– Türkiye’de toplam 67 banka faaliyet gösteriyor. 2020 yılından bu yana banka şube sayısında ve personel sayısında azalma meydana geldi. 2025 yılına girerken toplam 67 bankanın, 38’i mevduat, 20’si kalkınma ve yatırım bankası ve 9’u ise katılım bankasıdır. Türk bankacılık sektörü, 10 bin 842 şubesi ve 209.192 bin çalışanı ile faaliyet gösteriyor.
– Türk bankacılık sektörü Türk finans sistemi içerisinde en yüksek paya sahip. Bankacılık sektörü 2024 yılı itibariyle 32.66 trilyon TL (925 milyar dolar)’lik bir varlık büyüklüğüne sahip. 2020 yılında Türkiye’nin milli gelirinin %114,75 büyüklüğüne ulaşmıştı. Bu rakam takip eden yıllarda küçüldü. Nitekim 2024 yılı sonunda Türk bankacılık sektörünün milli gelire göre payı %71,20 civarına düştü.
– Katılım bankaları, kamunun destekleri ve teşvikleriyle hızla büyüdü, pazar paylarında arttı. Ancak, 2024 yılı itibariyle %88,09 seviyesinde olan mevduat bankacılığı hala temel belirleyici durumda. Türk bankacılık sektörü içerisinde küçük ve büyük ölçekli bankalar bulunuyor. Ancak, büyük bankalar hem kaynak hem de varlık yönetimi stratejilerinin tamamı için tam tekelci bir rekabet yapısı söz konusu.
– 2024 yılı verilerine göre, toplam 67 bankanın içerisinde ilk beş banka, sektördeki varlıkların %55,88’ine, kredilerin %55,57’sine, öz kaynakların %50,34’üne, şubelerin %52,02’sine ve istihdamın %50,55’ine sahip. İlk beş banka sektörün ortalama %50’sine, ilk 10 banka ise sektörün ortalama %80’ine hâkim durumda. İlk beş bankanın ilk ikisi ve dördüncüsü kamu sermayeli bankalardır.
– “Kur Korumalı Mevduat”ın tasfiye edilmesi için seçim sonrasında politika değişiklikleri yoluyla çalışmalar başlatıldı. 2023’ün ikinci yarısında Merkez Bankası’nın politika faiz oranlarını yükseltmeye başladı. % 8.5 seviyelere inen politika faizi % 55’lere kadar yükseltildi. 3 trilyon TL’yi aşan KKM 2024 yılında epeyce geriledi ve hatta 2025 yılının ilk aylarında hemen hemen ortadan kalmış durumda.
– Faiz oranlarının yükselmesi, kredi talebini azaltmaya, ayrıca kedilerin geri dönüşlerini ve kalitelerini de zayıflatmaya başladı. Bu nedenle, 2024 yılında bankaların kredi kalitesinde bozulmaları artırdı. Ancak 2025 yılında yılında faiz indirim süreci başladı. Mevduatın TL’ye dönüşümünü sağlamak için 2024 yılının son çeyreğine kadar devam etti, ancak 2025 yılında bu baskılar oldukça azaldı.
– Bankacılık sektörünün kârlılığı 2022 ve 2023 yıllarında gerek faiz ve gerekse faiz dışı gelirlerdeki artışa bağlı olarak olağanüstü ölçüde arttı. Ancak 2024 yılında yüksek tutulan faizler nedeniyle bankacılık karının artış hızı yavaşladı. Bankacılık sektörü, 2024 yılını 658 milyar 975 milyon lira ile kapattı.
Hukuki ve kurumsal yapısı açısından Türkiye finans sistemi içerinde en fazla regülasyona maruz kalan bankacılık sektörü, Türkiye ve dünya ekonomilerinde oluşan herhangi bir değişim karşısında en hızlı etkilenen hassas bir sektördür. Türk bankacılık sektörü Türk finans sistemi içerisinde en yüksek paya sahip. Bankacılık sektörü 2024 yılı itibariyle 32.66 trilyon TL (925 milyar dolar)’lik bir varlık büyüklüğüne sahip. 2020 yılında Türkiye’nin milli gelirinin %114,75 büyüklüğüne ulaşmıştı. Bu rakam takip eden yıllarda küçüldü. Nitekim 2024 yılı sonunda Türk bankacılık sektörünün milli gelire göre payı %71,20 civarına düştü.
Türkiye’de toplam 67 banka faaliyet gösteriyor. 2020 yılından bu yana banka şube sayısında ve personel sayısında azalma meydana geldi. 2025 yılına girerken toplam 67 bankanın, 38’i mevduat, 20’si kalkınma ve yatırım bankası ve 9’u ise katılım bankasıdır. Türk bankacılık sektörü, 10 bin 842 şubesi ve 209.192 bin çalışanı ile faaliyet gösteriyor.
TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN BÜYÜME POTANSİYELİ YÜKSEK KALMAYA DEVAM EDECEK
Türkiye’de bankacılığın GSYH içerisindeki yeri gelişmekte olan ülkelerle paralellik göstermekle birlikte, gelişmiş ülkelerin ortalamalarından oldukça düşük. Bu nedenle Türk bankacılık sektörünün büyüme potansiyeli uzun vade içerisinde yüksek kalmaya devam edecek. BDDK-Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından düzenlenip, kontrol edilen Türk bankacılık sektörü; mevduat bankaları, kalkınma ve yatırım bankaları ve İslami felsefe ve kurallar çerçevesinde kâr payı esasına göre faaliyet gösteren katılım bankaları gibi üç kategoride faaliyet gösteriyor.
Bankaları
TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ İÇİNDE KÜÇÜK VE BÜYÜK ÖLÇEKLİ BANKALAR BULUNUYOR
Katılım bankalarının büyüme hızları ve pazar paylarında görülen sürekli artış ana tema haline geldi. Katılım bankalarının hızlı gelişiminde kamu destekleri ve teşvikleri de belirleyici oldu. Ancak, 2024 yılı itibariyle %88,09 seviyesinde olan mevduat bankacılığı oransal olarak hala temel belirleyici durumda. Şubeleşme (özellikle yurtdışında şubeleşme) ve mevduat garantisi gibi ulusal inisiyatifin öne çıktığı konuların dışında AB mevzuatıyla ana hatlarıyla uyumlu olan Türk bankacılık sektörünün yasal çerçevesi, küresel ekonomilere entegrasyonun sağlamlaştırılması kriterlerine, Basel sürecine ve öz kaynak gereksinimi direktiflerine (CRD) uygun olarak yapılandırıldı. Risk yönetimi açısından, Türk bankacılık sektörü fiyatlamalarını ve bilanço dengelerini uluslararası normlarda yönetebilme becerisi içerisinde.
Türk bankacılık sektörü içerisinde küçük ve büyük ölçekli bankalar bulunuyor. Kaynak yönetiminde oligopol rekabetçi, varlık yönetimi bakımından ise tekelci rekabeti stratejileri benimseyen küçük ölçekli bankalar özellikle mevduat yarışı içerinde kendileri aleyhine maliyet dezavantajı yaratıyorlar. Ancak, büyük bankalar hem kaynak hem de varlık yönetimi stratejilerinin tamamı için tam tekelci bir rekabet yapısı söz konusu. Dolayısıyla rekabet daha çok küçük bankalar açısından geçerli olup, yoğunlaşmanın etkisiyle büyük bankalar için rekabetçi davranış hala temel bir eğilim halinde gelemedi.
İLK BEŞ BANKA, SEKTÖRÜN YÜZDE 50’SİNE SAHİP
Türk bankacılık sisteminde yoğunlaşma oldukça yüksek. 2024 yılı verilerine göre, toplam 67 bankanın içerisinde İlk beş banka, sektördeki varlıkların %55,88’ıne, kredilerin %55,57’sine, öz kaynakların %50,34’üne, Şubelerin %52,02’sine ve istihdamın %50,55’ine sahip. Sonuçta ilk beş banka sektörün ortalama %50’sine, ilk 10 banka da sektörün ortalama %80’ine hâkim durumda. İlk beş bankanın ilk ikisi ve dördüncüsü kamu sermayeli bankalar olup, kamunun ağırlığı son yıllarda giderek artıyor.
Türk bankacılık sektöründe, fiziki veya sanal network genişlemesi konusunda yenilikçi, değiştirici ve geliştirici yaklaşımlar sergilenmekle birlikte, alternatif kanallar içerisinde çok şubecilik önemini ilk sırada koruyor. Türk bankacılık sektörünün kredi verme kapasitesi, faiz volatilitesine ve regülasyon baskılarına karşı esneklik katsayıları oldukça dayanıklı. Geçmişten günümüz ulusal ve küresel düzeyde yaratılan finansal yeniliklerle, düzenleyici kısıtlamaların negatif etkilerini önemli ölçüde bertaraf edebiliyor. 2020 yılından itibaren 2024 yılına kadar devam eden yasal düzenlemeler, bankaların krize karşı dayanıklılığını törpüledi. Bununla birlikte, 2024 yılında da verimlilik ve karlılık performansı ılımlı olarak artmaya devam etti.
2024 YILINA ÖZGÜ GELİŞMELER ve 2024 BEKLENTİLERİ
Bilinen klasik finansal, yönetimsel ve operasyonel risklere ilaveten, hızlanan dijitalleşme, dijital para birimleri, uluslararası siber saldırıları, artan jeopolitik gerilimler ve her gün daha da kötüleşen iklim krizleri, bankaları çevreleyen önemli yapısal risk ve belirsizlik alanları olmaya başladı. Ancak, bu yeni risk alanlarını bankacılık henüz sistemsel olarak karşılayacak ortak akla ulaşamadı, finansal hizmetleri yeniden şekillendirecek bu yıkıcı veya değiştirici güçleri, bankacılık sektör temsilcileri henüz tam olarak algılayamadı. Şimdilik bu yeni risklerin sadece bilincinde olan ve bu riskler karşısında anlamsız bir iyimserlik içerisinde olan bankacılık sektörü mevcut rekabet gücünü gelecekte koruyamayabilir. Ayrıca, artan yasal düzenlemeler ve uyum zorlukları da ilave bir risk unsuru olarak hala devam ediyor.
