Tarladaki izlerin çok derin olduğu Türkiye’de bize en uygun sistem Başkanlık sistemidir. Ama bu sisteme geçilmesi imkansız gözüküyor. Neden?
Türkiye’de siyasi malzeme çok sorunludur. Demokrasiye geçildiği 1950 yılından beri hapse girmemiş lider yoktur. Menderes iki bakanıyla asılmıştır. Demirel, Ecevit, Türkeş, Erbakan, Baykal hapis edilmişlerdir. Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan’da tutukluluğu yaşamışlardır. Normal zamanlarda bile siyasi üslupta hakaretler eleştiri sınırlarını çok kolaylıkla aşmaktadırlar. Türk siyasi sistemi kendi kendisiyle kavgalıdır. Hırçındır. Kıskançlık had safhadadır. Bu sistemi düzlüğe çıkartmak için çabalayan Başbakan Erdoğan’ın karşısında geniş bir koalisyon var. TüSİAD Başkanlık sistemine karşıdır. TOBB büyük masraflarla Türkiye’ye hiç uymayan İzlanda modeliyle toplantılar tertip etmiş sonuçta üstü kapalı bir şekilde Başbakan Erdoğan’ı eleştiren modeller ortaya çıkmıştır.
CHP ve MHP Başbakan Erdoğan’ın Başkan olacağı endişesiyle Başkanlık sistemine cephe almaktadırlar. İnançlı kesimin bir kısmında ise bu kesimin ideolojik liderliğini üstlenen ve bu kesime esasında yabancı olan akademik ünvanlı kişilerin Başbakan Erdoğan’a eleştirileri ise hayret verici boyutlara ulaşmıştır. Eski solcu ve liberal olan bu Profesörler AK Parti döneminde şöhrete kavuşmuşlar, maddi ve manevi olarak ödüllendirilmişler ama Başbakan Erdoğan’ın şu anda kesinkes karşısına geçmişlerdir. Bu durumun Başbakan Erdoğan’ın hastalığı dönemine rastlaması daha da hüzün vericidir. Başbakan Erdoğan’ın projesini destekleyen cephe ise çok zayıf kalmaktadır. Geçen günlerde bir sosyolog akademisyen “De Gaulle’ün yarı Başkanlık sistemi Cezayir sorununu çözdü. Bizde kürt meselesini yarı Başkanlık sistemiyle çözebiliriz.” gibi özetlenebilecek bir görüş ileri sürmüştür. Bu tartışmayı duvara toslatacak cahilce bir öneridir. Cezayir Fransa’nın bir sömürgesiydi. De Gaulle Cezayir yanında Fas’a, Tunus’a ve gene Fransız sömürgesi olan çok sayıda siyah Afrika ülkesine özgürlük vermiştir. Ama Fransa’nın bir parçası olan Korsika’ya özgürlük vermemiştir. Fransa’nın üniter bütünlüğüne uzaktan yakından dokunmamış, düşünülmesini dahi kabul etmemiştir. Doğrudan Başbakan Erdoğan’ın ekibinde yer alan kişiler ise Başkanlık yada yarı Başkanlık sistemini inandırıcı bir şekilde kamuoyuna anlatmakta başarılı olamamaktadırlar.
çözüm yok mu? Tabi ki var. Büyük bir karizmatik liderlik vasıflarına sahip olan Başbakan Erdoğan’ın bizzat sahaya inmesi gerekiyor. Başbakan Erdoğan’ın “ustalık döneminin” en önemli eseri Türkiye’de Başkanlık sistemi olabilir.
AMA HANGİ BAŞKANLIK TüRü? AMERİKAN TüRü BAŞKANLIK SİSTEMİ Mİ YOKSA FRANSIZ TüRü YARI BAŞKANLIK MI? Amerikan türü yakından incelenince Türkiye’de uygulanmasının ne kadar imkansız olduğu anlaşılmaktadır. Türkiye’ye uygun olan Fransız türü yarı Başkanlık sistemidir.
AMERİKA’DA BAŞKANLIK SİSTEMİ Amerika dikensiz bir gül bahçesidir. Dozer tarlayı sürmüş, tarlada derin iz kalmamıştır. Nasıl? Amerika’yı vizyon sahibi, gözü kara, çok zeki ve çok hırslı liderler kurmuşlardır. ülke büyük olsun istemişlerdir: Atlantik Okyanusundan Pasifik’e kadar. önce Kızılderilileri tasfiye etmişlerdir. Güneydeki bugünkü on üç eyaleti ise Fransa’dan parayla satın almışlardır. Meksika’dan ise önce savaşla sonra parayla California ve Teksas’ı kopartmışlardır.
