Son Haberler

Eğitime yatırım yapılmadan ülke kalkınır mı?

Okullarda alınan eğitimin niteliğinin yerlerde süründüğünü görmek çok üzücü. Üniversite giriş sınavlarında, birinci oturumda doğru yanıt ortalama sayısı ve oranları, toplam 40 soruda; Matematik’te 5, Sosyal Bilgiler’de 8, Fen Bilimleri’nde 3 doğru cevap şeklinde. 23 bin öğrenci sıfır çekti, ikinci oturumda öğrencilerin sayısalda yüzde 38’i, sözelde yüzde 40’ı, eşit ağırlık puan türünde ise yüzde 52’si barajı geçemedi.

Eğitim, modern toplumlarda esas olarak devletin ana görevleri arasındandır. Ve herkese eşit ve hatta ücretsiz eğitim olanağı yaratılmalıdır. Eğitimde fırsat eşitliği şarttır. Aksi halde, insan kaynaklarını etkin kullandığını düşünmek mümkün değil. Bu anlamda ülkemizde eğitimde beklenen düzeyin çok altında olduğumuz açıktır.

Kalkınmanın en kısa tanımı, verimliliktir. Bir ülkenin kalkınması, kaynakları en etkin bir şekilde kullanarak katma değeri yüksek ürünleri üretebilmesine ve bunu dünyaya pazarlayabilmesine bağlıdır.

Üretimde verimliliği, teknolojiyi kullanamayan ülkeler ve işletmeler, rekabette üstünlük sağlayamaz. Bu nedenle; başta devletler olmak üzere, ülkeler ve işletmeler eğitime, nitelikli insan gücüne ve buna bağlı olarak verimliliğe önem vermek zorundadırlar. Bunun yegane unsuru ise, eğitime yapılan yatırımdır.

ASIL OLAN KİŞİNİN KENDİNİ EĞİTME ARZUSUDUR

Eğitim, esas olarak sonradan kazanılan bir niteliktir. İnsan, eğitimini çeşitli yollardan sağlayabilir. Aile üyeleri, öğretmenler, diğer büyükler, arkadaş çevresi ve kitaplar bunların başlıcalarıdır. Bütün bunlar kadar asıl olan kişinin kendini eğitme arzusudur. Bu arzunun oluşturulmasını sağlayan etmenler ayrıca değerlendirilmelidir. Zira bunun çok çeşitli nedenleri olabilir.

Eğitim, sadece okullarda verilen ezberlenmiş-öğretilmiş bilgiden ibaret değildir. Bu yaklaşım yetersizdir. Eğitim, içinde okullardan alınan bilgilerin de olduğu, hayatın her alanında elde edilen bilgilerin davranışlarımıza yansımış halidir. Eğitimli insan davranışı moderndir, çağın gereklerine-koşullarına uygun, hatta bunu olumlu ölçüde aşan bir niteliğe sahiptir.

 “Her yer okuldur, herkes öğretmendir, herkes öğrencidir” yaklaşımı çok önemlidir. “Ben artık eğitimli biriyim” diye düşünüp, kendimizi geliştirmeyi bırakırsak, bilgi çağında hızlı bir şekilde geriye düşeriz. Bu nedenle, eğitimli insan sürekli okumalı, araştırmalı, sorgulamalıdır.

TÜRKİYE’DE EĞİTİM, BEKLENEN DÜZEYİN ÇOK ALTINDA

Eğitim, zaman ve kaynak gerektirir. İkisi de çok pahalıdır. Zamanı bir kenara koyacak olursak; eğitim, modern toplumlarda esas olarak devletin ana görevleri arasındandır. Ve herkese eşit ve hatta ücretsiz eğitim olanağı yaratılmalıdır. Eğitimde fırsat eşitliği şarttır. Aksi halde, insan kaynaklarını etkin kullandığını düşünmek mümkün değil. Bu anlamda değerlendirildiğinde, ülkemizde eğitimde beklenen düzeyin çok altında olduğumuz açıktır.

Eğitimle ekonomi-verimlilik arasında doğrusal bir ilişki tartışmasızdır. İş ve üretim süreçlerinde eğitimin ve modern teknolojinin büyük olumlu etkisi vardır. Verimlilik-kalkınma bu sayede gerçekleşir. Rekabet üstünlüğü ancak eğitim, bilimsel yöntemler ve geliştirici bilimsel çalışmalar, akıl-ortak akılla mümkündür. Aksi halde, küresel dünyada hiçbir anlamda başarılı olunamaz.

OKULLARDA ALINAN EĞİTİMİN NİTELİĞİ, YERLERDE SÜRÜNÜYOR

Ülkemize dönüp baktığımızda, 2021 yılı üniversite sınav sonuçları değerlendirildiğinde, eğitimin en yaygın kaynağı olan okullarda alınan eğitimin niteliğinin yerlerde süründüğünü görmek çok üzücü.

Cumhuriyet Gazetesi’nin ÖSYM sitesinden derlediği bilgiler kapsamında, 2,4 milyon öğrencinin girdiği üniversite giriş sınavlarında, birinci oturumda doğru yanıt ortalama sayı ve oranları, toplam 40 soruda; Matematikte 5, Türkçede 18, Sosyal Bilgilerde 8, Fen Bilimlerinde 3 doğru cevap şeklindedir.

İkinci aşamada ise soru/doğru yanıt ortalama sayıları, Matematikte 40/5.2, Türkçede 24/6, Tarihte 10/2, Kimya’da 13/1,4, Biyoloji’de 13/1,8’dir.

Ayrıca 23 bin öğrencinin sıfır çektiği, ikinci oturumda öğrencilerin sayısalda yüzde 38’inin, sözelde yüzde 40’ının, eşit ağırlık puan türünde ise yüzde 52’sinin barajı geçemediği görülüyor.

EĞİTİMİN İÇERİĞİ BAKIMINDAN DA KENDİMİZİ YENİDEN SORGULAMALIYIZ

Başarı oranlarının önceki yıllara göre daha da düştüğü anlaşılıyor. Bu durum; eğitim sistemimizin sadece parasal kaynaklar açısından değil, eğitimin içeriği bakımından da kendimizi yeniden sorgulamamız gerektiğini gösteriyor.

Kamuda bir şeye harcanan para, ona harcanan para ile ölçülür. Son yıllarda kamu harcamaları içinde eğitime ayrılan pay %’2’lerden %4’lere çıkmış bulunuyor. Buna rağmen eğitimde elde edilen sonuçların yetersizliği, yapılanları gözden geçirmemizi gerektirir boyutta görünüyor.

Aynı şekilde işletmeler ve kişiler olarak da eğitime önem vermeli, zamanı ve kaynakları etkin kullanmalıyız.

Şaban Çağıran

Bankacı                                                                                                                             

cagiran@turcomoney.com

Yorum yok

Yorum Yazın

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

*

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

İlgili Haberler

Site Haritası