Son Haberler

Türk musikimiz yine mahzun, yine öksüz

*Devlet Klasik Türk Müziği Korosu nihayet 2012’de Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu’na dönüştürülerek onurlandırılmışsa da ancak Türk musikisinin “amiral gemisi” olan bu kurum ne yazık ki arzu edilen imkânlardan mahzundur. Türk halk, sanat, tasavvuf, hatta mehter musikimiz bile gericilik algısı ile yıllarca baskı altına alınması musiki kültürümüzü unutturma amacına yönelen bir gelişme olarak görülüyor.

*Osmanlı döneminde kurulan Üsküdar Musiki Cemiyeti, 1942 yılında ise İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin kurduğu Üniversite Korosu gibi bazı sivil inisiyatifler olarak gelişen resmî himayeden yoksun Türk musikisi, büyük mücadeleler sonucunda nihayet 1975 yılında Dr. Nevzat Atlığ yönetiminde kurulan Devlet Klasik Türk Müziği Korosu ile devletin himayesine kavuşabildi.

Temeli II. Mahmud dönemine dayanan 1937 yılında Riyaset-i Cumhur Filarmoni Orkestrası, günümüzde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) adını aldı. Ankara’da yeni yapılan görkemli CSO binası 3 Aralık 2020 tarihinde Cumhurbaşkanı Sayın R. Tayyip Erdoğan’ın katılımı ve özel bir programla açıldı.

Cumhurbaşkanımız açılışta yaptığı konuşmasının bir bölümünde “Türkiye’nin üzerine pek çok konuda karabasan gibi çöken jakoben zihniyetten Türk Müziği de payını almıştır. Öyle ki bu ülkede müzik inkılabı adı altında Türk Halk ve Sanat Müziğinin, alaturka diyerek yasaklandığı olmuştur.”

Sayın Cumhurbaşkanı bu veciz ifadeleriyle çok anlamlı tarihi bir tespitte bulunmuşlardır. Bu konuşmaları bağrı yanık musikimize bir ferahlık getirse de halkımızın kendisinden beklentisi bu yapının yalnız “CSO” olarak değil musikimizi de içine alacak şekilde “CMS” Cumhurbaşkanlığı Musiki Sarayı” adını almasıdır.

MUSİKİ KÜLTÜRÜMÜZÜN İHMAL EDİLMEMESİ GEREKEN ÖNEMLİ UNSURLARINDAN BİRİDİR

İstiklâl Marşımızın ardından II. Mahmut döneminde Osmanlı Cihan Devleti’nin çok sesli marşları haline gelen 1826 yılında Muzıka-yı Hümayun kurucusu İtalyan Donizetti Paşa’ya ait Mecidiye ve 1856 yılında göreve gelen İtalyan Guatelli Paşa’nın Aziziye Marşları çalınarak açılış yapıldı.

İnsan topluluğunu millet, milleti Devlet yapan ana unsur öz değerleri yani kültürüdür. Musiki de kültürümüzün ihmal edilmemesi gereken önemli unsurlarından biridir. Bu nedenle batılılar kendi müziklerine çok önem verirler.

Çok sesli batı müziğini yaymak isteyen görevliler ise “Müzik Evrenseldir” kalkanı arkasına saklanırlar. Bu açıklamaya yani evrenselliğe ve kuruluşlara saygı duyarız ancak tarihin derinliklerinden çeşitli medeniyetleri aşarak günümüze ulaşmış olan musikimizi evrensel saymamalarını anlayabilmiş değiliz. Nitekim yanlış Batılılaşma hayranlığımız sonucu ihmal ettiğimiz bu boşluk sadece klasik batı müziği ile kalmayıp, Caz, Country, Rock, Blues, Hip-Hop (Rap) , Pop, Aranjman, Arabesk v.b. tarzda söyleşi ve müziklerle doldurulmuştur.

Konunun nasıl adım adım planlı ve maksatlı bir şekilde uygulandığını anlamak için izninizle tarihin sayfalarında kısa bir yolculuk yapalım:

  1. Mahmut döneminde (1826) başlayan yanlış batı kültürü hayranlığı devam ederek 1914 yılında İstanbul’da Dârülbedâyi,

1917 yılında Paris Odeon Tiyatrosu esas alınarak Batı tarzında tiyatro ve müzik öğretmenliği için Dârülelhan,

1936 yılında Ankara’da Musiki Muallim Mektebi, 1948 yılında meşhur mimar Bonatz tasarımı ile Ankara Opera Binası kurularak tiyatro, opera, bale ve tamamen çok sesli batı müziği eğitimine yer verilmiş, Devletçe desteklenip teşvik edildi.

