 67’si vadeleri bir ayın biraz üzerinde olan döviz ve TL mevduattadır. TCMB verilerine göre, Eylül 2020 itibarı ile toplam hanehalkı varlıkları yaklaşık 300 milyar dolar civarındadır.
Grafik TCMB resmi verilerine dayanarak oluşturulduğu için burada finansal sistem dışındaki döviz ve altın miktarı görünmemektedir.
‘Yastıkaltı’ olarak tanımlanan bu varlıkların tutarının toplam hanehalkının varlıklarının yüzde 30’u ile yüzde 50’si arasında (yani USD 100-150 milyar civarında) olduğunu iddia eden, bilimsel olmasalar da gözlemlere dayanan bazı tahminler mevcuttur.
Yastıkaltı varlıkları da değerlendirmeye kattığımızda toplam finansal varlıklarımızın 1/3’ünün kısa vadeli Türk Lirası varlıklarda, 2/3’ünün de döviz ve altında olduğu genellemesini yapabiliriz.
İncelememize en çok tercih ettiğimiz finansal yatırım araçlarının 2020 yılı nominal getirilerini değerlendirerek başlayalım:
(Yatırımcıların döviz cinsi yatırımlarının 1/3 kadarı ağırlıklı Euro olmak üzere Dolar dışı para birimlerindedir. Analizi sadeleştirmek için aşağıda sadece Dolar getirlerini inceledim. Çapraz kurlardaki oynamalar yazının vermek istediği mesajı etkileyecek düzeyde değildir.)
GRAM ALTININ GETİRİSİ YÜZDE 56.5 İLE ZİRVEDE
Sektör bazındaki getirilerde geçmiş yıllara göre çok daha belirgin ayrışmalar gözlendi. Borsa İstanbul’da işlem gören tüm hisseleri kapsayan BIST TUM endeksi küçük ve orta orta ölçekli şirketlerde gözlenen yüksek değer artışları nedeniyle yüzde 40 getiri ile BIST 100 endeksine fark attı.
Bankaların ve sigorta şirketlerinin hisse senedi performanslarını gösteren BIST MALİ endeksinin yükselişi yüzde 16 ile sınırlı kalırken, pandemi döneminde en olumsuz etkilenen sektörlerin başında gelen ulaştırma sektöründeki hisseler yılı ortalamada yüzde 3 düşüşle kapattılar.
Sanayi hisseleri borsada çok iyi bir yıl geçirdiler, BIST SANAYİ endeksi yılı yüzde 68’lik bir yükselişle kapattı.
BORSA YATIRIMCI SAYISI KASIM AYI İTİBARI İLE 1.9 MİLYON KİŞİYE ULAŞTI
Endekslerin pandeminin ilk dalgasının zirvesi olduğu düşünülen Mart ayı içindeki en düşük seviyelerinden yılsonunda dek gerçekleştirdikleri yükselişler çok çarpıcıdır. Sanayi şirketleri ortalamada dip seviyeye göre yüzde 145, yılı ekside kapatan ulaştırma sektörü şirketleri bile yüzde 107 artış kaydettiler.
2020 yılı borsa yatırımcı sayısının yüksek arttığı bir yıl oldu. Yılbaşında 1.2 milyon kişi düzeyinde olan toplam hisse senedi yatırımcısı sayısı Kasım ayı itibarı ile 1.9 milyon kişiye ulaştı. Bu artışta mevduat faizlerinin reel getirisinin yıl boyunca negatif seviyelerde olmasının ve halka arzların etkisi büyüktür.
HALKA ARZLAR ARTTI ŞİRKETLER 1.1 MİLYAR TL KAYNAK SAĞLADI
2020 yılı içinde şirketler borsada halka açılarak 1.1 milyar TL tutarında kaynak sağladılar. Bu tutar geçmişte halka arzlardan sağlanan tutarlara göre düşük olmasına rağmen halka arzların sayısal olarak artması memnuniyet verici olarak düşünülebilir.
Ancak genelde küçük ve orta ölçekli şirketler halka açılmakta, ülkemizin önde gelen birçok büyük şirketi hala borsaya uzak durmaktadır. Yeni halka açılan şirketlerin ortalama performanslarını yansıtan BIST HALKA ARZ endeksi 2020 yılı içinde tüm endekslerin üzerinde, yüzde 197’lik bir artış gösterdi.
