“Artık ihracat zamanı. Türkiye için mükemmel fırtına meydana getirmek istiyoruz”. Bu sözler, Kale Grubu Başkan Vekili Osman Okyay’a ait. İşte Kale Grubu, işte Osman Okyay’ın çarpıcı açıklamaları…
*Türkiye’nin en köklü kuruluşlarından arasında yer alan Kale Grubu’nun temeli, 1957 yılında işadamı İbrahim Bodur tarafından atıldı.
*Seramik üretimi ile yola çıkan Kale Grubu, bugün savunma sanayiinden kimya sektörüne, enerji ve bilişim sektöründen lojistik sektörüne uzanan geniş bir alanda üretim yapıyor.
*5 bin 300 çalışanı ve 17 şirketi ile faaliyet gösteren Kale Grubu, 2017 yılını 2.1 milyar liralık ciro ile tamamladı.
*Uluslararası pazarlarda dünya devleri ile yarışan Kale Grubu, 100’ün üzerinde ülkeye ihracat yapıyor.
*Kale Grubu, dünyanın en önemli savunma ve havacılık markaları Boeing, Airbus, Lockheed Martin, PFW, Spirit, KAI, Northrop Grumman gibi global üreticileri ile iş ortağı.
*Türkiye’nin ilk insansız hava aracının, ilk milli piyade tüfeği, Turbojet motor gibi önemli işlerde Kale Grubu’nun imzası var.
*Kale Grubu, İzmir’de Pratt&Whitney ile kurduğu uçak motoru fabrikasında, çok sayıda kritik motor parçaları üretiyor. Şirket, havacılık sektörünün önde gelen şirketi Rolls-Royce ile milli savaş uçağımız TF-X projesi için motor üretmek amacıyla ortaklık kurdu.
Kale Grubu Başkan Vekili Osman Okyay, projelerini ve hedeflerini Turcomoney’ e anlattı…
HAYREDDİN TURAN
“Kalebodur, seramik budur” Yaşı, 30’un üzerinde olanlar, bu sloganı mutlaka hatırlar. TV kanallarında ve gazetelerde yıllar önce yayınlanan bu reklam, adeta zihinlere kazınmıştır. Çünkü, Türkiye’de seramik denilince gerçekten de akla ilk gelen marka, “Kalebodur”du. Türkiye’nin önde gelen sanayicilerinden İbrahim Bodur tarafından temeli 1957 yılında atılan Çanakkale Seramik Fabrikaları, Kale Grubu’nun, “amiral gemisi” olarak yarım asrı geride bıraktı.
Türkiye’de seramik sektörünün kuruluşuna öncülük eden Kale Grubu, bugün bu alandaki yatırımları ile bir dünya devi…
Kale Grubu, bugün artık sadece seramik üretimi ile yetinmiyor. Grup, aradan geçen yıllarda giderek büyüdü, gelişen ve yeni sektörlere yatırım yaptı, makine ve parça imalatından savunma sanayiine, kimya sektöründen enerji ve bilişim sektörüne uzanan geniş bir alanda üretim yapmaya başladı. Bu yüzdendir ki Kale Grubu, artık sadece Türkiye’nin değil Avrupa’nın da en önemli ve başarılı guruplarından biri… Kale Grubu bünyesinde gösteriyor. Çanakkale başta olmak üzere Türkiye’nin değişik bölgelerinde tesisleri bulunan Kale Grubu’nun İtalya’da fabrikası ve yatırımları var. 5 bin 300 çalışanı ve her biri kendi alanında lider 17 şirketi ile faaliyet gösteren Kale Grubu, Türkiye’nin önemli sanayi kuruluşları arasında yer alıyor.
Kale Grubu, birçok alanda dünyada ön sıralarda yer alan bir şirket. Nitekim Çanakkale Seramik, bugün Avrupa’nın 5’inci, dünyanın ise 17’inci en büyük seramik karo üreticisi, Yapı Kimyasalları sektöründe ise Kalekim, üretim ve satış kapasitesi olarak Türkiye ve bölgesinin 1’inci, Avrupa’nın ise 5’inci büyük şirketi… Ayrıca %100 özel sermayeli bir Türk şirketi olarak, savunma ve havacılık konusunda uluslararası alanda itibar sahibi bir grup… Kale Grubu, dünyada 100 ülkede ve 400’ü aşkın noktada Kale markalı ürünleri, tüketicilerle buluşturmayı başaran bir şirket.
