Avrupa’daki, Türk gastronomisi ithalatıyla, üretimiyle, her türlü mekan işletmeciliğiyle, toptancılık, depoculuk ve marketcilik çalışmalarıyla hızla büyüyor. Yeni Türk gastronomları aldıkları eğitim ve Türkiye’deki gelişmiş firmaların desteği ile gastronomide zirveleri zorluyor.
DEİK ve DTİK ( Dünya Türk İş Konseyi )’in Türkiye‘yi her yönü ile tanıtmaya yönelik diaspora çalışmaları her geçen gün olumlu netıcelerle kendini kanıtlıyor. ülkemiz insanının, yurt içinde ve dışında gerçekleştirdiği; ticari ve sanayii faaliyetleri, sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif etkinlikleri daha çok dikkat çekiyor. Geçen ayki yazımda da değindiğim, “Değişen dünyada, yükselen Türkiye”, gastronomi alanında, gastrokültürel anlamda bir gastrovizyon arayışı peşinde. Bizler DEİK / DTİK Avrupa Bölge Komitesi Meclis üyeleri olarak, Avrupa ülkelerindeki Türk gastronomi yatırımcılarını ziyaret ediyor, yeni bir imaj çalışması için, Türkiyeden beklentilerini, teknik eleman ve ekipman konularındaki arayışlarını öğreniyoruz.
Bilhassa yurt dışında gastronomi alanıdaki üretimler de (sucuk, pastırma, peynir, yoğurt, ekmek, tatlı, vs ) etnik pazar içinde kalıyor. Gastronomik yeme içme mekanlarına ait yatırımlarda ise dönerci büfeleri ön plana çıkıyor. Türk mutfağı içeren restaurantların dışında ki ( İtalyan, Meksikan, Uzakdoğu ve steak house mutfakları) işletmeleri tercih ediyorlar.
Etno market tabir edilen, Türk Hal Toptancıları ile distribütör firmaların, mal dağıttığı; bildiğimiz Türk bakkalı, marketi ve market zincirlerinde ise, Türkiye’den sebze meyve dışında, gelen markalı ve ambalajlı ürünlerin istikrarsız fiyatlar dolayısıyla tercih edilmiyor ve diğer ülkelerde (AB ülkeleri, Balkan ülkeleri ve Kuzey Afrika ) üretilen emsallerin şansını arttırıyor. Markalı üretim yapan Türkiye’de ki gıda fabrikalarının dış ülkelerdeki distribütörlerine daha istikrarlı fiyatlarla, promosyon ve reklam bütçeleri ile ve genel ve etnik gıda, gastronomi fuar ve yarışmalarında destek vermeleri gerekiyor.
Dünyanın en büyük gastronomik etkinliği gerçekleşiyor
Ekim ayı başında, 4 yılda bir yapılan “Dünyanın en büyük gastronomik etkinliği” bu konudaki en büyük pazarımız Almanya‘da gerçekleşecek. Bu olay, Avrupa pazarına girmiş ve yerini genişletmek isteyen, TüRK firma veya markalarına, bir fuarın değil 10 fuarın sağlayacağı yarardan fazlasını verebileceği halde, bilgisizlik veya ilgisizlik dolayısıyla önemli kuruluşlarımızın yöneticilerince tercih nedeni olmamakta, kendi ticari yarar kayıplarının dışında, burada yapılabilecek lobbycilik faaliyetleri de engellenmekte.
Ancak; yine de Avrupa’daki, Türk gastronomisi ithalatıyla, üretimiyle, her türlü mekan işletmeciliğiyle, toptancılık, depoculuk ve marketcilik çalışmalarıyla hızla büyümekte. Yeni türk gastronomları aldıkları eğitim ve Türkiye’deki gelişmiş firmalardan sağladıkları bilgi ve desteklerle gastronomide zirveleri zorlamakta.
Köln‘de Ali Balaban‘a ait “Bosphorus Restaurant” isimli mekan, Avrupa’daki sektörel kuruluşlarca, heryıl bir çok gastronomik ödüle layık görülüyor ve Alman aşçı ve gurme klüplerinin takdirini alıyor. “Döner büfeleri zinciri” yatırımı sektöre önderlik ediyor
Bu kuruluş 29 Ekimde Berlin’de yapılacak olan gastronomi töreninde ARAL‘ın dünyanın en iyi yabancı mutfağı ödülünü de Türk Mutfağı olarak alacak.
Yine Berlin‘de 2007 yılında kurulan, benim de içinde olduğum ” Verein Der Europaisch – Türkischen Köche und Gastronome e.V.” Dünyanın en güçlü ve büyük aşçılık ve gastronomi örgütü olan VKD / VERBAND DER KöCHE DEUTSCHLAND’a üye olarak kabul edilen ilk ve tek yabancı aşçıların kurduğu dernek oldu. “Döner büfeleri zinciri” konusunda örnek bir yatırımcı olarak Almanya ve Belçika’da yaygın SULTANS of KEBAP kuruluşlarının sahibi Hacı Bekir Yönlü, Berlin’de Anadolu halk mutfağını en iyi şekilde temsil eden ünlü gastronom Adnan Şahin‘in HONCA RESTAURANT‘ı yeni arayışların en iyi örneklerinden birisi.
