Son Haberler

Düşen doğum oranları ve değişen üretim ekonomisi

– Giderek daha az insanın doğduğu ve yetiştiği bir dünyada, üretim, büyüme ve refah, kaçınılmaz olarak yeni paradigmalar üzerine inşa ediliyor. Küresel ekonomi, binlerce yıl boyunca “Born” (doğmak) insanlara dayanarak inşa edilmişti: Daha fazla insan, daha büyük pazarlar, daha genişleyen ekonomiler, daha büyük ordular… Bugün ise “Made” (yapmak) bir ekonominin temelleri atılıyor: İnsan gücünün yerini makineler, zekânın yerini yapay zeka, alıyor.

– Dünya nüfusu, 20. yüzyıl boyunca sürekli büyüdü. 1950’de 2.5 milyar olan küresel nüfus, 2000 yılında 6 milyara, 2023’te ise 8 milyara ulaştı. Ancak bu büyüme, hızla duraksıyor. 2050’de dünya nüfusunun 9 milyara ulaşacağı tahmin edilse de, bu artık kaçınılmaz bir zirve noktası olacak. 2100 yılına gelindiğinde dünya nüfusunun 7 milyara gerileyebileceği konuşuluyor.

– Çin, Avrupa ve Kuzey Amerika artık doğurganlık oranlarında çöküş yaşıyor. Güney Kore, tarihte görülmemiş bir doğurganlık oranına sahip. Japonya’da doğan bebek sayısı, ölen insan sayısından her yıl 500 bin daha az. Almanya ve İtalya’da da benzer bir eğilim var. ABD bile doğurganlığı ancak göçle dengeleyebiliyor. Sadece nüfus azalmıyor, yaş ortalaması da çok artıyor.

– Tarih boyunca güçlü ekonomilere sahip devletler, büyük askeri güçler besleyerek hem caydırıcılıklarını hem de küresel etkilerini sürdürdü. Ancak bugün, Avrupa, Japonya ve hatta Rusya gibi ülkeler ordularını nasıl dolduracaklarını sorguluyor. Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, askeri güçlerin hâlâ insan kaynağına ihtiyacı var. Ancak birçok ülke, genç asker adayları bulmakta zorlanıyor.

– İnsanlığın geleceğini etkileyen çok önemli gelişmeler yaşanıyor. Şirket yönetimleri, CEO’ların yerini alabilecek yapay zeka algoritmalarına teslim edilebilecek. Kendi başına otonom olarak çalışan fabrikalar, insanların müdahale etmesine gerek kalmadan üretim yapabilecek. OpenAI’nin GPT-5 modelleri, hukuk ve finans alanında bağımsız danışmanlık yapabiliyor.

– Artık zenginlik yaratmak için insan emeğine ihtiyaç duyulmayan bir dünya mümkün mü? Eğer öyleyse, ekonomi kimin için var olacak? Bugün dev teknoloji şirketleri (Big Tech), yapay zeka ve veri ekonomisini kontrol eden bir dijital feodalizm oluşturuyor. OpenAI, Google DeepMind, Tesla, Alibaba ve diğer devler, AGI sonrası dünyanın ekonomik yönünü şekillendiriyor. Peki üretimden tüketime kadar her süreç otomatikleşirse, insanlara ne olacak?

– Eğer insanlık, teknolojiyi etik, adil ve sürdürülebilir bir şekilde yönetebilirse, AGI devrimi medeniyetin yeni bir aşamasına kapı aralayabilir. Ancak bu sürecin yanlış yönetilmesi, büyük bir kaosa ve belki de insanın kendi yarattığı sistemler tarafından devre dışı bırakılmasına yol açabilir. Gelecek, yalnızca yapay zekanın değil, insanların nasıl bir yön seçeceğine bağlı olacak.

Medeniyetler, nüfusun çoğaldığı ve üretimin arttığı dönemlerde yükseldi, doğurganlık düştüğünde ve kaynaklar azaldığında ise zayıfladı. Roma İmparatorluğu’ndan Osmanlı’ya kadar birçok büyük güç, ekonomik ve askeri gücünü sürdürebilmek için genişleyen bir insan kaynağına dayanıyordu. Ancak, tarihin hiçbir döneminde dünya genelinde yaşanan demografik dönüşüm, günümüzde olduğu kadar belirleyici ve radikal bir biçimde yaşanmamıştı. Doğurganlık oranlarının gerilemesi, nüfusun yaşlanması ve iş gücünün azalması, yalnızca ekonomik sistemleri değil, ulusların savunma stratejilerini, toplumsal yapılarını ve gelecek vizyonlarını da yeniden şekillendiriyor.