Finnet2000.com verilerine göre 2020 yılı içinde en çok kazandıran ve kaybettiren hisselerin listeleri aşağıdadır. Özellikle küçük ve orta ölçekli birçok hissede normalin ötesinde sert fiyat ve hacim hareketleri ve manipülatif işlemler gözlemlendi.
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Ekim 2020 içinde bu konuda ek düzenlemeler yaparak kanununda piyasa dolandırıcılığı olarak tanımlanan bu tür işlemleri yapanlara verilecek cezaları arttırdı ve yüklü cezalar vermeye başladı. Manipülatif işlemlerin artması piyasamızın saygınlığını düşürmekte ve sermaye piyasamızın sağlıklı gelişmesine engel olmaktadır. Manipülasyon ile mücadelede asıl görev aracı kurum yöneticilerine, çalışanlarına ve halka açık şirketlerin ortaklarına düşüyor.
BAZI HİSSELERİN EN YÜKSEK VE EN DÜŞÜK SEVİYELERİ ARASINDAKİ FARK HAYRET VERİCİ
Aşağıdaki listelerdeki hisselerin bazılarının yıl içindeki en yüksek ve en düşük seviyeleri arasındaki fark hayret vericidir.
Tüm hisseler arasında en çok kazandıran hisseler:
BIST 30 hisseleri arasında en çok yükselenler:
Tüm hisseler arasında en çok düşenler:
BANKADA DEĞERLENDİRİLEN DOLAR YATIRIMCIYA YÜZDE 26’YA GETİRİ SAĞLADI
Türk Eurobond’larının fiyatlanmasında en önemli gösterge olan 5 yıllık CDS primi 2020’ye 276 seviyesinde başladı, Mart ayında en yüksek seviyesi olan 652’yi gördü ve yılı 307 civarında kapattı.
Bilindiği gibi, önemli bir ülke riski göstergesi olan CDS (kredi temerrüt takası) primlerinin düşmesi genel faiz seviyelerinde bir değişiklik olmaması durumunda Eurobond fiyatlarının yükselmesine ve toplam getirilerinin artmasına neden olur.
Aşağıdaki tabloda dolaşımda olan bazı önemli Eurobondların faiz getirilerini ve değer artışlarını görebilirsiniz. Örneğin Garanti Bankası’nın 2027 yılı vadeli Eurobond’unun fiyatı 2020 yılı içinde CDS primimizdeki artışa rağmen yurtdışı dolar faiz oranlarının düşmesi nedeniyle yüzde 3.4 arttı. Bu tahvili portföyünde bulunduran bir yatırımcı bu artışın yanı sıra tahvilin yıllık yüzde 6.125’lik kupon faizini aldı ve toplamda yüzde 9.8 getiri elde etti. Yurt dışında işlem gören Eurobond’larımız genelde dolar bazında yüzde 10 ile 15 arasında getiriler sağladılar.
Bilindiği gibi tahvillerin faizleri düşünce fiyatları yükselir. Yılbaşında bir yıldan daha uzun vadeli tahvil alan bir yatırımcı faiz düşüşü nedeniyle (tahvilin fiyatının artması sonucu) yukarıdaki orandan daha da yüksek bir getiri elde etti.
1986 yılından beri yapmakta olduğum bu analizi daha basit tutmak amacı ile tahvillerdeki sermaye kazançlarını (veya kayıplarını) bu hesaplamalara katmıyor, 1 yıllık tahvillerin yıl başında alınıp yıl sonuna kadar tutulduğunu varsayıyorum.
Türk Lirası cinsinden tahvillerin getirileri son 10 yılda sürekli enflasyonun gerisinde kaldı.
MEVDUAT FAİZLERİ YILLIK TÜFE ORANININ ÇOK ALTINDA KALDI
Daha yüksek faiz veren küçük ve orta ölçekli bankalar ile çalışanlar veya büyük montanlı hesapları nedeniyle daha iyi oran alan mevduat yatırımcıları bunun yüzde 2 ile 4 üzerinde bir ortalama getiri elde ettiler.
TÜİK verilerine göre yüzde 15 civarında olan yıllık TÜFE oranının çok altında kalan mevduat faizleri yatırımcıların döviz, altın ve hisse senedi gibi alternatif yatırım araçlarına yönlenmelerine neden oldu.