“Öncelikle bir zihniyet devrimine ihtiyacımız var. Artık icraat zamanı” diyen Kale Grubu Başkan Vekili Osman Okyay, projelerini ve hedeflerini Turcomoney’e anlattı…
-Sayın Okyay, Kale Grubu’nun geçmişi uzun yıllar öncesine dayanıyor. Bu yıl, kuruluşunuzun 61’inci yılını kutladınız. Türk sanayi dünyasının duayen isimlerinden İbrahim Bodur’un temellerini attığı Kale Grubu’nu dünden bugüne rakamlarla anlatır mısınız? Grup bünyesinde kaç şirket var? Neler üretiyorsunuz? Grup bünyesinde kaç kişi çalışıyor?
Okyay-Kale Grubu’nun temelini 1957 yılında, bir Türkiye sevdalısı genç, kurucumuz ve Onursal Başkanımız rahmetli İbrahim Bodur attı. İbrahim Bey, Anadolu’nun sanayileşme ülküsüne inanmış, buna gönül vermiş idealist bir girişimciydi. Sanayi kültürünün henüz bilinmediği o yıllarda, Çan gibi üzerinde ot bitmeyen topraklarda bir sanayi geleneği başlattı. 1950’lerin sınırlı imkanlarıyla, karşılaştığı her türlü zorluğu, bölge insanının da desteğini alarak aştı. Çanakkale Seramik Fabrikası’na hemşerilerini de ortak etti ve aslında böylece Türkiye’nin gerçek anlamda halka açık ilk şirketini vücuda getirdi. O gün 900 civarında nüfusu olan Çan, her yıl büyüyen Kale yatırımlarının etkisiyle 30 bini aşkın nüfuslu bir çekim merkezine dönüştü. Kale Grubu 61 yılda kendi alanında ilklere imza atan, ürettiği ürüne adını veren bir markalar grubu haline geldi. Kale Grubu bugün yapı ürünleri grubu ve savunma-havacılık yatırımlarının yoğun olduğu teknik grup olmak üzere iki ayrı kolda büyüyor. Bugün 17 şirketimizde 5.300’ü aşkın çalışanımızla yola devam ediyoruz.
100 ÜLKEYE İHRACAT
-Kale Grubu, 2017 yılını nasıl geçirdi? Yılı ne kadarlık ihracat, ciro ve kar ile kapattınız?
Okyay-2017 zorluk derecesi yüksek bir yıldı. Buna rağmen yılı çift haneli büyüme ve 2.1 milyar TL ciro ile tamamladık. Kale Grubu, yapı ürünleri gibi lojistiği zor bir sektörde başından bu yana ihracatı odak almış bir topluluk. Ülkemizin ilk seramik ihracatını 1960’ların başında Pakistan’a yaptık. Bugün 100’ü aşkın ülkeye, ciromuzun yüzde 30’u kadar ihracat yapıyoruz.
BÜTÜN DÜNYA BİZİM PAZARIMIZ
-Kale Grubu, Türkiye’nin global ölçekli kuruluşlarından biri. Hangi ülkelerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Okyay-Bütün dünya bizim pazarımız. Yapı ürünleri grubunda 100’ü aşkın ülkeye ihracatımız var. İtalya’da bir satın alma yaptık ve bir tasarım merkezi kurduk. Savunma ve havacılıkta gelişmiş ülkelerin önemli tedarikçilerinden biriyiz.
-2018 yılının ilk yarısında Kale Grubu’nun performansı ne oldu?
Türkiye ekonomisi, ilk iki çeyrekte beklentilerin üstünde performans gösterdi. Küresel piyasalardaki dalgalanmalara ve giderek belirginleşen ticaret savaşlarına rağmen ilk çeyrek büyümemiz yüzde 7.4 oldu. Sanayi üretimindeki artış başta olmak üzere öncü göstergeler, ekonominin, ikinci çeyrekte de buna yaklaşan bir performans sergilediğini gösteriyor. Haziran ayında yapılan erken seçimler bir miktar bekle-gör’e yol açtıysa da grubumuz açısından ilk yarıda hedeflerimiz çerçevesinde bir gelişme gösterdik. Ancak yılın ikinci yarısındaki manipülatif kur atağının yol açtığı hasarın ve zaman kaybının etkilerini rezerv ederek 2018’de beklentilerin bir miktar altında kalınabileceğini öngörüyorum. Türkiye’nin büyüme hedefinin bir miktar aşağı çekilmesi de bu beklentiyi destekliyor.
