Türkiye Başkanlık sistemini tartışıyor. 2014’te Türkiye Başkanlık sistemine geçerse ne olur? Hiç şüpheniz olmasın: Türkiye kanatlanır. çünkü Başkanlık sistemi bir otoyoldur. Sürat yaparsınız. Hem de güvenlik içinde.
Başkanlık sistemi konusunda ben tarafım. çünkü bu sistem içinde elli yıllık bir tecrübem var. Galatasaray Lisesi’ni birincilikle bitirince kendimi Paris’e ışınlanmış olarak buldum. Fransa, tarihinin en önemli dönemini yaşıyordu. Fransa’nın tarihi lideri General de Gaulle, Fransa’da Başkanlık sistemini kuruyordu. Kader beni bu tarihi dönemin merkezine yerleştirdi: Paris’e General de Gaulle’ün verdiği bursla gittim. Cumhurbaşkanlarının okulu Paris Siyasal Bilgilerde ve Sorbonne üniversitesinde çifte lisans ve doktora yaptım. De Gaulle yönetiminde Fransa’da Başbakanlık Araştırma ekip şefi ve Paris üniversitesinde öğretim üyesi oldum. Başkanlık sisteminin heyecanını yaşadım ve meyvalarının ne olduğunun doğrudan gözlemcisi oldum.
De Gaulle 1958’de iktidara geldiği zaman Avrupa sıfırı tüketmişti. Yarısı Amerikan denetiminde öbür yarısı fiili olarak Sovyet işgali altındaydı. Almanya’nın yarısı Moskova’ya doğrudan bağlıydı. Kızıl Ordu birlikleri Fransa’ya 200 km uzaklıktaydı. Ayrıca doğrudan Moskova’ya bağlı yerel komünist partiler Fransa’da, İtalya’da, Belçika’da her dört seçmenden birinin oyunu alıyordu. Şüphesiz Roma antlaşması 1957’de imzalanmıştı ama AET sadece kağıt üzerinde vardı.
Bursuyla okuduğum ve daha sonra ekibi içinde yer aldığım de Gaulle’den ne öğrendim? Osmanlı Tarihine büyük hayranlığı olan de Gaulle’ün felsefesi dünyada bir numara olmaktı: Bu önce Avrupa için geçerliydi. “Atlantik’den Ural’a kadar bir büyük Avrupa”. Tercümesi: Sovyetler Avrupa’dan çekip gitmeliydi. “Avrupalılara ait bir Avrupa”. Tercümesi: Amerikan egemenliği Avrupa’da son bulmalıydı.
Büyüklüğün temeli ekonomiden geçer Hedeflerine ulaşmak için de Gaulle ekonominin vazgeçilmez olduğunu biliyordu. önce bankalar: de Gaulle devlet bankalarının birleştirilmesi talimatını verdi. Böylece BNP kuruldu. BNP-Paribas bugün Avrupa’nın en büyük bankasıdır. Sonra ileri teknoloji ve uzay. Bugün Fransa uzaya en fazla uydu gönderen ülkedir. Türkiye’de bu konuda müşterisidir. Rus kozmos uydularını uzaya Fransa taşıyor Sonra havacılık: Atmosfer dışında stratosferde ses süratinin üzerinde uçan tek sivil yolcu uçağı Concorde’u Fransızlar yaptı. Stratosferde ses süratinin üzerinde bir salon konforu içinde uçmanın keyfini yaşadım. Sonra Airbus’ler. Bugün dünya piyasasının yarısını oluşturuyor. Sonra nükleer enerji. Fransa bugün elektrik enerjisinin yüzde seksenini nükleerden karşılıyor ve üçüncü jenerasyon nükleer teknolojisinde dünya lideri.
Sonra hızlı trenler. Saatte 570 km’lik rekoru elinde tutan Fransız TGV’ler Avrupa’yı bir ağ gibi örüyor ve Manş denizi altından Londra’ya ulaşıyor. Sonra mega şirketler: Total’in cirosu 200 milyar doları aştı. Carrefour 150 milyar doları yakaladı. Sonra Avrupa: Sovyet egemenliği sona erdi. Avrupa bütünlüğüne kavuştu. Avrupa parası Euro dolardan daha değerli. De Gaulle ekibinin içinde yer aldım. Başkanlı sisteminin Fransa’yı nasıl kanatlandırdığını ve de Gaulle’ün yaşlı Alman şansölyesi Konrad Adenauer’i kanatlarının altına alarak nasıl Avrupa Birliği’ni kurduğunu gördüm. Bugün de Avrupa Birliğini fiili olarak Fransız-Alman koalisyonu yönetiyor.
Başkanlık sistemi Türkiye’yi kanatlandırır Hayatının elli yılı Başkanlık sistemi içinde geçmiş bir kişi olarak bugün Türkiye’yi sevmenin ekonomiden geçtiğini biliyorum ve büyük ekonominin de Başkanlık sistemi sayesinde gerçekleştirilebileceğine kesin gözle bakıyorum. Türkiye büyümek istiyor: Daha zengin bankalar, daha büyük şirketler, daha ileri teknoloji ve verimlilik, daha çok ihracat, daha modern alt yapılı kentler, bağımsız ve ucuz enerji bütün bunlar önümüzdeki on yılın hedeflerini oluşturuyor. Ufukta kaos ihtimali var
Türkiye 2014’e yaklaşıyor. Ama türbülans içinde. önce çevremiz: Ekonomik ve siyasi krizler endişe uyandırıyor. Sonra içerisi: İktidar muhalefet kutuplaşması tehlikeli boyutlara koşuyor. ekonominin istikrarı sürüyor ama atılım yapmasının ideal koşulları bunlar değil. Türkiye bir türlü ekonomiyi konuşamıyor.
2014’te ne olacak? Bugünkü anayasa icraatı bunalıma sürüklüyor. Bu anayasa geçmişte Cumhurbaşkanları ve Başbakanları kavgaya sürükledi. özal ile Mesut Yılmaz, Demirel ile Tansu çiller, Sezer ile Ecevit karşı karşıya geldiler. Netice ekonomik kriz oldu. Bankalar iflas etti. Ekonomi çöktü. Zarar yüz milyar dolarla ifade ediliyor.
2014’te Cumhurbaşkanı doğrudan seçimlerle belirlenecek. İki kutupluk kaçınılmaz olacak. Ne yapmalı? Ufuktaki siyasi krizden nasıl kaçmalı? Siyasi krizin çocuğunun ekonomik kriz olacağını nasıl halkımıza anlatmalı?
İki senaryo çözüm: sistemi reforme etmek. Ya doğru dürüst parlamenter sisteme geçeriz ve bunu için Cumhurbaşkanının yetkilerini sembolik düzeye indirip gücü Meclis’e veririz. Yahut başkanlık sistemine geçeriz. Ben bu tercihte tarafım. Nedenini de analizimin başında açıkladım.
Prof. Dr. Bener KARAKARTAL
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.