Bu kongre çok önemli ama madalyonun öteki yüzü ne söylüyor? Bu münferit çalışmaların, yine değerli çatı örgütümüzce bir ” Türk Dünyası Gastronomi Kongesi ” ile taçlandırılması, yeni diaspora yolumuzda önemli bir kilometre taşı olacak.
Bu madalyonun yurt dışından bakıldığında bizlerin görünen yüzü olabilir. Bir de yurt içinde yerleşik, olaylara içerden bakan, yerel aşçılık federasyonları ve dernekleri gibi kuruluşlar var. Bunları yıllardan beri devamlı yönetenler, ülkesi dışında; ülkesi ve sektörü için çalışanları, maddi ve manevi fedakarlıklara katlananları, tanıdık, tanımadık, ayırımı bile yapmadan sürekli karalıyorlar.
Küçümsemeyi marifet sayıyorlar, her çabaya çıkar gözlüğü ile bakarak, kendilerinden başkasına, bu konuda gönüllü de olsa hizmet hakkı tanımıyorlar. Türkiye’de oturdukları yerden, basın yoluyla veryansın ediyorlar. Türk aşçılığını, mutfağını, gastronomisi için sadece kendilerini yetkili görüyorlar. Bu konuda Türkiye‘yi Temsil gibi bir hakka (Kim verdiyse ?) kendilerini sahip görüyorlar.
örneğin; Bu yukarıda bahsettiğim, en etkili ülke ve mutfak lobbyciliği yapabileceğimiz; Dünya Aşçılık Olimpiyad‘larına neden Türkiye’den sadece federasyon takımı katılabiliyor? Neden onlarca aşçılık derneğimiz ve yüzlerce yetenekli, eğitimli, yaratıcı süper cuisine ve pastry cheflerimiz varken, bunların oluşturacağı takımların katılımına, niçin izin verilmiyor?
Türkler Türk mutfağını temsil edemez mi? Avrupa’da, Almanya’da Türkler tarafından kurulan ve Alman Aşçılar Federasyonu’nun çatısı altında bu yarışmalara katılarak, ülkemizin mutfak ve kültürel değerlerini yansıtmak için çalışan ekibe; “Siz Türkiye’yi ve Türk Mutfağını temsil edemezsiniz !” diye karışılıyor, destekçileri engelleniyor. Bence; Türkiye ve diasporası, yabancılardan çok bizlerin, birbirimize dönük çekememezlikleri ile kısıtlanıyor.
Başka bir yönden bakıldığında ise; Türkiye‘yi aşçılıkta, sporda, eğitimde v.s konularda temsil etme yetkisinin, hiç kimsenin ve kuruluşun inhisarında olmadığı, bu konuda her hangi bir imtiyazın da kimseye verilmediği bizce biliniyor. Ayrıca ; Bu her vatandaşın doğal vatandaşlık hakkı, özgür dünyanın, bizler gibi özgür ülkelerinde yaşayan özgür insanları; Kimin ülkesinde ve kimin bayrağı altında yaşıyor, çalışıyor ve yarışıyor olursa olsunlar bu hakkı kullanmaktan alıkoyomaz, men edemezler. Bu düşünceye sahip kişilere göre; Türk Mutfağı’nın, Almanya‘da doğan üvey evladı, ” EUROTURK CHEFS Culınary Team ” 2008’de olduğu gibi bu yılda, öncelikle Türkiye’yi ve Avrupalı Türkleri onurlandıracak.
Görev alınmaz verilir Ben M.Vasfi PAKMAN olarak; LMD / Lezzet Markaları Derneğinin ve TüMAPED / Tüm Mutfak ve Ağırlama Profesyonelleri Meslek Eğitim Dernekleri’nin Yönetim Kurulları Başkanı, Verein Der Europaisch-Türkischen Köche und Gastronome e.V ve Haberciler Derneğinin Yönetim Kurulları Başkan Yardımcısı, Sn. Hisarcıklıoğlu Başkanlığındaki, DEİK / Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu ve DTİK / Dünya Türk İş Konseyi‘nin Avrupa Bölge Komitesi Meclis üyesiyim.
Bu konsey tarafından bana verilen görev : ” Avrupa‘da ve Dünya‘da ” Türkiye Diyasporası ” geregi Yurt dışında Türk Mutfağını, Türk restaurantları ileTürkiyeyi tanıtmak, Yeme içme mekanlarına yeni bir imaj ve vizyon kazandırmak” la ilgili çalışmalarda bulunmak (Bakınız: Geçen ay TURCOMONEY‘de yayınlanan makaleme).