2021’DE BAŞLATILAN YENİ EKONOMİ POLİTİKALARI 2023 YILI MAYIS AYININ SONUNA KADAR SÜRDÜ
Bankalar üzerinde kamusal baskı kurarak 2021’de başlatılan yeni ekonomi politikaları, 2023 yılı Mayıs ayının sonuna kadar sürdü. Kendi inisiyatiflerini kullanamaz duruma düşürülen bankacılık sektörünün üzerindeki baskılar, en başta KKM-Kur korumalı mevduat uygulaması, mevduat ve kredi ölçek büyüklükleri ile faiz oranlarına ilişkin regülasyonlarla yürütülüyordu. Baskılar, 2023 Mayıs ayındaki seçime kadar artarak devam etti. Ancak seçim sonrasında, özellikle mevduat ve kredi kullandırımlarına ilişkin düzenlemeler ile menkul kıymet tesisi uygulamalarından bazılarının kaldırılması, bazılarının da gevşetilmesi bankalar üzerindeki baskıyı nispi olarak hafifletti. Ancak, bu hafifletmelere rağmen, kredi seçiciliği başlığı altında bankaların hangi türde ve hangi sektöre kredi kullandıracaklarına ilişkin bağımsız hareket etmelerini önleyen birçok uygulamalar aynı şiddet ve tazyikle halen devam ettiriliyor.
3 TRİLYON TL’Yİ AŞAN KKM, 2024 YILINDA EPEYCE GERİLEDİ
Öncelikle makro düzeyde önemli bir risk haline gelen Kur Korumalı Mevduat konusunda seçim sonrası politika değişiklikleri yoluyla zaman içinde tasfiye edilmesine yönelik çalışmalar başlatıldı. 3 trilyon TL’yi aşan KKM 2024 yılında epeyce geriledi ve hatta 2025 yılının ilk aylarında hemen hemen ortadan kalmış durumda. 2023’ün ikinci yarısında Merkez Bankası, politika faiz oranlarını yükseltmeye başladı. % 8.5 seviyelere inen politika faizi % 55’lere kadar yükseltildi. Son düzenlemelerle 2025 yılında Merkez Bankası tarafından faiz indirimleri safhasına geçilmiş durumda.
Mevduat faiz oranlarının yukarı çıkması elbette bankaların kaynak maliyetlerini artırdı. Bu durum, yine merkez bankasının yanlış bir şekilde politika faizlerini dışlayarak SWAP gibi değişik usullerle bankaları daha düşük faiz oranlarından fonlaması 2023 yılında başlayan bir başka risk unsuru olarak piyasaları sarsmaya devam etmekte iken 2024 yılında bu türlü uygulamalar ortadan kaldırıldı.
2025 YILINDA FAİZ İNDİRİM SÜRECİ BAŞLADI
Faiz oranlarının yükselmesi, kredi talebini doğal olarak azaltmaya, ayrıca kedilerin geri dönüşlerini ve kalitelerini de zayıflatmaya başladı. Bu nedenle, 2024 yılında bankaların kredi kalitesinde bozulmaları artırdı. Ancak 2025 yılında yılında faiz indirim süreci başladı. Politika yapıcılar, mevduatın TL’ye dönüşümü konusunda kamusal baskılarına 2024 yılının son çeyreğine kadar devam etti, ancak 2025 yılında bu baskılar oldukça azaldı. Yine 2024 yılında CDS primlerindeki düşüşlere dayalı olarak, bankacılık açısından dış kaynak bulma olanakları ve olasılıkları konusunda bir miktar rahatlama meydana geldi.
Yerel seçimler sonrasında özellikle kamu bankalarının kredi kullandırımı konusundaki daha istekli davranma güdüleri zayıfladı. KGF teminatlı kredilerin artış hızı korundu, bireysel kredilerde de beklenen artış sağlanamadı. Son 5 yılda bankaların kredilerinde önemli artışlar oldu. Tahsili gecikmiş alacak oranlarında ciddi bir artış olmadı ve hatta bizzat BDDK düzenlemeleri ve kurumsal müsamahalarıyla gerileme görüldü. Zira, pandemi döneminde BDDK tarafından mevcut düzenlemeler çok esnetilerek bankaların kredilerini hem yakın izlemeye hem de tahsili gecikmiş alacaklara aktarmaları adeta zorlaştırılmıştı. Bu zorlaştırıcı düzenlemeler ana eğilim olarak hala devam ettiriliyor. Sonuçta bankalar problemli hale gelen birçok kredileri normal kredi sınıfları içerinde göstermeye devam ediyorlar. Özet olarak, son yıllarda bizzat BDDK yönlendiriciliğine bağlı olarak kredilerin risklilik sınıflandırmasına ve ölçülen kredi kalite seviyelerinin raporlanmasına güven azaldı. Dolayısıyla reel olarak 2024 ve takip eden yıllarda bankaların tahsili gecikmiş alacaklarında önemli artışlar olacağı çok yüksek olasılıktır.
BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN KARLILIĞI, 2022 VE 2023 YILLARINDA OLAĞANÜSTÜ ARTTI
Enflasyon muhasebesinin uygulanmayacak olması, bankalar için şu anda gösterim avantajı sağlayan ve ancak realitede bankaların aleyhine olan ve daha fazla kaynak kaybına yol açacak olan bu durum bir süre daha devam edecek. Her şeye rağmen bankacılık sektörünün kârlılığı 2022 ve 2023 yıllarında gerek faiz ve gerekse faiz dışı gelirlerdeki artışa bağlı olarak olağanüstü ölçüde arttı. Pandemi sürecinin sona ermesi sonrasında banka kredilerine olan yüksek talep, TCMB’nin düşük faizle bankalara kaynak sağlaması, yüksek enflasyon nedeniyle kredi kartı başta olmak üzere ücret ve komisyon gelirlerindeki artış, düşük döviz kuru ve düşük faiz oranı politikasının kaynak maliyetlerini oldukça düşürmüş olması sektörün kârlılık performansının hızlı gelişimini açıklıyor. Ancak 2024 yılında yüksek tutulan faizler nedeniyle bankacılık karının artış hızı yavaşladı.
Faiz marjlarındaki negatif ortama ve selektif kredi politikalarının sınırlayıcılığına teslim olamayacak kadar risk yönetiminde başarılı bir deneyime sahip olan ve faaliyet giderlerini etkin olarak yönetim becerisine sahip olan bankacılık, sermaye kârlılığını 2025 yılında enflasyonun üzerine çıkarmayı tekrar başaracaktır. Yüksek olan ve hatta daha da artma olasılığı olan zorunlu karşılık oranlarına ve KKM dönüşüm hedeflerinin getirdiği regülasyon yüklerine rağmen, fonlama maliyetlerini optimum doğrultuda yönetebilecektir.
2025 yılı içerisinde yüksek olasılıkla yabancı sermaye girişlerinin hızlanacağı bir ortama girilecek olması ve KKM’nin sonlanmış olması bankaların kaynak kullanım zorluklarının hafiflemesine yardımcı olacaktır. Faiz oranlarının düşüş yönünde seyredeceği gerçeğine dayalı olarak artacak olan kredi büyümesi ve kredi kalitesi bankacılığın bundan sonraki en büyük riski olacaktır. Toplumsal satın alma gücünün zayıflamasıyla, özellikle kredi kartları ve bireysel kredilerin geri dönüşü en yüksek problem adayıdır.
TÜRK BANKACILIK SİSTEMİ, 18 YILDA İSTİSNASIZ BÜYÜME GÖSTERDİ
Bu çalışmada ağırlıklı olarak BDDK-Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun aylık periyotlarla yayımladığı sayısal veriler ile TBB-Türkiye Bankalar Birliği’nin ve TKBB-Türkiye Katılım Bankaları Birliği’nın yayımladıkları istatistikler esas alındı. Türk bankacılık sistemi son 18 yılda TL bazında her yıl istisnasız olarak büyüme gösterdi. 2007-2024 yılları arasında birikimli olarak %7925 oranında büyüme gösterdi.
BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN BÜYÜKLÜĞÜ 2024 YILINDA 925 MİLYAR DOLARA ULAŞTI
2005 yılında 303 milyar dolar olan büyüklüğü, 2020 yılında 823 milyar dolara ulaştı. 2021 yılında ise dolar bazında büyüklüğü 691 milyar dolar büyüklüğüne geriledi. 2024 yılında ise bu rakam 925 milyar dolara ulaştı. Türk lirasının dış değerindeki ani ve yüksek kırılganlıklar nedeniyle bankacılık sektörünün TL bazında istikrarlı büyümesinin aksine, 2005-2024 yılları arasında dolar bazındaki büyümesi, 2009, 2012, 2015, 2016, 2018, 2021 yıllarında negatif, diğer 10 yılda da pozitif oldu. Büyümede oluşan inişli çıkışlı serinin nedeni TL’nin dış değerindeki ani kırılganlıklardır. 2021 yılından itibaren TL’nin değerinde yaşanan tahribatlar nedeniyle Türk bankacılık sektörünün dolar bazındaki büyüklüğü 10 yıl geriye giderek 2012 yılında ulaştığı büyüklüğe geri döndü. Ancak 2023 yılındaki döviz kurlarındaki oynaklığa rağmen dolar bazında bankacılık sektörü baz etkisiyle %4,12 oranında büyüme kaydetti. 2024 yılında dolar bazında %15,73, TL bazında ise %38,69 yıllık büyümesinin olduğu göz önünde bulundurulur ise TL’nin yaşadığı tahribatın hala devam ettiği çok daha iyi anlaşılacaktır.
BANKACILIK SEKTÖRÜ, 2024 YILINDA DOLAR BAZINDA YÜZDE 15,73 ORANINDA BÜYÜDÜ
Bankacılık sektörü 2024 yılında TL bazında %38,69, dolar bazında ise %15,73 oranında büyüme gösterdi. Bu yüksek büyümenin varlıklar yönünden en önemli kalemi TL ve dövizli krediler, kaynaklar yönünden de TL cinsi mevduat kalemleri ve repo işlemleri yoluyla gerçekleşti. 2024 yılında bankacılık sektörünün büyümesinin kaynağı daha çok TL mevduat ve repo artışlarına dayanıyor. Varlıklarında ise TL ve Yabancı Para kredi artışlarına dayanması, bankacılık sektörünün bir yandan kredi riskini artırdı, bir yandan dövize kurlarındaki hareketlilik potansiyeli, ilave yük ve hassasiyet risklerini devam ettirdi.
