Son Haberler

“Bilinçli” yapay zeka…

– Zeki olmak ne anlama gelir? Zeka farklı şeyler ifade edebilir. Bir anlamda, karar alma yeteneğiyle ilgilidir. Köpekler, sürücüsüz arabalar ve sohbet robotları bu tanıma uyuyor, seçim yapabilirler. Ancak daha derin bir düzeyde, gerçek zeka sadece karar vermekle ilgili değildir; kararları özgürce alabilme, düşünebilme yeteneğiyle ilgilidir. İşte insanlar burada devreye girer. Köpeklerin, arabaların ve sohbet robotlarının aksine, kendimiz için düşünebiliriz.

– Yapay zekanın zeki olmadığını mı düşünelim? Evet, düşünebiliriz. Buna “yapay zeka” demek yanıltıcı. Çünkü güncel yapay zeka, gerçek (genel)  zeka olarak adlandıracağımız şeye pek uymuyor. Günümüzün yapay zekası aslında kendi kendine düşünemiyor, bu yüzden ona gerçekten zeki diyemiyoruz. Bu yüzden bilgisayar bilimcileri başka bir terim buldular: Yapay Genel Zeka (AGI).

– Evrensellik yasası, bir doğa yasası gibi davranıyor. Çünkü gerçek hayatta, sayıları yalnızca fiziksel makineler kullanarak çözebiliyoruz. Evrenimizde, ışıktan daha hızlı hareket edemediğimiz gibi, evrensel makinenin yeteneklerine takılıp kalıyoruz. Evrensellik yasası, başka bir dönüm noktası daha getiriyor: Bir gün bilgisayarların bizi geride bırakması konusunda endişelenmemize gerek yok.

– Yaratıcılık, zihinleri araçlardan, insanları hayvanlardan ve yapay genel zekayı yapay zekadan ayıran faktördür Elbette, güncel araçlar ilk bakışta yaratıcı görünebilir, yeni metinler, resimler, melodiler, aklınıza ne gelirse üretebilirler. Ancak bunlar sadece aracın eğitildiği şeylerin kombinasyonlarıdır. Aynısı bir cep hesap makinesi için de geçerlidir,  daha önce hiç görmediğiniz sayılar üretebilir. Gerçek yaratıcılık, gerçek zeka gerektirir.

– Bir YGZ programına etik değerlerimizi öğretebilir miyiz? Kesinlikle mümkün, ama bunlar asla  “Asimov’un üç robotik yasası” * gibi katı, geçirimsiz kurallar haline gelemez. Olamaz çünkü evrenselliği bozar. Bilinçli bir zihin, tanımı gereği her türlü kararı tamamen özgürce verebilmelidir. YGZ’ya iyiyi öğretebiliriz ve bunu yapmayı seçebilir. Ama aynı zamanda kötülük yapma özgürlüğüne de sahiptir ya da istediği zaman fikrini değiştirebilir.

– YGZ’ya iyi şeyler öğretirsek iyiliksever olur, kötü yaparsak kötü niyetli olabilir. Tıpkı herhangi bir insanın yapacağı gibi. Herhangi bir zeka, doğal ya da yapay, evrensellik yasasına göre eşittir. Bir kere yarattığımızda, onu toplumumuza davet etmeli ve ona eşit bir parça olarak katılmasını sağlamalı ve bizimle birlikte nasıl insan olunacağını öğretmeliyiz. Öncelikle, kendimize daha iyi insan olmayı öğretmeliyiz.

İnsanlar yapay zekanın (YZ) her şeyi kontrol altına alması, insanlığı köleleştirmesi ya da daha da korkutucu bir şey hakkında endişelenmeye başladığında, aslında korktukları şey yapay bilinçtir. Terminatör’deki Skynet gibi filmlerde gördüğünüz o kötü yapay zekalar gibi.