REEL GETİRİDE % 36 İLE GRAM ALTIN ÖNDE
2020 yılı Tüketici Fiyat Endeksi artışı 4 Ocak 2020 günü resmi olarak açıklanacak. TÜİK tarafından açıklanacak yıllık artışın yüzde 15 civarında olacağını tahmin ediyorum. Siz “benim enflasyonum bunun üzerinde oldu” diyebilirsiniz, büyük bir ihtimalle haklısınızdır da, ancak maalesef reel getirileri hesaplarken resmi verileri kullanmaktan daha doğru bir yöntem düşünemiyorum.
Yüzde 15 TÜFE artışı varsayımına göre 2020 yılı içinde bu çalışmada incelenen yatırım araçlarının reel getirileri aşağıdaki tablodadır:
“Geleceğe Yatırım – Aileler İçin Tasarruf ve Yatırım Tavsiyeleri” adlı kitabımızda en çok tercih edilen finansal yatırım araçlarının getirilerini borsamızın başlangıç yılı olan 1986’dan beri incelemiştim. O çalışmayı 2020 yılını dahil ederek yeniledim.
1986-2020 yılları arasındaki nominal getiriler aşağıdadır:
1986-2020 döneminde ortalama enflasyon (TÜFE artışı) yüzde 34.6 oldu. Bu 35 yıllık dönemde en düşük yüzde 6.2 (2012 yılında), en yüksek de yüzde 125.5 (1994 yılında) olarak gerçekleşti.
Nominal getiriler üzerinden yorum yapmak anlamlı olmadığı için yıllık ortalama reel getirileri inceleyelim. Aşağıdaki reel getiri rakamları yıllık geometrik ortalamalardır. 1986 yılındaki 100TL bu getiriler ile bileşik faiz hesabıyla aşağıdaki tablonun son kolonundaki reel değere ulaşır.
HAZİNE BONOSU 1986’DA 100 TL OLAN BİRİKİMİN ALIM GÜCÜNÜ 10 MİSLİ ARTTIRARAK 1,027 TL DÜZEYİNE ÇIKARDI
Görüldüğü gibi, 1986-2020 döneminde en yüksek getiriyi yıllık yüzde 6.88 ile hazine bonoları getirmiş ve her yıl hazine bonolarına düzenli yatırım yapan bir yatırımcı 1986 yılında 100 TL olan birikiminin alım gücünü yaklaşık 10 misli arttırarak 1,027 TL düzeyine çıkardı.
BIST 100 hisseleri yüzde 6.83 ortalama toplam getiri ile ikinci sırayı aldılar. Bu dönemde BIST 100’ün ortalama temettü getirisi yüzde 2.3 civarında gerçekleşti. Toplam getirinin geride kalan kısmı hisse senetlerinin değer artışlarından gelmektedir. Yüzde 5’in altında olan yıllık ortalama fiyat artışının riskli (fiyat oynaklığı yüksek) bir yatırım alanı için çok da cazip olmadığını söylemek mümkündür.
Yukarıdaki tablodaki en çarpıcı sonuç, yastık altında tutulan doların 35 yıl içinde alım gücünün 2/3’ünü kaybetmiş olmasıdır. (O dönem boyunca ortalama enflasyon yıllık %34.6, ortalama yıllık dolar getirisi %31 olmuştur).
Yatırımcıların dolar ve altınlarını evde tutmalarının en önemli iki nedeni sisteme duyulan güvensizlik ve dini nedenlerle faize karşı olan hassasiyettir. Katılım bankacılığı sistemi yatırımcılara İslami kurallara uygun yatırım araçları sunarak ikinci soruna çare getirdi. Ancak güven sorununu çözmek için yoğun çaba sarf etmemiz gerekiyor çünkü yastık altındaki birikimlerin ne ülke ekonomisine, ne de yukarıda görüldüğü gibi yatırımcılara bir hayrı vardır.
Dövizlerini bankada değerlendiren yatırımcılarının getirileri özellikle 1990’lı yıllardaki yüksek faizler nedeniyle yastık altına göre çok daha yüksek oldu. Düşen faizler son yıllarda aradaki farkı çok daralttı.
Altın ve TL mevduat bu dönemde birikimlerin alım gücünü korudu, ancak tatmin edici bir uzun vadeli katkı sağlayamadılar.