Bankacılık sisteminin faiz makasının son 18 yılda maksimum seviyesi 2022 yılında ulaşılan %7,08, minimum seviyesi ise 2011 ve 2014 yıllarındaki %3.14 ve 2024 yılındaki % 3.05 olmak kaydıyla ortalaması %3,86 olarak gerçekleşti. Türk bankacılık sistemindeki faiz marjlarında görülen istikrar bankacılık sisteminin en önemli güçlü özelliklerinin başında geliyor. 2022 yılında da sistemin faiz marjı %7.08 olarak gerçekleşti. Faiz marjının 2022 yılında artmış olmasının en önemli nedeni, Merkez Bankası’nın mevduat faizlerin aşağı yönlü baskılayıcı politikaları ve dövizli kaynakların KKM şekline dönüşümü sonrasında oluşan kur farklarının bankalar yerine kamu tarafından üstlenilmesidir. 2024 yılında da düşmüş olmasının nedeni yüksek politika faizlerinin kaynak maliyetlerini daha da yükseltmiş olmasıdır. Ancak yine de bankacılık sisteminin maliyetli varlıklarının maliyet oranları oldukça hareketli olmasına rağmen, getirili varlıkların getiri oranları öngörülen faiz marjlarını hep koruyacak şekilde aynı paralelde gerçekleştirilmesi önemli bir yönetim başarısıdır.
Türk bankacılık sektöründe en önemli ve belirleyici kaynak sıralaması, büyükten küçüğe doğru mevduat, borçlanma ve öz kaynak kalemleridir. 2024 yılında da bu sıralama değişmemekle birlikte mevduatın payı, borçlanma kalemindeki artışa bağlı olarak bir miktar azaldı. Mevduat dışı borçlanma kalemleri içerisinde 2019 yılında başlayan düşme eğilimi, 2024 yılında tekrar artışa başladı. Bu artışta küresel fonların yönünün birazcıkta olasa netleşmesi etkili oldu. Ancak öz kaynakların payında 2022 yılında artan karlılıkla birlikte artış olmasıan rağmen 2024 yılında özkaynakların payı yeterince artmamış mevcut seyrini korudu.
BANKACILIK SEKTÖRÜNDE EN BÜYÜK KALEM KREDİLERDİR
Türk bankacılık sektörünün varlık sıralaması yönünden en büyük kalem %48,83 lik bir payla kredilerdir. Ancak, kredi kaleminin payı 2017 yılında ulaştığı %64,95 oranındaki payı devam eden yıllarda her yıl aşağılara düşerek 2024 yılında %48,83 oranına kadar geriledi. Kredilerden sonra ikinci büyük kalem %15,71 payla menkul kıymetler, üçüncü büyük kalem ise %12,48 payla bankalardan alacaklar kalemi oldu. 2011 yılından itibaren Türk bankacılık sektöründe kredi/mevduat rasyoları %100 seviyesinin üzerinde seyretmekte iken, 2019 yılında %100 seviyesine, 2020 yılında da %94 seviyesine, 2021 yılında da %86 seviyesine, 2022 yılında ise %81 seviyesine, 2023 yılında da % 76 seviyesine indi, 2024 yılında da artış eğilimine girerek tekrar % 82 seviyesine çıktı. Bilanço riskleri bu açıdan bir miktar dengelendi. Buradaki dengelenmenin sebebi kredi risklerindeki düşüş değil, mevduat kaleminde (özellikle dövizli ve dövize endeksli mevduatlarda) 2020 yılından itibaren yaşanmaya başlanan hızlı artışların 2024 yılında zayıflamasıdır.
2024 YILINDA TÜKETİCİ VE TAKSİTLİ KREDİLERİN PAYLARI ARTTI, KOBİ KRİDİLERİNİN PAYI DÜŞTÜ
2023 yılı sonunda bankacılık sistemin sahip olduğu toplam 16.046.593 milyon TL’lık nakdi kredilerin içerisinde KOBİ kredileri %26.76, tüketici krediler %24,43, taksitli krediler %17,53 ve kurumsal krediler de %31,28 oranında dağılım gösteriyor. 2020 yılında pandeminin ilk andaki etkileriyle kurumsal kredilerin payı düştü, tüketici ve taksitli ticari kredilerin payı artmış iken, 2021 yılında tam aksi gelişme oldu, diğerlerinin payı düşerken kurumsal kredilerin payı %34,62 oranından %40,98 oranına yükseldi. 2022 yılında ise, tüketici krediler bireysel krediler sufak artışlarla seviyelerini korurken, kurumsal kredilerin payı % 40.98’den % 36.63 seviyesine düştü. 2022 yılında en fazla artış KOBİ kredilerinde meydan geldi. 2023 yılında ise kurumsal krediler ile taksitli kredilerin payları düştü, diğerlerinin payları arttı. 2024 yılında ise tüketici ve taksitli kredilerinin payları artmış, KOBİ ve kurumsal kredilerin payları geriledi.