DÜNYANIN 17’İNCİ BÜYÜK SERAMİK ÜRETİCİSİ
-Kale Grubu, daha önce seramik ile anılan bir firmaydı. Bugün de gerek Türkiye’de, gerekse dünyada banyo ve seramik denilince ilk akla gelen firmalardan birisiniz. Bu alanda Kale Grubu’nun konumu ve pazar payı, ihracat rakamı nedir?
Okyay-Doğru, Kale Grubu Türkiye’de seramik üretimini başlatan ve sayısız ilklerle bugüne getiren bir grup. 61 yıl boyunca her yıl mutlaka ya bir temel attık ya bir açılış yaptık. Çanakkale Seramik bugün Avrupa’nın 5’inci, dünyanın 17’nci büyük seramik üreticisi. Dünyadaki üretim payımız yüzde 2,5 dolayında. Yapı kimyasallarında uzman şirketimiz Kalekim Avrupa’nın 5’inci büyük şirketi. Bütün şirketlerimiz iç piyasada kendi alanlarında açık ara lider pozisyonda. Yapı ürünleri grubunun Kale Grubu cirosundaki payı yüzde 65-70 düzeyinde.
KALE GRUBU BÜNYESİNDE 17 ŞİRKET FAALİYET GÖSTERİYOR
-Seramikle başladığınız sanayi yolculuğunda daha sonra faaliyet alanınızı genişlettiniz ve makineden enerjiye, savunmadan lojistik sektörüne kadar birçok alanda üretim yapmaya başladınız. Bugün itibariyle grup bünyesinde hangi firmalar faaliyet gösteriyor?
Okyay-Kale Grubu uzun bir süredir yapı ürünleri ve teknik grup olmak üzere iki ana eksende yol alıyor. İkisi global şirketlerle yüzde 51-49 bizim büyük ortak olduğumuz savunma ve havacılık şirketleri, biri İtalya’da kurulu seramik şirketimiz olmak üzere toplam 17 şirketimiz var. Biz, her şirketimizin kendi alanında lider, rekabet eden değil rekabeti tanımlayan yenilikçi şirketler olmasına özen gösteriyoruz. Ve diyebilirim ki bütün şirketlerimiz bu çerçeveye uygun pozisyonda yoluna devam ediyor.
BOEING VE AIRBUS GİBİ GLOBAL ÜRETİCİLERİN İŞ ORTAĞIYIZ
-Grubunuz, 1980’lerin sonunda Stinger projesi ile havacılık ve savunma sanayiindeki yerini aldı. Son olarak Kale Grubu, F-35 projesi için tedarikçi firmalardan biri oldu. Bu konu ile ilgili gelişmeleri anlatır mısınız?
Okyay-Savunma ve havacılık, kritik teknolojilerin çıkış kaynağı olan çok önemli bir sektör. Baktığınız zaman internet başta olmak üzere çok önemli inovasyonların bu sektörden çıktığını görüyoruz. Dünyada ilk 10’a giren ekonomiler arasında, (özel sebepleri nedeniyle) Japonya hariç, güçlü bir savunma ve havacılık sektörüne sahip olmayan ülke bulamazsınız. Biz de 1980’lerin sonunda girip bugün yenilikçi büyüme alanı olarak ilerlediğimiz havacılık ve savunmada en dinamik gruplardan biriyiz. Dünyanın en önemli savunma ve havacılık markaları Boeing, Airbus, Lockheed Martin, PFW, Spirit, KAI, Northrop Grumman gibi global üreticilerin iş ortağıyız. İlk insansız hava aracı, Türkiye’nin ilk milli piyade tüfeği, Turbojet motor gibi önemli işlerde bizim imzamız var. İzmir’de Pratt&Whitney ile kurduğumuz uçak motoru fabrikasında, çok sayıda kritik motor parçaları üretiyoruz. Son olarak ise havacılık sektörünün önde gelen şirketi Rolls-Royce ile milli savaş uçağımız TF-X projesi için motor üretmek hedefiyle ortaklık kurduk. Öte yandan, sektörün önde gelen firmalarıyla halihazırda yaptığımız ortak çalışmalara yenilerini eklemeyi de hedefliyoruz. Nihai amacımız, tasarım ve üretim kabiliyeti yüksek bir üretici olarak ülkemizin ekonomik gelişimine hizmet etmek.
