Son Haberler

ANADOLU`NUN KADERİ DEĞİŞECEK

Cumhuriyet’in kuruluşundan beri planlı ekonomi, kalkınma programları ile ayakta kalmaya çalışan, Türkiye ekonomisi, 1980’den sonra başlayan değişimle bugün dünyanın önemli ekonomilerinden birisi. üstelik şu sıralar en güçlü ekonomilerden birisi olduğu da şüphe götürmüyor.

Neredeyse her on yılda bir ağır bir ekonomik krizle karşı karşıya kalmaya alışmış bu ülkenin vatandaşları son yıllarda çok rahat. Küresel kriz dünya liderlerini sık sık bir masanın etrafında toplanmaya zorlarken veya yanı başındaki ülkeler isyanlarla, grevlerle ateş topuna dönerken, işinsanı da vatandaşı da daha uzun vadeli planlar yapabiliyor. Kolay değil, büyümek için yeterli sermayesi olmayan bu ülke, yaşadığı krizlerin etkisiyle istediği finansman için dünyanın en yüksek reel faizini ödedi onlarca yıl. Şimdi yüksek reel faizle borç aldığı o ülkeler, borç sarmalında hatta iflasın kapısındayken, Türkiye ekonomisi üst üste büyüme rekorları kırıyor.

Bu başarının sırrı ise en ana hatlarıyla politik istikrar ve büyüme odaklı sürdürülebilir ekonomi politikaları. İktidarda 10 yılını geride bırakmaya hazırlanan AK Parti’nin bu konudaki başarısını en sıkı muhalifleri bile artık kabul ve takdir ediyor. İktidar ise başarısının farkında, fakat bunun rehavetine kapılmama konusunda kararlı. Herkesin büyümeye alıştığı bir anda, gerekiyorsa frene basabiliyor. üstelik herkes o kadar emin ki bu tür yavaşlamaları, hızlanmak için yakıt ikmaline benzetiyor. Orta ve uzun vadeli planların temel hedefi belli; ekonomik büyüme ve refahın yükseltilmesi.

Bunun için işsizliği düşürecek, geliri ve refahı artıracak her yola başvuruluyor. Cumhuriyet tarihinin en önemli işlerinden olan GAP gibi projeler hızla tamamlanmaya çalışılırken, peşi sıra benzerleri devreye sokuluyor. Yatırım ortamını iyileştirmek, istihdamı artırmak için kalkınma Ajansı gibi uygulamalar yapılıyor. Geniş kapsamlı teşvik paketleri açılıyor.

Son iki dönemdir Meclis’te olan ve son dönemde Kalkınma Bakanlığı görevini üstlenen Devlet Planlama Teşkilatı kökenli Cevdet Yılmaz, meslek hayatının ilk yıllarından beri, planlamanın, kalkınmanın içinde. Bir röportajında siyasete girmesinin kariyer planlamasında aslında yeri olmadığını söylese de bu sayede şu anda Türkiye’nin orta ve uzun vadeli ekonomik planlamaları yönetiyor. 10. Kalkınma Planı’nın hazırlık çalışmalarının sürdüğü yoğun döneminde Bakan Yılmaz ile konuştuk.

Yılmaz’a göre, Türkiye ekonomisinin yakaladığı başarı birkaç bölge veya şehirle sınırlı kalamayacak kadar sağlam ve dinamik. Yeni projeler ile yatırımların önü açılırken, önümüzdeki iki yıl içinde yüzbinlerce kişiye istihdam sağlanacak ve Anadolu’nun kaderi bu defa gerçekten değişecek.

Sayın Bakanım, siz Türkiye’nin kalkınması ile ilgili alandan sorumlusunuz. O yüzden sorularımıza büyüme hızıyla başlayalım. 2010 ve 2011’de çin’den sonra dünyadaki en yüksek büyümeyi yakalayan Türkiye ekonomisi, 2012’de frene bastı. Cari açığı azaltmak ve ekonomiyi soğutmak amacıyla alınan önlemler, ikinci çeyrek büyümesini yüzde 2,9 ile beklentilerin altına düşürdü. 2012’nin ilk yarısını, bu açıdan değerlendirir misiniz?

2012’nin ikinci çeyreğinde GSYH artış hızı, yüzde 3,3 seviyesinde olan piyasa beklentilerinin biraz altında, yüzde 2,9 olarak gerçekleşti. Ekonomide arz yönlü kısıtların olmadığı ancak yurtiçi talebin yetersiz seviyede kaldığı ve azaldığı gözleniyor.

Bu dönemde mal ve hizmet ihracatı yüzde 19,8 oranında artarken, ithalatının ise yüzde 3,6 oranında azalması sonucunda net ihracatın büyümeye katkısı 5,7 puan oldu. Böylece net ihracat büyümenin temel kaynağı olurken, ekonomide yurtiçi talepten dış talebe doğru yönelme ikinci çeyrekte de devam etti.
Yılın ikinci çeyreğinde nihai yurt içi talep yüzde 1,8 oranında gerilemesine rağmen yaşanan büyüme; talep yönünden ihracata dayalı bir büyüme yapısına işaret ediyor. Arz yönünden ise reel sektörde üretimin devam ettiğini gösteriyor. öte yandan, mevsimsel etkilerden arındırılmış verilere göre GSYH, ikinci çeyrekte bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,8 oranında arttı. Bu durum, bu yıla dönük beklentileri olumlu yönde etkiliyor.

Yılın üçüncü çeyreğinde de yurt içi talepte ciddi bir canlanma yaşanmadı. Bankacılık sektöründe krediler yatay seviyede hareket ederken, döviz kurunda az miktarda değer kaybı kaydedildi. Yatırım malı ithalatındaki düşüş ise durdu.