Getirileri dönemlere göre incelemekte de fayda var. Aşağıdaki tabloda görülebileceği gibi, 1986-2010 arasında çok yüksek reel getiriler üreten hazine bonoları 2011 sonrası ancak enflasyonu karşılayabildiler.
Aynı olumsuz durum borsa için de geçerlidir. 2011 sonrasında hisse senetleri ortalamada reel getiri üretemediler. 2011-2020 arasında yüksek reel getiriler üreten döviz ve altın yatırımcılarının yüzlerini güldürdü. Düşen faizler nedeniyle son yıllarda yastık altı dolar ile bankada tutulan dolarların getirileri birbirlerine yaklaştılar.
Aşağıdaki tabloda herhangi bir yıl içinde en çok kazandıran (yeşil ile işaretli) ve en çok kaybettiren (kırmızı) yatırım araçları görülüyor. Görüldüğü gibi hisse senetleri 15 sene en düşük, 14 sene de en yüksek getiriyi sağlayarak en riskli yatırım aracı olduklarını teyit ettiler.
Bu çok doğaldır, tüm dünyada hisse senedi piyasaları yüksek oynaklık gösterirler. Ancak, bu oynaklığın ödülünün yüksek getiri olması gerekir. Yatırımcıların özellikle son yıllarda daha düşük oynaklık ile daha yüksek getiri sağlayan döviz ve altına yönelmiş olmaları son derece rasyonel bir davranıştır. Bu 35 yıllık dönemde bankada değerlendiren dolar 9 yıl, Cumhuriyet Altını ise 6 yıl en yüksek reel getiriyi sağladılar.
Uzun vadeli analizde karşımıza çıkan ilginç bir gözlem de döviz ve borsanın yıllar içinde ters yönlerde hareket etmeleridir. Teknik deyim ile hisse senetleri ve dövizin getirilerinin korelasyonu negatiftir. Genelde borsanın çıktığı yıllarda döviz düşer, düştüğü yıllarda ise döviz çıkar.
Aşağıdaki tablo bunu gözler önüne sermektedir. Tablonun üst kısmında o sene içinde en yüksek getiriyi, en altında ise en düşük getiriyi sağlayan yatırım araçları yer alıyor. 2005 yılında zirvede olan borsa, 2006 yılında dibe düştü, 2007 yılında tekrar zirveye çıktı. Dolar ve borsanın yıllar içindeki hareketlerini incelerseniz bu çarpıcı ilişkiyi görebilirsiniz.
PARASAL GENİŞLEME DÜŞÜŞÜ TERSİNE ÇEVİRDİ VE BAŞTA NASDAQ OLMAK TÜM ABD BORSALARI YILI TARİHİ ZİRVELERİNDE KAPATTILAR
2020 finansal piyasalar açısından eşi benzeri görülmemiş bir yıl oldu. Birçok varlık sınıfı açısından iyi bir sene olan 2019’un ardından tüm finansal piyasalar 2020 yılının ilk haftalarında hızlı başlangıçlar yaptılar. Şubat ayından itibaren Covid-19 salgınının Avrupa ve ABD’ye sıçraması piyasalarda büyük bir panik başlattı.
Piyasalardaki panik Mart ayının ikinci yarısında zirveye çıktı. O günlerde hemen hemen her varlık sınıfında büyük düşüşler kaydedildi. Bazı borsalarda kayıplar yüzde 40 seviyelerine çıktı, petrol kontratları tarihte ilk defa negatif fiyattan işlem gördü, altın ve kısa vadeli ABD tahvilleri dışındaki tüm piyasalar eksiye düştü.
Piyasalarda büyük bir umutsuzluk hakimdi. Dünya borsalarında kayıp 20 trilyon doları geçmiş, gelişmekte olan ülke hisse senetlerinden ve tahvillerinden çıkışlar rekor seviyelere ulaşmıştı.
Piyasalarda karamsarlığın en yüksek olduğu noktada; FED 2008 krizinde olduğu gibi parasal genişleme yönünde kararlar aldı ve bu konudaki duruşunu yılsonuna kadar değiştirmedi. Tarihte eşi benzeri görülmemiş olan bu parasal genişleme varlık fiyatlarındaki düşüşü tersine çevirdi ve başta Nasdaq olmak tüm ABD borsaları yılı tarihi zirvelerinde kapattılar.
