-6 Şubat’ta gerçekleşen Kahramanmaraş merkezli depremde etkilenen 10 ilde bulunan 2 milyonun üzerindeki konutun yalnızca % 49’unda zorunlu deprem sigortası bulunuyor. Ülkemizin genelinde de benzer durum söz konusu. 20 milyonun üzerindeki konutun yaklaşık % 55’inde bu sigorta bunuyor. Deprem nedeniyle 880 bin bağımsız bölümden oluşan 300 binden fazla binanın yıkık, yıkılacak veya orta hasarlı olduğu belirtiliyor.
-Zorunlu deprem sigortası mevcut durumda azami 640 bin TL’ye kadar teminat sağlıyor. Bunun üzerinde deprem teminatı isteyenler ise yangın/konut poliçelerine belirlenen primi ödeyerek sigorta şirketlerinden ihtiyari deprem teminatı alabiliyor. Fakat bu konudaki sigortalılık oranlarının da yetersiz olduğu görülüyor. Kalıcı çözümler üretmek, bunları hızla hayata geçirmek ve sigorta bilincini sigorta okuryazarlığını artırmak büyük önem taşıyor.
6 Şubatta gerçekleşen Kahramanmaraş merkezli ve çok geniş bir coğrafyayı etkileyen deprem felaketinde 50 binden fazla vatandaşımızın hayatını kaybetmesinin üzüntüsü hepimizi derinden etkilemeye devam ediyor. Can kayıplarının yanı sıra hayatta kalan vatandaşlarımızın birçoğu da bütün varlıklarını depremle birlikte kaybetti. Devlet ve yardımseverler tarafından düzenlenen çeşitli kampanyalar ile maddi ve manevi yardımlar yapılmaya ve yaralar sarılmaya çalışılıyor.
YARDIMLAR, KISMEN ÇÖZÜM OLABİLİYOR
Fakat depremin neden olduğu büyük kayıplar nedeniyle ortaya çıkan yüksek maliyet, sınırlı kaynaklar, deprem konutlarının yapımı gibi uzun süreçler dikkate alındığında yardımların sürekliliğinin sağlanması önemli bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle yaşanan büyük yıkım dikkate alındığında yapılan yardımların kısmen çözüm getirebildiğini ifade etmek yanlış olmayacak. Bu tür deprem veya afetler nedeniyle ortaya çıkabilecek maddi kayıpların telafi edilmesinin temel yolu ise sigortadan geçiyor.
MADDİ KAYIPLARI TELAFİ ETMENİN YOLU SİGORTADAN GEÇİYOR
Özellikle Zorunlu Deprem Sigortası, deprem teminatı bulunan konut/yangın/kasko gibi sigortalar ile hayat ve ferdi kaza sigortaları bu açıdan ön plana çıkıyor. Bu tür sigortası olanlar, kayıplarını tamamen veya kısmen telafi edebiliyor. Bununla birlikte deprem bölgesindeki yaşananlara ve verilere bakıldığında sigortalılık oranlarını oldukça düşük olduğu, bu nedenle birçok vatandaşımızın sigortanın telafi edici özelliğinden faydalanma imkanı bulamadığı görülüyor.
DEPREM BÖLGESİNDEKİ BİNALARIN YARISINDA DASK BOLUNMUYOR
Depremde etkilenen 10 ilde bulunan 2 milyonun üzerindeki konutun yalnızca % 49’unda zorunlu deprem sigortası bulunuyor. Ülkemizin genelinde de benzer durum söz konusu. 20 milyonun üzerindeki konutun yaklaşık % 55’inde bu sigorta bunuyor. Deprem nedeniyle 880 bin bağımsız bölümden oluşan 300 binden fazla binanın yıkık, yıkılacak veya orta hasarlı olduğu belirtiliyor. Zorunlu olan bir sigortada sigortalılık oranlarının bu seviyelerde olması ve yıkılan konutların yarısından fazlasının sigortadan tazminat alamayacak olması çok düşündürücü.
SİGORTACILIK SEKTÖRÜ PRİM ÜRETİMİ, DÜNYA ORTALAMASININ ÇOK ALTINDA
Zorunlu deprem sigortası mevcut durumda azami 640 bin TL’ye kadar teminat sağlıyor. Bunun üzerinde deprem teminatı isteyenler ise yangın/konut poliçelerine belirlenen primi ödeyerek sigorta şirketlerinden ihtiyari deprem teminatı alabiliyor. Fakat bu konudaki sigortalılık oranlarının da yetersiz olduğu görülüyor. Sigortacılık sektörünün hayat dışı ve hayat branşındaki toplam prim üretiminin Gayri Safi Yurt İçi Hasıla içindeki payı yalnızca % 1,3 seviyelerinde. Başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerde ise bu oran % 10’un üzerinde, dünya ortalaması ise yaklaşık % 7 civarında. Bu oranlar sigortacılık alanında halen alınması gereken çok büyük bir mesafe olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
SİGORTA BİLİNCİ ÇOK DÜŞÜK
Bu sonuca neden olan pek çok faktör olduğu yıllardır ifade ediliyor. Gelir seviyesi ve gelir dağılımındaki eşitsizlikler sigorta ürünlerinin kapsayıcılığı ve ulaşılabilirliğini azaltıyor. Piyasa altyapısındaki eksiklikler, nitelikli personel eksikliği, teknoloji kullanımı, dağıtım kanallarındaki aksaklıklar bu açıdan önemli başlıklar olarak karşımıza çıkıyor. Bunun yanı sıra kültürel koşullar, yaygın bir şekilde gözlenen kadercilik, bir deprem veya afet durumunda devletin yardım edeceği beklentisi gibi çok çeşitli faktörler de bu sonuca etki ediyor. Bununla birlikte bir bütün olarak ülkemizde sigorta bilincinin çok yetersiz olduğunu ifade etmek yanlış olmayacak.
SİGORTA, EKONOMİNİN CAN DAMARIDIR
Oysa sigorta genel olarak riskler gerçekleştiği zaman çalışan telafi mekanizması ile ekonomik kaybın telafi edilmesine imkan sağlar. Sigorta şirketlerinden alınan tazminatlar ile sigortalılar bir felaketten sonra hayatlarına felaket öncesindeki temel standartlarında devam etme imkanı bulabiliyor. Risk yönetiminin en önemli araçlarından birisi olarak sigorta sayesinde öngörülebilirlik sağlanarak ekonomik aktivitelerin devamı mümkün oluyor. Sektörde toplanan fonların büyümeye katkısının yanı sıra reasürans sistemi ile yurt dışına devredilen riskler sayesinde ülke ekonomisi korunuyor.
KALICI VE HIZLI ÇÖZÜMLER GEREKİYOR
Henry Ford’un dediği gibi “New York şehri, iş adamları tarafından değil, sigortacılar tarafından yaratılmıştır. Sigorta olmasaydı gökdelenler olamazdı, hiç bir sermayedar basit bir sigara izmaritinin küle çevirebileceği gökdelenlerin inşası için milyonlar yatırmazdı.” Bir deprem ülkesi olan ülkemizde çok yıkıcı biçimde yaşanan son depremlerden sonra artık bu konuda kalıcı çözümler üretmek ve hızla hayata geçirmek şart hale geldi. Bu süreçte de kurallara uygun inşaatlar yapılması, sıkı denetimler uygulanması ve sigortanın telafi edici özelliğinden faydalanılması çözüm yönündeki önemli başlıklar arasında yer alıyor.
SİGORTA OKURYAZARLIĞINI ARTIRMAKTAN BAŞKA ÇARE YOK
Ülkemizde sigortacılık alanında son yıllarda çok önemli reformlar yapılmasına rağmen halen penetrasyonun yükseltilmesi büyük bir ihtiyaç olarak karşımızda duruyor. Bu konuda kötü deneyimleri azaltacak uygulamaların yanı sıra sigorta bilincini, farkındalığını ve sigorta okuryazarlığını artırmak büyük önem taşıyor. Bunun için de başta sektörün düzenleyici otoritesi SEDDK olmak üzere, TSB’ye, diğer ilgili kurumlara, sigorta şirketlerine, yöneticilere ve akademisyenlere önemli rol ve sorumluluklar düşüyor. Bu kapsamda sigortanın gerekliliği ve faydaları konusunda planlı, çok boyutlu ve yoğun iletişim ve tanıtım faaliyetleri yürütülmesi, halkın bilgilendirilmesi, ilk öğretimden itibaren okul müfredatlarında bu konulara yer verilmesi, geniş katılımlı eğitimler, teşvik ve ödül mekanizmaları gibi sürdürülebilir yöntemler geliştirilmesi gerekiyor.
Bunlar yapılabildiği takdirde orta ve uzun vadede halkın sigortacılık ve faydaları konusunda farkındalığının yükselmesi, bu sayede zorunlu sigorta uygulamalarının yerine ihtiyari ve isteğe bağlı sigorta talebinin artması mümkün olabilecektir. Bu da ülkemizin ekonomik kalkınmasına çok önemli katkılarda bulunabilecektir.
Gürdoğan Yurtsever
Mevzuat Uyum Derneği Başkanı
yurtsever@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.