Suriye’deki iç savaş başlayalı neredeyse dört yıl olacak. Mart 2011’de başlayan olayları baz aldığımızda bir ülkenin dört yıl boyunca bombalanmadık köşesinin kalmaması, ülkenin tamamının kontrol edilebilir olmaktan çıkması, terör örgütlerinin yuvası haline gelmesi elbette bir ülkenin yıkımı anlamına geliyor. Suriye’de günlük hayata dair hiç bir aktivite neredeyse yok. Milyonlarca insanın komşu ülkelere sığındığı bir trajedi yaşanıyor. Açıklanan rakamlara göre, sadece Türkiye’de 1,5 milyonu aşkın Suriyeli sığınmacı olarak yaşıyor. Dünyanın farklı ülkelerine sığınan Suriyeliler eğitimden, sağlığa, beslenmeden, barınmaya birçok sorun yaşıyorlar. Düşünün ülkenizde güvenle yaşarken, çocuklarınız okullarına giderken, gelecek için umutlar beslerken birden bire ülkeniz yıkılıyor ve siz başka ülkelerde bilmediğiniz dillerde, bilmediğiniz kültürlerde yaşama mücadelesini veriyorsunuz. Kendi ülkenizde memur olmanız, akademisyen olmanız ya da iş insanı olmanız göç etmek zorunda kaldığınız ülkelerde bir anlam ifade etmiyor. çünkü artık siz kimsenin bilmediği bir dili konuşan yabancısınız. ünlü bir edebiyatçı da olsanız, akademisyen de olsanız gittiğiniz ülkede cahil muamelesi görüyorsunuz. Hepsinden acı olanı çocuklarınız eğitimden yoksun bir şekilde yetişecek ve bir nesil böylece kayıp olarak görülecek.
Savaş zor bir durum. İnsanlar savaşta sadece hayatlarını kaybetmiyor. Yaralanıyor, ömür boyu sakat kalıyor, ailesini kaybediyor, akli dengesini yitiriyor, çocuklarını kaybediyor, yoksulluk ve yokluk içerisinde bir hayata mahkûm oluyor, hayatının geri kalanında travmalar yaşıyor, güvensizlik içinde yaşamaya çalışıyor. Her şey birden bire oluveriyor; siz hazırlık bile yapamıyorsunuz.
Daha önce dünyanın birçok yerinde oldu benzer şeyler. Hiçbirimiz için barış garanti değil. Bugün güven içerisinde yaşıyorsak ve tedirginlik duymuyorsak bunun kalıcı olması için hepimizin üzerine görevler düşüyor. Bir gün biz de sığınmacı olabiliriz. Ailelerimizle birlikte sınırdan çıplak ayaklarla yürüyüp canımızı kurtaracağımız güvenli bir liman arayabiliriz. Hayat standartlarımız aklımıza bile gelmez o zaman. Tek dileğimiz soğuktan korunacağımız sağlıklı bir barınma yeri ile bir tas sıcak çorba olabilir. İkinci Dünya Savaşı sonrası birçok film izliyoruz buna benzer. Nazilerin zulmünden kaçan insanların yaşadıklarını gördük. Film, ama çoğu yaşanmış hikâyelerden alıntılanmış. Hayat insana bir anda acımasız davranabilir. Bu yüzden şu an sahip olduklarımızın kıymetini bilmeliyiz. Bu nimetlerden faydalanamayan, zor durumda olan, savaştan kaçan insanlar hakkındaki düşüncelerimizi bu bakış açısıyla şekillendirmeliyiz. Savaşlar sadece can kaybı demek değildir. Savaşlar büyük trajediler yaratır. Bugün sahip olduğumuz barışa hepimiz daha çok sahip çıkmalıyız.
Görüş
Tarkan Kadooğlu
Kadooğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı
kadooglu@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.