İki ay önce, başta azalan nüfusla birlikte ortaya çıkan trilyonlarca dolarlık bir fırsattan bahsetmiştim: “Tarihin en büyük servet transferine hazır olun”. Konuya sadece bir fırsat yönüyle bakmak, eksik kalırdı. Doğum oranı düşmesi, ülkeler ve uluslar için bir güvenlik tehdidi oluşturuyor. Konuya güvenlik tehdidinin kapsamı ve üretim süreçlerinin yeniden düzenlemesi açısından da bakmak gerekiyor.

İNSAN GÜCÜNÜN YERİNİ MAKİNELER, ZEKANIN YERİNİ YAPAY ZEKA ALIYOR

Evet, giderek daha az insanın doğduğu ve yetiştiği bir dünyada, üretim, büyüme ve refah, kaçınılmaz olarak yeni paradigmalar üzerine inşa edilmek zorunda kalıyor. Küresel ekonomi, binlerce yıl boyunca “Born” (doğmak) insanlara dayanarak inşa edilmişti: Daha fazla insan, daha büyük pazarlar, daha genişleyen ekonomiler, daha büyük ordular… Bugün ise “Made” (yapmak) bir ekonominin temelleri atılıyor: İnsan gücünün yerini makineler alıyor, zekânın yerini yapay zeka, doğal nüfus artışının yerini ise üretilmiş, algoritmalarla yönlendirilen ekonomik yapılar dolduruyor.

Bu dönüşüm, yalnızca bir iş gücü meselesi değil. Aynı zamanda, insanlık tarihinin en büyük ekonomik ve sosyal kırılmalarından birini işaret ediyor. AGI (Artificial General Intelligence = Yapay Genel Zeka) sonrası süper zeka ile birlikte hızlanan bu süreç, artık sadece otomasyon ya da robotlaşmadan ibaret değil.

AGI, tahminlerimizin üzerinde bir etki oluşturabilir. Çünkü yapay zeka öncüleri bile, AGI sonrası konusunda net bir tahmin yapamıyorlar. Yapay zeka, artık bir iş aracı olmanın ötesinde, ekonomik sistemin aktif bir aktörü haline geliyor. Peki, bu yeni gerçeklik, toplumları ve devletleri nasıl bir geleceğe sürüklüyor?

DOĞURGANLIĞIN AZALMASI VE ÇÖKÜŞ TEORİSİ

20. yüzyıl boyunca dünya nüfusu sürekli büyüdü. 1950’de 2.5 milyar olan küresel nüfus, 2000 yılında 6 milyara, 2023’te ise 8 milyara ulaştı. Ancak bu büyüme, hızla duraksıyor. 2050’de dünya nüfusunun 9 milyara ulaşacağı tahmin edilse de, bu artık kaçınılmaz bir zirve noktası olacak. 2100 yılına gelindiğinde dünya nüfusunun 7 milyara gerileyebileceği konuşuluyor.

Nüfus artışının en büyük dinamikleri olan Çin, Avrupa ve Kuzey Amerika artık doğurganlık oranlarında çöküş yaşıyor. Güney Kore, 0.72 gibi tarihte görülmemiş bir doğurganlık oranına sahip. Japonya’da doğan bebek sayısı, ölen insan sayısından her yıl 500 bin daha az. Almanya ve İtalya’da da benzer bir eğilim var. ABD bile doğurganlığı ancak göçle dengeleyebiliyor. Sadece nüfus azalmıyor, yaş ortalaması da çok artıyor.

Peki, bu durumun en büyük ekonomik sonucu ne olacak?

Herhangi bir ulusun ekonomik büyümesi, genç iş gücünün üretim kapasitesine dayanır. Yaşlanan bir toplumda, çalışma çağındaki nüfus azaldıkça, üretim gücü ve tüketim dinamikleri zayıflar. Bu, daha az vergi mükellefi, daha fazla emekli ve sürdürülemez sosyal güvenlik harcamaları anlamına gelir. 2050’ye kadar, birçok ülke için çalışan-emekli oranı 1’e 1 seviyesine düşebilir. Japonya gibi ülkeler, şimdiden sosyal güvenlik sistemlerini revize ederek bu soruna çözüm arıyor. Ancak geleneksel çözümler yetersiz kalıyor.