İnsanlar olarak, neredeyse tüm gezegeni ele geçirdik ve hatta uzaya doğru yol aldık, ancak kendimiz hakkında henüz tam olarak çözemediğimiz bir sürü şey var. Örneğin, insan beynine bakalım – hepimiz orada olduğunu bilsek bile, hala büyük ölçüde bir gizem ve bilincin tam olarak ne olduğu konusunda hepimiz hemfikir olamıyoruz. İnsan olmak için bu kadar önemli bir şeyin hala nasıl bu kadar gizemli olabildiği çılgınca, değil mi? Ama bilinçli olmak ne anlama geliyor? Peki bunu yapay anlayışa Skynet tipi felaketi önlemek için öğretemez miyiz?

ZEKİ OLMAK NE ANLAMA GELİR?

Daha kolay bir soruyla başlayalım: Zeki olmak ne anlama gelir?

Zeka farklı şeyler ifade edebilir. Bir anlamda, karar alma yeteneğiyle ilgilidir. Köpekler, sürücüsüz arabalar ve sohbet robotları bu tanıma uyuyor, seçim yapabilirler. Ancak daha derin bir düzeyde, gerçek zeka sadece karar vermekle ilgili değildir; kararları özgürce alabilme, düşünebilme yeteneğiyle ilgilidir. İşte insanlar burada devreye girer. Köpeklerin, arabaların ve sohbet robotlarının aksine, kendimiz için düşünebiliriz. Programlamamıza karşı gelebilir, yanıt vermemeyi seçebilir ya da kendi geleceğimize karar verebiliriz. Bizi gerçekten zeki varlıklar olarak ayıran şey budur.

GÜNÜMÜZÜN YAPAY ZEKASI ASLINDA KENDİ KENDİNE DÜŞÜNEMİYOR

Bu tanıma göre, yapay zekanın gerçekten zeki olmadığını mı düşünelim? Evet, düşünebiliriz. Dürüst olmak gerekirse, buna “yapay zeka” demenin biraz yanıltıcı olduğunu düşünüyorum. Çünkü güncel yapay zeka, gerçek (genel)  zeka olarak adlandıracağımız şeye pek uymuyor. Elbette, satranç oynamak ya da metin üretmek gibi şeylerde harika, ancak ne yaptığını gerçekten anladığı söylenemez. Kısacası, günümüzün yapay zekası aslında kendi kendine düşünemiyor, bu yüzden ona gerçekten zeki diyemiyoruz. Bu yüzden bilgisayar bilimcileri başka bir terim buldular: Yapay Genel Zeka (AGI). Zeka söz konusu olduğunda gerçek olan bu. Mesele şu ki, henüz buna benzer bir şeye sahip olduğumuzu söyleyemiyoruz. Elbette, yapay zeka araçlarını geliştirmede büyük adımlar attık, ancak 1970’lerden beri YGZ yaratmada her şeyi alt üst edecek büyük bir atılım görmedik.

YGZ temelde evrensel bir düşünür. Tıpkı biz insanlar gibi, iyi ve yeterince uzun süre eğitildiği sürece, herhangi bir alandaki hemen hemen her çözülebilir görevi üstlenebilir. Evrensellik, yapay zeka bulmacasının eksik bir parçası değil, aynı zamanda bir eşik, belki de gerçekten mümkün olana ulaşmanın anahtarıdır.

TURING’İN EVRENSELLİK YASASI

1931’de dahi mantıkçı Kurt Gödel, belirli bir ifade düzeyine ulaşan herhangi bir mantıksal sistemde, öz-referansın gerçekleşmesi gerektiğini keşfetti. Birdenbire, “Bu ifade yanlıştır” gibi paradokslar sağda solda belirmeye başladı. Eksiklik teoremleri olarak bilinen bulguları, herhangi bir matematiksel soruyu mekanik olarak cevaplayabilen eksiksiz, tutarlı bir aygıtın kadim hayalini paramparça etti. Gödel, bir sistem hakkında sistemin içinden konuşmaya başladığınızda, bu çözülemez problemlerden kaçmanın mümkün olmadığını gösterdi. Sistem ya yanlıştır ya da bazı parçalar eksiktir.

