-Bankacılık sektörü 2022 yıl sonu itibariyle 14.34 trilyon TL (767 Milyar USD)‘lık bir varlık büyüklüğüne sahip. Sektör, 2020 yılında Türkiye milli gelirinin %114,75 büyüklüğüne ulaşmıştı. 2021 yılında ise küçüldü. 2022 yılı sonunda Türk bankacılık sektörünün milli gelire göre payı %87,18 seviyesine düştü. Türk bankacılık sektöründe 11 bin 85 şubesi ve 205 bin 326 çalışanı olan toplam 57 banka faaliyet gösteriyor.
-Katılım bankalarının, bankacılık sektörü içindeki payı, son yıllarda hızla artmaya başladı. Bunda devletin, katılım bankacılığı sektörüne girmesi önemli rol oynadı. Nitekim 2017 yılında katılım bankalarının sektör içindeki payı %4,87 iken bu oran 2022 yılında %8.28 seviyesine ulaştı. Ancak, mevduat bankacılığının payı temel belirleyici durumda. Nitekim 2022 yılı itibariyle %86,01’lık seviyesinde.
-Türk bankacılık sisteminde yoğunlaşma oldukça yüksektir. 2022 Eylül ayı verilerine göre, toplam 57 bankanın içerisinde İlk beş banka, sektördeki varlıkların %53,86’sına, kredilerin %55,02’ine, öz kaynakların %51,16’ine, Şubelerin %51,60’ına ve istihdamın %50,39’una sahip. İlk 5 banka, ortalama olarak sektörün ortalama %50’sine, ilk 10 banka da sektörün ortalama %80’ine hâkim durumda. İlk beş bankanın ilk 2’si kamu sermayeli banka.
– Enflasyon, büyüme ve stagflasyon gibi makro gelişmelerin karşısında uygulanan para politikaları ve oluşacak faiz-fiyat seviyelerinin ulaşacağı seviyeler, bankacılığın gelişimi açısından oldukça kritik öneme sahip. 2022 yılında yükselen enflasyon ve durgunluk şokları, varlık değerindeki volatiliteler, enerji-gıda-tedarik zinciri şokları bankacılık kesimini oldukça yordu. Ancak bankacılık için 2023 yılının daha pozitif gelişmelere yol açacağı bekleniyor.
-Türk lirasının dış değerindeki zayıflamayı umursamadan Ortodoks politikaları terk ederek faiz indirimlerine devam eden Merkez Bankası, ana görevi olan enflasyonla mücadelesini sekteye uğrattı, büyüme odaklı misyon üstlendi. Sonuçta 2022 yılında, Türk parası dolar karşısında %40,28 oranında değer kaybetti. Baz etkisiyle yılı %64,24 ile tamamlayan yüksek oranlı bir enflasyon yaratıldı, gelir dağılımı daha da bozuldu ve geniş kesimler, satın alma güçlerini kaybetti.
-2022 yılında bankacılık sektörünün YP dış borcu azalmaya devam etti, YP likidite tamponlarının yüksek seviyesi devam etti ve dolayısıyla YP likidite şoklarına karşı bankaların dayanıklılığı yükseldi. Mevcut görünüme göre, bankaların faiz riski sınırlı düzeyde seyrediyor gibi gözükmekle birlikte, KKM ve yürütülen para politikası sakin gözüken faiz volatilitesinde ani dalgalanmalar yaratma potansiyeline ve risk üretme gücüne sahip.
-2023 yılına girerken, KKM’ın döviz kurlarını dengeleyici fonksiyonunun azaldığı ve enflasyonun çok çok altında gelir sağladığı için KKM’ın cazibesi azaldı ve bu üründen çıkışlar hızlanmaya başladı. KKM’ın devamlılığına katkı sağlamak üzere, KKM için verilen faizlerdeki üst sınır (politika faizi+300 baz puan) kaldırılarak örtük bir faiz artışına dolaylı olarak izin verildi. Böyle bir önlem, mevduat yarışını başlatacağı ve 2023 yılında bankaların faiz yüklerini biraz daha artıracağı kesindir.
-Bankacılık sektörü 2022 yılında TL bazında %55,67, USD bazında ise %10,97 oranında büyüme gösterdi. Bu yüksek büyümenin varlıklar yönünden en önemli kalemi TL cinsi krediler, kaynaklar yönünden de TL cinsi ve dövize endeksli mevduat kalemlerinde gerçekleşti. 2022 yılında bankacılık sektörünün büyümesinin kaynağının daha çok dövizli mevduat artışlarına, varlıklarında ise TL kredi artışlarına dayanması, bankacılık sektörünün bir yandan kredi riskini artırdı.
-2011 yılından itibaren Türk bankacılık sektöründe kredi/mevduat rasyoları %100 seviyesinin üzerinde seyretmekte iken, 2019 yılında %100 seviyesine, 2020 yılında da %94 seviyesine, 2021 yılında da %86 seviyesine, 2022 yılında ise %81 seviyesine indi. Bilanço riskleri bu açıdan bir miktar dengelendi. Buradaki dengelenmenin sebebi kredi risklerindeki düşüş değil, mevduat kaleminde 2020 yılından itibaren yaşanan hızlı artışlardır.
-Bankacılığın esasen düşen SYR rasyoları, ulusal inisiyatif kapsamımda düzenleyici otoritelerin yönlendirmesiyle katkı sermaye ve risk ağırlıklarının düşürülmesi yollarıyla telafi ediliyor. SYR’nin yüksek düzeyi bu şekilde resmi düzenlemelerle sağlanıyor. Zira birçok kredi çeşidinin risk ağırlıkları da olması gereken ağırlıkların daha da altına çekilerek kredi riskine esas tutarın toplam krediler içerisindeki payı düşürülüyor. Bu yolla da SYR’nin yüksek hesaplanması sağlanıyor.