-Kale Grubu, Türkiye’nin ilk Milli Piyade Tüfeği ile ilk Turbojet Motoru ve ilk İnsansız Hava Aracı’nın üretilmesinde de ana paydaşlardan biri.
Okyay-Biz milli savunma ve havacılık projelerinde etkinliğimizi arttırıp daha çok pay sahibi olmak istiyoruz. Milli piyade tüfeği projesinden elde ettiğimiz tecrübeyle de bu alanda bir marka olma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Ayrıca değişik sınıf ve kalibrelerde hafif silahlar geliştirme çalışmalarımız da devam ediyor. Milli piyade tüfeği bizim ve ülkemiz için gerçekten gurur duyduğumuz bir iş. İnsansız Hava Aracı projesi, Baykar Grubu’nun çok büyük bir başarı ile başlatıp devam ettirdiği bir proje. Biz bu projenin erken aşamasında Bayraktar Grubu ile Kale-Baykar adı altında bir süreli ortaklığa gittik ve imkanlarımızı bu projenin emrine verdik. Bugün projenin geldiği noktadan çok memnunuz.
CİROMUZUN YÜZDE 2.2’SİNİ AR-GE’YE AYIRDIK
-Türkiye’de son yıllarda ayrılan bütçeler bir miktar artsa da AR-GE konusuna çok fazla önem verilmiyor. Gereksiz bir harcama kalemi gibi görülüyor. Kale Grubu, AR-GE çalışmaları için ne kadar bütçe ayırdı? Bu alanda kaç kişi görev yapıyor?
Okyay-Dünya tarihine baktığımızda, orta gelişmişlik kabuğunu kırıp en zenginler arasına giren ülkelerin tümünün bunu sanayinin öncülüğünde yaptığını görüyoruz. Sanayinin Türkiye’nin büyümesine öncülük edebilmesi için, dönüşmesi gerekiyor. Dünyada bir dijital dönüşüm yaşanırken Türkiye’de de ucuz emeğe dayalı, düşük katma değerli üretim yapan bir sanayi değil; ülkemizin Sanayi Stratejisinde belirtildiği gibi orta ve yüksek teknolojili bir üretime yönelmeliyiz. Yüksek gelirli bir ülke olmanın yolu, ileri teknoloji ürünlerinin, üretim ve ihracatımızın içindeki payının artırılmasından geçiyor. Bu hedefe yönelik olarak iyi niyetle son dönemde önemli adımlar atıldı. Ar-Ge harcamalarının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranının tarihimizde ilk kez yüzde 1’i geçmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ama ülkemizin rekabetçilik endeksindeki kısıtlarına baktığımız zaman Ar-Ge bütçesinin ve inovasyon kapasitesinin hala çok düşük olduğunu görüyoruz. Bu alanda gidecek çok yolumuz var. Ar-ge ve inovasyona yatırımın bütüncül bir yaklaşım gerektirdiğini unutmamak gerekiyor. Esasında, bir zihniyet değişiminden bahsediyorum. İnovasyona yaslanan sürdürülebilir büyüme için eğitimden istihdama uzanan birçok alanda yeni stratejilerin uygulanması gerekiyor.
Kale Grubu’nun genetiğinde yenilikçilik var. Kurucumuz ve Onursal Başkanımız rahmetli İbrahim Bodur, daha 1973 yılında Çan’da 17 mühendisle bir Ar-Ge merkezi kuracak kadar ileri görüşlü bir girişimciydi. Bugüne kadar ürettiği ürüne adını veren çok sayıda marka var ettik ve daima öncü olduk. Kale Grubu geleceğe “teknoloji, tasarım, insan” mottosuyla ilerlerken ciromuzun yüzde 2.2’sini Ar-Ge harcamalarına ayırarak bu alanda en iddialı gruplar arasında yer alıyoruz.
YENİ NESİL LİDERLİĞE KATKI SAĞLAMAK İSTİYORUZ
-“Geleceğin Kaleleri” isimli projeniz bir süre önce medyaya yansımıştı. Bu projenin detaylarını anlatır mısınız?
