Yeşil sermaye, İstanbul sermayesi tartışmalarını geride bırakılıp, ‘Yeni Türkiye’ konuşulmaya başlanırken; 36.000’e yakın işletmeyi temsil eden, 8000‘i aşkın üyesi olan ve yaklaşık 1.600.000 kişiye istihdam sağlayan, yurt içinde 78, yurt dışında ise 63 farklı ülkede toplamda 159 noktada hizmet veren MüSİAD’ı özel röportaj için ziyaret ediyoruz. önceliğimiz ekonomi ama biraz da gündeme dair öne çıkan flaş gelişmeleri konuşmak için MüSİAD’ın ana karargâhında Başkan Nail Olpak ile bir araya geliyoruz. Türkiye’nin en önemli sivil toplum kuruluşlarından birini yöneten Olpak ile sohbet havasında başlayan söyleşimizde; revize edilen ekonomik hedefleri, dış politikayı, sokak eylemlerini, 17 Aralık girişimlerini ve Kobani olaylarıyla birlikte Ortadoğu’daki çatışmaların piyasalara etkilerini konuşuyoruz. İşte önümüzdeki yıl 25. Gümüş Yılı’nı kutlamaya hazırlanan MüSİAD’ın başarılı Başkanı Nail Olpak ile yaptığımız özel röportaj ve aldığımız çarpıcı yanıtların ayrıntıları:
PORTRE / NAİL OLPAK
1961 Burdur doğumlu olan Nail Olpak, İstanbul Teknik üniversitesi Makine Bölümü mezunu. İş hayatına 1983 yılında Umar A.Ş.’de mühendis olarak başladı. Ardından Beko Dikiş Makinaları üretiminde Fabrika Müdür Yardımcısı oldu. 1989 yılında Cankurtaran Holding şirketlerinden Esem Elektrik Sayaçları A.Ş.’de Proje Müdürlüğü yaptı. 17 yıl görev aldığı Cankurtaran Holding’te, Başkan Yardımcısıyken 2005 yılında gruptan ayrıldı ve NORA Elektrik Malzemeleri şirketini kurdu. Halen bu şirkette Yönetim Kurulu Başkanı. Ayrıca Mimarlar Mühendisler Grubu, Huzur Hastanesi Vakfı ve Kandilli Kulübü Yönetim Kurulu üyeliği görevlerini yürütüyor. İTO Meclis üyesi olan Nail Olpak, Türkiye’nin en önemli sivil toplum örgütlerinden biri olan MüSİAD’ın başkanlık koltuğunda. Başarılı iş adamı, evli ve iki çocuk babası.
REVİZE EDİLEN HEDEFLER TARTIŞILIYOR
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2014 için öngörülen yüzde 4 büyüme tahmininin yüzde 3,3‘e çekildiğini açıklamıştı. Aynı toplantıda OVP‘deki, yüzde 5‘lik enflasyon tahmininin de yüzde 9,4‘e çıkarıldığı duyurulmuştu.
Ekonomik hedeflere ilişkin revizyonu nasıl yorumluyorsunuz?
Başarmak için öncelikle hedefleriniz olmalı, ardından bunlara ulaşmak için adımlar atmalısınız. Bu süreç yaşanmadan başarı, ya da başarısızlık konuşulamaz. Hedefe yürürken çeşitli faktörlerden kaynaklanan sebeplerle önünüze engeller çıkabilir ve hedefinizde birtakım revizeler yapmak durumunda kalabilirsiniz. Ama engeller hiçbir zaman doğru hedeften vazgeçmeyi gerektirmez. Türkiye’nin 2023 hedeflerine bu şekilde yaklaşıyoruz. 2008 yılındaki finansal kriz, ekonomik krize dönüştükten sonra ciddi yara alan gelişmiş ülkeler bugün hala toparlanabilmiş değil. Krizden çıkış yolu bulunamadı ve tartışmalar sürüyor. Türkiye ekonomisi, yaşanan bu süreçten soyutlanmış şekilde değerlendirilemez. Ekonomik hedeflere ilişkin revizyonları, dünyadaki gelişmelere bakarak analiz etmeliyiz. İçeriden, ya da dışarıdan kaynaklanan nedenlerle elbette revizeler olabilir ama bu durum hedeflere ulaşılamayacağını göstermez.
2023 hedeflerinin tutturulması nasıl gerçekleşecek?