İkinci aşama: bütünlük. Birlikten ayrılmak isteyen Güney eyaletlerini son derece sert bir iç savaşla tekrar birliğe bağlamışlardır. Ordunun sivil halkı adeta katlettiği bu acımasız iç savaşı Hollywood “Rüzgar gibi geçti” filmiyle ölümsüzleşmiştir. Son aşama: ideolojik bütünleşme: 1920’lerden itibaren FBI ülkedeki tüm sosyalist, sol, komünist, Bolşevik hareketleri yok etmiştir.
Netice: ABD’de bu tamamen dikensiz bahçede birlikten ayrılmamak, birliği ideolojik olarak eleştirmemek şartıyla her renkten, her ırktan, her kökenden, her dinden üç yüz milyon insana özgürlükler verilmiştir: “Amerikan rüyası”. çalışın sizde zengin olun denilmiştir. Amerikan bayrağı, Beyaz Saray, Amerikan Başkanı bu sistemin muhafızlarıdır. Türkiye’de tarlanın durumu Amerikan tarlasına hiç benzememektedir. Rahmetli Turgut özal Anavatan Partisini kurarak “tarladaki izleri sürelim” demiştir. Ama parti içinde onu deviren Mesut Yılmaz hem bu ideallere sırtını tamamen dönmüş hem de Anavatan Partisinin seçimlerde yok olmasına yol açmıştır. Mesut Yılmaz ve danışmanları özal’ı devirdikleri gibi Türkiye’nin çok büyük bir fırsatı kaçırmasına da ayrıca neden olmuşlardır.
YARI BAŞKANLIK SİSTEMİ BUGüN FRANSA’DA UYGULANIYOR. TüRKİYE’YE EN UYGUN SİSTEM BUDUR. Kendileriyle barışık sistemler vardır: İngiltere gibi. İngiltere’de yazılı anayasa yoktur. Rejim parlamenter krallıktır. Toplumun büyük çoğunluğu bu sistemi tartışmaz bile. İngiltere’ye Cumhuriyet diyen ne sağda ne solda bir büyük parti göremezsiniz. İdeolojik kavga olmadığı için İngiltere’de faşist ve komünist partiler fiili olarak yoktur. İşçilerin partisi “işçi partisi”, aristokratların partisi “muhafazakar parti”, liberallerin partisi “liberal parti”dir. İngiltere’nin tersine Fransa kendi kendisiyle kavgalı bir ülkedir. Fransa’da kralın kafasını kesen solcular sonra birbirlerinin de kafasını kesmişlerdir. O kadar çok insan infaz edilmiştir ki bunun için Paris’in merkezindeki Concorde meydanının ortasına giyotin makinasını yerleştirmişlerdir. 1789’dan 1958’e kadar yüz binlerce Fransız birbirlerini siyasi nedenlerden katletmiş, sayısız ihtilal ve askeri darbe peş peşe gelmiş, Fransızlar otuz iki defa anayasa yazmışlar ve beş Cumhuriyet denemişlerdir. Fransızlar bütün bunlardan netice çıkmayınca kendileriyle barışmaktan başka çare olmadığını görmüşlerdir. Bunun yolunu da “yarı Başkanlık sisteminde” bulmuşlardır. Temel maddelerini bizzat General De Gaulle’ün dikte ettiği bu sistem bugün Fransa’da aynen devam etmektedir ve Fransa’ya “seçilmiş bir krallık” rejimi getirmiştir.
Bu sistemin özellikleri nedir? Cumhurbaşkanını halk seçer. Cumhurbaşkanı meclis içinden veya dışından dilediği kişiyi Başbakan yapar. Dilediği zaman Başbakanı görevden alır. Cumhurbaşkanı meclisi fesh edebilir. Olağanüstü durumlarda meclise sadece haber vererek anayasal tüm güçleri kullanabilir. Dış politika tamamıyla Cumhurbaşkanının insiyatifine bırakılmıştır. Cumhurbaşkanı gerekli gördüğü zamanlarda meclis yok farz ederek referanduma gidebilir. Bakanlar kurulunun Başkanı Cumhurbaşkanıdır ve Bakanlar Kurulu Başkanlık Saray’ında toplanır. Başbakanın sıfatı değiştirilmiştir. O sadece “birinci Bakan”dır. Tüm önemli atamaları bizzat Cumhurbaşkanı yapar. Kimin hangi bakanlığa geleceğini “birinci Bakan” Cumhurbaşkanına sadece önerebilir.
Fransızlar bugünde iki yüz yıldır süren ve tarlada derin izler bırakan siyasi bölünmeleri ortadan kaldıramamışlardır. Fransa’da her türlü ideolojik parti bugünde vardır. Ama çözümü tepeye “bir seçilmiş kral” getirerek bir by pass ile çözmüşlerdir. Bu “seçilmiş krallar” bazen sağdan bazen soldan çıkabilmektedir. Sağcı Sarkozy gitmiş solcu Hollande iktidara gelmiştir. Fransa’da demokrasi artık huzur içinde tıkır tıkır çalışmaktadır.
Prof. Dr. Bener KARAKARTAL
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.