ASKERİ GÜÇLERİN HALA İNSAN KAYNAĞINA İHTİYACI VAR

Bir diğer önemli mesele ise savunma ve güvenliktir. Tarih boyunca güçlü ekonomilere sahip devletler, büyük askeri güçler besleyerek hem caydırıcılıklarını hem de küresel etkilerini sürdürdüler. Ancak bugün, Avrupa, Japonya ve hatta Rusya gibi ülkeler için temel sorun, ordularını nasıl dolduracaklarıdır. Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, askeri güçlerin hâlâ insan kaynağına ihtiyacı var. Ancak mevcut nüfus eğilimleri, birçok ülkenin genç asker adayları bulmasını zorlaştırıyor.

ABD Savunma Bakanlığı’nın 2025 “Geleceğin Savunma Yetkinlikleri” raporunda vurgulanan bir gerçek var: “Savaşın doğası, insan gücünden yapay zeka gücüne kayıyor. Ancak bu geçişin hızı, toplumların ne kadar hızlı adapte olabildiğine bağlı.”

Bu noktada devreye “Made” ekonomisi giriyor.

AGI VE ÜSTEL EKONOMİ

AGI sonrası dünya, yalnızca iş gücünü değil, ekonomik büyümenin doğasını da değiştiriyor. AGI ile birlikte, artık klasik üretim modelleri tamamen dönüşüyor. AGI destekli sistemler, insan benzeri düşünme kabiliyetleriyle sadece iş gücünü değil, aynı zamanda karar mekanizmalarını da devralıyor.

Bu durum, yeni bir ekonomik model olan  Üstel (Exponancial) ve Ajan (Agency) Ekonomisi’ni doğuruyor. Yeni dönem yeni kavramlar doğuruyor.

Üstel Ekonomi, katlanarak büyümeyi ifade ediyor. Ajan Ekonomisi, yapay zeka sistemlerinin yalnızca araçlar olmaktan çıkıp, aktif ekonomik aktörler haline gelmesi anlamına geliyor. AGI destekli finans sistemleri, insan faktörünü tamamen devre dışı bırakarak yatırım kararlarını kendi başına verebilecek. Ayrıca bilişimde olduğu gibi tarımda, sağlıkta, inşaatta da katlanarak hızlı büyüyerek güçlü ekonomik kazanımlar sağlanabilir.

KENDİ BAŞINA OTONOM OLARAK ÇALIŞAN FABRİKALAR…

Şirket yönetimleri, CEO’ların yerini alabilecek yapay zeka algoritmalarına teslim edilebilecek. Kendi başına otonom olarak çalışan fabrikalar, insanların bile müdahale etmesine gerek kalmadan üretim yapabilecek.

Bu gelişmelerin bazı örnekleri şimdiden görülüyor:

. OpenAI’nin GPT-5 modelleri, hukuk ve finans alanında bağımsız danışmanlık yapabiliyor.

. Boston Dynamics’in yeni nesil robotları, insan gözetimi olmadan üretim hatlarında çalışabiliyor.

. Otonom lojistik sistemleri, tedarik zincirlerini insan müdahalesi olmadan yönetmeye başladı.

Bu, insan gücüne dayalı “Born” ekonomisinden, makinelerin ve algoritmaların yönettiği “Made” ekonomisine geçişin tamamlanması anlamına geliyor. Ancak bu model, klasik kapitalist ekonominin temel yapı taşlarını sarsıyor.

İNSANLIK İÇİN YENİ BİR DÖNEM

Peki, insanlar bu sistemde nerede duracak?

AGI ve Ajans Ekonomisi, toplumları birkaç farklı yöne sürükleyebilir. Ütopya ile distopya arasında bir gelecek ihtimali var:

  1. Ütopya: İnsanlık, AGI’nin sunduğu fırsatları en iyi şekilde değerlendirerek, savaşları, kıtlığı ve ekonomik eşitsizlikleri ortadan kaldıran bir “altın çağ”a girebilir. Bu, bilimkurgu romanlarında gördüğümüz bolluk ve refah toplumunun gerçekleşmesi anlamına gelir.

Bu senaryoda, AGI ve robot teknolojileri, iş gücü kaybının yarattığı boşluğu doldurur. Üretim verimliliği o kadar artar ki, bireyler daha az çalışarak bile daha yüksek refaha ulaşır. Devletler, “evrensel temel gelir” (UBI) gibi çözümlerle vatandaşlarını destekler. Yeni nesil girişimler, tamamen yapay zeka destekli sistemlerle büyür.

