Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, görev süresi uzatılmadığı takdirde Para Politikası Kurulu toplantısına bugün son kez başkanlık edecek. Başçı’nın görev süresi 19 Nisan’da dolacak, nisan ayının Para Politikası Kurulu toplantısı ise bir gün sonra, yani 20 Nisan’da yapılacak.
Başçı nisanda görev süresi uzatıldığı takdirde 20 Nisan’da da başkanlık makamında oturuyor olacak.
Peki Merkez Bankası bugünkü toplantıda faizlerle ilgili nasıl bir karar alacak, son günlerin yoğun tartışma konularından biri de bu. Bir yılı aşkın süredir, geçen yılın şubat toplantısından bu yana sabit tutulan faizler değiştirilecek, yani aşağı çekilecek mi, yoksa değiştirilmeyecek mi? Faiz aşağı çekilirse bu yalnızca üst bantla mı sınırlı olacak ve böylece koridor mu daraltılacak?
Çoğunluk, faizde herhangi bir değişikliğe gidilmeyeceği görüşünde. Faiz indirilir, diyenler de yüzde 10.75’lik gecelik borç verme faiz oranının aşağı çekileceği ve böylece bandın daraltılacağı görüşünü dile getiriyor. Tahminler, yüzde 10.75’in yüzde 10.50’ye çekileceği yönünde yoğunlaşıyor.
Ama yine de faizin değişmeyeceğini dile getirenlerin çoğunlukta olduğunun altını çizelim.
Aslında faizde yüzde 10.75’in aşağı çekilmesi pratikte çok da fazla öneme sahip değil. Haftalık repo faizi olan yüzde 7.50 ile gecelik borç verme faizi olan yüzde 10.75 arasındaki farkı gösteren ve halen 3.25 puan olan bant 3.00 puana ya da 2.75 puana indirilmiş, pek bir önemi yok. Önemli olan ortalama fonlama maliyeti ve o oran da yüzde 9 dolayında seyretmekte. Merkez Bankası borç verme faizini bir miktar düşürse bile fonlama maliyetini yine yüzde 9 dolayında pekala oluşturabilir tabii ki…
Başçı için zor karar
Merkez Bankası’nın faiz indirimine gitmesini gerektirecek ekonomik koşulların uygunluğu bir tarafa, bugünkü toplantının Başçı açısından neden çok önemli olduğu ortada. Kendimizi Erdem Başçı yerine koyup düşünelim, çok zor bir durum söz konusu.
Başkan, faiz kararını elbette tek başın almıyor ama kararda önemli bir rol oynuyor. Herhalde Merkez Bankası Başkanı’na rağmen alınan karar pek yoktur.
Şimdi, Erdem Başçı bugün faizde bir indirim kararı alınmasını istese, bu istek nisanda yeniden atanmak için ödün verdiği biçiminde yorumlanacak, bundan kaçış yok. Merkez Bankası belki de faizin gerçekten indirilmesini gerekli kılacak gelişmeler görüyordur, ama görev süresinin bitimine gelinmiş olması ve bu tür yorumlar yapılacağı kaygısı Erdem Başçı’nın elini kolunu bağlayacaktır.
Bir diğer olasılık olarak şunu düşünmek gerekir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başçı’ya olan bakışının bir nedenle değiştiğini ve hükümetin de rahatladığını, böylece Başçı’nın bu göreve yeniden getirileceğini varsayalım. Merkez Bankası faizi indirdiği takdirde, bu kez de bu indirim sayesinde görev süresinin uzatıldığı söylenmeyecek midir?
Dolayısıyla Merkez Bankası’nın bugün alacağı en iyi karar, faize dokunmamak olacaktır. Pratikte hiçbir anlamı olmayan bir karar alarak şaibe altında kalmaktansa en doğru adım bir ay daha beklemek olacak gibi görünmektedir.
Faizi indirecek koşullar var mı ki?
Kaldı ki Merkez Bankası’nın faizi indirmesini gerektirecek ekonomik koşulların varlığı çok tartışılır. Siyasilere göre faiz mutlaka indirilmeli, hem de öyle çeyrek puan düzeyinde değil, çok daha fazla indirilmeli. Böyle emirle faiz indirmenin geçmişte nelere mal olduğunu gördük; ama belli ki o günleri çoktan unutmuş durumdayız. Şimdi sanıyoruz ki koşullar çok uygun, Merkez Bankası da faizi hızla aşağı çekmeli.
Ayrıca yine sanıyoruz ki, faizi birkaç puan indirdiğimizde yatırımlar patlayacak. Deneyelim bakalım, yatırımlar mı patlıyor, yoksa başta döviz kuru olmak üzere diğer fiyatlar mı?
Bazı rakamlara bakarak çok kolay havaya giriyoruz. Yılın ilk iki buçuk ayında yabancılar hisse senedi ve devlet iç borçlanma senedi satın alarak döviz getirdi ya, döviz kuru büyük ölçüde buna bağlı olmak üzere geriledi ya, sanıyoruz ki bu durum yılın tümüne yayılarak devam edecek.
Borsada son iki gündür yaşanmakta olan hızlı gerilemeye hiç dikkat etmiyoruz oysa. Ankara ve İstanbul’da bombalar patlıyor, bizim borsamız oralı bile değil, tırmandıkça tırmanıyor, sonra Brüksel’de patlama oluyor ve tüm dünya borsaları gibi bizimki de düşüyor, öyle mi, bu kadar basit mi? Yani yabancı yatırımcı, hisse senedini aldığı ülkede yaşanan patlamalara duyarsız ama Avrupa’da patlama oldu diye Türkiye’den çıkmayı tercih ediyor.
Oysa son iki gündür yaşanan, zaten çok yükselmiş olan fiyatlarla oluşan karın cebe konulması operasyonudur. Buna Brüksel patlaması ve Zarrab’ın ABD’de tutuklanması da gerekçe yapılmıştır. Bu tutuklanma yüzünden özellikle önceki gün altın ticaretine aracılık eden bankanın hisse senetlerinde nasıl bir çakılma olduğuna bakmak yeter.
Gerekçesi ister Brüksel patlaması olsun, ister başka şeyler, son iki günde yaşanan satış dalgası, takas süresi göz önüne alındığında önümüzdeki günlerde, hatta belki bugünden itibaren döviz kuruna yansırsa hiç şaşırmayalım.
Yani öyle birkaç aylık olumlu gelişmelere bakarak, FED’in faiz indirimini biraz ötelemiş olmasından güç alarak, Avrupa’da faizlerin çok aşağılara çekilmesi hatta bazı ülkelerde negatif düzeye indirilmesinden etkilenerek kendimizi onlarla kıyaslama yanlışına düşmeyelim.
Şuna bile karar veremediğimizi unutmayalım: “Faiz mi enflasyonun sonucu, yoksa enflasyon mu faizin?”
Kaynak: Dünya Gazetesi/Alaattin Aktaş
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsim *
Email *
Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.
Δ
Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.