2023 yılında, 500 milyar dolarlık ihracat ve dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma hedeflerine ulaşılabilir mi sorusunun yanıtı için aslında filmi biraz geriye sarmak lazım. Söz konusu hedefler, ülkeyi 12 yıldır yöneten AK Parti hükümetlerine ait. Eğer bu özel söyleşiyi 10 yıl önce yapmış olsak ve 2013 yılsonu verileri bugün elimizde mevcut olmasaydı belki bugünkü rakamlar da hayal olarak nitelendirilecekti. Dolayısıyla 10 yıl önceki hedeflere şüpheyle bakanlar şimdi, 2023 hedeflerine aynı şekilde yaklaşabilir. Oysa Türkiye’nin ulaştığı 800 milyar dolarlık Gayri Safi Milli Hasıla ve 150 milyar dolarlık ihracat rakamları çok net.
YERLİ OTOMOBİL GELİYOR!
Hükümetin, yerli otomobille ilgili ‘Bir babayiğit arıyoruz” çıkışı vardı. Bu anlamda MüSİAD’ın bir çalışması var mı?
MüSİAD’ın, Bursa’da gerçekleştirdiği Otomotiv Sektör Zirvesi’nde; Sanayi Bakanlığı yetkilileri ve üyelerimizle geniş çaplı görüşmeler gerçekleştirdik. “Büyük Devlet” olma hedefi ve hayaliyle ilgili olan yerli otomobil fikri burada ayrıntılı şekilde masaya yatırıldı. Otomobil sektörü, sürükleyici sektörlerden biridir. Montajı Türkiye’de yapılan otomobil var ancak bu model bizim kastettiğimiz yerli otomobil kriterlerini karşılamıyor. Yerli otomobilden kasıt; markasından, dizaynına her şeyiyle bize ait olan bir üretimdir. Türkiye’nin önemli bir iddiası olan yerli otomobilin, konvansiyonel olması şart değil, (benzinli-dizel), hibrit ya da elektrikli otomobiller de gündemde olmalı. çünkü dünyadaki konvansiyonel otomobil üretiminde yaklaşık 100 yıldır faaliyet gösteren markalar var.
Dolayısıyla köklü teknolojiyle sahip olanla rekabet etmek kolay değil. Oysa hibrit ve elektrikli otomobil üretimine odaklanarak henüz işin başında olunan bu alanda söz sahibi olabiliriz. üyelerimiz arasında bu yönde ciddi çalışmaları olanlar var ancak bu projeler ne zaman ticarileşir, bunu birlikte göreceğiz. Sanayi Bakanlığı’nın bu anlamda destekleri var ancak projenin hayata geçirilmesi için birtakım altyapı çalışmalarının yapılması gerekiyor.
TüRKİYE SADECE OTOMOBİLİNİ DEĞİL KENDİ UçAĞINI DA üRETMELİ
Türkiye sadece kendi otomobilini değil, kendi uçağını da üretmeyi hedeflemeli. Zamanında “devrim otomobili” çeşitli gerekçelerle kenara itilmiş olmasaydı, belki bugün “yerli otomobili nasıl üretebiliriz” konusunu konuşmuyor olacaktık. Geçmiş, geçmişte kaldı şimdi geleceğe bakmamız lazım.
ZİRVEYE TIRMANAN TüRKİYE’Yİ KAOSA SüRüKLEMEK İSTEDİLER
Gezi olaylarından önce Türkiye’de rüya gibi bir Mayıs ayı vardı. Faizler dipte, mega projeler zirvedeydi. Türkiye kaos ortamına sürüklenerek, zirveye çıkan ekonomide algı tersine çevrilmek istendi
HUZUR VE İSTİKRAR İSTİYORUZ
İş dünyasının hükümetten en önemli beklentileri nelerdir?
Toplum, yatırımlarımızı arttırarak daha fazla istihdam oluşturmamızı ve bunun yanında sosyal sorumluluk projeleriyle sosyal yaşama katkı sağlamamızı bekliyor. Peki iş dünyası olarak, tüm bunları gerçekleştirebilmemiz için bizler, hükümetten neler bekliyoruz? öncelikle Türkiye’de huzur ortamı istiyoruz. Huzurun olmadığı yerde yatırım, iş-aş olmaz. Dolayısıyla sürdürülebilir, güvenli ve istikrarlı ortam öncelikli konu. Gelişmek ve kalkınmak için hızlı ve adil işleyen hukuk devleti olmak da, en önemli beklentilerin başında yer alıyor.