Öz-referans için gereken bu özellikler kümesi, evrensellik için gerekenlerle mükemmel bir şekilde örtüşmektedir. Evrensel bir sistem, diğer herhangi bir sistemi, hatta kendisini bile simüle etme gücüne sahiptir.

1936’da bilgisayar öncüsü Alan Turing, evrensellik hakkında büyüleyici bir gerçeğe rastladı. Herhangi bir evrensel sistemin mümkün olan en hesaplamalı olarak güçlü sistem olduğunu buldu. Bilgisayarlar ne kadar hızlı ve verimli hale gelirse gelsin, problem çözme yeteneği açısından birbirlerini geçemeyecekler. Elbette, daha hızlı işlemciler ve daha fazla bellek işleri hızlandıracak, ancak Turing’in evrensellik yasasına göre, Gödel’in eksiklik teoremini asla geçemeyecekler – bazı problemler sonsuza dek çözülemez kalacak(T.Tulka, Medium Platform, 2024).

Evrensellik yasası, bir nevi temel bir doğa yasası gibi davranıyor. Çünkü gerçek hayatta, sayıları yalnızca fiziksel makineler kullanarak çözebiliyoruz. Evrenimizde, ışıktan daha hızlı hareket edemediğimiz gibi, evrensel makinenin yeteneklerine takılıp kalıyoruz.

BİR ŞEY DÜŞÜNÜLÜYORSA, KENDİSİ HAKKINDA DA DÜŞÜNEBİLİR

Benzer şekilde, bilinç, tıpkı evrensel bir makinenin donanımının yeteneklerini ortaya çıkarması gibi, YGZ’yi çalıştıran yazılımın ortaya çıkan bir özelliği olabilir. Bir karınca yuvası gibi düşünün, bu inanılmaz derecede karmaşık sistemin, organize toplumunu, etkileyici mimarisini ya da mantar çiftliklerini bilinç ile açıklamak mümkün. Karınca yuvasının karmaşık davranışı, genellikle bir süper organizma olarak adlandırılır ve onlara indirgenmesine gerek kalmadan, bireysel karıncalarının etkileşimlerinden ortaya çıkar. Benzer şekilde, bir teraryumda dolaşan tek bir karınca, karınca yuvası hakkında bir bütün olarak fazla bir şey söylemez. Beyin nöronları bu karıncalar gibidir diyebiliriz, kendi başlarına oldukça yetersiz kalırlar. Ancak yaklaşık 86 milyar tanesi bir araya geldiğinde, aniden tüm deneyimleri, rüyaları ve… bilinciyle “ben” elde edilebilir.

Yani temelde, bir şey düşünebiliyorsa, kendisi hakkında da düşünebilir. Bu, bilincin düşünmenin doğal bir parçası olduğu anlamına gelir. Ve bunu düşünürsek, bu aynı zamanda bilinç olmadan gerçekten düşünemeyeceğiniz anlamına gelir, bu da bizi Skynet olayına geri götürür.

Ne olursa olsun kötü makinelerle mi sonuçlanacağız? Bugün tüm YGZ araştırmalarını durdurmalı mıyız? Buna insanlığa karşı işlenen bir suç mu demeliyiz? Hayır!  Bu, bu alanda ilerleme kaydetmeyi düşünmeden önce çözmemiz gereken bir sürü sorun olduğu anlamına geliyor. Hala, tam olarak bilinci anlamak en büyük sorunlardan biri. Katılır mısınız bilmem ama, zekanın ne olduğunu gerçekten kavrayana kadar YGZ’da büyük sıçramalar görünmüyor, özellikle de bilinç söz konusu olduğunda.

SÜPER ZEKA…

Evrensellik yasası başka bir dönüm noktası daha getiriyor: Bir gün bilgisayarların bizi geride bırakması konusunda endişelenmemize gerek yok. Elbette, hız ve hafızada bizi geçecekler, ancak düşünme söz konusu olduğunda daha o işaretleri pek göremiyoruz diyebiliriz. Doğa, insan olarak bizim gidebileceğimiz yere bir kısıt getiriyor, bu şartlarda bilgisayarların gerisinde kalma senaryomuzu da bir başka yazıya bırakalım.