-Türk bankacılık sektörünün net faiz gelirlerinin toplam gelirler içerisindeki payı, 2022 yılında düştü ve %69,31 olarak gerçekleşti. Son 17 yılın ortalaması %19,42 civarında iken 2022 yılında komisyon gelirlerinin payı %11,64 seviyesine düştü. Operasyonel giderler/operasyonel gelirler oranının uluslararası ortala seviyenin altında seyretmesi Türk bankacılık sisteminin ayırt edici pozitif özelliklerinden biri olarak hala devam ediyor.
-Türk bankacılık sektöründe ana kaynak olan mevduatın ortalama vadesi 3 ayın altında olması likidite yönetimini zorluyor, maliyet seviyesini artırıyor. Üstelik son 3 yılda mevduatın ortalama vadesi de düşme eğilimine girdi. 2018 yılında mevduatın ortalama vadesi 73,93 gün iken, 2021 yılında bu ortalama vade 51.59 güne geriledi. Ancak, 2022 yılında asgari vadesi 3 ay olarak belirlenen KKM nedeniyle kayden de olsa mevduat vade ortalaması 60.14 güne yükselmiş oluğu gözüküyor.
-Türk bankacılık sistemi bilanço içi varlık ve yükümlülüklerde ciddi ölçüde açık pozisyon riski taşıyor. Bankacılık sektörü, bu riski yüksek komisyon maliyetlerine katlanarak, yenileme ve karşı taraf riski alarak bilanço dışı kalemlerle kapatıyor. Türk bankacılık sisteminin bilanço içi pozisyon/yasal öz kaynaklar rasyosu, 2022 yılında -%29,02 olarak çok yüksek düzeyde gerçekleşti.
Türkiye finans sisteminin, organizasyon, regülasyon, ölçek ve kurumsallaşma kriterlerine göre en önemli ve en büyük bileşeni, bankacılık sektörüdür. Bankacılık sektöründe oluşan herhangi bir değişme ve gelişme, Türkiye ekonomisinin finansal istikrarına ve reel ekonomisine yansıyor. Türk bankacılık sektörünün Türk finans sistemi içerisindeki yüksek payı, hane halkının toplam finansal varlıklar içerindeki yüksek payıyla da destekleniyor. Yüksek karlılık; mevduatlarından daha fazla kredi verebilme, döviz açık pozisyonlarını bilanço dışı işlemlerle kapamak; faiz marjlarını dünya da en iyi yönetmek; çok çok kısa vadeli mevduat yapısıyla çalışmak; dövizli veya dövize endeksli (KKM gibi) mevduat toplamlarının TL mevduattan daha yüksek olması; varlıklarda krediler, kaynaklarda ise mevduatın belirleyici hesap olması Türk bankacılık sisteminin en belirgin özellikleridir.
Bankacılık sektörü 2022 yıl sonu itibariyle 14.34 trilyon TL (767 Milyar USD)‘lık bir varlık büyüklüğüne sahip. 2020 yılında Türkiye milli gelirinin %114,75 büyüklüğüne ulaşmıştı. 2021 yılında ise küçüldü. 2022 yılı sonunda Türk bankacılık sektörünün milli gelire göre payı %87,18 seviyesine düştü. Türk bankacılık sektöründe 11 bin 85 şubesi ve 205 bin 3266 bin çalışanı olan toplam 57 banka faaliyet gösteriyor. 2020 yılından bu yana banka şube sayısında ve personel sayısında azalma meydana geldi. 2023 yılına girerken var olan toplam 57 bankanın, 35’i mevduat, 16’sı kalkınma ve yatırım bankası ve 6’sı ise katılım bankasıdır.
Türkiye’de bankacılığın GSYIH içerisindeki yeri gelişmekte olan ülkelerle paralellik göstermekle birlikte, gelişmiş ülkelerin ortalamalarından oldukça düşük olması nedeniyle Türk bankacılık sektörünün büyüme potansiyeli uzun vade içerinde yüksek kalmaya devam edecektir.
BDDK-Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından düzenlenip, kontrol edilen Türk bankacılık sektörü; mevduat bankaları, kalkınma ve yatırım bankaları ve İslami felsefe ve kurallar çerçevesinde kâr payı esasına göre faaliyet gösteren katılım bankaları gibi üç kategoride faaliyet gösteriyor.
Bankaları
KATILIM BANKALARI HIZLI BÜYÜDÜ, PAZAR PAYLARI SÜREKLİ ARTTI
Katılım banklarının büyüme hızları ve pazar paylarında görülen sürekli artış ana tema haline geldi. Ancak, mevduat bankacılığının payı temel belirleyici olup, 2022 yılı itibariyle %86,01’lık seviyesi ile hala oldukça yüksektir.
Şubeleşme (özellikle yurtdışında şubeleşme) ve mevduat garantisi gibi ulusal inisiyatifin öne çıktığı konuların dışında AB mevzuatıyla ana hatlarıyla uyumlu olan Türk bankacılık sektörünün yasal çerçevesi, küresel ekonomilere entegrasyonun sağlamlaştırılması kriterlerine, Basel sürecine ve öz kaynak gereksinimi direktiflerine (CRD) uygun olarak yapılandırıldı. Risk yönetimi açısından, Türk bankacılık sektörü fiyatlamalarını ve bilanço dengelerini uluslararası normlarda yönetebilme becerisi içerisindedir.
Türk bankacılık sektörü içerisinde küçük ve büyük ölçekli bankalar bulunuyor. Kaynak yönetiminde oligopol rekabetçi, varlık yönetimi bakımından ise tekelci rekabeti stratejileri benimseyen küçük ölçekli bankalar özellikle mevduat yarışı içerinde kendileri aleyhine maliyet dezavantajı yaratıyor. Ancak, büyük bankalar hem kaynak hem de varlık yönetimi stratejilerinin tamamı için tam tekelci bir rekabet yapısı söz konusudur. Dolayısıyla rekabet daha çok küçük bankalar açısından geçerli. Yoğunlaşmanın etkisiyle büyük bankalar için rekabetçi davranış hala temel bir eğilim halinde gelemedi.
