Türkiye’nin tek uluslararası ekonomi/finans dergisi Turcomoney olarak 3 yıla yakın süredir Doğu’dan Batı’ya, Kuzey’den Güney’e ülkelere gidip araştırmalar yaptık. Rusya’dan Kamerun’a, Fransa’dan İran’a, Kazakistan’dan Fas’a ve Tunus’a, Almanya’dan Hong Kong’a, İsveç’ten Dubai’ye, Belarus’tan Libya’ya, İsveç’ten Arnavutluk’a birçok ülkedeki potansiyel yatırım imkanlarını ve iş fırsatlarını analiz ederek ülkelerin ekonomilerini yerinde analiz ettik. Başbakanlar, bakanlar ve işadamlarıyla bizzat görüşerek Türk işadamlarına verdikleri mesajları aktardık.
Ve işte yeni rotamız Sırbistan… Sırbistan, Türkiye’ye uçakla yaklaşık 1.5 saat mesafede gidilebilen bir ülke. Yani çok yakın. Sırbistan’a giderken kafamız biraz karışık. ülkede yatırım iklimi nasıl? Türklere, Türk işadamlarına nasıl bakıyorlar sorusu zihnimizde. Ancak Türkiye’nin en büyük KOBİ bankası Halkbank’ın geçen mayıs ayında Sırbistan’ın KOBİ bankası Cacanska’yı satın alması, su kafa karışıklığını önemli ölçüde dağıtıyor. Sırbistan’a bu düşüncelerle gidiyoruz. Yaklaşık 1.5 saatlik keyifli yolculuğun ardından işte Sırbistan’dayız. Havaalanı, eski Sovyet bloku havaalanlarını andırıyor biraz. Ama olukça temiz, ferah… Otele yerleşmek için yola koyuluyoruz. Hava güneşli.. Pırıl pırıl temiz… Sağımız solumuz yemyeşil… Geniş ovalar ve ağaçlar, ferahlık uyandırıyor bizde. Ve şehir merkezi… Devasa parklar, insana ferahlık veriyor… Şehri ikiye bölen Tuna nehri ve şehir merkezinde insanı büyüleyen muhteşem parklara hayran kalıyoruz. Bu düşüncelerle ilerlerken kalacağımız otele geliyoruz.
İlk görüşmemizi her zaman olduğu gibi Türk Büyükelçiliği ile yapıyoruz. Belgrad Büyükelçi’miz Mehmet Kemal Bozay bizi sıcak bir ortamda karşılıyor, Sırbistan Raporu için üst düzey görüşmelerimizde tüm desteği sağlıyor. Keza Ticaret Müşaviri’miz İsmail Bozdemir, Türk yatırımcılarını ilgilendiren tüm konularda oldukça yararlı bilgiler veriyor, 1990 öncesinde, yani dağılmadan önce Yugoslavya Doğu Bloku ülkeleri arasında en gelişmiş ülkelerden biriydi. Ancak savaşlar ve ayrılıklar, ülkeyi geriye götürdü. 1999‘a kadar NATO bombardımanı altında olan başkent Belgrad, ülkeyi felakete götüren o kabus dolu günlerini unutmuşa benziyor. 2 milyon Belgradlı, şehirde, parklarda, sokaklarda olabildiğince coşkuyla yaşıyor. Halk, Tuna Nehri kıyısında dolaşıyor, kafeleri dolduruyor, restoranlarda yemek yiyor. Geceleri ise partilerde ve kulüplerde eğleniyor.
Belgrad, etrafta dolaşırken enerjisini hissedeceğiniz çok güzel bir şehir. Yemyeşil bir kent… Tarihi dokusu ayakta kalan şehirlerden biri. Bazı nehirler, şehirlere ayrı bir ruh, ayrı bir coşku katıyor. Sava ve Tuna da Belgrad için öyle… Hele şehrin ortasında birbirlerine kavuşmaları ise Belgrad’a ayrı bir değer katıyor. Bu ‘kavşak’ iki nehrin basit bir buluşmasından ziyade, Tuna’nın iki kola ayrılarak oluşturduğu adacık ve ‘üçüncü kol’ durumundaki Sava ile Belgrad’ın can damarlarını oluşturuyor. Almanya’da doğan Tuna, 10 ülkeyi dolaşıp 2800 km’ye yakın yol katettikten sonra Karadeniz’e kavuşuyor. Belgrad Kalesi ile park ve meydanların yer aldığı bu bölgeye Kalemegdan (Kalemeydan) deniyor. Nehir manzarası ve akşamları devreye giren romantik ışıkları ile adeta bir rüya beldesine dönüşen bu bölgeye Belgradlılar, bilhassa havanın güzel olduğu günlerde âdeta ‘akıyor’… Şehrin en hakim tepesindeki Belgrad Kalesi ise Romalılar tarafından yapılmış, Osmanlılar tarafından defalarca tamir edilmiş. Nasıl İstanbul’da “Belgrad Kapı” varsa, bu kalenin de en büyük girişinin adı “İstanbul Kapı”. Kalenin altı dehlizlerle doluymuş…
Dosyanın devamı için Turcomoney dergisinin Kasım sayısına bakabilirsiniz…
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.