Okyay-Biz “insan odaklı” bir grubuz. Yaptığımız bütün işlerin insanın mutluluğu için olduğuna inanan bir sanayi geleneğinin temsilcileriyiz. Bu nedenle insana yatırımın bizim için hayati bir önemi var. Öte yandan dünyada üretimden tüketime hızla değişen paradigmalar, yeni nesil bir liderlik anlayışını da zorunlu kılıyor. Geleceğin Kaleleri Lider Gelişim Programı, mevcut insan kaynağımıza sürdürülebilir yatırım yapmak için tasarlanan uzun soluklu bir dönüşüm yolculuğu projesi. Sabancı Üniversitesi Yöneticilik Geliştirme Birimi işbirliği ile tasarlanan programla alanında uzman eğitim ortakları ile grubumuzdaki geleceğin lider adaylarını buluşturuyoruz. Geleceğin Kaleleri programı ile değerlerimize bağlı, grubumuzu geleceğe taşıyacak liderleri içeriden yetiştirmeyi, en büyük potansiyelimiz olan insan kaynağımıza sürdürülebilir yatırım yapmayı amaç edindik. Projenin ileriki safhalarında Kale Grubu’nda görev yapan uzman-mühendis ve yöneticilere yönelik dijital dönüşüm ve inovasyon odaklı Dijital Akademi’nin hayata geçirilmesini öngörüyoruz. Bunun yanı sıra üst düzey yöneticilerin, aralarında Harvard, MIT, INSEAD ve London Business School’un yer aldığı dünyanın en iyi yönetim okullarındaki eğitim programlarına katılarak, yeni nesil liderliğe dair deneyim edinip grubun gelecek vizyonuna katkı sağlamalarını da hedefliyoruz.
DÖVİZDEKİ DALGALANMADAN CİDDİ BİR SIKINTI YAŞAMADIK
-2017’de ve özellikle 2018 yılında döviz kurlarında aşırı bir dalgalanma oldu. Dövizdeki bu hareketlilik Kale Grubu’nu nasıl etkiledi?
Okyay-Öncelikle, ülkemize yönelen kur atağını, manipülatif bir saldırı olarak değerlendirdiğimizi not düşmek isterim. Şükür ki Türkiye bu atağı savuşturmayı bildi çünkü bazı zaaflarımız olmasına karşın ekonominin temelleri gerçekten sağlam. Kurdaki oynaklığın yarattığı temel sorun, istikrarsızlık algısının yanında, üretimin ithalata olan yüksek bağımlılığının getirdiği maliyet sorunu. Enerji başta olmak üzere üretimde yüzde 60 oranında bir ithalat bağımlılığından söz ediyoruz ve bu da elbette bir maliyet baskısı yaratıyor. Ama bu meselenin kısa sürede bir denge bulacağına inancım tam.
Kale Grubu’na gelince… Bizim iki ana büyüme eksenimizden biri olan yapı ürünleri grubu, yerlilik oranı en yüksek sektörlerin başında geliyor. Bu alanda enerji ve hammadde fiyatları zorlayıcı bir fonksiyon görüyor. Savunma ve havacılık şirketlerimizde de dengeli bir ithalat-ihracat yapısı kurduğumuz için geçici bazı etkiler dışında bir sıkıntı yaşamıyoruz.
-Kale Grubu’nun uluslararası piyasalardan sağladığı döviz cinsinden krediler var mı? Varsa riskinizi azaltmak için neler yaptınız?
Okyay-Biz, yatırımlarını maksimum oranda özkaynakla gerçekleştiren, borçlanma gereksiniminde de kur riski taşımamaya özen gösteren bir grubuz. Bu nedenle çok şükür önemli bir riskimiz yok.