KAMU BANKALARININ AĞIRLIĞI SON YILLARDA GİDEREK ARTIYOR
Türk bankacılık sisteminde yoğunlaşma oldukça yüksektir. 2022 Eylül ayı verilerine göre, toplam 57 bankanın içerisinde İlk beş banka, sektördeki varlıkların %53,86’sına, kredilerin %55,02’ine, öz kaynakların %51,16’ine, Şubelerin %51,60’ına ve istihdamın %50,39’una sahip. Sonuçta ilk beş banka ortalama olarak sektörün ortalama %50’sine, ilk 10 banka da sektörün ortalama %80’ine hâkim durumda. İlk beş bankanın ilk ikisi ise kamu sermayeli bankalar olup, kamunun ağırlığı son yıllarda giderek artıyor.
verilerine göre
Sermaye
Ölçek, optimum maliyet ve verimlilik konularındaki ihtiyaç ve eksiklikleri önemli ölçüde devam eden Türk bankacılık sektörü, uzunca süre çalışma ve büyüme stratejilerini bu alanlarda yoğunlaştırmaya devam edecektir.
Türk bankacılık sektöründe, fiziki veya sanal network genişlemesi konusunda yenilikçi, değiştirici ve geliştirici yaklaşımlar sergilenmekle birlikte, alternatif kanallar içerisinde çok şubecilik önemini hala ilk sırada koruyor. Türk bankacılık sektörünün kredi verme kapasitesi, faiz volatilitesine ve regülasyon baskılarına karşı esneklik katsayıları oldukça dayanıklı. Geçmişten günümüz ulusal ve küresel düzeyde yaratılan finansal yeniliklerle, düzenleyici kısıtlamaların negatif etkilerini önemli ölçüde bertaraf edebiliyor. Ancak 2020 yılından itibaren 2022 yılına kadar devam eden yasal düzenlemeler bankaların krize karşı dayanıklılığını törpülemiş olmakla beraber, 2022 yılında da verimlilik ve karlılık performansı artmaya devam etti.
2022 YILINA ÖZGÜ GELİŞMELER
2022 yılı, Türk bankacılık sektörü açısından yoğun regülasyon baskısı yılı olarak adlandırılır ise yanlış olmaz.
Jeopolitik riskler, pandemi, enerji fiyatları, enflasyon gelişmeleri, resesyon endişeleri, küresel talep ve tedarik zincirlerine ilişkin endişeler, askeri ve ekonomik savaşlar başta olmak üzere küresel ortamda son birkaç yıldır biriken yapısal zorlukların yatırım ortamını yönlendirdiği zorlu bir kavşak içerinde bankacılık sektörü 2023 yılına girdi. Küresel boyutlarda hızla yükselen enflasyon ve artan faiz oranları bankacılık sektörünün orta ve uzun vadeli öngörülerini, fırsatlarını tamamıyla belirsiz hale getirdi, karlılık ve büyüme konularında sektörün görünümünü genel olarak bozdu, dayanıklılıkları hakkında kuşkulara yol açtı ve son yıllara kadar sektörün ana belirleyicisi olan istikrarlı konumunu sarstı. Ancak, ülke ve profil bazında farklı gelişmelere maruz kalan banklar arasında ciddi ölçüde ayrışma yaşandı. Kimi ülkelerde bazı bankalar karlılık ve büyüme konularında oldukça iyi performans gösterebildiler. Performansı yüksek olan bankaların ortak özelliği, daha çok “yeşil çevre, yeşil ekonomi”, “iklim değişikliği”, “sürdürülebilirlik finansmanı” ve “dijital dönüşüm” gibi ana temalara ve “dijital bankacılık”, “açık bankacılık” vizyonuna sahip olmalarıdır. Büyüme ve kalkınmanın, ekonomik, çevresel ve sosyal boyutlarını dikkate almayan bankaların gelecekleri bulunmuyor.
Enflasyon, büyüme ve stagflasyon gibi makro gelişmelerin karşısında uygulanan para politikaları ve oluşacak faiz-fiyat seviyelerinin ulaşacağı seviyeler, bankacılığın gelişimi açısından oldukça kritik öneme sahip. 2022 yılında yükselen enflasyon ve durgunluk şokları, varlık değerindeki volatiliteler, enerji-gıda-tedarik zinciri şokları bankacılık kesimini oldukça yordu. Ancak ortaya çıkan koşullara entegre olmayı başaran bankacılık için 2023 yılının daha pozitif gelişmelere yol açacağı bekleniyor.
Sermaye ve alt yapısı yeterli olan ve dijital dönüşüme önem vermeyi sürdüren Türk bankacılık sektörü, küresel belirsizliklere rağmen 2022 yılını sağlam ve başarılı bir şekilde tamamladı.
2022 YILINDA TÜRK PARASI, DOLAR KARŞISINDA YÜZDE 40,28 ORANINDA DEĞER KAYBETTİ
Ortada sanayi üretimine ve istihdam artışına yönelik kalıcı ve sağlıklı bir ivme yoktur. Küresel düzeyde belirsizliklerin arttığı bir dönemde olunduğu göz ardı edildi. Sanayi üretiminde ve istihdamda artış eğilimi olduğunu ve bu artışın devamlılığı açısından finansal koşulların destekleyici pozisyona getirilmesi gerektiğini değerlendiren TCMB, yılın ikinci yarısından itibaren %14 olan politika faizini kademeli olarak yılın sonuna kadar %9 oranına kadar, toplamda 500 baz puan indirdi.