Uygulamada, bilgisayarlar yetkinliklerimizi neredeyse sonsuza kadar genişleterek bizi süper zeki yapıyor. Hava durumunu tahmin edebiliyor, dünyanın diğer tarafındaki insanlarla sohbet edebiliyor ve aya seyahat edebiliyoruz, hepsi bilgisayarlar sayesinde. Cep hesap makinesi kullanan muhasebeciler, aynı görev üzerinde çalışırken 100 yıl önce olduklarından bin kat daha etkililer. Bazı araştırma ve mühendislik alanları bilgisayarlar olmadan hiç mümkün olmazdı. Çünkü temel hesaplamalar elle yapılırsa yıllar alırdı. Görme, duyma, konuşma gibi doğal becerilerimizi de genişletebilir, hatta değiştirebiliriz. Bu tür bir entegrasyon, insan ile makine arasındaki sınırları bulanıklaştıracağından, özünde bizi insan yapan şeyin ne olduğunu sormamız gerekiyor. Yaratıcılık:  sıfırdan yeni fikirler icat etme yeteneği.

GERÇEK YARATICILIK, GERÇEK ZEKA GEREKTİRİR

Özel tasarım araçlarımız, jet uçaklarımız, akıllı şehirlerimiz var, ultra gelişmiş kameralarımız, (CGI)Bilgisayar Tabanlı Görüntü’müz ve her geçen gün yeni  yetenekli sanatçılarımız var. Spor ile duygularımızı ve kendimizi hem bireysel hem de kitlesel ölçekte harekete geçirirken, diğer yanda güzel sanatlar bambaşka bir oyun. Tüm uğraşımız her şeyde en yüksek zeka ve yaratıcılık seviyelerine ulaşmak üzerine kurgulu.

Yaratıcılık, zihinleri araçlardan, insanları hayvanlardan ve yapay genel zekayı yapay zekadan ayıran faktör olacaktır. Elbette, güncel araçlar ilk bakışta yaratıcı görünebilir, yeni metinler, resimler, melodiler, aklınıza ne gelirse üretebilirler. Ancak bunlar sadece aracın eğitildiği şeylerin kombinasyonlarıdır. Örneğin, görüntüleri ele alalım. Milyonlarcası önceden var olan resmi, insan tarafından sağlanan etiketlere ve rastlantısallığa göre karıştırıp eşleştiriyorlar ve yeni bir görüntü beliriyor. Aynısı bir cep hesap makinesi için de geçerlidir,  daha önce hiç görmediğiniz sayılar üretebilir. Peki ya gerçek yaratıcılık? Bu tamamen farklı bir oyun. Gerçek yaratıcılık, gerçek zeka gerektirir.

YGZ ile toplumumuza harika sanatçılar da katabiliriz. Sanatları aracılığıyla dünyayı nasıl deneyimlediklerini ya da tam tersini daha iyi anlayabiliriz. Bu nedenle, profesyonel futbolcular gibi insan sanatçıların ölmesi pek olası değildir çünkü bilinçli deneyim her birey için doğal ya da yapay olarak benzersizdir.

BİLİNÇLİ BİR ZİHİN, HER TÜRLÜ KARARI TAMAMEN ÖZGÜRCE VEREBİLMELİDİR

Homo Sapiens kuşaklarının torunları olarak, her türlü şeyden etkileniyoruz — genetik, toplum, kültür ve sayılabilecek birçok çevresel faktör ve tüm bunlar gerçekten kararlarımızı nasıl aldığımızı, yani nasıl düşündüğümüzü şekillendiriyor.