GRUBUMUZ TÜRKİYE İÇİN „MÜKEMMEL FIRTINA“ MEYDANA GETİRECEK
-Endüstri 4.0 kavramı dünyada en çok konuşulan ve uygulanan bir konu. Sanayi tesislerinde, otellerde, bankalarda, otomobil firmalarında kısacası her yerde çok ileri teknoloji ile üretim yapılıyor, neredeyse robotlarla yapılan üretime/hizmete geçiliyor. Kale Grubu olarak sizin bu süreçteki konumunuz nedir? Siz bu konuda ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Dünyada ve ülkemizde bütün paradigmaların hızla değiştiği bir dönemi yaşıyoruz. Üretimden tüketime tüm alışkanlıklar değişiyor. Bugün yaşadığımız dünyayı uzmanlar, “değişkenlik, belirsizlik, karmaşıklık ve anlaşılmazlık” kelimeleriyle izah ediyorlar. Geleceği şekillendirecek megatrendleri burada tek tek saymak çok zor. Yapısı değişen küreselleşme, azalan doğal kaynaklar, artan küresel tehditler, akıllanan teknolojiler, genişleyen endüstri ekosistemi bunlardan yalnızca birkaçı… “Yeni normal” dediğimiz bu düzen, bizi bugüne getiren alışkanlıkların, iş yapış biçimlerinin ve yetkinliklerin bizi daha ileri taşıyamayacağı bir dönemin kapısını açıyor. Artık bir ürünü üretmek tek başına yeterli değil. Ürünün fabrikada üretilmeye başladığı andan itibaren, yaşam döngüsü boyunca etkileşimde olabileceği bir ekosistem oluşturmak gerekiyor. Durum böyleyken, baş döndürücü değişimi iyi okumak ve anlamak önemli. Ancak daha da önemlisi buna uygun yeni bir “oyun planı” oluşturmak.
Bu oyun planının ise üç önemli ayağı var: Değişimi içselleştirerek uyum sağlamak, zorluklara karşı dayanıklı olmak ve fırsatları iyi değerlendirerek çevik olmak
“Yeni normal”de bizler de oyunun kurallarını iyi okumalı; uyum sağlamalı, dayanıklı olmalı ve çevik davranmalıyız.
Kale Grubu, bu anlayışa uygun şekilde “tasarım, teknoloji ve insan” kelimeleriyle tanımladığı bir yeni iş yapış düzenine geçiyor. Bizim tutkumuz sanayi; odağımız her zaman insan. Türkiye’nin temel gücü, insan kaynağı. Bu kaynağın bizi rekabet avantajına taşıyacak nitelikli üretim atağına uygun gelişimi şart. Bu nedenle “insan” diyoruz. Teknoloji, bugün ve gelecekte bizi özlemini duyduğumuz ekonomik sıçramaya götürüp orta gelir tuzağından kurtaracak, şirketlerimize bir anda sınıf atlatabilecek çok önemli bir sürdürülebilir büyüme aracı. Bu nedenle “teknoloji” diyoruz. Tasarım, sadece rekabet edebilmek için değil rekabeti tanımlayabilmek için ve hatta mavi okyanus stratejisinin öngördüğü gibi rekabetin olmadığı sulara yelken açmak için hayati önemde bir nitelik devrimi. Bu nedenle “tasarım” diyoruz. Teknoloji, tasarım ve insan unsurlarının en kıvamlı, nitelikli buluşmasının grubumuz ve ülkemiz için bir “mükemmel fırtına” meydana getireceğine inanıyoruz. Bu nedenle geleneksel işlerimizin teknolojik dönüşümünü sağlıyoruz. Bunun için 15 milyon dolarlık çok kapsamlı bir program başlattık ve ilerledik. Savunma ve havacılıkta üretim kabiliyetimizi üst düzeye taşıdık ve artık özgün projelerin ana yüklenicisi konumuna gelmiş durumdayız.
200 MİLYAR TL’LİK KAYNAK İLE TIKANIKLAR AŞILDI
-2017 yılında Kredi Garanti Fonu’nun devreye girmesiyle ekonomide bir rahatlama yaşandı. KGF uygulaması 2018’de de devam etti. Sizin bu konudaki değerlendirmeniz nedir?
Okyay-Ülkemizde sanayinin en temel problemlerinden biri, uygun koşullu finansmana erişim. Bu mesele, kökü uzun yıllara dayalı bir mesele. 2017 yılında küresel gelişmelerin de etkisiyle finansmana erişim zorlaşmışken ekonomi yönetimi proaktif davranarak Kredi Garanti Fonu teminatlı finansmanın önünü açtı. Ekonomiye 200 milyar TL’nin üzerinde bir kaynak enjeksiyonu sağlandı ve tıkanıklıklar aşıldı. Bu uygulama, kriterlere bağlanarak bu yıl da devam ediyor ve önemli bir işlev görüyor. Çok başarılı bulmakla birlikte ülkemizde özellikle sanayi yatırımlarını destekleyecek yeni nesil bir kalkınma bankacılığı anlayışının hakim kılınması gerektiğini düşünüyorum. Hükümetin, iş dünyasının bu talebini karşılamak için yaptığı çalışmaları memnuniyetle izliyoruz.