  1. Distopya: Yapay zeka ve otomasyon, yalnızca elitlerin kontrolüne geçerse, ekonomik eşitsizlikler tarihte hiç olmadığı kadar derinleşebilir. İnsanların büyük çoğunluğu işlevsiz hale gelerek, yeni bir dijital kölelik sistemine mahkûm olabilir. yo ön plana çıkıyor:

Bu senaryoda, nüfus azalması nedeniyle ekonomiler küçülmeye başlar. Yapay zeka ve robot teknolojileri sadece büyük şirketlerin elinde toplanır ve toplumdaki eşitsizlik hızla derinleşir. Emeklilik sistemleri çöker, sosyal devlet anlayışı erozyona uğrar. Küresel işsizlik, 21. yüzyılın en büyük krizlerinden biri haline gelir.

Hangisinin gerçekleşeceği, bugünden alınan kararlarla belirlenecek.

Dünya, “Born” ekonomisinin sınırlarını geride bırakırken, “Made” ekonomisinin etik, sosyal ve ekonomik zorluklarına doğru ilerliyor. İnsanlık için asıl soru, bu dönüşümün toplumları nasıl şekillendireceği ve geleceği kimin inşa edeceği olacak.

“Born”dan “Made”e Geçiş sürecinin sonuçlarını ve geleceğe dair olasılıkları derinleştirebiliriz. Özellikle AGI sonrası dünya düzeni, kapitalizmin dönüşümü, insanın yeni ekonomik rolü, güvenlik tehditleri, post-insan senaryoları ve jeopolitik rekabet gibi başlıklarla ilerleyebiliriz.

KAPİTALİZMİN YENİDEN TANIMLANMASI

Tarihte ekonomik büyüme, her zaman iş gücüne ve üretim kapasitesine bağlı oldu. Ancak AGI ve Ajans Ekonomisi, bu denklemi tersine çevirebilir. Artık zenginlik yaratmak için insan emeğine ihtiyaç duyulmayan bir dünya mümkün mü? Eğer öyleyse, ekonomi kimin için var olacak?

Bugün dev teknoloji şirketleri (Big Tech), yapay zeka ve veri ekonomisini kontrol eden bir dijital feodalizm oluşturuyor. OpenAI, Google DeepMind, Tesla, Alibaba ve diğer devler, AGI sonrası dünyanın ekonomik yönünü şekillendiriyor. Ancak üretimden tüketime kadar her süreç otomatikleşirse, insanlara ne olacak? Çalışma zorunluluğu ortadan kalkarsa, para kazanmanın anlamı değişir mi?

. Evrensel Temel Gelir (UBI): Yapay zekanın ekonomik gücü, devletler tarafından vatandaşlara dağıtılabilir mi?

. Kapitalizmin sonu mu? Eğer para kazanmak için çalışmak gerekmiyorsa, “sermaye sahipleri” nasıl var olmaya devam edecek?

. Post-insan kapitalizmi: Eğer yapay zeka en iyi yatırımları yapıyor, en iyi şirketleri yönetiyor ve ekonomiyi kontrol ediyorsa, insanlar işlevsiz hale gelir mi?

Bir diğer tartışılan kavram “Singularity”yi yani Tekillik’i hiç aklıma getirmek istemiyorum. Bu soruların yanıtı, 21. yüzyılın en büyük ekonomik kırılmalarından birini belirleyecek.

“HOMO ECONOMİCUS”TAN “HOMO LUDENS”E GEÇİŞ

Kapitalizmin yükselişiyle birlikte insan, “Homo Economicus” (Ekonomik İnsan) olarak tanımlandı: Kararlarını rasyonel olarak veren, üretim ve tüketim döngüsü içinde var olan bir varlık. Ancak “Made” ekonomisinde, insanın üretici olarak rolü sona erdiğinde, onun yerine nasıl bir kimlik gelecek?

Filozof Johan Huizinga’nın “Homo Ludens” kavramı, burada yeniden gündeme geliyor: İnsan artık çalışan değil, oynayan, keşfeden, yaratıcı faaliyetlere yönelen bir varlık olabilir mi? Bu, toplumsal yaşamın rekabetçi ve verimli olmaktan çıkarak, deneyimsel ve sanatsal bir evreye geçmesi anlamına gelir.

Bu bağlamda, AGI sonrası dünyada insanların potansiyel yeni rolleri şunlar olabilir:

1.Yaratıcı endüstrilerin yükselişi: Sanat, felsefe, hikâye anlatımı, sosyal etkileşim, eğlence sektörü gibi alanlar en önemli faaliyetler haline gelebilir.

2.Yeni dijital medeniyetler: Fiziksel ekonominin yerine, sanal dünyalarda (Metaverse) var olma süreçleri gelişebilir.

3.İnsan – yapay zeka entegrasyonu: İnsan, sadece tüketen bir varlık olmaktan çıkıp, AGI ile simbiyotik bir ilişkiye girerek yeni türde bir organizma haline gelebilir.