Sermaye çıkışlarının artışını, fiyat istikrarsızlıklarını ve Türk lirasının dış değerindeki zayıflamayı umursamadan Ortodoks politikaları terk ederek faiz indirimlerine devam eden Merkez Bankası, ana görevi olan enflasyonla mücadelesini sekteye uğratarak, siyasetin güdümüyle büyüme odaklı misyon üstlendi. Sonuçta 2022 yılında, Türk parası dolar karşısında %40,28 oranında değer kaybetti. Tepe noktası %84,39, ortalaması %72,31 olan ve ancak baz etkisiyle yılı %64,24 ile tamamlayan yüksek oranlı bir enflasyon yaratıldı, gelir dağılımı daha da bozuldu ve geniş kesimler, satın alma güçlerini kaybetti.
2022 YILI, BANKACILIK SEKTÖRÜ AÇISINDAN YOĞUN REGÜLASYON BASKISI YILI OLDU
Artış sürecine giren döviz kurlarının enflasyon başta olmak üzere, makro dengeler üzerinde yarattığı tahribatı azaltmak için, şaşırtıcı bir şekilde Ortodoks politikaların ortak silahı olan faiz artışına direnerek ve bilakis düşürmeye devam ederek kendisini küresel dünyadan ayrıştırdı. Ortaya çıkan dengesizlikleri gidermek için ise makro ihtiyatı tedbir adı altında yoğun regülasyonlara başvurarak 2022 yılı içerinde bankaları baskı altında tuttu. 2022 yılında Türk bankacılık sektörünün maruz kaldığı regülasyon baskısı son bir asırda en yüksek noktasına çıktı. 2022 yılı Türk bankacılık sektörü açısından yoğun regülasyon baskısı yılı olarak adlandırılır ise yanlış olmaz.
2022 yılında Merkez Bankası’nın bankacılık sektörüne yönelik direkt veya dolaylı regülasyonların bir kısmını şu şekilde sıralayabiliriz:
2022 yılında uygulanan bu utangaç kambiyo kısıtlamalarına dayalı regülasyonlar, öncelikle serbest piyasa uygulamalarını ve bankacılığın risk yönetim inisiyatiflerini tartışmasız olarak zayıflattı.
TL’nin dolar başta üzere tüm yabancı para birimlerine karşı olağanüstü değer kaybıyla sebep olduğu geniş atımlı volatilite ve fiyat istikrarsızlığı, genel seçim tartışmaları, dış dünya ile entegrasyon zayıflıkları bankacılığı 2023 yılında karşı karşıya kaldığı önemli problemlerdir.
2022 YILINDA BANKACILIK SEKTÖRÜ AÇISINDAN ÖNEMLİ GELİŞMELER
2022 yılında bankacılık açısından önem arz eden gelişmeler ana başlıklar ise şunlar:
2020 yılından itibaren küresel bankacılık gelişmelerine paralel olarak Türk bankacılık sektörünün genelinde dijitalleşme ve açık bankacılık süreçleri 2022 yılında da hızlı bir şekilde ilerlemesine devam ediyor. Teknolojik yenilikleri iş modellerinin hepsine hızlı bir şekilde adapte etme süreçlerine ağırlık vererek, müşterilerinin ihtiyaçlarına yanıt verme, alternatif dağıtım kanallarını ve hizmet kapasitesini büyütme; temassız işlem, mobil kullanım, uzaktan erişim, siber güvenlik alanlarındaki etkinliğini ve uzaktan çalışma olanaklarını koruyup geliştirme konularında önemli mesafeler kaydetti.
TL FİRMA KREDİLERİ, 2022 YILINDA TOPLAM KREDİLERDE SÜRÜKLEYİCİ OLDU
Firmaların yükselen emtia fiyatlarıyla artan işletme sermayesi ve stok finansman ihtiyacı nedeniyle TL firma kredileri, 2022 yılında toplam kredilerde sürükleyici oldu. 2022 yılında makro-ihtiyati tedbirleri adı altında yapılan regülasyonlar kredi büyümesindeki ivmelenmeyi oldukça sınırlandırdı, buna rağmen KOBİ, ihracat ve yatırım kredilerinin büyümesini hızlandırdı ve kredilerdeki payını yükseltti. Bireysel kredi büyümesi ise, konut kredileri kredi/değer oranına ve ihtiyaç kredi vadelerine yönelik sıkılaştırıcı önlemlerin katkısıyla ılımlı seyretmekte önemli artışlar oluşmuyor. Yakın izlemedeki kredilerin önemli bir kısmı, gecikmesi olmayan kredilerden oluşuyor.
YABANCI PARA LİKİDİTE ŞOKLARINA KARŞI BANKALARIN DAYANIKLILIĞI YÜKSELDİ
Kredi büyümesindeki ivmelenmenin zayıflatılması doğal olarak 2022 yılında bankacılık sektörünün aktif kalitesi göstergelerinin de iyileşmesine katkı sağladı. Ayrıca bankaların ihtiyatlılık gereği salgın döneminden itibaren tüm kredi sınıfları için yüksek oranlarda karşılık ayırmaları aktif kalitesine ilişkin riskleri daha da sınırlıyor. Küresel finansal koşullardaki sıkılaşma ve jeopolitik riskler nedeniyle dış borç maliyetleri yükseltmekle olmakla beraber, bankalar güçlü bir borç geri ödeme ve yenileme performansı sergiledi. Dolayısıyla 2022 yılında bankacılık sektörünün YP dış borcu azalmaya devam etti, YP likidite tamponlarının yüksek seviyesi devam etti ve dolayısıyla YP likidite şoklarına karşı bankaların dayanıklılığı yükseldi.