– Son zamanlarda birçok büyük firmanın borçlarını ödemekte zorluk çekmeye başladığı ve bankalara başvuruda bulunarak yeniden yapılandırma başlattıkları yönünde haberler çıkıyor. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Okyay-Yaşanan yapılandırmaları, konunun muhataplarının da defaatle vurguladığı gibi gayet normal görüyorum. Türk özel sektörü son 16 yılda çok önemli yatırımlara, satın almalara imza attı. Krediyle yapılan bazı işlerde ödeme ve gelir vadelerinin uygunlaştırılması adına varılan uzlaşmaların, sağlıklı bir öngörülebilir bir ekonomi için gerekli olduğuna inanıyorum.
YENİ SİSTEM HEPİMİZE UMUT VERDİ
-Türkiye, 24 Haziran seçimleri ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçti. Yeni yönetimden, yeni ekonomi ile ilgili bakanlardan neler bekliyorsunuz?
Okyay-Başta Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve sayıları 16’ya düşürülen Bakanlar Kurulu olmak üzere, ülkeyi yönetecek kadroların zaman geçirilmeden atanmış olması, bu yeni sistemin vadettiği hızlı ve etkin yönetim için doğrusu hepimize umut verdi. Yeni hükümetin ilk icraat olarak iki yıldır devam eden Olağanüstü Hal’i kaldırması da ayrıca memnuniyet verici oldu. Önümüzde, hayal ettiğimiz güce kavuşmak için zorluklar içinde çok büyük bir fırsat var, başarmak zorundayız. Bütün kısıtlarımıza karşın, Türkiye’yi zincirin zayıf halkası olarak gösteren tüm yargıları ortadan kaldıracak büyük bir değişim ve dönüşüme ihtiyacımız var. Beş sene sonra asırlık bir çınara dönüşecek olan Türkiye Cumhuriyeti’nin artık terörle, istikrarsızlıkla, cari açıkla, makro dengede kırılganlıkla, yetenek açığıyla, orta gelir tuzağıyla anılmaması lazım. Yeni hükümet sisteminden ve yönetim kadrolarından temel beklentimiz; Türkiye’yi hızla, nitelikli üretim ekonomisini merkeze koyan bir başarı hikayesinin ana aktörü haline getirmesidir. Bu başarı hikayesi bir yandan ülke ekonomisini dönüştürürken, diğer yandan kapsayıcı ve adil bir gelir dağılımına yol açmalıdır. Böyle bir iddianın, hele ki ticari korumacılığın ve yatırım çekme yarışının iyice kuralsız bir kavgaya dönüştüğü bir dünyada eskisinden çok daha zorlaştığını biliyoruz. Ama Türkiye’nin bu yüzyıldaki en büyük meydan okumasının da bu olduğunu hepimiz biliyoruz.
-Uluslararası rating kuruluşları, son zamanlarda ard arda Türkiye’nin notunu düşürmeye başladı. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Not indirimleri, global bir firma olarak sizi nasıl etkiledi, etkileyecek?
Okyay-Rating şirketlerinin yine çok düşük notladığı 2000’li yılların özellikle ikinci yarısı, Türkiye’nin cumhuriyet tarihinde en yüksek direk yabancı yatırım çektiği yıllar oldu. Yani bir ülkenin yatırım yapılabilirliğini tek başına bu kuruluşların notlamaları belirlemiyor, hatta yukarıdaki örnekte olduğu gibi bazen hiç etkileri bile olmayabiliyor, biz yeterki doğru işleri yapalım, doğru mesajları verelim.
ARTIK İHRACAT ZAMANI
-Cari açık, Türkiye’nin kronik sorunlarından biri. Cari açık sorununa köklü çözüm getirmek için sizce neler yapılmalı?
Okyay-Öncelikle bir zihniyet devrimine ihtiyacımız var. Tükettiğinden daha fazlasını üretip dünyaya satan bir ülke haline gelmemiz lazım. Nitelikli üretim devrimi, enerji başta olmak üzere ithalata bağımlılığın azaltılması, özgün projelerle ihracat patlaması vs. gibi onlarca önlem sayabiliriz. Ülke yönetimi, yeni ekonomi yaklaşımı ile bu dönüşüm ihtiyacının farkında olduğunu ve gereğinin yapılacağını ortaya koydu. Artık icraat zamanı.