2020’yi yüzde 44 yükselişle kapatan Nasdaq Composite endeksi parasal genişlemenin etkisi ile Mart ayındaki en düşük seviyesine göre yüzde 94’lük bir artış kaydetti. Yıl boyunca yüzde 16 yükselen S&P 500 endeksi dip seviyeye göre yüzde 71 artış kaydetti.
Başta Tesla olmak üzere bazı Nasdaq hisseleri baş döndürücü artışlar kaydettiler:
2020 ABD hisseleri açısından çok olumlu bir yıl olmasına rağmen diğer gelişmiş ülke borsaları için iyi geçmedi. Gelişmekte olan piyasalar da sene sonuna doğru toparlandılar.
Gelişmekte olan ülke borsalarının getirilerini dolar bazında gösteren MSCI Emerging Market Endeksi yüzde 16, tüm dünya borsalarının getirilerini yansıtan MSCI World Dolar Endeksi de yüzde 14 yükseldi. MSCI Turkey Endeksi’ndeki hisseler de dolar bazında yüzde 13 yükseliş kaydetti.
Yılın ilk çeyreğindeki ekonomilerdeki ani duruştan etkilenen ve değerli madenler dışında büyük düşüşler kaydeden emtia piyasaları yılın ikinci yarısından itibaren toparlanma içinde girdiler.
20 Nisan 2020 günü, dünya ham petrol fiyatlarının en önemli göstergesi olan West Texas Intermediate Crude Oil (WTI) 20 Mayıs vadeli kontrat fiyatı o güne dek herhangi bir varlık sınıfında gözlenmedik bir şekilde negatif değere düştü. WTI üzerinde işlem yapanlar bir varillik kontratı ellerinden çıkarmak için 40 doların üzerinde ödeme yapmak zorunda kaldılar. 2020’ye 61 dolar civarında başlayan petrol yılı 48 dolar seviyesinde kapattı.
2015 yılından beri yükselme trendinde olan altının Ons fiyatı yıl içinde yüzde 25 artarak 1,518 dolardan 1,898 dolara çıktı.
Uzun yıllardır yatay seyreden gümüş fiyatı Mart ayındaki yılın en düşük seviyesi olan 11.7 dolardan 26.4 dolara çıktı. Gümüş yılı yüzde 48 yükselişle kapattı. Altın ve gümüşe göre daha egzotik yatırım araçları olan Paladium ve Platin sırasıyla yüzde 27 ve yüzde 11 değer kazandılar.
Amerikan Dolarının diğer para birimleri karşısındaki değerini gösteren Dolar Endeksi 2018 yılından beri bir yükselme trendi içindeydi. 2020 yılına 96.5 seviyesinden giren endeks, Mart ayı ortasında 103 seviyesini geçti ancak o noktadan itibaren sürekli bir düşüşe geçerek yılı yüzde 7 düşüşle, 89.9 seviyesinden kapattı.
Doların popüler para birimleri karşısındaki değer kaybı aşağıdaki grafiktedir:
Şüphesiz ki, Tesla gibi birkaç hisse senedi dışında, tüm yatırım araçları arasında 2020 yılının şampiyonu Bitcoin oldu.
2017’de 20,000 Dolar seviyesini zorlamış olan Bitcoin daha sonra sert bir düşüşe geçti ve 2019’da 3,200 seviyesine geriledi.
2020 yılı başında 7,196 dolar olan Bitcoin fiyatı, Mart ayında 3,870 dolara kadar düştükten sonra Mayıs ayında 9,000 Dolar seviyesine yükseldi. Ekim ayı ortasına kadar yatay seyreden Bitcoin yılın son çeyreğinde tarihi bir yükselişe imza attı ve 29,435 dolara yükseldi. Bitcoin’in 2020 yılı artışı yüzde 309 oldu.
Özetle, 2020 yılı yazımın başında da belirttiğim gibi, finansal varlıklara yatırım yapan yatırımcılar açısından çok kötü başlayan ama genelde iyi biten bir yıldı. Ancak, pandemi dönemi maalesef hem ülke ekonomilerine büyük zararlar verdi, hem de gelir ve varlık düzeyleri düşük olan bireyleri ve aileleri finansal açıdan büyük sıkıntılara soktu.
2021 yılında pandemi döneminin sona ermesini umuyor, herkese mutlu, neşeli, sağlıklı ve bereketli bir yeni yıl diliyorum.
Attila Köksal, CFA
FODER Başkanı
koksal@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.