Mevcut görünüme göre, bankaların faiz riski sınırlı düzeyde seyrediyor gibi gözükmekle birlikte, KKM ve yürütülen para politikası sakin gözüken faiz volatilitesinde ani dalgalanmalar yaratma potansiyeline ve risk üretme gücüne sahip. Yine regülasyonların ve Merkez Bankası zorlamaların baskısıyla bankaların TL aktiflerinin ortalama vadesi, sabit faizli uzun vadeli menkul kıymetlere yönelinmesi ile 2022 yılının sonuna doğru yukarı yönlü hareket etmeye başladı.
BANKACILIK SEKTÖRÜNDE GÜÇLÜ KARLILIK PERFORMANSI ORTAYA ÇIKTI
Kredilere ve mevduata ilişkin devreye alınan menkul kıymet düzenlemelerinin bilançoya etkisi faiz riski olarak esasen 2023 yılında görülecektir. Bankalar ağırlıklı olarak uzun YP pozisyona sahip iken, uzun pozisyon fazlası taşıyan bankaların sayısı artmakta ve aktif büyüklüğü payları yüksek seyrediyor. 2022 yılında DTH ağırlıklı kaynakların kur farklarının kamu tarafından karşılanmasına dayalı olarak bankacılık sektöründe güçlü kârlılık performansı ortaya çıktı ve bu yüksek karlılık sermaye yeterliliğini önemli ölçüde destekledi. Sektörün kredi mevduat faiz marjı, TÜFE’ye endeksli menkul kıymet getirileri ile kredi büyümesinden gelen hacim etkisi sektörün kârlılığını ve sermaye yeterliliğini ayrıca destekledi.
2023 yılında sektörün aktif kalitesindeki mevcut görünümünün olumlu seyretmesi halinde sektörün karlılığı da devam edecektir.
Bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik oranları (SYR), düzenleme etkilerinden dolayı olması gerekenden yüksek gözükmekle birlikte, gerçek durumu hala yasal sınırların üzerindedir. Bu durum, beklenmeyen kayıpların karşılanabilmesi ve stresli dönemlerde genel ekonominin ihtiyaç duyacağı finansman olanaklarının sürdürülmesi açısından kritik öneme sahip bir tampondur.
“KUR KORUMALI MEVDUAT”IN CAZİBESİ AZALDI
2023 yılına girerken, KKM’ın döviz kurlarını dengeleyici fonksiyonunun azaldığı ve enflasyonun çok çok altında gelir sağladığı için KKM’ın cazibesi azaldı ve bu üründen çıkışlar hızlanmaya başladı. KKM’ın devamlılığına katkı sağlamak üzere, KKM için verilen faizlerdeki üst sınır (politika faizi+300 baz puan) kaldırılarak örtük bir faiz artışına dolaylı olarak izin verildi. Böyle bir önlem, mevduat yarışını başlatacağı ve 2023 yılında bankaların faiz yüklerini biraz daha artıracağı kesindir. Ayrıca yine 2023 yılının başından itibaren firmaların ülkeye getirecekleri dövizlerden TCMB’na satmak zorunda oldukları kısmın üzerinde %2 döviz dönüşüm desteği ödeneceği açıklandı. Bu yolla ihracatçıların satacakları dövizleri %2 daha pahalı satmalarına olanak tanındı. Yine KKM tan tüzel kişilerin elde edeceği gelirlerin kurumlar vergisinden muafiyeti 2023 yılı sonuna kadar uzatıldı. Bu gibi önlemlerin tamamı gelir dağılımını ve sosyal dengeleri direkt olarak bozan, 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak seçimlere endeksli, sürekliliği mümkün olmayan adaletsiz uygulamalardır.
BİLANÇOLARDA VE MALİ DENGELERDE DURUM
Türk bankacılık sistemi son 20 yılda TL bazında her yıl istisnasız olarak büyüme göstermiştir. 2005-2022 yılları arasında birikimli olarak %2770,43 oranında büyüme göstermiştir.
2005 yılında 303 milyar dolar olan büyüklüğü 2020 yılında 823 milyar dolara ulaşırken 2021 yılında dolar bazında büyüklüğü 691 milyar dolar büyüklüğüne geriledi. 2022 yılında 771 milyar dolara ulaştı. Türk lirasının dış değerindeki ani ve yüksek kırılganlıklar nedeniyle bankacılık sektörünün TL bazında istikrarlı büyümesinin aksine, 2005-2020 yılları arasında dolar bazındaki büyümesi, 2009, 2012, 2015, 2016, 2018, 2021 yıllarında negatif, diğer 10 yılda da pozitif oldu. Büyümede oluşan inişli çıkışlı serinin nedeni TL’nin dış değerindeki ani kırılganlıklardır. 2021 yılında TL’nin değerinde yaşanan tahribat nedeniyle Türk bankacılık sektörünün dolar bazındaki büyüklüğü 10 yıl geriye giderek 2012 yılında ulaştığı büyüklüğünün altına düştü. Ancak 2022 yılındaki döviz kurlarındaki oynaklığa rağmen USD bazında bankacılık sektörü baz etkisiyle bir miktar büyüme kaydetti.
Bankacılık sektörü 2022 yılında TL bazında %55,67, USD bazında ise %10,97 oranında büyüme gösterdi. Bu yüksek büyümenin varlıklar yönünden en önemli kalemi TL cinsi krediler, kaynaklar yönünden de TL cinsi ve dövize endeksli mevduat kalemlerinde gerçekleşti. 2022 yılında bankacılık sektörünün büyümesinin kaynağının daha çok dövizli mevduat artışlarına, varlıklarında ise TL kredi artışlarına dayanması, bankacılık sektörünün bir yandan kredi riskini artırdı, bir yandan dövize endeksli kaynakların yönetiminde ilave yük ve hassasiyetler üstlenildi.