Gezi, 17 Aralık ve Kobani olaylarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gezi olaylarının ardından 17 Aralık’ta hükümeti devirmeyi hedefleyen ciddi girişimlere şahit olduk ve tüm bunlara rağmen Türkiye ekonomisi geçen yıl yüzde 4.1 büyüdü. 30 Mart seçimleri yapıldı. İlk çeyrek büyümesi yüzde 4.7 seviyesinde gerçekleşti. Birilerinin yazdığı senaryolara rağmen ülke ekonomisi büyümeye devam etti. Son olarak yaşanan Kobani olayları ise başka bir provaydı. Benim jenerasyonum çok iyi bilir, eski Türkiye’de; Gezi, 17 Aralık veya Kobani benzeri süreçler yaşansa ülke tepe taklak olurdu. Ekonomi çöker, dolar 2.15’lerden 5.15’lere fırlar, borsa tepetaklak olur, faizler çılgınca yükselirdi. önceden olsa ülke batardı fakat Yeni Türkiye’de durum böyle değil, kontrol altındaki ekonomi güven ve istikrarla yoluna devam ediyor.
TüRKİYE 60 YIL KAYBETTİ
Ekonomik büyümede önemli pay sahibi olan markalaşmada neredeyiz?
Markalaşma, bugünden yarına elde edilemiyor. Batı’da milyar dolarlık cirolara sahip dev şirketlerin geçmişi oldukça eskiye dayanır. Oysa 91 yıllık Cumhuriyet tarihimize dönüp baktığımızda, üçte ikilik kısımda maalesef markalaşmaya dair hedeflere rastlamıyoruz. İlk 50, hatta 60 yıllık süreçte bunun için alt yapı kurulmamış. Türkiye son 20 yıllık süreçte bu yönde adımlar atmaya başladı. İş dünyası, Rahmetli özal döneminde yurt dışına açılmaya başladı ancak kesinti yaşandı. Son 10 yılda yurtdışında, iş adamlarımızın büyüme süreci yeniden ivme kazandı. Dünyaca bilinen dev markalara sahip olmanın bugünden yarına gerçekleşemeyeceğine vurgu yaparken, Türkiye’de son yıllarda bu yolda ilerleyen markaların varlığını da hatırlatmak gerekiyor. Güçlü altyapı kuran markalarımız, Türkiye’de büyüdükten ve kendini ispat ettikten sonra uluslararası rekabete hazır hale gelebiliyor. Türkiye ekonomisi önümüzdeki yıllarda 2.5 kat büyüyecekse bu hedef, markalarımızın büyümesiyle sağlanacak.
MAĞDUR YAHUDİLERE KUCAK AçTIK SURİYELİLERE KAPIYI KAPATAMAZDIK
Türkiye’nin, Suriyeli mültecilere sınırlarını açması bazı çevrelerce eleştiriliyor, ne diyeceksiniz?
Türkiye Cumhuriyeti 91 yıllık bir devlet ama 91 yıl önce uzaydan paraşütle inmedik. Bizim geçmişimiz var. 500 yıl evvel İspanya’dan kovulan Yahudileri kabul eden dedelerinin evlatları olduğumuzu unutamayız! Daha yakın tarihte Bulgaristan’dan gelen yüz binlerce insanı da bağrımıza basmayı bildik. Geçmişten ne gördüysek, bugün onu yapıyoruz. Bu insanlık vazifemizdir. 1.5 milyonu aşkın insanı barındırmanın elbette zorlukları var ama insan hayatı söz konusu. Olaylara sadece para gözüyle bakamayız. Bırakın milyonlarca insanı, bir kişinin dahi hayatını kurtarıyorsak bunun mutluluğu bize bir ömür yeter. Bu insanlık dramını yaşayanlara el uzatmak aynı zamanda “büyük devlet” olmanın gereğidir.
çöZüM SüRECİ YüZYILIN EN öNEMLİ PROJELERİNDEN BİRİ
çözüm sürecinden kimin, ne anladığı önemli. Yüzyılın en önemli projelerinden biri olarak nitelendirdiğimiz çözüm sürecini, sadece Doğu ve Güneydoğu’da terörün sonlanması olarak değerlendirmiyoruz. Yola çıkılırken, bu yolun engebeli, dikenli olduğu biliniyordu. önemli olan sürecin önüne çıkacak engellere karşı dirayetli olmaktır. MüSİAD olarak sürecin sonuna kadar arkasındayız. Türkiye’nin her yerinde teşkilatlanması olan bir dernek olarak bölgedeki üyelerimizle görüşme halindeyiz. Hepimizi üzen olaylara rağmen sürecin, kararlılıkla sürdürüleceğine inanıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.