Krd.
Mevduat ile menkul kıymet plasmanları arasındaki ilişi ise 2005 yılında %50 seviyesinin üzerine çıktı. Takip eden yıllarda düşmeye ya da düşürülmeye başlandı ve 2017 yılına kadar %21 seviyesine ulaşıldı. Ancak, 2018 yılından itibaren tekrar artmaya başladı ve 2022 yılında %26, 2023 yılında da %25 , 2024 yılında da % 26 seviyelerine yükseldi.
ÖZKAYNAKLARIN TOPLAM KAYNAKLAR İÇİNDEKİ PAYI AZALDI
Türk bankacılık sektörünün büyümesine 2021 yılına kadar öz kaynaklar aynı hızda eşlik edemedi. Zira öz kaynaklarının toplam kaynaklar içerindeki payı 2005 yılından itibaren ana eğilim olarak düşmeye devam ediyor. Örneğin 2005 yılında %13,44 olan Özkaynak/Toplam kaynak ilişkisi, 2021 yılında %7,74 seviyesine kadar geriledi. Ancak, Merkez Bankası’nın 2022 yılındaki faiz, kur politikalarına bağlı olarak bankacılığın artan karlılığının yardımıyla özkaynaklar 2022 yılında tekrar artış göstermeye başladı. 2022 yılında Türk bankacılığının özkaynaklarının toplam kaynaklar içerisindeki payı % 7.74’ten % 9.81 seviyesine yükseldi. 2023 yılında ise bir önceki yılda gerçekleşen karlılığa ulaşılamadığı için sözkonusu rasyo tekrar gerilemeye başladı ve %9,02 olarak, 2024 yılında da %8.87 olarak gerçekleşti.
2005 yılından itibaren öz kaynakların göreceli payının düşmesine ve kredi plasmanların payının da artmasına rağmen, bu eğilimin sermaye yeterlilik oranlarına negatif yansıması engellendi. Zira, SYR hesaplamalarında esas alınan sermaye tabanı ile bilançoda yer alan öz kaynakların arasındaki makas, 1.ve2.kuşak sermaye adlarıyla haricen ilave edilen katkı sermaye kalemleriyle sermaye tabanı lehine sürekli olarak açılıyor. Örneğin 2015 yılında Sermaye Tabanı/Öz kaynaklar rasyosu 1.17 iken 2021 yılında 1.38 oranına çıktı, 2024 yılında da 1.2,7 olarak gerçekleşti. Bunun anlamı bankacılığın esasen düşen SYR rasyoları ulusal inisiyatif kapsamımda düzenleyici otoritelerin yönlendirmesiyle katkı sermaye ve risk ağırlıklarının düşürülmesi yollarıyla telafi ediliyor. SYR’nin yüksek düzeyi bu şekilde resmi düzenlemelerle sağlandı. Zira birçok kredi çeşidinin risk ağırlıkları da olması gereken ağırlıkların daha da altına çekilerek kredi riskine esas tutarın toplam krediler içerisindeki payı düşürülmekte ve bu yolla da SYR’nin yüksek hesaplanması sağlanıyor. Aynı eğilim ve yaklaşım 2023 yılında da devam etti. SYR ve risk hesaplamalarında Türk bankacılık sektörü uluslararası standartların giderek gerisine itiliyor.
Yayımlanan verilere göre 2024 yılında SYR oranları sektör için %19,6, katılım bankaları için 21.7, kalkınma ve yatırım bankaları için %24,7 ve mevduat bankaları için ise %19,1 olarak ölçüldü.
SYR hesaplamalarına dahil edilen risklerin büyüklüğü itibariyle ilk ve en önemli sırayı kredi riski, ikinci sırayı operasyonel riskler üçüncü sırayı da piyasa riskleri oluşturmakta ve bu sıralara yıllardır değişmiyor.
2023 yılı itibariyle kredi riskinin payı %88,51, piyasa riskinin payı %2.98 ve operasyonel riskin payı ise %8,51 olarak gerçekleşti.
Yine 2024 yılında SYR hesaplamalarında dikkate alın riskler içerisinde en fazla değişim %66,80 oranıyla artış yönünde operasyonel risklerde cereyan etti.
KOMİSYON GELİRLERİNİN PAYI YÜZDE 32,81’E YÜKSELDİ
Türk bankacılık sektörünün net faiz gelirlerinin toplam gelirler içerisindeki payı 2023 yılında düştü ve %50,06 olarak gerçekleşti. 2023 yılına kadar son 18 yılın ortalaması %19,59 civarında iken, 2024 yılında komisyon gelirlerinin payı da %32,81 seviyesine yükseldi. Bu yükselişin temel nedeni işlem hacminin artışından ziyade bankacılık hizmetlerinin daha pahalı hale getirilmiş olmasıdır. Ancak yine de, operasyonel giderler/operasyonel gelirler oranının uluslararası ortala seviyenin altında seyretmesi Türk bankacılık sisteminin ayırt edici pozitif özelliklerinden biri olarak hala devam ediyor.