KUR FARKLARI, KAMU BANKALARI TARAFINDAN ÜSTLENİLDİ
Bankacılık sisteminin faiz makasının son 17 yılda maksimum seviyesi 2022 yılında ulaşılan %7,08, minimum seviyesi ise 2014 yılındaki %3.14 olmak kaydıyla ortalaması %3,95 olarak gerçekleşti. Türk bankacılık sistemindeki faiz marjlarında görülen istikrar bankacılık sisteminin en önemli güçlü özelliklerinin başında geliyor. 2022 yılında da sistemin faiz marjı %7,08 olarak gerçekleşti. Faiz marjının artmış olmasının en önemli nedeni, Merkez Bankası’nın mevduat faizlerin aşağı yönlü baskılayıcı politikaları ve dövizli kaynakların KKM şekline dönüşümü sonrasında oluşan kur farklarının bankalar yerine kamu tarafından üstlenilmesidir. Ancak yine de bankacılık sisteminin maliyetli varlıklarının maliyet oranları oldukça hareketli olmasına rağmen, getirili varlıkların getiri oranları öngörülen faiz marjlarını hep koruyacak şekilde aynı paralelde gerçekleştirilmesi önemli bir yönetim başarısıdır.
MEVDUATIN PAYI ARTTI, BORÇLANMA KALEMİNİN PAYI AZALDI
Türk bankacılık sektöründe en önemli ve belirleyici kaynak sıralaması, büyükten küçüğe doğru mevduat, borçlanma ve öz kaynak kalemleridir. 2022 yılında da bu sıralama değişmemekle birlikte mevduatın payı, artarken borçlanma kaleminin payı azaldı. Mevduat dışı borçlanma kalemleri içerisinde 2019 yılında başlayan düşme eğilimi devam etti. 2022 yılında düşme hızı biraz daha arttı. Bu düşüşte küresel fonların pahalı hale gelmesi de etkili oldu. Ancak öz kaynakların payında 2022 yılında artan karlılıkla birlikte artış oldu. Zira 2021 yılındaki payı %7.74 iken, 2022 yılında % 9.81 oldu.
Türk bankacılık sektörünün varlık sıralaması yönünden en büyük kalem %51,75’lik bir payla kredilerdir. Ancak, kredi kaleminin payı 2017 yılında ulaştığı %64,95 oranındaki payı devam eden yıllarda her yıl aşağılara düşerek 2022 yılında %51,75 oranına kadar geriledi. Kredilerden sonra ikinci büyük kalem %16,21 payla menkul kıymetler, üçüncü büyük kalem ise %10,39 payla bankalardan alacaklar kalemi oldu.
BİLANÇO RİSKLERİ DENGELENDİ
2011 yılından itibaren Türk bankacılık sektöründe kredi/mevduat rasyoları %100 seviyesinin üzerinde seyretmekte iken, 2019 yılında %100 seviyesine, 2020 yılında da %94 seviyesine, 2021 yılında da %86 seviyesine, 2022 yılında ise %81 seviyesine indi. Bilanço riskleri bu açıdan bir miktar dengelendi. Buradaki dengelenmenin sebebi kredi risklerindeki düşüş değil, mevduat kaleminde (özellikle dövizli ve dövize endeksli mevduatlarda) 2020 yılından itibaren yaşanan hızlı artışlardır.
2022 YILINDA EN FAZLA ARTIŞ, KOBİ KREDİLERİNDE MEYDANA GELDİ
2021 yılı sonunda bankacılık sistemin sahip olduğu toplam 4.897.808 milyon TL’lık nakdi kredilerin içerisinde KOBİ kredileri %22.42, tüketici krediler %19,99, taksitli krediler %16,62 ve kurumsal krediler de %40,98 oranında dağılım gösteriyor. 2020 yılında pandeminin ilk andaki etkileriyle kurumsal kredilerin payı düştü, tüketici ve taksitli ticari kredilerin payı arttı, 2021 yılında tam aksi gelişme oldu, diğerlerinin payı düşerken kurumsal kredilerin payı %34,62 oranından %40,98 oranına yükseldi. 2022 yılında ise, tüketici krediler/bireysel krediler ufak artışlarla seviyelerini korurken, kurumsal kredilerin payı % 40.98’den % 36.63 seviyesine düştü. 2022 yılında en fazla artış KOBİ kredilerinde meydana geldi.
(TL/000.000)
Mevduat ile menkul kıymet plasmanları arasındaki ilişi ise 2005 yılında %50 seviyesinin üzerine çıktı. Takip eden yıllarda ise düşmeye ya da düşürülmeye başlandı. 2017 yılına kadar %21 seviyesine geriledi. Ancak, 2018 yılından itibaren tekrar artmaya başladı ve 2022 yılında %26 seviyesine yükseldi.
2022 YILINDA ÖZKAYNAKLAR, TEKRAR ARTMAYA BAŞLADI
Türk bankacılık sektörünün büyümesine 2021 yılına kadar öz kaynaklar aynı hızda eşlik edemiyor. Zira öz kaynaklarının toplam kaynaklar içerindeki payı 2005 yılından itibaren ana eğilim olarak düşmeye devam ediyor. Örneğin 2005 yılında %13,44 olan Özkaynak/Toplam Kaynak ilişkisi, 2021 yılında %7,74 seviyesine kadar geriledi. Ancak, Merkez Bankası’nın 2022 yılındaki faiz, kur politikalarına bağlı olarak bankacılığın artan karlılığının yardımıyla özkaynaklar 2022 yılında tekrar artış göstermeye başladı. 2022 yılında Türk bankacılığının özkaynaklarının toplam kaynaklar içerisindeki payı % 7.74 ten % 9.81 seviyesine yükseldi.