YARINIMIZ, BUGÜNÜMÜZDEN ÇOK DAHA İYİ OLACAK
-Türk ekonomisinin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ben Türkiye’nin yeni bir başarı hikayesi yazma potansiyeline daima inandım. Bütün zorluklarımıza karşın gerekli adımları zamanında atmayı başarabilirsek, yarınımızın bugünden çok daha iyi olacağını düşünüyorum.
KUTU
RAKAMLARLA KALE GRUBU
Kuruluş Yılı: 1957
Grubun Kurucusu: İbrahim Bodur
Grup bünyesindeki şirket sayısı: 17
Grubun 2017 Yılı Cirosu: 2,1 milyar TL
Grubun 2017 Yılı İhracatı: Yaklaşık 700 milyon TL
İhracat yapılan Ülke Sayısı: 100
Çalışan Sayısı: 5 bin 300
PORTRE / OSMAN OKYAY
1966 yılında İstanbul’da doğan Osman Okyay, ilk, orta ve lise eğitimini İzmir’de tamamladı, Boğaziçi Üniversitesi Makina Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. Amerika Birleşik Devletleri’nin University of New Hampshire Üniversitesi’nden yine Makina Mühendisliği alanında Master derecesi bulunan Okyay, 1990-1993 yılları arasında Digital Equipment Corporation şirketinin İstanbul ofisinde, önce teknik servis mühendisi, daha sonra ise teknik servis planlama yöneticisi olarak görev yaptı. Digital’de çalıştığı dönemde, bankalar arası Elektronik Fon Transferi (EFT) sisteminin donanım altyapısının kurulması ve bakımı görevlerini yürüttü.
1994 senesinde Kale Grubu’na katılan Okyay, aynı yıl Koç Üniversitesi’nde, Yöneticiler için açılan İşletme Master programından dersler aldı. 1994 yılında Kalekalıp Genel Müdür Yardımcılığı görevi ile Kale Grubu’nda çalışmaya başlayan Okyay, 1997 yılında Kalekalıp Genel Müdürlüğü’ne, 2000 yılında ise Kale Grubu Teknik Bölüm Başkanlığı’na atandı. Okyay, halen Kale Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Teknik Bölüm Başkanı olarak görev yapıyor.
Kale Grubu’na katılımından sonra, grubun yüksek teknoloji alanlarına yönelen Okyay, Grubun Robotik ve Otomasyon, Endüstriyel Enerji Ekipmanları, yazılım ve simülasyon, yüksek teknoloji seramikleri, ve savunma ve havacılık sanayi gibi alanlarındaki yatırımlarını yönlendirdi ve yönetti.
Okyay, Kale Grubu’nun General Electric, Pratt & Whitney gibi dünyanın dev şirketleri ile ortaklıklar yapmasını sağladı, yine, Savunma ve Havacılık sanayinde, Kale Grubu’nun, Lockheed Martin, Boeing, Airbus, Northrop Grumman, gibi sektörün lider şirketlerinin direkt alt yapımcısı konumuna gelmesinde rol oynadı.
Osman Okyay, aynı şekilde 2017 yılı Mayıs ayında, Kale Grubu’nun, Rolls Royce ile Türkiye’de uçak motorları geliştirme, üretim ve bakım konularında faaliyet göstermek üzere ortaklık kurmasına liderlik etti.
Okyay, Kale Grubu’ndaki görevlerinin yanı sıra bazı STK’larda da aktif olarak görev yapıyor. Ekonomi Bakanlığı’nın önderliğinde, Türkiye ile ABD’nin ekonomik alanda model ortaklık oluşturmasını desteklemek amacı ile kurulan Türk – ABD İş Konseyi’nin 2013-2015 yılları arası Türk Kanadı Başkanlığı’na seçilen Okyay, aynı zamanda Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu Türkiye-Kanada İş Konseyi Başkanlığı, TOBB Yüksek Koordinasyon Kurulu Üyeliği, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanlığı, Havacılık ve Uzay Kümelenmesi Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığı, OYAK Genel Kurul Üyeliği, Boğaziçi Üniversitesi Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliği gibi görevleri de sürdürüyor.
Okyay, evli ve bir çocuk babası.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.