Ancak bu dönüşüm, mevcut toplumsal yapıları ciddi biçimde zorlayacak. Çünkü insan, yüzyıllardır ekonomik sistemlerin temel taşıydı. Birdenbire “gereksiz” hale gelmesi, siyasi ve psikolojik krizleri beraberinde getirebilir.

DEVLETLER, ORDULAR VE SAVAŞLAR

Son günlerde, yeni bir dünya savaşı ve NATO’nun konumu çok gündemde kalıyor. Konuyu bir de ordular ve savaŞlar yönüyle bakmak zorunlu hale geldi. Nüfus düşerken ve yapay zeka gelişirken, küresel güvenlik dengeleri de radikal biçimde değişiyor. Tarihte büyük savaşlar, genellikle ekonomik veya demografik krizlerin sonucu olarak ortaya çıktı. Ancak AGI sonrası dünya, çok farklı tehditlerle karşı karşıya kalabilir.

1.Otonom savaş sistemleri

ABD, Çin, Rusya ve İsrail, tamamen otonom savaş sistemlerine geçiş için yarışıyor.

Yapay zekalar, artık stratejik kararları bile insan müdahalesi olmadan verebilecek seviyeye ulaşıyor.

Kim daha fazla insansız hava aracı (İHA), robotik asker ve siber silah üretebilirse, savaşı kazanabilir mi

2.“İnsanlı ordu”ların sonu mu?

Nüfus düşüşü nedeniyle ülkeler, artık asker bulmakta zorlanıyor. Güney Kore ve Japonya gibi ülkeler, asker açığını kapatmak için tamamen robotik ordular kurmaya hazırlanıyor.

ABD, 2030’a kadar savaş birimlerinin yüzde 70’ini insansız hale getirmeyi hedefliyor.

Çin’in 2040’ta tüm savunma sistemlerini yapay zeka ve robotik birimlere emanet etmeyi planladığı söyleniyor.

Bu, geleneksel savaş kavramının sona ereceği ve uluslararası çatışmaların yapay zeka ile yürütüleceği anlamına gelebilir.

İNSAN SONRASI ÇAĞ

Geleceğin en radikal olasılığı ise post-hümanizm senaryosu. AGI ve biyoteknolojinin birleşimi, insanın fiziksel ve bilişsel kapasitesini dönüştürebilir. İnsanlık bir sonraki evrimsel aşamasına geçebilir mi? Bu soruya açmak için şu soruları da eklemek gerekiyor.

-İnsan zihni, yapay zekaya yüklenebilir mi (dijital ölümsüzlük)?

-İnsan ve yapay zeka, ortak bir bilinç oluşturabilir mi (beyin-makine arayüzü)?

-CRISPR ve biyoteknoloji, “yapay olarak üretilmiş” süper insanları mümkün kılabilir mi (genetik üstün insanlar)?

Bu noktada, transhümanist hareketin savunduğu fikirler, AGI sonrası dünyada radikal bir gerçeklik haline gelebilir. İnsanın ekonomik rolünü kaybetmesi, onun biyolojik formunun da değişeceği bir dönemin başlangıcı olabilir.

İNSANLIĞIN EN BÜYÜK SINAVI

Düşen doğum oranları, AGI devrimi ve yeni üretim paradigmaları, insanlık tarihinde eşi görülmemiş bir dönüşümü işaret ediyor.

Bu senaryoların hangisinin gerçekleşeceği, bugünün kararlarına bağlı. Eğer insanlık, teknolojiyi etik, adil ve sürdürülebilir bir şekilde yönetebilirse, AGI devrimi medeniyetin yeni bir aşamasına kapı aralayabilir. Ancak bu sürecin yanlış yönetilmesi, büyük bir kaosa ve belki de insanın kendi yarattığı sistemler tarafından devre dışı bırakılmasına yol açabilir.

İnsan, artık doğurganlığa, nüfus artışına ya da fiziksel iş gücüne bağlı bir varlık değil. “Born” ekonomisinden “Made” ekonomisine geçiş, insanın anlamını yeniden tanımlayacak. Gelecek, yalnızca yapay zekanın değil, insanların nasıl bir yön seçeceğine bağlı olacak.

Şimdi asıl soru şu: Bu hikâyenin sonunda, insan hâlâ başrolde mi olacak, yoksa bir yan karaktere mi dönüşecek?

Zuhal Mansfield

TMG Dış Tic. ve Madencilik Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı

mansfield@turcomoney.com

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

İlgili Haberler

Site Haritası