Kredilerde başlayan tahsilat sorunlarına dayalı olarak, son üç yılda artış trendine giren karşılık giderlerinin toplam giderler içerisinde en yüksek paya 2022 yılında ulaştı. 2005-2017 yılları arasında karşılık giderlerinin toplam operasyonel giderler içerindeki payı ortalama %31,25 civarında iken, 2022-2018 yılları arasında bu oran %58,36 seviyesine yükseldi. Ancak bir önceki yıla göre 2024 yılında ayrılan karşılık giderleri düşen karlılık oranları paralelinde göreceli olarak düşmüş ve toplam opersyonel giderlerin % 30.54’ünü oluşturdu.
MEVDUATIN ORTALAMA VADESİ ÜÇ AYIN ALTINDA
Türk bankacılık sektöründe ana kaynak olan mevduatın ortalama vadesi üç ayın altında (hatta iki ayın) olması likidite yönetimini zorlamakta ve maliyet seviyesini artırıyor. Üstelik son üç yılda mevduatın ortalama vadesi de düşme eğilimine girdi. 2018 yılında mevduatın ortalama vadesi 73,93 gün iken, 2021 yılında bu ortalama vade 51.59 güne geriledi. Ancak, 2022 yılında asgari vadesi 3 ay olarak belirlenen KKM nedeniyle kayden de olsa mevduat vade ortalaması 60.14 güne, 2023 yılında da 78.56 güne yükselmiştir. Ancak, 2024 yılında mevdurtaın ortalama vadesi 63.09 güne düşmüş durumda.
2024 verilerine göre Türk bankacılık sektörü bir aylık vade bazında likidite açığı içerisinde. Ancak 7 güne kadar vade bazında sahip olduğu fazla likidite olanağıyla bir ay bazındaki açıklarını kapatabilmekte ve yönetebiliyor. Dolayısıyla üç aya kadar vadeli borç ve yükümlülüklerde de likidite yeterlilik oranları da kuvvetli olmayıp, yeterlilik sınırı civarında seyrediyor. 2024 yılında 7 günlük vade bazında % 51.49 ortanında likidite fazlası, bir aylıkta % 24.84 likidite açığı, üç aylık vade bazında % 2.78 likidite fazlası, 12 aylık vade bazında %141,47 oranında likidite fazlası ve 12 aylık vadeden daha uzun vadelerde de %117,27 oranında likidite fazlası ve nihayet toplam baz da da % 52.21 oranında likidite fazlası bulunuyor.
LİKİDİTE İHTİYACININ ÖNEMLİ BİR BÖLÜMÜ MEVDUAT VE REPO KALEMLERİNDEN OLUŞUYOR
Türk bankacılık sektörü türev ürünlerinde her vade bazında likidite fazlasına göre kurgulanıyor. Bu durum önemli ve Türkiye finansal sistemine özgü değişmeyen bir özelliktir. 7 günlük vade bazında sahip olduğu likidite fazlalıklarını ağırlıklı olarak nakit kalemlerinin içerinde, menkul kıymetler kaleminde ve zorunlu karşılıklarda değerlendiriyor. Yine 7 günlük vade bazında, likidite ihtiyacının önemli bir bölümü ise mevduat ve repo kalemlerinden kaynaklanıyor. Toplam mevduatın %47,78’lik kısmı ile yine toplam reponun % 56.9’lik kısmının 7 günlük vade içerinde yer alması bankacılık sisteminin önemli riskleri arasında.
2024 YILINDA MEVDUAT DIŞI BORÇLANMA KALEMLERİNİN DAĞILIMI VE İÇERİĞİ DEĞİŞTİ
Türk bankacılık sisteminin borçlanma yapısı da 2024 yılı içerindeki piyasa gelişmelerinden etkilenerek değişim başladı. Bu hareketlilik, 2024 yılında da devam etti. Öncelikle mevduat kaleminde oluşan artışa paralel olarak mevduat dışı kaynaklarda da artışler meydana geldi. 2024 yılında mevduat dışı borçlanma kalemlerinin dağılımı ve içeriği değişti. Bu kapsamda YP borçlanmalar azaldı, TL borçlanmalar arttı. TL borçlanma kalemleri içerisinde ise en fazla düşüş sermaye benzeri borçlanmalar yoluyla kaynaklar ve finansal koşulların stresinin arttığı konjonktürün temel bir özelliği paralelinde para piyasalarından borçlanmalar oldu. Yine menkul kıymet ihraçları yoluyla sağlanan borçlanmalar yatay seyrini korudu. 2024 yılında enfazla artış repo yoluyla sağlanan kısa vadeli kaynaklardan meydana geldi.
BDDK tarafından yayımlanan tahsili problemli hale gelmiş olan kredilerle ilgili veriler son dönemlerde tam bir şeffaflık içerinde olmadığı sorunu halen devam ediyor. Ancak yayımlanan verilere göre takipteki kredilerin öz kaynaklara oranı, 2019 yılında %30,63 iken 2020 yılında %25.44, 2022 yılında ise %11,62 oranına geriledi. Aynı gerileme 2023 yılında da meydana gelmiş ve %8,91 , 2024 yılında ise %10.13 olarak realize oldu. Bu hızlı düşüşün arka planı bilinmiyor. Yine takibe düşen alacakların oranı 2019 yılında %5,36 olarak gözükürken, 2020 yılında %4,08 seviyesine, 2021 yılında ise %3.15 seviyesine, 2022 yılında da %2.10 seviyesine, 2024 yılında da %1,78 seviyesine gerilemiş olduğu raporlanıyor. Ayrıca, yeniden yapılandırma ve ödeme zorluğu içerisindeki firmalara özgü özel uygulamalara konu olan kredi alacaklarının varlığı bilinmekle birlikte, bu türlü perdeleme işlemlerinin miktarı hakkında sağlıklı bilgileri içeren herhangi bir istatistik bulunmuyor. Her hâlükârda bu türlü perdeleme işlemlerinin bilançolarda yer alan takibe dönüşüm oranlarının daha düşük gözükmesine sebep olduğu gayet açıktır.
2020 yılının tüm olumsuzluklarına rağmen Türk bankacılık sektörü, devam eden yıllarda getirili varlıkların getiri oranları (Net Faiz geliri/Getirili Aktifler %), toplam varlık getirileri (ROAA) ve öz kaynak getirileri (ROAE) başta olmak üzere karlılık seviyelerini hızlıca artırdı. Artan getirilerin kar üzerindeki yarattığı hızlı yükseliş özellikle karşılık giderlerinin artırılmasıyla dengelenmeye çalışıldı. Ancak karlılıktaki bu yükseliş ve dengelenme hali 2023 yılında net bir şekilde hız kesmiş görünüyor.
YÜKSEK ENFLASYON, “REEL ÖZ KAYNAK GETİRİ ORANLARI”NI DÜŞÜRÜYOR
ROAA/ROAE rasyosu son 17 yıllık sürede ortalama olarak %11,31 olmasına rağmen 2022 yılında % 8,99 seviyesine 2023 yılında da %9,38 seviyesine, 2024 yılında da %8.98 seviyesine hızlıca gerilemesi, tüm gelişmekte olan ülkelere göre oldukça avantajlı statüsü nün törpülenmeye başlandığı görülüyor. Ancak, 2022 yılına özgü olarak ROAA nın %4.86, ROAE nin dae % 54.07 seviyesine çıkması ve aynı şekilde 2023 yılında da ROAA nın %3.83, ROAE nin dae % 40.88 seviyesinde gerçekleşmesi ve yine 2024 yılında da ROAA nın % 2.78, ROAE nin dae % 30.95 seviyesinde gerçekleşmesi, düşüş eğilimine rağmen bankacılığın özkaynaklarını güçlendirmeye devam etti. 2025 yıllarında ROAA/ROAE rasyosundaki düşme eğiliminin düşüp düşmeyeceği dikkatle izlenmelidir. Ülke genelinde faiz maliyetlerinin değişim aralığının yüksek olmasına rağmen, faiz marjını iyi yöneten bankacılık kesiminin kar ve karlılık göstergelerinin volatilite riskini engelleme kapasite ve becerisi ROAA/ROAE rasyosundaki düşme eğilimini önleyeceği büyük olasılık olarak gözüküyor. Özellikle Öz kaynak getiri oranlarının yüksekliği Türk bankacılık sektöründe uzun yıllardır sürdürülmekle birlikte, enflasyon seviyesinin yüksekliği “reel öz kaynak getiri oranları”nı düşürmekte ve uluslararası referans değerlerinin altına çekiyor.
Sektörün net döviz pozisyon riskinin temel göstergelerinden “Toplam Yabancı para Net Pozisyonu /Yasal Öz Kaynaklar” Rasyosu 2024 yılsonu itibariye %1,18 olup, 2023 yılına ve diğer önceki yıllara göre önemli bir miktar düşüş gösterdi. Ancak, YP pozisyonu hemen hemen kapalı gibi gözükse de yabancı para değerlerindeki değişimler sektörün gelir üretimi ve operasyonel gider yapısı üzerinde önemli ölçüde etki ve baskı yapıyor. Zira, Türk bankacılık sistemi bilanço içi varlık ve yükümlülüklerde ciddi ölçüde açık pozisyon riski taşımakta ve bu riski yüksek komisyon maliyetlerine katlanarak, yenileme ve karşı taraf riski alarak bilanço dışı kalemlerle kapatıyor. Türk bankacılık sisteminin bilanço içi pozisyon/yasal öz kaynaklar rasyosu 2022 yılında %29,02, 2023 yılında da % 47,80, 2024 yılında da %20.46 olarak çok yüksek düzeyde gerçekleşti. Türk bankacılık düzenlemeleri arasında YP pozisyon kapatmalarında bilanço dışı işlemlerin miktarını sınırlayan hiçbir düzenleme olmama halinin devam etmesi bankacılık sistemi açısında ciddi bir zafiyettir.
Orhan Ökmen
Sesmir Yönetim Kurulu Başkanı
okmen@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.