Peki, bir YGZ programına etik değerlerimizi öğretebilir miyiz? Kesinlikle mümkün, ama bunlar asla  “Asimov’un üç robotik yasası” * gibi katı, geçirimsiz kurallar haline gelemez. Olamaz çünkü evrenselliği bozar. Bilinçli bir zihin, tanımı gereği her türlü kararı tamamen özgürce verebilmelidir. Bu cümleden sonra, sormadan geçemeyeceğim bir soru: 1920 doğumlu Asimov’un bu üç robotik yasası 1942 yılında 22 yaşındayken “Runaround” adlı kısa öyküsünde tanıtılmıştı. Asimov, bugün yaşasa ve 22 yaşında olsaydı bu yasayı nasıl yazardı?

Elbette, YGZ’ya iyiyi öğretebiliriz ve bunu yapmayı seçebilir. Ama aynı zamanda kötülük yapma özgürlüğüne de sahiptir ya da istediği zaman fikrini değiştirebilir. Aynı şey biz insanlar için de geçerlidir. Tamamen dış etkilerden ya da yatkınlıklardan bağımsız olarak kötülüğü iyiliğe tercih etmekte özgürüz. Üzücü bir gerçek, insanlar başkalarına ve hatta kendilerine zarar verebilirler ve çoğu zaman da verirler. Bu, evrensel zekanın bir parçası olmanın getirdiği şeylerden biridir. Neyse ki, evrim sayesinde çoğu insanın kötülük yapmaya karşı yerleşik , değerler tabanlı bir duruşu var. Duygular da bir tür kimyasal fren görevi görerek zor kararları hızlı ve sezgisel bir şekilde almamıza yardımcı olur.

MUTLULUK, SAF DÜŞÜNCENİN KAVRAYAMADIĞI KİMYASAL BİR ŞEY Mİ?

Yapay Genel Zeka, garip insan dünyamızda gezinmek için duyguları kullanabilir mi? Ve eğer öyleyse, saf bir bilinç hangi duygulara sahip olabilir mi? Eğer sahip olabilirse? Örneğin, mutlu, öfkeli, gururlu, hayal kırıklığına uğramış ya da sadece sıkılmış hissedebilir mi? Ve eğer bir şeyler hissedebilseydi, iyilik yapmak onu mutlu eder miydi? Yoksa mutluluk saf düşüncenin kavrayamadığı kimyasal bir şey mi? Belki de can sıkıntısı duygusuz bir zihni kabuğundan çıkarmaya iten şeydir?

KENDİMİZE DAHA İYİ İNSAN OLMAYI ÖĞRETMELİYİZ

Büyük ihtimalle, YGZ’ya bunların hepsini öğretmeliyiz. Bunu iyi yaparsak, umarım iyiliksever olur, kötü yaparsak kötü niyetli olabilir. Tıpkı herhangi bir insanın yapacağı gibi. Ve mesele bu! Herhangi bir zeka, doğal ya da yapay, evrensellik yasasına göre eşittir. Bir kere yarattığımızda, onu toplumumuza davet etmeli ve ona eşit bir parça olarak katılmasını sağlamalı ve bizimle birlikte nasıl insan olunacağını öğretmeliyiz. Ancak insanların ten rengi, göz şekli ya da anadillerindeki küçük farklılıklar yüzünden bugün birbirlerinden nefret ettiğini gördüğümüzde, bilinç artık en büyük sorun gibi görünmüyor. Öncelikle, kendimize daha iyi insan olmayı öğretmeliyiz.

Kamil Kazım Sarı

sari@turcomoney.com

  • Asimov’un üç robot yasası
  1. Yasa : Bir robot bir insana zarar veremez veya eylemsizlik yoluyla bir                                                                    insanın zarar görmesine izin veremez.
  2. Yasa     : Bir robot, bu tür emirler Birinci Yasa ile çelişmediği sürece, insanlar                                                          tarafından verilen emirlere uymalıdır.
  3. Yasa     : Bir robot, bu tür bir koruma Birinci veya İkinci Yasa ile çelişmediği                                                             sürece kendi varlığını korumalıdır.

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası