– Ocak ayında Güney Asya ülkesi Hindistan’a gittik, “Altın Üçgen” olarak adlandırılan Delhi, Jaiupur ve Agra’yı gördük, gezdik. Bu şehirler, son bin yılda kurulan devletlere merkezlik yaptı. Bu üç şehirde tarihi eserler, daha çok müslümanların yaptığı eserler ile Hindu’ların ve Sihler’in tapınaklardan oluşuyor. Babürlülerin ve diğer Müslüman devletlerin şaheser dev eserlerini Hindistan’dan çıkarıp aldığınızda, geriye neredeyse hiç bir şey kalmıyor.
– Hindistan’ın en önemli eserlerinin başında Taç Mahal geliyor. Dünyanın yedi harikasından biri olan ve 1983’ten bu yana UNESCO’nun Dünya Mirası listesinde yer alan Taç Mahal, Hindista’nın Agra şehrinde. Bu muhteyem eser, 1631-1654 yılları arasında inşa edilmiş anıt mezar. İslam türbe mimarisinin en önemli eserlerinden birisi kabul edilir. Sadece Taç Mahal için bile Hindistan’a gitmeye değer.
-Hindistanı’nın ülkenin büyüklüğü 3 milyon 287 bin km kare, nüfusu ise 1,5 milyara yakın. Hindistan, GSYİH’sı 3,7 trilyon dolarla dünyada beşinci sırada. Kişi başına düşen milli gelir ise 2.400 dolara ulaşmış. Ülke, 28 eyalet ve yedi birlikten oluşan federal bir cumhuriyet. Parlementer demokrasi ile yönetiliyor. Toprak büyüklüğü bakımından dünyada yedinci sırada, nüfus olarak Çin’den sonra ikinci sırada.
-Hindistan, tarım ürünleri açısından kendi kendine yeten bir ülke. Çeşitlilik açısından zengin tarımsal ürün gamına sahip bir ülkede nüfusun hala % 60’ı tarımda çalışıyor. Doğal kaynaklar açısından da oldukça zengin olan bir ülke olan Hindistan, bir hayli doğal kaynağa sahip. Bu durum, Hindistan ekonomisinin geleceği açısından önemli bir faktör olarak değerlendiriliyor. Nitekim yürütülen çalışmalar da bunu gösteriyor.
-Hindistan, dünyanın en büyük demokrasisi. Hindistan’ın ekonomi politikası, 1992’ye kadar sosyalist bir ekonomi olarak nitelendirebileceğimiz korumacı politikalar üzerinden şekilleniyordu. Fakat Hindistan, 1991’de yaşadığı ödemeler dengesi krizi sonrasında Dünya Ticaret Örgütü’ne üye oldu. 1998 sonrasında hızlandırılan reformlarla birlikte kamu tarafından işletilen bir çok sektörde özelleştirmeler yapıldı.
-Reformlar 1991’de başladığında Hindistan’ın ekonomik büyüklüğü, 270 milyar dolardı. Bu gün ise ülkenin milli geliri 3,7 trilyon dolara ulaşmış durumda. Uluslararası Para Fonu (IMF) tesbitlerine göre dünyanın 5. en büyük ekonomisi konumunda. Hindistan’ın, 30 yıldır sürdürdüğü reformlar ve büyüme oranları, artık küresel ekonomide de dikkat çekiyor.
– Son 30 yıldaki hızlı ekonomik büyüme ve zenginleşme, maalesef ülkedeki yoksulluğu ve sokaklarda yaşayan insanların çilesini hafifletemedi. Zenginlikle yoksulluğin iç içe yaşandığı ülkede 100 milyon insan sokaklarda, boş alanlarda, parklarda ve büyük şehirlerin varoşlarında evsiz, yersiz bir şekilde yaşam mücadelesi veriyor. Kısacası Hindistan çelişkiler ve inanılmazlar ülkesi. İmkanı olanların bu ülkeyi görmelerini, mümkün oldukça gezmelerini öneriyorum.
Bu yılın Ocak ayında, çelişkiler ve inanılmazlar ülkesi olarak anılan Hindistanı ziyaret etmek nasip oldu. Gördüğümü, hissettiğimi ve ülke ile ilgili edindiğim bilgileri özet olarak sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Öncelikle, imkanı olanların bu ülkeyi görmelerini, mümkün oldukça gezmelerini öneriyorum.
Bizim gezip gördüğümüz alan, “Altın Üçgen” olarak adlandırılan Delhi, Jaiupur ve Agra şehirleri ki, Hindistan’ın büyük oranda tarihten bu yana merkezi bölgesi sayılıyor. Bu bölge, son bin yıldır kurulan devletlere merkezlik yaptı. Hindistan’ın Gazneliler tarafından fethedilmesi ve yönetim oluşturmaları (963-1086 ) yılları arasındadır. Delhi Türk Sultanlığı ise, (1206-1526) döneminde hükümran olmuş. Babürlüler İmparatorluğu (1526-1858) aralığında Hindistan’da hükümran olmuş ve 1858 yılında ülke fiilen ingiliz sömürgesi haline gelmiş. Ülkenin bağımsız hale gelmesi, ancak 15 ağustos 1947 tarihinde mümkün oldu. Görüldüğü gibi İngilizler öncesi bin yıla yakın bir süre, Hindistan, Türk müslümanlar tarafından yönetilmiş. Bu ülke, İslam medeniyetinin en gelişmiş ve en zengin dönemlerinden birini yaşamış.