SERMAYE YETERLİLİK RASYOSUNUN YÜKSEK DÜZEYİ, RESMİ DÜZENLEMELERLE SAĞLANIYOR
2005 yılından itibaren öz kaynakların göreceli payının düşmesine ve kredi plasmanların payının da artmasına rağmen, bu eğilimin sermaye yeterlilik oranlarına (SYR) negatif yansıması engellendi. Zira, SYR hesaplamalarında esas alınan sermaye tabanı ile bilançoda yer alan öz kaynakların arasındaki makas, 1.ve2.kuşak sermaye adlarıyla haricen ilave edilen katkı sermaye kalemleriyle sermaye tabanı lehine sürekli olarak açılıyor. Örneğin 2015 yılında Sermaye Tabanı/Öz Kaynaklar Rasyosu 1.17 iken 2021 yılında 1.38 oranına çıktı. Bunun anlamı, bankacılığın esasen düşen SYR rasyoları ulusal inisiyatif kapsamımda düzenleyici otoritelerin yönlendirmesiyle katkı sermaye ve risk ağırlıklarının düşürülmesi yollarıyla telafi ediliyor. SYR’nin yüksek düzeyi bu şekilde resmi düzenlemelerle sağlanıyor. Zira birçok kredi çeşidinin risk ağırlıkları da olması gereken ağırlıkların daha da altına çekilerek kredi riskine esas tutarın toplam krediler içerisindeki payı düşürülüyor ve bu yolla da SYR’nin yüksek hesaplanması sağlanıyor.
Yayımlanan verilere göre 2021 yılında SYR oranları sektör için %19,46, katılım bankaları için 20.73, kalkınma ve yatırım bankaları için %22,70 ve mevduat bankaları için ise %19,04’dur.
SYR hesaplamalarına dahil edilen risklerin büyüklüğü itibariyle ilk ve en önemli sırayı kredi riski, ikinci sırayı operasyonel riskler, üçüncü sırayı da piyasa riskleri oluşturuyor. Bu sıralama, yıllardır değişmiyor.
2022 yılı itibariyle kredi riskinin payı %91,12, piyasa riskinin payı %3.67 ve operasyonel riskin payı ise %5,21 olarak gerçekleşti.
Yine 2022 yılında SYR hesaplamalarında dikkate alın riskler içerisinde en fazla değişim %91.93 oranıyla artış yönünde piyasa risklerinde cereyan etti.
Oranları %
Türk bankacılık sektörünün net faiz gelirlerinin toplam gelirler içerisindeki payı, 2022 yılında düştü ve %69,31 olarak gerçekleşti. Son 17 yılın ortalaması %19,42 civarında iken 2022 yılında komisyon gelirlerinin payı %11,64 seviyesine düştü. Operasyonel giderler/operasyonel gelirler oranının uluslararası ortala seviyenin altında seyretmesi Türk bankacılık sisteminin ayırt edici pozitif özelliklerinden biri olarak hala devam ediyor.
Kredilerde başlayan tahsilat sorunlarına dayalı olarak, son üç yılda artış trendine giren karşılık giderlerinin toplam giderler içerisinde en yüksek paya 2022 yılında ulaştı. 2005-2017 yılları arasında karşılık giderlerinin toplam operasyonel giderler içerindeki payı ortalama %31,25 civarında iken, 2022-2018 yılları arasında bu oran %58,36 seviyesine yükseldi.
MEVDUATIN ORTALAMA VADESİ 3 AYIN ALTINDA OLMASI, LİKİDİTE YÖNETİMİNİ ZORLUYOR
Türk bankacılık sektöründe ana kaynak olan mevduatın ortalama vadesi üç ayın altında (hatta iki ayın) olması likidite yönetimini zorluyor ve maliyet seviyesini artırıyor. Üstelik son üç yılda mevduatın ortalama vadesi de düşme eğilimine girdi. 2018 yılında mevduatın ortalama vadesi 73,93 gün iken, 2021 yılında bu ortalama vade 51.59 güne geriledi. Ancak, 2022 yılında asgari vadesi 3 ay olarak belirlenen KKM nedeniyle kayden de olsa mevduat vade ortalaması 60.14 güne yükselmiş oluğu gözüküyor.
TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ, 3 AYLIK VADE BAZINDA, LİKİDİTE AÇIĞI İÇİNDE
2022 verilerine göre Türk bankacılık sektörü bir aylık ve üç aylık vade bazında likidite açığı içerisinde. Ancak 7 güne kadar vade bazında sahip olduğu fazla likidite olanağıyla bir ay ve üç ay bazındaki açıklarını kapatabiliyor ve yönetebiliyor. Dolayısıyla üç aya kadar vadeli borç ve yükümlülüklerde de Likidite yeterlilik oranları da kuvvetli olmayıp, yeterlilik sınırı civarında seyrediyor. Türk bankacılık sektörü türev ürünlerinde her vade bazında likidite fazlasına göre kurgulanıyor. Bu durum önemli ve Türkiye finansal sistemine özgü değişmeyen bir özelliktir. 7 günlük vade bazında sahip olduğu likidite fazlalıklarını ağırlıklı olarak nakit kalemlerinin içerisinde, menkul kıymetler kaleminde ve zorunlu karşılıklarda değerlendiriliyor. Yine 7 günlük vade bazında, likidite ihtiyacının önemli bir bölümü ise mevduat ve repo kalemlerinden kaynaklanıyor. Toplam mevduatın %51,34’lik kısmı ile yine toplam reponun % 48.15’lik kısmının 7 günlük vade içerinde yer alması, bankacılık sisteminin önemli riskleri arasında.