Yıl sonuna kadar Türk ekonomisi nasıl bir seyir izleyecek? Hükümet, bu konudaki hedefini tutturabilecek mi?

Ekonomide özellikle yılın son çeyreğinde bir canlanma bekleniyor. Bu canlanmada, baz etkisinin yanı sıra, Merkez Bankası’nın nispeten ekonomiyi canlandırıcı politikalara yönelmesinin de etkisi olacak. Nitekim 18 Eylül tarihinde Merkez Bankası faiz koridorunu daralttı. Gecelik borç verme faiz oranını yüzde 11,5’ten yüzde 10’a düşürdü. Politika faizindeki bu indirimi, bankacılık sektöründe kredi faiz oranlarının izlemesi bekleniyor. Ortalama fonlama maliyetleri azalma eğiliminde. İhracatın ivmesi bir miktar azalabilir. Yatırım malları ithalatının artma eğilimine gireceği, döviz kurları ve enflasyonun ise kontrol altında kalacağı varsayılmakta. Tüm bu senaryolar altında 2012 GSYH büyümesinin yüzde 3-4 aralığında gerçekleşmesini bekliyoruz.

Tüm tartışmalara, eleştirilere rağmen doğrudan yabancı sermayeden ziyade portföy yatırımlarının arttığını görüyoruz. Bu tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Küresel finans piyasalarında yaşanan sorunlar göz önüne alındığında, 2012’nin ilk yedi ayında ülkemize gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımların ve portföy yatırımlarının miktar olarak önceki yıl seviyesini koruması dikkat çekici bir gelişme.
Finans konusunda dünyaca saygın bir kuruluş olan Uluslararası Finans Enstitüsü’ne göre 2012’de gelişmekte olan ülkelere dönük yabancı sermaye akımlarında önemli miktarda gerileme oldu. Bu durumda bile ülkemize olan güven devam ediyor ve uluslararası sermaye ülkemize geliyorsa, ekonominin temel dinamiklerinin sağlıklı bir yapıyı ortaya koyduğunu söyleyebiliriz.

Bildiğiniz gibi bu yıl mayıs ayında yatırımların teşvikinde yeni düzenlemeler yürürlüğe girdi. Yerli ve uluslararası yatırımcılar bu düzenlemenin çıkmasını ve devamında etkilerini görmek için yatırım kararlarını bir süre ertelediler. Nitekim kararın çıkmasından sonra hem büyük yatırımcılar ile görüşmelerde hem de doğrudan yabancı yatırım tutarında önceki aylara göre ciddi artışlar oldu. Bu kapsamda, 2012’de doğrudan yatırımların 2011 seviyesini geçmesini bekliyoruz. Ayrıca, devam eden yatırım görüşmeleri, 2013 ve 2014’te de yabancıların doğrudan yatırımlarının, büyümenin önemli kaynaklardan birisi olacağını işaret ediyor.

Ajanslar kalkınmanın ülke geneline dengeli dağımını sağlıyor
Kaç bölgede kalkınma ajansı var? Kalkınma ajanslarının ekonomimize sağladığı yararlar nelerdir? Kalkınma ajanslarına ne kadar kaynak ayrıldı? Bunlar aracılığıyla hangi sektörler destekleniyor? öncelikli sektörleriniz var mı?

Kalkınma ajansları, 5449 sayılı “Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun” çerçevesinde, Bakanlar Kurulu kararları ile oluşturuldu.

Ajanslar, gerek kalkınmanın ülke geneline dengeli dağılımını sağlamak gerekse bölgelerin potansiyelinin harekete geçirilmesi suretiyle ulusal ve küresel ölçekte rekabet güçlerinin artırılmasına öncülük etmek amacıyla kuruldu.
Daha önce, GAP dışında, merkezden hazırlanan bölgesel gelişme plan ve projeleri uygulamada istenen düzeyde etkili olamamıştı. Bu planların sahiplik ve sorumluluğunda belirsizlikler olması, kalkınma ajansları gibi kurumsal bir yapının olmaması ve finansman kaynaklarının yaratılamaması, istenen etkinin görülememesinin nedenleri olarak özetlenebilir.

Kalkınma ajansları, çeşitli alanlarda farklılaşmış destek mekanizmaları vasıtasıyla bölgelerinin gelişmesine katkı sağlıyor. Kentsel yaşam kalitesinin artırılmasından KOBİ’lerin desteklenmesine, üniversite-sanayi işbirliğinin güçlendirilmesinden Ar-Ge ve yenilik (inovasyon) faaliyetlerinin geliştirilmesine kadar farklı alanlarda destek programları uygulanıyor.

Kırsal istihdamın artırılması ve tarımsal üretim dışındaki alanların desteklenmesi yoluyla gelir getirici faaliyetlere ağırlık verilmesi, kalkınma ajanslarının öncelikleri arasında. Ayrıca özellikle kırsal kalkınmanın ön planda olduğu, görece az gelişmiş bölgelerde tarımsal verimliliğin artırılması, tarıma dayalı sanayinin geliştirilmesi ve kırsal kesimde farklı sektörlerin güçlenmesine yönelik destek programları yürütülüyor.

HABERİN DEVAMI TURCOMONEY‘DE!
TURCOMONEY EKİM 2012 SAYISI, YAYSAT BAYİLERİNDE!
AYRICA D&R, REMZİ KİTABEVİ, KABALCI KİTABEVİ VE NT MAĞAZALARINDA..

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Site Haritası