BABÜR İMPARATORLUĞU OSMANLILAR KADAR ARAŞTIRILMAYI HAK EDİYOR
Tarihe genellikle “Osmanlı merkezli” bakmaya alıştığımız için, diğer coğrafyalarda yaşananlardan genellikle bihaberiz. Oysa Babür İmparatorluğu’nun insanlığa hediye ettiği siyasi, dini, sosyal ve mimari tecrübe, Osmanlılar kadar parlak ve araştırılmayı hak ediyor. Bugün Müslümanların bıraktığı derin iz, Hindistanın ayrılmaz bir parçasıdır. Babürlülerin ve diğer Müslüman devletlerin şaheser dev eserlerini Hindistan’dan çıkarıp aldığınızda, geriye neredeyse hiç bir şey kalmıyor.
Gezip gördüğümüz bu üç şehirde de daha çok tarihi eser olarak müslümanların yaptığı eserler ile Hindu’ların ve Sihler’in tapınakları var. Belli başlı eserleri sıralamak gerekirse; Jaiupur’da Hindu tapınağı Birla Mandir’i, Amber Kalesi, Agra-Fatehpur Sikri’de, Zafer Kapısı, Cuma Mescidi, Şeyh Selim Chisti Türbesi, Jodha Bai Sarayı, Birdal Sarayı bulunuyor. Ayrıca Agra’da Taç Mahal ve Agra Kalesi. Delhide ise, Cuma Mescidi, Hümayun Türbesi, Kutup Minaresi, Kızıl Kale, İndian Gate, Sihler Tapınağı.
Tarihi eserler bakımından bir hayli zengin olan Hindistan’a sadece Tac Mahal için bile gitmeye değer. Tac Mahal, Hindista’nın Agra şehrinde, 1631-1654 yılları arasında inşa edilmiş anıt mezar.
SADECE TAC MAHAL İÇİN BİLE HİNDİSTAN’A GİTMEYE DEĞER
Bu eserler içinde dünyanın yedi harikasından biri olan Taç Mahal’e biraz daha yakından bakalım. 1983’ten bu yana UNESCO’nun Dünya Mirası listesinde yer alan Taç Mahal, Hindista’nın Agra şehrinde, 1631-1654 yılları arasında inşa edilmiş anıt mezar. İslam türbe mimarisinin en önemli eserlerinden birisi kabul edilir. Babür İmparatorluğu’nun 5. Hükümdarı Şah Cihan’ın ölen eşi Ercüment Banu Begüm (Mümtaz Mahal) için o zamanki imparatorluğun başkenti olan Agra’da, Yamuna Nehri’nin kıyısına yaptırılmış. Mümtaz Mahal ve 1666’da ölen imparator Şah Cihan’ın mezarlarını barındırıyor. Eserde hükümdarın eşine duyduğu sevginin hatırasına görkemli bir anıt mezar yaptırarak teselliyi sanat ve mimaride bulduğu anlatılır. Sadece Taç Mahal için bile Hindistan’a gitmeye değer.
Hindistan’ın ulusal kahramanı Mahatma Gandi’nin izlerini her yerde görmek mümkün…
PAKİSTAN VE BANGLADEŞ, HİNDİSTAN’DAN AYRILDI
Hindistan, 1947’de İngiltereden bağımsızlığını kazandıktan sonra ülkedeki iktidar mücadelesinde Müslümanlar batıda Pakistan, doğuda Bangladeş olarak Hindistan’dan ayrıldılar. Hindistan, çoğunluk nüfus olan Hindular tarafından yönetiliyor.
3,7 TRİLYON DOLARLIK MİLLİ GELİRİ İLE DÜNYADA BEŞİNCİ SIRADA
Hindistanı’nın başkenti Yeni Delhi… Ülkenin büyüklüğü 3 milyon 287 bin km kare, nüfusu ise 1,5 milyara yakın. Hindistan, GSYİH’sı 3,7 trilyon dolarla dünyada beşinci sırada. Kişi başına düşen milli gelir ise 2.400 dolara ulaşmış. Ülke, 28 eyalet ve yedi birlikten oluşan federal bir cumhuriyet. Parlementer demokrasi ile yönetiliyor. Toprak büyüklüğü bakımından dünyada yedinci sırada, nüfus olarak Çin’den sonra ikinci sırada.
Hindistan’da nüfusun %79.80’i Hindu, %14.2’si İslam, %2.3’ü Hristiyan, %1.7’si Sih, %0,7’si Budist ve %0,7 ‘si de diğer çeşitli dini inançlardan oluşuyor. Görüldüğü gibi, din açısından hakim inanç Hinduizm. Bu durum, sokaktaki insanın yapısından ve diğer din mensuplarına yaklaşımlarından da belli oluyor.
HİNDİSTAN, TARIMDA KENDİ KENDİNE YETEN BİR ÜLKE
Hindistan, tarım ürünleri açısından kendi kendine yeten bir ülke. Çeşitlilik açısından zengin tarımsal ürün gamına sahip bir ülkede nüfusun hala % 60’ı tarımda çalışıyor. Doğal kaynaklar açısından da oldukça zengin olan bir ülke olan Hindistan, bir hayli doğal kaynağa sahip.
Hindistan,1,5 milyara yakın nüfusu ile Çin’den sonra dünyanın en kalabalık ülkesi. Aynı zamanda dünyanın en büyük demokrasisi. Hindistan’ın ekonomi politikası, 1992’ye kadar sosyalist bir ekonomi olarak nitelendirebileceğimiz korumacı politikalar üzerinden şekilleniyordu. Fakat Hindistan, 1991’de yaşadığı ödemeler dengesi krizi sonrasında Dünya Ticaret Örgütü’ne üye oldu. 1998 sonrasında hızlandırılan reformlarla birlikte kamu tarafından işletilen bir çok sektörde özelleştirmeler yapıldı. Doğrudan yabancı yatırımların önündeki kısıtlamalar kaldırıldı ve gümrük tarifelerinde indirimler yapıldı.
HİNDİSTAN, 2030 YILINDA DÜNYANIN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK EKONOMİSİ OLACAK
Reformlar 1991’de başladığında Hindistan’ın ekonomik büyüklüğü, 270 milyar dolardı. Bu gün ise ülkenin milli geliri 3,7 trilyon dolara ulaşmış durumda. Uluslararası Para Fonu (IMF) tesbitlerine göre dünyanın 5. en büyük ekonomisi konumunda. Hindistan’ın, 30 yıldır sürdürdüğü reformlar ve büyüme oranları, artık küresel ekonomide de dikkat çekiyor. Hindistan’ın kendine özgü 30 yıllık tecrübesi de, ekonomik gelişmesi için reformların ve dolayısı ile küresel ekonomi ile entegrasyonunun ciddi bir ivme kazandırdığını gösteriyor. Ayrıca Hindistan’ın devasa genç dinamik nüfusu, pazar büyüklüğü, üretim-tüketim potansiyeli ile 2030 da, Çin ve ABD’nin ardından dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olacağı tahmin ediliyor.
Hindistan Maliye Bakanlığı, 2024 Ocak ayında yaptığı açıklamada, ülkenin 2024 yılında en az % 7 büyüyeceğini, 2027 yılına kadar 5 trilyon dolarlık milli gelirle dünyanın en büyük üçüncü ekonomisi haline gelebileceğini belirtti. Hindistan’ın Baş Ekonomi Danışmanı Anantha Nageswaran, hükümetin hedefinin 2047 yılına kadar gelişmiş bir ülke olmak olduğunu söyledi. Nageswaran raporunda, Hindistan’ın büyümesinin temel itici güçlerini açıklarken,” İç talepte, yani özel tüketim ve yatırımda görülen sağlamlık, hükümetin son on yılda uyguladığı reform ve tedbirlerden kaynaklanıyor.”diyor.
HİNDİSTAN’DA 100 MİLYON KİŞİ SOKAKLARDA, PARKLARDA YAŞIYOR
Son yıllarda, Hindistan’a giren yıllık yabancı sermaye 50 milyar doların üzerinde. Bu rakam artış eğilimi içinde. Amerika’nın Çin ile olan rekabeti, yatırımların Hindistan’a yönelmesine sebep oluyor. Son 30 yıldaki hızlı ekonomik büyüme ve zenginleşme, maalesef ülkedeki yoksulluğu ve sokak da yaşayan insanların çilesini hafifletemedi. Zenginlikle yoksulluk iç içe. Ülkede 100 milyon insan sokaklarda, boş alanlarda, parklarda ve büyük şehirlerin varoşlarında evsiz, yersiz bir şekilde yaşıyor.
Dünyadaki 10 milyarderin 4’ü Hindistan’da yaşamasına rağmen, milyonlarca insan sokaklarda ve teneke barakalarda yoksulluk içinde yarı aç yarı tok yaşamaya çalışıyor. Bunun dışında 1,5 milyar olan nüfusun en az 300 milyonu yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi veriyor. Hızlı büyüme, milli gelir artışı ve teknik başarılar ve uzaya gidiş- geliş gelir dağılımına yansımamış. Vahşi kapitalizm bütün hızıyla devam ediyor. Kısacası Hindistan çelişkiler ve inanılmazlar ülkesi. Yoksulluğun bu denli yaygın olmasında, kast sisteminin yasaklanmasına rağmen, hala varlığını devam etmesinin da katkısı var diye düşünüyorum.
Sonuç olarak, ülke ekonomik gelişmişliğini 2050’lili yıllarda sağladığında; yoksulluğu azaltabilecek sosyal politikalar uygulayabilecek ve işsizliği azaltabilecek.
Osman Akyüz
akyuz@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.