İlk defa bir Türk konfedarasyonu dahil oluyor DTİK / Konseyine sunduğum “En iyi lobby yemekle ve yemekte yapılır” sözümün arkasında olarak, Avrupa‘da bilhassa Almanya‘da gastronomi ve mutfak konusunda bizden çok daha ilerde olan İtalyan, çin, Yunan ve İspanyol gibi milletlerin aşçı ve gastronomlarına ait derneklerin kabul edilmediği WACS / Dünya Aşçılar Konfederasyonu‘nun kurucusu ve en güçlü üyesi: VKD / Alman Aşçılar Federasyonu’na, Avrupadaki Türklerin kurduğu bir derneği kabul ettirme başarısını sağlamış bulunuyorum.
AB içindeki bu çalışmama, bilhassa Türkiye’deki basından, aşçı ve sektör federasyon, derneklerinden takdir beklerken, tenkid edilmek hiç hoş değil. Hatırlanacağı üzere geçmişte de ülkemize yabancı şefleri ilk defa ben getirmiş ve genç aşçılarımızla, gelişmiş mutfakların temsilcilerini tanıştırmıştım.Yurt dışında çeşitli ülkelerde, yabancı şeflerle ilk diyaloğları ben kurmuş, genç şeflerimizi bu ülkelere ben götürmüştüm.
Ekipce bu yola baş koyduk Kim ne derse desin ve ne düşünürse düşünsün: Ben ve derneklerimdeki üyelerim, arkadaşlarım; mutfağımızı, mutfak sanatçılarımızı, markalı lezzetlerimizi ve mekanlarımızı kısacası : ülkemizi, lezzeti yaratanların ( aşçıların) ve lezzeti sevenlerin (gurmelerin) zirvesindeki bu seçkin insanlara tanıtarak, sevdirerek üzerimize düşen lobbycilik görevimizi yapmaya devam edeceğiz. Bu çalışmaları farklı yorumlara çekmek, bence, en katı milliyetçiliğe dahi, hiçmi hiç sığmayan, söyleyen kişinin eğitim durumuyla orantılanamayan, en önemlisi globalleşen dünyaya da hiç yakışmayan çağ dışı ve çok ilkel bir yaklaşım.
Farklı kulvarlarda yarışan veya çalışan kişi ve kuruluşlar arasında ” kayıkçı kavgasına” ortam sağlayarak, reyting uğruna, bir takım tenkitler üreterek insanları kışkırtan web sitesi yazarlarına: Bir basın mensubu, tecrübeli bir meslekdaşları olarak, sesleniyorum: öncelikle” kişileri diyaloğa ” davet edin, olumlu çözümler üretin.
Bu vesileyle aklıma gelen; 2008 Ekim‘inde, Bir sitede yayınlanan, bir yazıyı hatırlayarak, soruyorum. Milli ve Resmi Havayolumuz THY, memleketimizde futbol takımı bulamadı da mı, Barselona‘ya sponsor oldu ?
T.C Kültür ve Turizm Bakanlığımız niçin Türk turizminin dünya tanıtımlarını her yıl yabancı reklam ajanslara veriyor?
Nürnbergli Türk tekvandocu olimpiyatlara Türkiye adına katılınca “iyi”de, Berlinli Türk futbolcu dünya kupasına Almanya adına katılınca mı “kötü ” oluyor?
Olayın her iki tarafında da olmak Bu tarz örnekler çoğaltılabilir. Ancak ne konuda olursa olsun ülkemizin, insanımızın, marifetlerimizin lobbysini yapmak için, ya bu grupların içinde olmak (bizim yaptığımız gibi), yada onlara yaptırmak ( Bakanlığımızın yaptığı gibi ) en iyi ve akılcı çözümler. Millet olarak; Bunu kabul ve hazmedersek, mutlu olur ve hedeflerimize ulaşabiliriz. Yoksa komşumuz Yunanistan‘ın durumuna düşer, yanlız kalırız.
Son yıllarda, Türkiye‘yi yönetenlerin dünyada sağladığı ticari, siyasi, sosyal, kültürel ve sportif itibar, ülkemize ve ülkemiz insanlarına yurt dışında maddi ve manevi imkan kapıları açmakta, kazanç ve başarılarını arttırıyor.
Kamu oyunu etkileyen değerli yazarlar ve yayınlar‘dan bu rüzgarı iyi izlemelerini ve yurt içine iyi yansıtmalarını rica ediyorum. Yurt dışında lobbycilik yapan kişilerin, girişimlerinin devamı ve başarıları için onlara moral verin, yapıcı yönde yol gösterin. Bu başarılar ne o şahısların, ne o veya bu ülke dernek ve federasyonlarının değil, tüm ülke insanlarının gönüllerinin.
Gönüllerin ise sahibi, jandarması, başkanı, patronu yok ! Bu sebeple, yanlış yorum ve anlaşılmalara zemin yaratmayın. Gönülleri yaralamayın, kırmayın, ülkemizin ve insanının dünya üzerindeki hızlı yükselişini engellemeyin!
M. Vasfi Pakman
Lezzet Markaları Derneği Başkanı
pakman@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.