AKM VERDİ’NİN AIDA OPERASI İLE AÇILDI, UZUN YILLAR TÜRK MUSİKİ KONSERLERİNE YER VERİLMEDİ

1969 yılında 23 yılda tamamlanarak İstanbul’da faaliyete geçen Atatürk Kültür Merkezi (AKM), yine batı kültürünün eseri olan Çeşmebaşı Balesi ve Verdi’nin Aida Operası ile açıldı, uzun yıllar Türk musiki konserlerine yer verilmedi.

Osmanlı döneminde kurulup Cumhuriyet döneminde de varlığını sürdüren Üsküdar Musiki Cemiyeti, 1942 yılında ise İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin kurduğu Üniversite Korosu gibi bazı sivil inisiyatifler olarak gelişen resmî himayeden yoksun Türk musikisi, büyük mücadeleler sonucunda nihayet 1975 yılında Dr. Nevzat ATLIĞ yönetiminde kurulan Devlet Klasik Türk Müziği Korosu ile devletin himayesine kavuşabildi.

Bu kuruluş o dönemde birtakım çevrelerce “irticai” bir girişim olarak değerlendirildi, koronun ilk konserini Ankara Devlet Konser Salonu’nda vermesi engellenmeye çalışıldı. Koronun AKM’de konser verebilmesi ise büyük zorluklarla mümkün olabildi.

NİHAYET 2012 YILINDA “CUMHURBAŞKANLIĞI” KLASİK TÜRK MÜZİĞİ KOROSU’NA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ

Kültür Bakanlığı’na bağlı olarak kurulan koronun adı nihayet 2012 yılında “Cumhurbaşkanlığı” Klasik Türk Müziği Korosu’na dönüştürülerek onurlandırılmışsa da ancak Türk musikisinin “amiral gemisi” olan bu kurum bugün ne yazık ki arzu edilen imkânlardan mahsundur.

Bütün bu gelişmeler çok sesli batı müziği modernleşme, çağdaşlık hareketi adı altında dayatılırken Türk halk, sanat, tasavvuf, hatta mehter musikimiz bile gericilik algısı ile yıllarca baskı altına alınması musiki kültürümüzü unutturma amacına yönelen bir gelişme olarak görülüyor.

Devlet kuruluşlarından destek yerine engellerle karşılaşan binlerce yıllık musikimize halkımız sahip çıkmış güftekâr, bestekâr, sanatçıların amatörce verdiği üstün gayretleri ile musikimiz yaşatılmış ve bu günlere gelebilmiştir.

SON YILLARDA OLUMLU GELİŞMELER MUSİKİ HAYATIMIZA ÖNEMLİ ÖLÇÜDE GÜÇ KATIYOR

Son yıllarda izlenen olumlu gelişmeler musiki hayatımıza önemli ölçüde güç katmaya başladı.

1975 yılında Milli eğitim Bakanı Sayın Ali Naili ERDEM’in girişimi ile İTÜ Türk Musikisi Konservatuarı kurulabilmiş,

1987 yılında benimde aralarında bulunduğum bazı iş adamlarımızın öncülüğünde gönüllü müzisyenlerin de katılımlarıyla Türk Musikisi Vakfı kurulmuş,

2017 yılında ilk defa Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi büyük bir sevinç ve ümitle kurulmuş olması yanı sıra,

TRT Kuruluşumuzun bazı TV ve Radyo kanalları ile diğer yayın organlarında musikimize özel programlarla yer verilmesini memnuniyetle izliyoruz.

Diğer yönden gönüllü girişimler olarak; Parlamenterler Türk Müziği Kültür Sanat Derneği, bazı üniversite ve Belediyeler bünyesinde kurulan koro oluşumları illerde ve ilçelerde kurulmuş bulunan yüzlerce musiki topluluklarının çalışmaları başarıyla devam ediyor.

Ancak çalışmaların musikimiz kültür ve disiplinine sahip ehil yöneticilerle yürütülebilmesi konusunda genel denetim ve eğitim faaliyetlerine ihtiyaç vardır. 2020 yılında kurularak çalışmalarını sürdüren Türk Musiki Dernekleri Federasyonunun girişimleriyle Turizm ve Kültür Bakanlığı’nın bunlara çeki düzen vermesi bekleniyor.

Sonuç olarak musikimiz halen eğitim, maddi destek, çalışma mekânı, konser salonu ihtiyacı başta olmak üzere ilgili Devlet kurumlarımızın himayesine muhtaçtır. Artık gecikmeden bizi biz yapan kültür değerlerimize sahip çıkmamız gerekiyor.

Ali Coşkun

58. ve 59. Dönem Sanayi ve Ticaret Bakanı

coskun@turcomoney.com

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası