Her şeyin bu kadar hızlı değiştiği dünyada neden hala Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinin temelini oluşturan fizyolojik ihtiyaçları, açlık, susuzluk ve eğitim gibi bazı büyük sorunları çözemiyoruz? Zor bir soru, ancak birçok girişimci bu sorunları çözmek için çalışıyor ve şimdilerde sosyal girişimcilik dediğimiz şeyin merkezinde yer alıyor.
Sadece para kazanma odaklı olmak yerine topluma maksimum fayda sağlayacak şekilde davranmayı öğrenmek önemli. “İyilik” yeni bir felsefe gibi sunuluyor, aslında içimizde, geçmişimizde olan, ancak rekabet ve başarı hırsının yerini alan, materyalist bir dünyada unuttuğumuz bir kavram. İyi olarak ve iyilik yaparak da girişimci olabiliriz. Dünyanın buna ihtiyacı var.
Son yıllarda pandeminin de hızlandırıcı etkisi ile insanlığın sorunlarını çözmeye yönelik teknolojiler çok hızlı bir gelişim kaydediyor. Ancak paradoks şu ki, bu kadar teknolojinin mevcudiyetine rağmen, başta gelir dağılımı olmak üzere dünyadaki eşitsizlikler artıyor ve sosyal sorunlar ise giderek derinleşiyor.
Dördüncü sanayi devrimi olarak tanımlanan süreçte yaşama şeklimizi temelden değiştirecek keşiflerin de gerçekleşmesi bekleniyor. Peki, her şeyin bu kadar hızlı değiştiği dünyada neden hala Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinin temelini oluşturan fizyolojik ihtiyaçları, açlık, susuzluk ve eğitim gibi bazı büyük sorunları çözemiyoruz? Zor bir soru, ancak birçok girişimci bu sorunları çözmek için çalışıyor ve şimdilerde sosyal girişimcilik dediğimiz şeyin merkezinde yer alıyor.
SOSYAL GİRİŞİMCİLİK TANIMI VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İLE İLİŞKİSİ
Maalesef insanların büyük kısmı, hala fizyolojik ihtiyaçlarını bile karşılayabilecek kadar yeterli geliri bulamıyorlar. Yiyecekleri çöpe atmamıza rağmen insanlar açlıktan ölüyor, gelir dağılımında adalet sağlayamayan bu ekonomik model sorunun da kaynağını oluşturuyor.
Sosyal faaliyetlerde bulunan ve hayatta kalmak için insanlardan alınan bağışlara dayanan vakıfları ve kar amacı gütmeyen kuruluşları da, sürdürülebilirliğin sağlanması için sosyal girişim kavramı ile ilişkilendirmek gerekiyor. Ancak sosyal girişimcilik, daha geniş bir kavram. Bu kategoriye giren startup’lar için faaliyetlerinden gelir elde etmeleri ve hatta kar etmeleri tamamen uygun. Aradaki fark, bu kârın ne için kullanılacağıdır.
Klasik girişimlerde ve şirketlerde ana hedef, hissedarları için maksimum kar elde etmeleridir. Burada bir yanlışlık yok, ancak sosyal girişimcilikte temel amaç; faaliyetler sonucunda sosyal hayatta meydana gelecek pozitif etkidir. Bununla birlikte elde edilen kar, sosyal girişimin etkisini güçlendirmek için yeniden işe yatırılır ve ortaklara temettü olarak dağıtılmaz.
ASLINDA İHTİYACIMIZ OLAN ŞEY SADECE “İYİLİK”
Sadece para kazanma odaklı olmak yerine topluma maksimum fayda sağlayacak şekilde davranmayı öğrenmek gerekiyor. “İyilik” yeni bir felsefe gibi sunuluyor. Ama aslında içimizde, geçmişimizde olan ancak rekabet ve başarı hırsının yerini alan, materyalist bir dünyada unuttuğumuz bir kavram.
İyi olarak ve iyilik yaparak da girişimci olabiliriz, dünyanın buna ihtiyacı var. Aslında karşılaştığımız felaketlerin -bedeli bazen ağır olsa da- bize getirdiği farkındalık artışıyla birlikte gelecekte kuracağımız sosyal girişimlerde belki de Birleşmiş Milletler’in 2030 planında dünyada sürdürülebilir kalkınma için 17 hedef olarak belirlediği başlığı temel almak en iyisi olacaktır.
Bunlar:
Bu 17 hedeften bazılarına ulaşmak için bir sosyal proje üzerinde çalışıyorsanız, artık bir “sosyal girişimci” olduğunuz söylenebilir.
YATIRIMCI İLGİSİ AZ, AMA ÇOK BAŞARILI ÖRNEKLERİMİZ VAR
Kar merkezli olmaması bu girişimlere melek yatırımcı ilgisinin düşük olmasına neden oluyor. Ancak giderek daha fazla yatırımcı (Bill Gates’in KhanAcademy’e 1,5 milyon dolar bağış yapması gibi) bu girişimleri desteklemek için dikkat gösteriyor ve kaynak ayırıyor. Sadece bağışlara bağlı olarak bu girişimlerde sürdürülebilirliği sağlamak ise mümkün görünmüyor.
Türkiye’de farklı belediye ve sivil toplum kuruluşları öncülüğünde başarılı örnekler görülmeye başlanması yanında Gastronomi Uzmanı ve Şef Ebru Baybara Demir’in liderliğinde “Topraktan Tabağa, Tarımsal Kalkınma Kooperatifi” gönüllülerinin öncülüğünü yaptığı gibi ilham veren sosyal girişim örneklerine de rastlanıyor.
Gıda atıklarının geri dönüştürülmesini amaçlayan bu sosyal girişim projesi ile semt pazarlarından her gün toplanan 3 ile 7 ton arasında atık (Türkiye genelindeki israfı siz düşünün) ayrıştırılarak salça, konserve gibi paketli ürünlere ve sıcak yemeklere dönüştürülüyor, kalan işlenebilir gıda atığı ise binlerce ton gübreye dönüştürülerek çiftçilere ücretsiz olarak dağıtılıyor.
Kurban Bayramı’nı geride bıraktığımız bu günlerde yardımlaşma, dayanışma ve israfın önlenmesi çok önemli. Ebru Hanım, gıda atığımızın dönüştürülerek ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasında ilham alınması gereken ve yarattığı farkındalık ile her türlü övgüyü hak ediyor. Ebru Hanım’ın ve sosyal girişiminin tüm Türkiye’ye de örnek olmasını, sosyal girişimlerin sayısının da hızla artmasını dilerim.
Prof. Dr. Mehmet Yazıcı
yazici@turcomoney.com
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.