Piyasalarından Borçlanmalar
2022 YILINDA MEVDUAT DIŞI KAYNAKLARDA AZALMA MEYDANA GELDİ
Türk bankacılık sisteminin borçlanma yapısı da 2022 yılı içerindeki piyasa gelişmelerinden etkilendi ve değişime başladı. Öncelikle mevduat kaleminde oluşan artışa rağmen mevduat dışı kaynaklarda azalma meydana geldi. 2022 yılında mevduat dışı borçlanma kalemlerinin dağılım ve içeriği değişti, bu kapsamda YP borçlanmalar azaldı TL borçlanmalar arttı. TL borçlanma kalemleri içerisinde ise en fazla düşüş repo yoluyla borçlanmalar ve menkul kıymet ihraçları oldu. Yine Merkez Bankası’nın likidite destekleriyle merkez bankasından borçlanmalar arttı. Ancak finansal koşulların stresinin arttığı konjonktürün temel bir özelliği paralelinde bankalar arası borçlanmalarda azalması gerekirken tam aksi yönde bu kalemde de artış meydana geldi.
TAKİPTEKİ KREDİLERİN ÖZ KAPNAKLARIN ORANI YÜZDE 22,46’YA GERİLEDİ
BDDK tarafından yayımlanan tahsili problemli hale gelen kredilerle ilgili veriler, son dönemlerde tam bir şeffaflık içinde değil. Bu sorun halen devam ediyor. Ancak yayımlanan verilere göre takipteki kredilerin öz kaynaklara oranı, 2019 yılında %30,68 iken 2020 yılında %25,49, 2021 yılında ise %22,46 oranına geriledi. Aynı gerileme 2022 yılında da meydana geldi ve %11,61 olarak realize oldu. Bu hızlı düşüşün arka planı bilinmiyor. Yine takibe düşmüş alacakların oranı 2019 yılında %5,36 olarak gözükürken, 2020 yılında %4,08 seviyesine, 2021 yılında ise %3.15 seviyesine, 2022 yılında da %2.10 seviyesine gerilediği raporlanıyor. Ayrıca, yeniden yapılandırma ve ödeme zorluğu içerisindeki firmalara özgü özel uygulamalara konu olan kredi alacaklarının varlığı bilinmekle birlikte, bu türlü perdeleme işlemlerinin miktarı hakkında sağlıklı bilgileri içeren herhangi bir istatistik bulunmuyor. Her hâlükârda bu türlü perdeleme işlemlerinin bilançolarda yer alan takibe dönüşüm oranlarının daha düşük gözükmesine sebep olduğu gayet açıktır.
2022 yılının tüm olumsuzluklarına rağmen Türk bankacılık sektörü, getirili varlıkların getiri oranları (Net Faiz Geliri/Getirili Aktifler %), toplam varlık getirileri (ROAA) ve öz kaynak getirileri (ROAE) başta olmak üzere karlılık seviyelerini hızlıca artırdı. Artan getirilerin kar üzerindeki yarattığı hızlı yükseliş, özellikle karşılık giderlerinin artırılmasıyla dengelenmeye çalışıldı.
ROAA/ROAE rasyosu son 17 yıllık sürede ortalama olarak %11,47 olmasına rağmen 2022 yılında % 9 seviyesine hızlıca gerilemesi, tüm gelişmekte olan bankları göre oldukça avantajlı statüsünün törpülenmeye başlandığı görülüyor. Ancak, 2022 yılına özgü olarak ROAA’nın %4.87, ROAE’ nin de % 54.16 seviyesine çıkması, bankacılığın özkaynaklarını güçlendirdi. 2023 yılında ROAA/ROAE rasyosundaki düşme eğiliminin düşüp düşmeyeceği dikkatle izlenmelidir. Ülke genelinde faiz maliyetlerinin değişim aralığının yüksek olmasına rağmen, faiz marjını iyi yöneten bankacılık kesiminin kar ve karlılık göstergelerinin volatilite riskini engelleme kapasite ve becerisi ROAA/ROAE rasyosundaki düşme eğilimini önleyeceği büyük olasılık olarak gözüküyor. Özellikle öz kaynak getiri oranlarının yüksekliği Türk bankacılık sektöründe uzun yıllardır sürdürülmekle birlikte, enflasyon seviyesinin yüksekliği “reel öz kaynak getiri oranları”nı düşürüyor ve uluslararası referans değerlerinin altına çekiyor.
Yasal Öz kaynak Standart Oranı (Yüzde)
Yasal Öz kaynaklar %
BANKACILIK SİSTEMİ, CİDDİ ÖLÇÜDE AÇIK POZİSYON RİSKİ TAŞIYOR
Sektörün net döviz pozisyon riskinin temel göstergelerinden “Toplam Yabancı Para Net Pozisyonu /Yasal Öz Kaynaklar” Rasyosu 2021 yılsonu itibariye sırasıyla %2,33 olup, 2021 yılına göre önemli bir miktar düşüş gösterdi. Ancak, YP pozisyonu hemen hemen kapalı gibi gözükse de yabancı para değerlerindeki değişimler sektörün gelir üretimi ve operasyonel gider yapısı üzerinde önemli ölçüde etki ve baskı yapıyor. Zira, Türk bankacılık sistemi bilanço içi varlık ve yükümlülüklerde ciddi ölçüde açık pozisyon riski taşıyor. Bankacılık sektörü, bu riski yüksek komisyon maliyetlerine katlanarak, yenileme ve karşı taraf riski alarak bilanço dışı kalemlerle kapatıyor. Türk bankacılık sisteminin bilanço içi pozisyon/yasal öz kaynaklar rasyosu, 2022 yılında -%29,02 olarak çok yüksek düzeyde gerçekleşti. Türk bankacılık düzenlemeleri arasında YP pozisyon kapatmalarında bilanço dışı işlemlerin miktarını sınırlayan hiçbir düzenleme olmama halinin devam etmesi bankacılık sistemi açısında ciddi bir zafiyettir.
Kaynak: Bu çalışmada ağırlıklı olarak BDDK’nın aylık periyotlarla dönemsel olarak yayımladığı sayısal veriler ile Bankalar Birliği’nin yayımladığı istatistikler esas alındı.
Orhan ÖKMEN
Sesmir Yönetim Kurulu Başkanı
okmen@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.